• DOLAR 32.574
  • EURO 34.941
  • ALTIN 2426.025
  • ...
İstanbul`da Mustazaf-Der ve Güllü Çevik e Verilen Ceza Kınandı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
İSTANBUL - Mustazaflar ile Dayanışma Derneği`nin (Mustazaf-Der) kapatılması kararına ve Gaziantep`te kızının başörtülü okumasını istediği için anne Güllü Çevik`e verilen 2 yıl 10 ay hapis cezasına tepkiler sürüyor. Bu tepkilerden biri de Zeytinburnu`nda faaliyetlerini sürdüren İlim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği`nden (Zeytinburnu-Der) geldi.
 
Mustazaf-Der`e verilen kapatma kararının kendilerini üzdüğünü belirten Zeytinburnu-Der Başkanı Naif Damar, 2004 yılında kurulan Mustazaf-Der`in kurulduğu günden itibaren yaptığı hayırlı işlerin takdire şayan olduğunu söyledi. Damar, "Halkın teveccühünü kazanan ve büyük kitlelerle meydanları Muhammed-i Sevdayla doldurup taşıran, unutulan Rehber Peygamberi (sav) hatırlatan ve onun hayatından örnekler vererek programlar tertipleyen, fakir fukara kesimin, halkın ihtiyaçlarına koşuşturan, cahilliği ortadan kaldırmak için canla başla mücadele eden ve amaçları sadece hakkın yolunda halka hizmet etmek olan bu İslami derneği maalesef Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesinin kapatma kararı ve Yargıtay`ın onaylamasıyla başta mazlum ve mustaz`af halk olmak üzere hepimizi derinden üzmüştür." ifadelerini kullandı. Ardından basın açıklamasını Nurettin Bilgiç okudu.
 
Mustazaf Der Müstekbirlerin Korktuğu Bir Camia Olmuştur
Mustazaf Der`in yaptığı çalışmalarla zalim ve müstekbirlerin korktuğu bir camia olduğu belirtilen açıklamada, "Kurulduğu günden beri birçok ilke imza atmış, kısa sürede etkin ve söz sahibi yetkin bir dernek olmuştur. Yapmış olduğu etkinliklerle, tertiplemiş olduğu mitinglerle yerel ve küresel güçlerin oyunlarını bozmuş, hesaplarını alt üst etmiştir. Mustazaf-Der, İnancının gereği ve halkımızın maslahatı için müspet hareket etmeyi ilke edinmiş, Halka hizmeti, Hakka hizmet olarak benimsemiştir" denildi.
 
Derin Yapılar Önce Çeteleri Mustazaf-Der`e Saldırttı…
Halkın, Mustazaf-Der camiasına olan teveccühünü hazmedemeyen derin ve karanlık yapıların, kontrollerindeki çeteleri derneklere ve üyelerine saldırttığını ifade eden Bilgiç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dernek şubeleri kundaklandı, üyeleri darp edildi, yaralandı ve katledildi. Devletin emniyet gücü, Mustazaf-Der camiasına yapılan bu saldırıları önlemedi, failleri ortaya çıkarmadı, çıkarmak istemedi. Bu tutumuyla saldırganları cesaretlendirdi. Dernek üyelerinin saldırılar sırasında yakalayıp polise teslim ettiği saldırganlar dahi, polis ve yargı tarafından serbest bırakıldılar. Provokatif saldırılarla Mustazaf-Der camiasını çatışma ortamına, illegaliteye çekmek istediler. Mustazaf-Der, bu saldırılara karşı sürekli itidal çağrısında bulunarak kurulan tuzakları ve tezgâhları boşa çıkarmıştır.
 
Bu kirli saldırılarla amaçlarına ulaşamayan derin yapılar, bu kez kendilerine bağlı güvenlik güçlerini ve yandaş yargıyı devreye soktular. Hücre evi basar gibi dernekleri ve evleri bastılar. Dernek üye ve gönüllülerine terörist muamelesi yaptılar. Derneklere gelmeyi, etkinliklerine katılmayı, terörle bir tuttular."
 
Yandaş Yargı İle Dernek Cezalandırıldı
Cezaların yandaş yargının yönlendirilmesi ve niyet okumalarla verildiğini belirten Bilgiç, "Politize olmuş yandaş yargı tarafından fahiş cezalar verildi. Dernek başkanları silahlı örgüt yöneticisi, dernek üyeleri silahlı örgüt üyesi olarak cezalandırıldılar.
 
Hem, Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesi`nin 2010 yılında vermiş olduğu kapatma kararı hem de Yargıtay`ın şu günlerde bu kararı onayarak Mustazaf-Der`in kapatılmasına dair hükmünün "Muhammedî iklim" dönemine denk gelmesi manidar. Ve aynı zamanda açık bir mesaj niteliği taşıyor" ifadelerini kullandı.
 
Mustazaf Der Üyeleri Tüm Tahriklere Rağmen Şiddete Başvurmadı
Yapılan tüm saldırılara, oynanmak istenen oyunlara, düzenlenen komplolara rağmen; Mustazaf-Der üye ve gönüllülerinin şiddetten uzak durduğuna dikkat çeken Bilgiç, "Bir yandan eli silahlı adamları dağdan indirmek adına yapılan her türlü çalışmalar; öte yandan yüzbinleri, milyonları meydana dökerken bir insanın burnunun dahi kanamadığı, bir dükkânın camının kırılmadığı, molotofların atılmadığı etkinlikleri düzenleyenleri farklı mecralara sürükleme gayretleri. Bir yandan illegal faaliyetler yürüten kesimlere "legalleşin, şeffaf olun" çağrıları, öte yandan hiçbir suça bulaşmamış İslami STK`lara reva görülen hukuksuzluklar? Bunun neresinde samimiyet ve adalet var. Hani şiddete bulaşmayan her düşünce serbest olacaktı. Hani 28 Şubat`ın izleri siliniyordu. 28 Şubat süreci devam ediyor. Yeni anayasada her renk rahatlıkla kendini ifade edebilecekti. Komünist, faşist ve laiklere tanınan haklar dindar kesime tanınmıyor..." dedi.
 
Yeter Artık Bu Kadar Zulüm ve Haksızlık
Söz konusu dindarlar oldu mu, hukuk, insanlık, adalet ve eşitliğin geçerliliğini yitirdiği vurgulanan açıklamada, "Yeter artık bu kadar zulüm ve haksızlık. Adaleti kendi çıkarlarınız için bu kadar kirletmeyin. İnsanların birbirine karşı güven duygularını, kardeşlik bağlarını, bir arada yaşama umutlarını kırmayın. Bu inanç ve kararlılık olduğu sürece Mustazaf-Der misyonu, halktan aldığı çok daha büyük bir teveccüh ve kararlılık ile yoluna devam edecektir" denildi.
 
Bu Karar Ülkemiz Açısından Bir Hukuk Skandalıdır
"Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: "Tamamen niyet okumalara dayanan ve hukuksal hiçbir temele dayanmayan kapatma kararının 21. Yüzyıl Türkiye`sinde hak ve özgürlükler anlamında büyük bir handikaptır. Kapatma kararı aslında devlet zihniyeti açısından yasallık ve yasa dışılık sınırının gayet geçirgen olduğunun ve de son derece keyfi bir tarzda işletilebildiğinin açık bir göstergesidir.
 
Bu karar ülkemiz açısından bir hukuk skandalıdır ve 28 Şubatların aslında bitmediğinin apaçık bir ispatıdır. İnsan hak ve özgürlükleri kâğıt üzerindeki değişiklikler ile gerçekleşmez. Kapatma kararı hala bu ülkede bazı zihniyetlerin halka rağmen bir şeyler yapabilme sevdasının tezahürüdür.
 
MustazafDer`in kapısına kilit vurulmuş olabilir ama mefkûresine kilit vurulamaz. Mustazaf Der kapatılmış olabilir ama misyonu devam ediyor. Bu misyonun sürdürülmesine hiçbir güç engel olamayacaktır. Mazlum ve mustazaf halkımızı, zalim ve müstekbirleri insaflarına terk etmeyeceğiz."
 
Güllü Çevik`e Verilen Cezayı Kınıyoruz
Gaziantep`te başörtülü öğrenci velisi Güllü Çevik`e verilen cezanında kınandığı açıklamada, "Belki de bu mağduriyetlerin en öne çıkanı da başörtülü okumak isteyenlerin yaşadıklarıdır. Daha önce başörtülü öğrencileri psikolojik olarak yalnızlaştırmayla başlayan, sınıfa almayıp soğuk odalarda tecritle devam eden, öğrenci velilerini tehditle gelişen, okul değiştirme adı altında sürgünlerle yükselişe geçen bu haksızlık ve zulüm, Gaziantep Şehitkamil İMKB öğrencisi başörtülü kızı Şüheda Çevik`in annesine verilen 2 yıl 10 aylık bir cezayla tavan yapmış ve inanan yürekleri ciddi manada kanatmıştır" denildi.
 
Bu tür uygulamaların, "Haydi kızlar okula!" sloganının içinin ne kadar boş olduğunu gösterdiğini de belirten Bilgiç, "Evet, kızlar okula ama örtünüzden, iffetinizden sıyrılarak mı denilmeye getiriliyor? Uygulamalar ne yazık ki bunu gösteriyor. Bir eğitim yapılanması olarak bu kararı yanlış, insafsız, hukuksuz ve gayri insani buluyor; özelde bu haksızlık genelde eğitimin işleyişine dönük tüm haksızlıklara karşı tepkimizi dile getiriyor. Daha yaşanabilir bir toplumun temelleri noktasında ilgili ve yetkili kişileri gayretlenmeye davet ediyor, bu iki hukuka aykırı kararı kınıyor ve tel`in ediyoruz" dedi.
 
Basın açıklamasından sonra toplanan kalabalık sessizce dağıldı.
(Mahsum Altun - İLKHA)





 

 



kullan
 
 
 
 
 
 
 
















Bu haberler de ilginizi çekebilir