• DOLAR 32.331
  • EURO 35.11
  • ALTIN 2295.22
  • ...
SON DAKİKA
Margolis: Amerika Kaybetti, Ladin Kazandı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Pakistan Abbotabat’ta ABD Özel Kuvvetleri’nin Usame Bin Ladin suikastı, Barack Obama’nın 2012 Başkanlık yarışındaki zaferini garanti altına alacakmış gibi görünüyor. Cumhuriyetçi şahinler, Obama’nın “terörizme karşı yumuşak” olduğuna dair iddialarıyla artık sıkıştıramayacak.

Bin Ladin’in öldürülmesine ait detaylar belirsizliğini koruyor. CIA ve Özel Kuvvetler ortak harekâtı, Pakistan’daki bir Amerikan-kontrolündeki hava üssünden, Pakistan hükümetinin haberi olmadan, yapılmış görünüyor. ABD kaynakları, Usame’nin kafasından iki kurşun aldığını ve oğlunun da öldürüldüğünü söylüyor.

Bin Ladin’in cesedinin resmi çekilmiş ve ardından da bir Amerikan uçağından denize atılmış. Washington, neredeyse anında defin isteyen Müslüman cenaze törenlerine uygun olduğu için böyle yapıldığını öne sürüyor. Akla, mantığa sığacak bir şey değil.

Bin Ladin’in mezarının türbe haline gelmesini engellemek ve bazı kiniklerin iddiasıyla kanıtlardan kurtulmak daha uygun nedenmiş gibi görünüyor. Hakikisi Pakistan’ın çorağında gezerken, Bin Ladin’in dublörünün öldürüldüğüne dair sonu gelmez iddialara hazır olun. Bin Ladin’i 9/11 saldırılarının arkasındaki isim gibi göstermek isteyen bir sürü sahte videokasette, dublörler kullanıldı.

Şen Amerikalılar, korkunç 9/11’le suçlanan birinin 10 yıllık aramanın ardından öldürülmesiyle kutlama yapıyor. Daha dikkatliler, kudretli Amerikan İmparatorluğu’nu tek başına devirmeye kalkışan bir adamın dikkate şayan Don Kişotluğu’nu düşünmek için duraksayabilir.

Ekserisi Bin Ladin’i, Batılı tahakkümden kurtarıcı bir kahraman olarak gören Müslüman dünyanın halkları için, onun Pakistan’da öldürülmesi New Jersey’in bataklıklarında ve kanallarına haklanıp cesetleri atılan Amerikan yer altı dünyası isimlerini çağrıştırabilir. Özellikle NATO savaş uçakları, Libya’da Muammer Kaddafi’nin en küçük oğlunu ve 3 torununu öldürdükten sonra.

Zaten limoni ABD-Pakistan ilişkilerinin, Amerikalıların Bin Ladin’i on yıldır sakladığı için Pakistan’ı suçlamasıyla daha da kötüleşeceğinden emin olun. Ben kulunuz, uzun zamandır Bin Ladin’in Pakistan’da olduğunu söylüyordum. En azından Pakistan İstihbaratı’nın bilgisi olduğunu düşünüyordum. Buna rağmen, sözünü saydığım yetkin eski Genel Direktörü Hamit Gül bu iddiaya karşı çıkıyordu.

Bin Ladin’in kelime anlamıyla haklanması gerçekten büyük şansızlık oldu. Eğer canlı yakalansaydı, El-Kaide’nin kurucusu New York’ta bir mahkemeye çıkarılmak için Birleşik Devletler’e getirilmeliydi. Eğer o yapılamıyorsa, avukatlar ve ABD hukukuna göre bir sivil jüriyle askeri bir üste yargılanmalıydı.

Tüm 9/11 ve El-Kaide hikâyesi, bulanık ve kafa karıştırıcı olmayı sürdürüyor. Neredeyse Amerikalıların 3’te 1’i resmi ABD hükümetinin 9/11 açıklamasını kabul etmiyor. Ellerinde somut kanıtlar olmasa da birçok öfkeli soruyla ABD hükümetinin ya da İsrail’in bir şekilde parmağı olduğuna inanıyor.

Dünyanın geri kalanı da resmi 9/11 anlatımına inanmıyor. Müslüman dünyada inanmayanların oranı yüzde 80’leri aşıyor.

Artık bin Ladin öldüğüne göre asla bilemeyeceğiz. Ölüler hikâye anlatmaz. Bin Ladin uzun zamandır 9/11’de rolü olmadığını söylüyordu. Buna rağmen olayın ardından onayladı ve destekledi. CIA tarafından vahşice işkence gören ve itirafa zorlanan El-Kaide şüphelileri, ABD mahkemelerine çıkamayacak derecede güvenilmez kaynaklar.

Bir şeyin altını çizmek istiyorum. Cihatçı gruplar ile Bin Ladin’in hocası ve yol göstericisi Şeyh Azzam’la ve Afganistan ile Pakistan’daki uzun deneyimlerime dayanarak, sürekli iddia edildiği gibi Bin Ladin’in CIA ile birlikte ya da onun için asla çalışmadığın temin edebilirim. Sovyet-karşıtı mücadelede sadece aynı saftaydılar.

Şimdiki asıl soru, Washington’un Afganistan’daki 15 bin askeri için ne tür bir meşruiyet öne süreceğidir.

Hatırlayın, Bin Ladin’i avlamak, bu uzak ülkeye ABD birliklerinin gönderilmesinin esas nedeniydi. Taliban ve lideri Molla Ömer’in ABD medya makinesince bir Bin Ladin vekiline dönüştürüleceğinden şüpheniz olmasın.

Ya El-Kaide? 1999’dan beri yazdığım gibi bu aşırı grup, her zaman küçüktü. 2001’de 300 kadar kişiydi. Bugün Pakistan’daki çekirdek El-Kaide, aranan bir avuç insandan oluşuyor. CIA şefi Leon Panetta, Afganistan’da 50’den daha az sayıda El-Kaide üyesi olduğunu belirtti. Pakistan’da bir 100 kişi daha olabilir. Hepsi kaçak.

Kuzey Amerika medyası ve Bush yönetimi, El-Kaide’nin gücünü, tehdidini ve elinin uzanmasını deli gibi abarttı. Analist Kevin Phillips’in sözleriyle, Ortabatı’nın ücralarındaki varoş anaları, çocuklarını Usame Bin Ladin’in almaya gelmesinden korkutacak kadar Amerikalıları paniğe soktular.

El-Kaide öcüsü, Orta Asya’ya komşu stratejik bölgeyi güvene almak, Çin’i uzak tutmak ve silah harcamasını iki katına çıkarmak için Afganistan’ı işgal için işe yarar bir bahane oluşturdu. Petrol-zengini Irak’ın işgali de Beyaz Saray’ın Saddam Hüseyin’in Usame Bin Ladin’le 9/11’de ortak olduğuna dair tescilli yalanıyla meşrulaştırılmıştı.

El-Kaide markasını alan Kuzey Afrika, Arabistan ve Güney Asya’daki küçük yerel milis “uzantıların”, Pakistan’daki çekirdek El-Kaide kalıntılarıyla organik ya da iletişimsel bağları bulunmuyor. Ölümcül bir tehditten çok tehlikeli bir karın ağrısı gibiler.

Usame bin Ladin, gerçekte ve hakikatte ölmüş olabilir. Çok uzun zaman önce ABD güçleriyle bir mücadelede şehit olacağını öngörmüştü. Bin Ladin, son 8-10 senedir o ya da bu şekilde emekli olarak yaşıyordu. Zamanının ve enerjisini başına konan 25 milyon dolarla canlı kalmak için harcıyordu. Neredeyse konu-dışı kalmıştı.

El-Kaide’nin 2 numaralı ismi Mısırlı Ayman El-Zevahiri, uzun yıllardan beri operasyon şefi olduğu örgütten arta kalanın lideri olmayı sürdürüyor. Mısır’da vahşice işkence gören Dr. Zevahiri, ellerinde fazlasıyla kan bulunan ve intikam ateşiyle yanan tehlikeli bir aşırı.

Bin Ladin öldü ancak Bin Ladincilik yaşıyor. Usame’nin esas amacı Müslüman dünyadaki Batılı tahakkümü ve yağmalandığını söylediği kaynaklarının sömürülmesini sonlandırmaktı. Yabacı çıkarlar için vekilharç olarak görülen Müslüman dünyayı idare eden Batı-destekli diktatörler, generaller ve krallar, Bin Ladin’e göre devrilmeliydi.

Müslüman dünya Bin Ladin’in kanlı-düşünce yapısını ve yeni İslami halife ütopyasını reddetmiş olabilir ancak birçoğu, özellikle gençler, Batı çizmelerini yalayan, yozlaşmayı yayan ve Filistin davasına ihanet eden zorba sultalardan bölgeyi kurtaracak devrim çağrılarını benimsedi. Hüsnü Mübarek, tam bu tanıma uyuyordu.

Usame Bin Ladin, gençler arasında büyük ateşlere dönüşecek kıvılcımları çakan devrimleri görecek kadar çok yaşadı. Bu bağlamda, Şehit Usame’nin imajının yardımıyla Bin Ladincilik, başarılı olacak ve yayılacak.

Suudi devrimciliği başka bir miras daha bırakıyor. Birçok sefer, ABD’yi Müslüman dünyadan uzaklaştıracak ve valilerini yenilgiye uğratacak yegâne yolun Birleşik Devletleri, onu nihayetinde iflas ettirecek küçük ancak pahalı savaşlara sürüklemek olduğunu söylemişti. Başkan George W Bush ve Barack Obama yönetiminde Birleşik Devletler, Bin Ladin dikkatlice hazırlanmış tuzağına düştü.

Bugün neredeyse iflas etmiş Birleşik Devletler, senelik yüzlerce milyarı Afganistan, Irak, Somali, Yemen ve Sahra’daki küçük savaşlar için harcıyor. Gülünç derecedeki abartı askeri harcama ve borç bağımlılığı Birleşik Devleti felce uğratıyor. Bu yüzdendir ki Bin Ladin’in hayaleti gülümsüyor.

* The Huffington Post, Lew Rockwell ve Big Eye’da düzenli yazılar yazan önemli bir savaş muhabiri. CNN, BBC, France 2, France 24, Fox TV, CTV ve CBC’de dış politika uzmanı olarak görüşlerine başvurulan Margolis, Libya lideri Kaddafi’yle ilk röportajı yapmak ve Moskova’daki KGB karargahına girmek gibi gazetecilik başarıları bulunuyor.

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk için tercüme edilmiştir.

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir