Ermenistan ve Kafkasya`daki Kürtlere Büyük Zulüm!
Ortadoğu`daki Kürtlerin sorunları, çözüm bulmasa da bir şekilde gündeme gelebiliyor.
Yasin Demir / Analiz
Maalesef başta Ermenistan ve Kazakistan olmak üzere Kafkasya’daki Kürtlerin durumu tam bir sefalet, felaket ve fecaat...
“Irkçılık ve hoşgörüsüzlüğe karşı Avrupa Komisyonu’nun” (ECRI) Ermenistan’daki Kürtleri konu alan raporunda, buradaki Kürtlerin ya göçe zorlandığı, ya da din değiştirmeye yönelik baskıya kadar varan sistematik asimilasyon uygulamalarına maruz kaldıklarını açıkca ortaya koydu...
Daha önce, Kafkasya Kürtlerinin sorunlarını konu alan bir belgesel TRT 6 tarafından da yapılmış ve tamamı yayınlanmadan yayından kaldırılmıştı.
Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’daki Kürtlerin halleri, Ermenistan’dakilerden daha büyük bir felaket... Çünkü buralarda asimilasyon gibi bir alternatif de yok... İşyerlerine, emek ve ekmek tezgâhlarına, mal-mülklerine el konulmak sureti ile direk göçe zorlanıyorlar. Bu işi yapan çeteler sözkonusu devletlerin bilgisi dahilinde hatta teşvikleri ile bu işi yapıyorlar. Müslüman olan bu Kürtlerin, Sovyetler dönemindeki “Kolhozu” arar hale gelmeleri, içinde bulundukları durumu özetlemeye yetiyor.
Kafkasya’da 1 (bir) milyon kadar Kürt yaşamaktadır.
Zalim ve diktatör Stalin, işbaşına geldiğinde bu Kürtleri yer ve yurtlarından söküp Sovyetlerin iç ve kuzey bölgelerine sürdü. Kışın tren vagonlarında gerçekleştirilen bu sürgünlerde yarıyarıya yakın kıyımlar yaşandı. (Sözde bugün Stalinist yönetimlerle Kürt haklarını savunduklarını iddia edenlerin ilgisine ve bilgisine) Bu Kürtler, bugün Nahçıvan Özerk bölgesi (Laçin) ile Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki sorunlu bölge olan Dağlık Karabağ bölgesinde yaşıyorlar. 951’de Azarbaycan, Tebriz, Nahcıvan, Gence, Tiflis, Demirkapı, Karabağ, Ani ve Dvin bölgelerini içine alan 200 yıldan fazla hüküm süren “ŞEDDADİ KÜRT HÜKÜMDARLIĞININ” devamıdırlar. Stalin döneminde sürgün zulmüne maruz kaldılar. Bugün de ayrı Stalinist uygulamalara maruzdurlar. Bir yönü ile de Ermenistan ve Azarbaycan arasındaki savaş, Ortadoğu’da da yabancısı olmadığımız, Kürt topraklarını paylaşamama kavgasıdır aslında...
“ECRI” 2003 ve 2011yıllarında Ermenistan’daki çalışmalarına dayandırdığı raporunda; -özetle-
Yoksul Kürtlere din değiştirme (Hıristiyan olma) baskısı yapıldığı;
Din değiştirenlerin Ermenistan hükümetince himaye edildiği, din değiştirmeyenlere çeşitli baskılar uygulandığı;
Ermenistan’da toprakların özelleştirmesi bahanesi ile Kürtlerin sahibi olduğu, mera, yayla ve tarım alanı gibi toprakların açık arttırım usulü ile satışa sunulup Ermenilerin eline geçmesinin sağlandığı; (Not: israil’in Filistin’deki uygulamalarına nasıl da benziyor.)
Bu yüzden toprakların gerçek sahibi Kürtlerle çatışmaların yaşandığı (Toprakların satışının da -güya- tarihi açıdan bu toprakların Kürtlere ait olmaması ile gerekçelendirildiği;)
Kürtleri göçe zorlayıcı asimilasyon ve baskıların sistematik olarak uygulandığı gibi hususlar vurgulanmaktadır.
Kafkasya ve Ermenistan’da Kürtlere bunlar yaşatılırken;
Diyarbakır da, Büyükşehir Belediyesi’nin finansörlüğünde bölgenin en büyük Ermeni kilisesinin inşa edildiği;
(Diyarbakırlılar, BDP’li Kayapınar Belediyesinin, Dicle Kent Bulvarındaki Ebuzer Gıffari Camii inşaatına 3 yıl boyunca ruhsat vermeyişini, 3 yıl boyunca cemaatin çadırda ibadete mahkum edildiğini hatırlayacaklardır.)
Van’da Akdamar Adası’ndaki kilisenin devlet imkanları ile restore edilip ibadete açıldığı;
Van depreminden sonra Ermenilerin gizlice Van’dan, deprem infialini de fırsat bilerek toprak aldıkları;
Avrupa devletlerinin sağladığı fonlarla, Süryaniler için bölgede cezbedici yerleşim imkânlarının oluşturulduğu ve bölgeye Süryani göçünün sağlanmaya çalışıldığı da madalyonun öteki yüzü.
Tam da bu noktada, Kafkasya’da, Doğu Trakya’da, Kıbrıs’ta, Suriye’de ve Kerkük’te Türk varlığının ve haklarının korunması için hiçbir maddi ve manevi fedakârlıktan kaçınmayan “Türk ve Akraba Toplulukları Kuruluşunun” bu konudaki girişimleri de merak konusu. Oradaki Kürtler de akrabadan sayılacak mı, yoksa Kazak ve Kırgızların yaptıklarına “akrabalık” refleksi ile göz mü yumulacak?
İslam aleminin Kürtler hususundaki duyarsızlığı gerçekten başlıbaşına bir sorun haline gelmiştir. Aşağıdaki örnek bu duyarsızlığın boyutu hakkında bir fikir verir sanırım.
İslam aleminin görünüşte bile olsa, Kudüs ve israil hassasiyeti biliniyor. Kudüs’te, israil, bir ailenin evini boşaltıp el koyduğunda mutlaka, bir tepki oluşur, en azından basında yer alır. 2010 yılında, israilliler Kudüs’te Kürt bir ailenin evini boşaltıp el koyduklarında; aile iki büyük derdini dile getiriyordu. “israil’in evimize el koyduğuna mı yanalım yoksa sahipsiz ilgisiz kalışımıza mı?” El-Kurdi ailesinin feryadı böyleydi.
Evet... Gerçekten Mustazafların tek dostu Allah’tır. O halde mustazaflar da bu idrakla hareket etmelidirler.
Allah’a emanetsiniz.