• DOLAR 32.588
  • EURO 34.825
  • ALTIN 2507.41
  • ...
Ey peygamber (a.s)`in varisleri!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

153. sayıdaki gazetenizde yayımlanan, Başbakan’a hitap eden cezaevindeki Müslüman kardeşimizin mektubunu okuduğumda kalbim sanki kan ağladı. Kardeşimiz mektubunda Başbakan’a sitem ve şikâyetini dile getirdiği gibi mağduriyetini ve masumiyetini ifade ederek, binlerce Müslüman’ın da kendisi gibi haksızlığa uğratıldığını, duyarlı Müslümanlara hatırlatmaya çalışmıştır. Ben de bir Müslüman olarak, gazeteniz aracılığıyla İslam âleminin coğrafyamızdaki âlimlerine bazı şeyleri hatırlatma ihtiyacı hissettim.
 

Değerli İslam âlimleri,
Bizi yoktan var eden ve öldükten sonra bizi tek tek hesaba çeken yegâne yüce varlık Allahu Teâlâ Kur`an-ı Kerimin Bakara suresinin 30. Ayetinde şöyle buyurmaktadır:
O vakit Rabbin meleklere demişti: Muhakkak ben yeryüzünde bir halife var edenim. Bu ayetten anlıyoruz ki, yüce Allah insana sorumluluk vazifesini yüklemiştir. Bu durumda Müslüman, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet ettiği gibi çevresindeki insanları da uyarıp yapılan haksızlıkları gücü nispetince kaldırmaya çalışarak sorumluluk görevini yerine getirmeye gayret etmelidir ki, Rabbi’nin yeryüzündeki halefi olma şanını alsın. Ancak asıl sorumluluk ve büyük görev siz âlimlere düşmektedir. Çünkü Peygamber (a.s)’in “Âlimler peygamberlerin varisleridir” hadis-i şerifi size büyük görevi miras bıraktığı gibi halkın arasında sizlere izzet ve şeref tacını da taktırıp sizleri mevkilendirmiştir.

Değerli çağımızın âlimleri,
İnanıyorum ki, hepiniz insanlığın kurtuluşu için bir şeyler çabalıyorsunuz. Allahu Teâlâ, rızası için yapılan en küçük amelinize kat kat karşılık versin. Ancak sizlerden bir kısmı, inzivaya çekilmiş gibi halktan elini, ayağını çekmişler. Hâlbuki ahlaksızlığın her tarafı sardığı bir dönemde sanki saadet devriymiş gibi davranıp sadece ibadetle meşgul olmak sizleri sorumluluktan kurtarmaz. Eğer öyle olsaydı, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Hira mağarasından çıkmaz, insanlara tebliğat yapmaz, devamlı ibadet ederek sadece kendini kurtarmaya çalışırdı.
Bir kısmınız da Müslümanlara yapılan her türlü haksızlığa sessiz kalarak “fitne çıktığı zaman sessiz kalan selamettedir.” Ya da “dilini tutan kurtuldu.” Hadislerini ortaya atarak “biz ilimle meşgulüz” deyip sıyırmaya çalışıyorlar. Oysa öğrendiğiniz ve öğrettiğiniz ilim size bunu demiyor. Bu hadisleri de yanlış zaman ve konularda kullanıyorsunuz. Hz. Peygamber aleyhi`s-salatu ve`s-selamın “bir münker gördüğünüz zaman gücünüz varsa onu elinizle kaldırın, buna gücünüz yoksa dilinizle kaldırın, buna da gücünüz yoksa kalbinizle onu men edin, bu da imanın en zayıfıdır.” Hadisini de okumuşsunuzdur. “dilinizle kaldırın.” İbaresi “âlimlerin görevidir.” Yorumunu yine siz âlimlerden duymuşuzdur. Şunu da çok iyi biliyorsunuz. Ehl-i Suffa sahabeleri sadece ilim öğrenmekle, ibadet etmekle kalmamış, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanında savaşlara da iştirak ederek İslam’ı bir bütün yaşayıp hakkı savunmada yer almışlardır. Yine siz âlimlerin malumudur ki Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem), daha Ona nübüvvet verilmeden önce de “Hılful Fudul” cemaatini birkaç Mekkeli arkadaşıyla kurup insanlık görevini yapma azmine girişerek zulme başkaldırmış, mazlumun hakkını zalimden almaya çalışmış ve çabalamıştır.
 

Coğrafyamızda Yaşayan Değerli Âlimler,
Yıllardır Müslümanlara yapılan haksızlıklar, işkenceler, katletmeler dünyanın her tarafında devam etmektedir. Onları korumaya ve kurtarmaya gücünüz yetmiyor ama onlara yapacağınız samimi dualarla belki hesabınızı Allah hafifletir. Ancak, kendi yaşadığınız bölgede Müslümanlara yapılan zulümlere bu kadar duyarsız kalmanıza bir anlam veremediğim gibi, Allah (cc) katındaki hesabınızın çok ağır olacağını hatırlatırım. Son iki aydır değişik il ve ilçelerde Müslümanlara yapılan eziyetleri, işkenceleri ve yıldırmaları duymuşsunuzdur. Hâlbuki dünyanın neresinde bir Müslüman’ın ayağına bir diken batsa o acıyı her Müslüman yüreğinde hissetmelidir. Bırakın acıyı hissetmeyi ya da onları savunmayı, bu Müslümanların haberlerini tek kanallardan dinleyerek onların hakkında yanılıyor, sui zanda bulunuyorsunuz. İşin en acı yanı da budur. Kâfirlerin ve münafıkların istediği de sizi hakiki Müslümanlar hakkında yanıltmaktır ki, belirledikleri hedefe ulaşmak kolay olsun. Hâlbuki âlim ferasetli olur. Doğru ile yanlışı birbirinden ayırt ederek, çevresindekileri de aydınlatır. Şunu da çok iyi bilmenizi isterim ki, haklarında yanıldığınız bu Müslümanların amacı Müslüman’ca yaşamak, zulüm ve ahlaksızlığın kalkması için çabalamaktan ibarettir. Bunlar ödüllendirileceğine, cezalandırılıyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi halkın gözünde onları küçük düşürmek için onlara her türlü iftira atılıyor ve sizler de seyirci kalıyorsunuz. Atılan iftiralarla ya da birkaç kişinin yaptığı hatalar nedeniyle bu Müslümanların tümüne mal ediliyor, halka gereken ışığı saçmadığınız için de bilinçsiz halk karanlıkta kalarak yolunu şaşırıyor. Ey o ilim sayesinde Halktan kadir-kıymet gören âlimler: yarın Hakkın divanında bu halk, yanlışa sürüklendiklerinden dolayı size hesap sormaz mı? Ve ben de bir Müslüman olarak size soruyorum: coğrafyanızdaki hakiki Müslümanları iyice anlamaya çalışmayıp onlara yapılan bunca iftira ve eziyetlere karşı Allah (cc)’ın size bahşettiği o değerli ilmi gereken yerde kullanmadığınız için bu da bir çeşit fitne değil midir? Ey Peygamber varisleri: halk doğru ile yanlışı sizlerden öğrenmediği için yanlışa meyletmeleri de bir fitne değil midir? Müslümanlara yapılan bunca eziyetlere sessiz ve seyirci kalmanız da bir çeşit fitne değil midir?
 

Sözlerime son verirken ilminizin nefsinize hâkim olacağına yürekten inanıyor, kalbinizi hased, kin, kibir ve sui zandan arındırmaya çalışarak, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şu hadisi şerifiyle baş başa bırakıyorum: “Nefsim yed-i kudretinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, Allah ve Resulüne iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi de sevmedikçe tam iman etmiş olamazsınız.”
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi ilmiyle amel eden âlimlerin ve Hz. Muhammed(sallallahu aleyhi ve sellem)’in takipçilerinin üzerine olsun! (Âmin)
Sevdenur Atak - Yaş: 35

 

Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.

Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfayı geçmesin. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.


 

Bu haberler de ilginizi çekebilir