• DOLAR 32.61
  • EURO 34.769
  • ALTIN 2498.654
  • ...
AİLEYE DARBE
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

M. ERKAN YAVUZ- DOĞRUHABER

6284 Sayılı Kanun`un yıktığı yuvalar, dağıttığı aileler yetmezmiş gibi şimdilerde de ‘kadına şiddet` kılıfı altında ‘Delil olmaksızın kadının beyanı yeterlidir` diyen Aile Bakanı`nın akla ziyan açıklamaları kamuoyunda infiale neden oldu. 6284 sayılı kanunun çıkarılma amacı her ne kadar kadını şiddetten koruma amaçlı görünse de pratikte tamamen aileyi yıkmaya, yuvayı dağıtmaya, kocayı evden uzaklaştırmaya neden oluyor. Bu kanun; ailelerin, karı-kocanın yaşadığı küçük sorunları çözmek yerine çözümsüzleştiriyor; küçük müdahalelerle çözülebilecek yaraları derinleştiriyor, kangrene çeviriyor. Açıklanan son evlenme-boşanma istatistikleri de yaşanan acı tabloyu gözler önüne seriyor. Yapılan araştırmada, Türkiye`de evlenen çift sayısının geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 4,2 azalarak 569 bin 459, boşanan çift sayısının ise bir önceki yıla göre yüzde 1,8 artarak 128 bin 411'e yükseldiği belirlendi. Konuyla ilgili gazetemize konuşan Siyasi Parti, STK temsilcileri ve yazarlar, yapılan yanlışa dikkat çekerek bunun aileye daha fazla darbe vuracağının altını çiziyor. 

MAALESEF Kİ BU İŞ YANLIŞ BAŞLADI; YANLIŞ DEVAM ETMEKTE

Kadına karşı şiddeti önleme iddiasıyla yapılanların eşleri birbirinden kopardığına dikkat çeken HÜDA PAR İstanbul Kadın Kolları Başkanı Münevver Aktaş, “Aile Bakanı Sn. Zümrüt, “kadının beyanı esastır” sözü, 6284 sayılı kanun ve Norveç`teki sistemi ülkemize getirme çabaları ile bizim toplumda kadın ve erkeği ayırdınız. Şu anda twitterda, Sosyal Medyada, Gazete köşe yazılarında erkeklerin savunmaya geçtiğini, kadınların ise saldırı niteliğindeki yazılarını okuyoruz ve gerçekten çok üzülüyoruz. Hala Aile Bakanlığı`na doğru düzgün bir çerçeve çizilemedi. Maalesef ki bu iş yanlış başladı; yanlış devam etmekte… Ne yasal yaklaşım ne de uygulama sağlıklı değil. Amaç kadını korumak ise çözücü yöntem bu değil! Kadın bir beyanı ile kocayı evden kovabiliyor, toplum nezdinde küçük düşürebiliyor, mal varlığını kullanamaz hale getirebiliyor, çocuklarını göremiyor.” ifadelerini kullandı.

TEK TARAFTAN BAKIŞ HİÇBİR ZAMAN ADİL OLAMAZ

Dağılan ailelerden geriye kalan çocukları da hatırlatan Aktaş son olarak şunları söyledi; “İşin bir de diğer boyutu söz konusu. Yetim ve yalnız büyüyen, baba şefkatinden mahrum, babayı, atayı kötü bir varlık olarak tanıyan çocuklar. Özgürlük adı altında yalnızlaştırılmış tek başına hayat mücadelesi veren kadınlar…  Bakın bu çözüm değil. Böyle bir ıslah yolu olamaz. “Kadıncılık” ya da “erkekçilik” değil; olaylara ayrıştırarak değil, bir bütün, “İnsan” olarak bakarsak doğru açıyı yakalarız. Tek taraftan bakış hiçbir zaman adil olamaz. Bir dönemin planlı kanun ve yanlış uygulamaları ile sağ-sol çatışması oluşturulmuştu; şu an ise aynı yöntemle kadın-erkek çatışması oluşturulmaya gidiliyor. Özellikle şu dönemde kimlerle masaya oturuyoruz, söylediğimiz sözlerin veya yasal uygulamaların akıbetini düşünerek adım atılması gerekiyor.”

“TOPLUMUN ISLAHI VE TÜRKİYE`NİN GELECEĞİ İÇİN BÜTÜNLEŞTİRİCİ ADIMLAR ATILMALI”

“Öncelikle amaç ne? Toplumda kadınları yüceltmek mi? Erkeği yermek mi? Dikkat edin!

Toplumdaki ahlaki çözülmenin arkasında ciddi ölçüde aile zafiyeti var.” diyen Aktaş, sözlerine şöyle devam etti: “Eğer zafiyet ailede ise nesillerimiz, geleceğimiz söz konusu demektir. HÜDA PAR İstanbul Kadın Kolları olarak, bizim nezdimizde kadın çok kıymetlidir; erkek, ata çok kıymetlidir. Ceza ve uygulamalarda, iyileştirici çözümlerde yaklaşım her zaman Hak temelli olmalı. Toplumun ıslahı ve Türkiye`nin geleceği için Sn. Zümrüt Selçuk Hanım`a bölücü ve ayrıştırıcı değil; birleştirici bütünleştirici, uzlaştırıcı adımlar atma yönünde çalışmalar yapmasını tavsiye ediyoruz.”

KADIN YALAN SÖYLEMEZ Mİ?

Yapılmak istenenin hukuka aykırılığına dikkat çeken TESSEP Genel Koordinatörü Aynur Sülün ise, “Delil veya şahitler olmadan bir insana suç isnat edenin beyanatının esas alınması hukuka aykırıdır. Bu ister kadın olsun, ister erkek olsun fark etmez. Bizim 6284 sayılı kanun gereği kadının kocası hakkında verdiği ifade yeterli görülüyor. Erkeğin kendisini savunması veya kadın hakkındaki ifadeleri hiç sayılıyor. Kadının asla yalan söylemeyeceğini, kızgınlık ve intikam duygularıyla hareket etmeyeceğini, hatta bu kanunu kötüye kullanmayacağını kim iddia edebilir? Bu durum kadına kutsallık (kusursuzluk) atfetme olmaz mı? Kadın kocasından şiddet gördüğü iddiasıyla polisi aradığında erkeğe evden uzaklaştırma veriliyor. Kadın pişman olup iddiasından vazgeçse dahi kabul edilmiyor. Yani barışma yolları devlet eliyle kapatılıyor. Ceza alan erkek bu durumu sindiremiyor. Karısına daha fazla öfkeleniyor, kinleniyor.”

KÜÇÜK PROBLEMLER BU KANUN NEDENİYLE BOŞANMAYLA VEYA CİNAYETLE SONUÇLANIYOR

“İstanbul sözleşmesi imzalandığı günden bu yana aile içi şiddet ve kadın cinayetleri artıyor.” diye konuşan Sülün, “Aile Bakanlığının bu durumu görmesi ve yaptıkları yanlıştan dönmeleri gerekirken gün geçtikçe şiddet kavramının içeriğini mantıksız şeylerle dolduruyorlar. Bu sözleşmeyi Rusya imzaladığı zaman boşanmaların hızlandığını görüyor ve bir buçuk sene zarfında kanunu yürürlükten kaldırıyor. Bizde ise 2012`den beri bu kanun yürürlükte ve içeriği gittikçe genişletiliyor. Allah`ın kanunları insan fıtratını esas alan kanunlardır. Nisa Suresi 35. Ayette Yüce Rabbimiz karı koca arasında bir sorun olduğunda bunun sulh yoluyla çözülmeye çalışılmasını emreder. Eğer çözülemiyorsa iş boşanmaya vardırılır. Fakat boşanma nedeni olamayacak kadar küçük problemler bu kanun nedeniyle boşanmayla veya cinayetle sonuçlanıyor. Bu topluma en büyük darbe ve aileyi parçalamaktır. Maalesef bu da devlet eliyle yapılıyor. Bir an evvel bu yanlıştan dönülmelidir.” şeklinde konuştu.


Yazar Sema Maraşlı

DÜNYANIN HİÇBİR ÜLKESİNDE BÖYLE ADALETSİZ BİR SİSTEM YOK

Yazar Sema Maraşlı ise sosyal medya hesabından Aile Bakanı`nın söylediklerine tepkisini şu şekilde dile getirdi; “Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle adaletsiz bir sistem yok. Suç isnat eden ispat etmek zorundadır. Kendi ispat edemiyorsa uzmanların yardımıyla olay açığa çıkarılmalıdır. Kadınlar asla iftira atmaz diyorsunuz. Ben sizin FETÖ`cü olduğunuzu iddia ediyorum. Beyanım yeterliyse içeri buyurun. İşin içinde aileyi yıkmak, erkekleri mahkûm etmek varsa, kadın beyanı esastır. Fakat bunun dışında kadın beyanı geçerli değil diyorsanız bunu açıkça söyleyin. Kadınlar yalan söyler mi? Söylemez mi? Kadınlar iftira atar mı? Atmaz mı? Madem kadınlar yalan söylemez, ispat etmesine gerek yok diyorsunuz o halde bu sadece erkeklerle ilgili konularda değil, her konuda geçerli olsun. Tüm adalet sistemini tanrıça kadın üzerinden yeniden inşa edin. Çünkü bu sistem Yunan sistemine benziyor. Maalesef hukukçularımızın sesi çıkmıyor. Bu vesile ile sadece yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da hesaba çekileceğimizi hukukçulara ve haberdar olup sessiz kalan herkese hatırlatırım. Allah Resulü mazluma yardım etmemenin kabir azabına sebep olduğunu buyuruyor.”

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir