• DOLAR 32.379
  • EURO 34.989
  • ALTIN 2325.65
  • ...
"Danıştay kararı yeni bir anayasa gerekliliğini göstermiş oldu"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Danıştay'ın "öğrenci andı" kararına ilişkin tepkiler sürüyor. Konuya ilişkin basın açıklaması yayımlayan Mustazaflar Cemiyeti Genel Merkezi, iktidara, 2013 yılında almış olduğu kararın arkasında durmaları ve geriye dönüşe kapı aralayacak girişimlere fırsat vermemeleri çağrısında bulundu.

Danıştay kararının bir kez daha yeni, sivil, halkın inancına ve kültürüne uygun bir anayasa gerekliliğini göstermiş olduğuna vurgu yapılan açıklamada, yönetmelik değişiklikleri ile ülkenin değişmeyeceği belirtildi.

Basın açıklamasında, "Reşit Galip'in Eğitim Bakanı olarak göreve başlamasının ardından 1933 yılından itibaren okullarda okutulup zihinlerine kazınan 'öğrenci andı' 80 yıl boyunca pak dimağlara zerk edildi. İslam Ümmeti bağıyla yüzyıllardır bir arada yaşamış toplumun sosyal ve psikolojik olarak ifsat olmasına ve ayrışmasına, ekilen ırkçılık-ayrılıkçılık tohumları neden oldu. Bu ırkçı-bölücü-ayrıştırıcı-yıkıcı fikrin ürünü olan 'öğrenci andı' ve benzeri metinler, Türkiye'de öteden beri hep bir asimilasyon aracı olarak kullanıldı." ifadelerine yer verildi.

"Hiçbir halk, etnik kimliğinden ötürü bir başka halka karşı üstün değildir"

"Her gün ilkel bir şekilde zorla söylettirilen 'öğrenci andı' ilkokul çağındaki çocukların geleceğini çaldı. İslam neslini tahrif etti." Denilen açıklama, şöyle devam etti:

"80 yıl boyunca sürdürülen bu uygulama, nihayet 8 Ekim 2013 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nde yapılan Değişiklik ile kaldırılmıştı. O gün büyük ayıp son bulmuş, millet geleceğe dair bazı değişimlerin oluşacağına kanaat etmeye başlamıştı. Ancak Danıştay'ın almış olduğu bu karar Türkiye'yi bırakın 2013'e geri götürmeyi, bilakis 85 yıl önceye geri dönüştür. Kimsenin bu millete böyle bir ayıbı dayatmaya ve asimile etmeye hakkı yoktur. Hiçbir halk, etnik kimliğinden ötürü bir başka halka karşı üstün değildir. 'Üstünlük ancak takvadadır."

"15 Temmuz 2016 gecesi bu ülke için bir milattı"

15 Temmuz'da geçmişin izlerini yaşamamak adına insanların canlarından geçtiği vurgulanan açıklamada, "15 Temmuz 2016 gecesi bu ülke için bir milattı. Yeniliğin, değişimin, dönüşümün yaşanması için bir fırsattı. O gece tanklara bedenlerini siper eden 251 can; yeni, temiz bir sayfa açılmasını istiyordu. Artık geçmişin izleri ile yaşamamak için meydanlarda canlarından geçiyordu. Vesayet sistemine, devlet içindeki kliklere, paralel yapılanmalara hayır diyordu. Evet, artık bağırsaklar temizlenmeliydi. Temizlenirken yeniden kirletilmemesine dikkat edilmeliydi. Devlet kirli hafızasından arındırılmalı, halk adil bir sisteme kavuşturulmalıydı. Türkiye toplumu bu beklentiler içerindeyken, bir anda yine 'Hadi 85 yıl öncesine geri dönüyoruz' denmesi akıl ve izanla açıklanabilir bir durum değildir." denildi.

"Danıştay kararı yeni bir anayasa gerekliliğini göstermiş oldu"

Söz konusu kararın yeni bir anayasanın gerekliliğini ortaya koyduğunun altı çizilen açıklamada, "Danıştay kararı bize bir kez daha yeni, sivil, halkın inancına ve kültürüne uygun bir anayasa gerekliliğini göstermiş oldu. Yönetmelik değişiklikleri ile bir ülke değişmez, değişim anayasal güvence altına alınırsa o ülkede değişim olduğuna inanılır. Yoksa birileri çıkar değişti dediğiniz şeyleri bir gecede eski haline döndürüverir. Eğe bir bina inşa ediyorsanız, kibrit çöpleri üzerinde değil, çelik kolanlar üzerinde bina etmelisiniz." ifadelerine yer verildi.

"İktidar 2013 yılında aldığı kararın arkasında durmalı"

Açıklamada son olarak, "Özetle şunu belirtmek isteriz ki, iktidar 2013 yılında aldığı kararın arkasında durmalı, geriye dönüşe kapı aralayacak girişimlere fırsat vermemelidir. Artık bu millet geçmişin baskıcı yönetimlerini ensesinde hissetmek istemiyor. Bir sabah uyandığında 85 yıl öncesine geri dönmek istemiyor. Halk 15 Temmuz'da nerede durduğunu tüm dünyaya göstermişti. İktidar sahipleri de nerede durmaları gerektiğini bilmeli, adımlarını buna göre atmalıdır." denildi. (İLKHA)

Basın açıklamasının tam metni:

Reşit Galip'in Eğitim Bakanı olarak göreve başlamasının ardından 1933 yılından itibaren okullarda okutulup zihinlerine kazınan "öğrenci andı" 80 yıl boyunca pak dimağlara zerk edildi.

İslam Ümmeti bağıyla yüzyıllardır bir arada yaşamış toplumun sosyal ve psikolojik olarak ifsat olmasına ve ayrışmasına, ekilen ırkçılık-ayrılıkçılık tohumları neden oldu. Bu ırkçı-bölücü-ayrıştırıcı-yıkıcı fikrin ürünü olan "öğrenci andı" ve benzeri metinler, Türkiye'de öteden beri hep bir asimilasyon aracı olarak kullanıldı.

Her gün ilkel bir şekilde zorla söylettirilen "öğrenci andı" ilkokul çağındaki çocukların geleceğini çaldı. İslam neslini tahrif etti.

80 yıl boyunca sürdürülen bu uygulama, nihayet 8 Ekim 2013 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nde yapılan Değişiklik ile kaldırılmıştı. O gün büyük ayıp son bulmuş, millet geleceğe dair bazı değişimlerin oluşacağına kanaat etmeye başlamıştı. Ancak Danıştay'ın almış olduğu bu karar Türkiye'yi bırakın 2013'e geri götürmeyi, bilakis 85 yıl önceye geri dönüştür. Kimsenin bu millete böyle bir ayıbı dayatmaya ve asimile etmeye hakkı yoktur. Hiçbir halk, etnik kimliğinden ötürü bir başka halka karşı üstün değildir. "Üstünlük ancak takvadadır."

15 Temmuz 2016 gecesi bu ülke için bir milattı. Yeniliğin, değişimin, dönüşümün yaşanması için bir fırsattı. O gece tanklara bedenlerini siper eden 251 can; yeni, temiz bir sayfa açılmasını istiyordu. Artık geçmişin izleri ile yaşamamak için meydanlarda canlarından geçiyordu. Vesayet sistemine, devlet içindeki kliklere, paralel yapılanmalara hayır diyordu. 

Evet, artık bağırsaklar temizlenmeliydi. Temizlenirken yeniden kirletilmemesine dikkat edilmeliydi. Devlet kirli hafızasından arındırılmalı, halk adil bir sisteme kavuşturulmalıydı. Türkiye toplumu bu beklentiler içerindeyken, bir anda yine "Hadi 85 yıl öncesine geri dönüyoruz" denmesi akıl ve izanla açıklanabilir bir durum değildir.

Danıştay kararı bize bir kez daha yeni, sivil, halkın inancına ve kültürüne uygun bir anayasa gerekliliğini göstermiş oldu. Yönetmelik değişiklikleri ile bir ülke değişmez, değişim anayasal güvence altına alınırsa o ülkede değişim olduğuna inanılır. Yoksa birileri çıkar değişti dediğiniz şeyleri bir gecede eski haline döndürüverir. Eğe bir bina inşa ediyorsanız, kibrit çöpleri üzerinde değil, çelik kolanlar üzerinde bina etmelisiniz.

Özetle şunu belirtmek isteriz ki, iktidar 2013 yılında aldığı karın arkasında durmalı, geriye dönüşe kapı aralayacak girişimlere fırsat vermemelidir. Artık bu millet geçmişin baskıcı yönetimlerini ensesinde hissetmek istemiyor. Bir sabah uyandığında 85 yıl öncesine geri dönmek istemiyor. Halk 15 Temmuz'da nerede durduğunu tüm dünyaya göstermişti. İktidar sahipleri de nerede durmaları gerektiğini bilmeli, adımlarını buna göre atmalıdır.

Mustazaflar Cemiyeti Genel Merkezi

Bu haberler de ilginizi çekebilir