• DOLAR 32.59
  • EURO 34.832
  • ALTIN 2495.732
  • ...

 

EKONOMİ SERVİSİ

Memur-Sen ve Türkiye Kamu-Sen, açıklanan enflasyon rakamları sonrası memur maaşlarının eridiğini, bu konuda acilen adım atılması gerektiğini vurgulayan açıklamalar yaptı.

MEMUR-SEN: “ENFLASYON FARKININ MAAŞLARA YANSITILMASI İÇİN YIL SONU BEKLENMEMELİ”

Memur-Sen açıklanan enflasyon rakamları ve memur maaşları ile ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“2018 yılı Eylül ayı enflasyon verisinin %6,30 olarak gerçekleşmesi sonucunda 2018 Ocak-Eylül dönemi enflasyonu %19,30`a, yıllık enflasyon oranı ise %24,52`e yükselmiş oldu. Bütün bu veriler birlikte değerlendirildiğinde, enflasyon bağlamında son 16 yılın en yüksek oranlarıyla karşı karşıya olduğumuz gerçeği yanında Yeni Ekonomik Program`ın açıklanmasıyla hükmünü yitiren son Orta Vadeli Program`da yer verilmiş 2018 yılsonu enflasyon hedefleri-beklentileri-tahminleri ile gerçekleşen enflasyon oranı arasında önümüzde henüz açıklanmamış üç aya ait enflasyon verisi olmasına rağmen yaklaşık 4 katlık bir fark oluştuğunu da kabul etmek gerekiyor.

Enflasyon noktasında ortaya çıkan bu tablo, yüzleşmek zorunda olduğumuz bazı gerçekleri de bize hatırlatmaktadır. Özellikle 2017 yılında açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) çerçevesinde öngörülen yıllık enflasyon oranının neredeyse dört katına tekabül eden gerçek rakamlar, özellikle dar ve sabit gelirli kesim açısından ekonomimizin öngörülebilir olmaktan çıktığını gösteriyor.”

YENİ EKONOMİK PROGRAM`A GÜVENİN DEVAM ETMESİ İÇİN…

Memur-Sen açıklamasında, “Bu çerçevede, Hükümet bunun farkında olarak ve olası riskleri bertaraf edecek şekilde Orta Vadeli Program`da isim, içerik, hedef ve tahminler noktasında değişikliğe gitmek suretiyle açıkladığı Yeni Ekonomik Program`la; hem 2018 yılsonu parametrelerini hem de önümüzdeki iki yılın öngörülerini, hedeflerini ve bu çerçevede gerçekleştirilecekleri kapsayacak şekilde deyim yerindeyse aksiyoner ve rasyonel bir revizyon gerçekleştirdi. Şöyle ki; Yeni Ekonomik Plana göre enflasyon hedefi, 2018 yılı için %20,8 ve 2019 yılı için %15,9`dur. OVP`ye göre bu oranlar 2018 yılı için %5, 2019 yılı için de %5`tir.

Eylül ayı enflasyon verisinin açıklanmasıyla birlikte oluşan gerçek rakamlar üzerinden bakıldığı, enflasyon hedefi-beklentisi konusunda, OVP`nin 4 kat, YEP`in ise 4 puan üzerinde bir enflasyon realitesi ortadadır. Bu tablo, toplumun büyük kesimi tarafından “gerçekçi” ve “ulaşılabilir” hedefler içermesi nedeniyle olumlu karşılanan ve umut yüklenen Yeni Ekonomik Program`ın bu konumunu koruması ve sürdürmesi amacıyla, genelinde siyasi iradenin özelde ise kamu işvereninin ilave bazı yükümlülükleri üstlenmesi gerektiğini işaret etmektedir” ifadelerine yer verildi.

“KAMU GÖREVLİLERİNİN MAAŞ VE ÜCRETLERİNİN ENFLASYONA EZDİRİLMEMESİ” SÖZÜ GÜNCELLENMELİ

Açıklamada ayrıca, “ Kamu görevlilerinin 2018 ve 2019 yıllarına ait mali-sosyal haklarını, özellikle de maaş ve ücretlerine yapılacak artışların karara bağlandığı 4. Dönem Toplu Sözleşme`nin pazarlık süreçlerinde Kamu İşvereninin dayanak aldığı OVP verileri ve hedefleri, geçerliğini ve gerçekliğini yitirmiştir. Bu, hem Yeni Ekonomik Programla hem de Eylül enflasyon verisinin açıklanması sonrasında ortaya çıkan geçek rakamlarla da teyit edilmiştir.

Dolayısıyla, YEP üzerinden ortaya konan enflasyon hedefi ve beklentileri ile gerçekleşen enflasyon birlikte değerlendirmek suretiyle; 4. Dönem toplu sözleşmeyle hüküm altına alınan maaş ve ücretlere ilişkin artış oranlarının, “kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerinin enflasyona ezdirilmemesi” hedefi ve sözü üzerinden güncellenmesi gerekmektedir. Zira, sadece Eylül ayında gerçekleşen enflasyon, kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine 2018 yılı ikinci altı aylık dönemi için yapılan %3,5 artışın 2.80 puan üzerindedir. Temmuz, Ağustos ve Eylül ayı enflasyon oranlarının toplamı 9,15 puandır ve 2018 yılı ikinci altı ayı için maaş ve ücretlere yapılan artışın artışının neredeyse 6 puan üstündedir. Bu noktada; aksi iddia edilemez bir şekilde; “kamu görevlilerinin maaş ve ücretleri, Eylül ayı sonu itibariyle enflasyonun oldukça altında kalmıştır” tespiti kabul edilmeli ve bu durumu tersine çevirmek için yıl sonu beklenmeden gereği yapılmalıdır.

AÇIKLAMADA ATILMASI GEREKEN ADIMLAR HAKKINDA ŞU MADDELER SIRALANDI:

1- Yeni Ekonomik Plan doğrultusunda ortaya konan yeni hedefler, beklentiler ve tahminler esas alınarak, kamu görevlilerinin mali haklarını belirleyen katsayılara ilişkin mutlaka güncelleme yapılmalıdır.

2- Enflasyon hedefi ile gerçekleşen enflasyon ve maaş-ücret artışları oranı ile gerçekleşen enflasyon arasındaki farkın büyüklüğü de dikkate alınarak, enflasyon farkının maaş ve ücretlere yansıtılması için dönem-yıl sonu beklenilmemeli 1 Ekim`den geçerli olacak şekilde kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine hali hazırdaki enflasyon farkı yansıtılmalıdır. Benzer şekilde Ekim ve Kasım ayları enflasyon oranlarının (eksi çıkması hali hariç) 1 Kasım ve 1 Aralık`tan geçerli olmak üzere enflasyon farkı olarak maaş ve ücretlere yansıtılmalıdır.

3-Yeni Ekonomik Programın 2019 ve 2020 yılları için öngördüğü enflasyon oranlarının daha önceki belgelerde yer alan oranlardan daha yüksek olduğu gerçeği ile altı aylık periyotlar üzerinden Ocak ve Temmuz aylarında geriye dönük altı aylık veriler üzerinden enflasyon farkı hesaplaması yapılmasının gerçekçi olmadığı ve telafi işlevi görmediği dikkate alınarak; kamu görevlileri dahil olmak üzere dar ve sabit gelirlilerinin alım güçlerinin ve enflasyona karşı korunabilmesi için enflasyon farkı hesaplamasının aylık olarak yapılması yönünde karar ve uygulama değişikliğine gidilmesi uygun olacaktır.

4- Enflasyon oranlarının yüksek olması ve buna bağlı olarak kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine enflasyon farkı kaynaklı zam yapılmasının bir sonucu olarak da maaş-ücret rakamları yükselmiş, bu sonuç ise –gelir vergisi tarifesindeki tutarların düşük tutulmasının da etkisiyle- kamu görevlilerinin gelir vergisi rakamları yükselmiş ve daha erken aylarda ikinci ve üçüncü gelir diliminde vergi ödemek zorunda kalmalarına neden olmaktadır. Bu durum, enflasyonun altında kalan maaş ve ücretlerinin gelir vergisi üzerinden de eksilmesine neden olmaktadır. Bu itibarla, kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine yönelik gelir vergisi dilimlerinde yer alan tutarların da yılın başında yapılan yeniden değerleme oranı artışı yanında her ay enflasyon oranı kadar artırılması da gerekmektedir.

BU TABLO BİR ZİHNİYET DÖNÜŞÜMÜNE İHTİYAÇ OLDUĞUNU GÖSTERMEKTE

Memur-Sen olarak, geçmişten bugüne “maaş artışları enflasyonla değil masada belirlenmeli” bakışımızı deklare ediyoruz. Buna ilave olarak da kamu görevlilerinin asıl beklentisi ve haklı talebi; refahtan pay almaktır. Bugün gelinen noktada; küresel ölçekte yaşanan ticaret savaşları, uluslararası tetikçilerin eliyle gerçekleştirilen kur operasyonları ve bunlara bağlı olarak manipülasyonlarla yaşanan fiyat artışları, kamu görevlileri de dahil ücretli kesimin alım gücünü önemli oranda azaltmıştır. Bugün açıklanan enflasyon rakamları da bizim bu tespitimizin teyidi niteliğindedir. Dolayısıyla, bu tablo bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç olduğunu göstermektedir. İçinden geçtiğimiz sürecin bu yönde bir imkân sunacağına inanıyoruz.

1 EKİM`DEN GEÇERLİ OLACAK ŞEKİLDE GERÇEKLEŞEN ENFLASYON FARKI KADAR ZAM YAPILMALI

Bu noktada; Yeni Ekonomik Plan`da dile getirilen tasarruf hedeflerine ve üretim ekonomisine ilişkin yaklaşımı önemli ve değerli buluyor, destekliyoruz. Bununla birlikte her iki hedefin gerçekleşmesi için ücretli kesimin alım gücünün korunması, ekonominin durgunluktan ve daralmadan uzak tutulması için de kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerinin enflasyona karşı koruma yükümlülüğünün gereğinin altı aylık dönem sonunda değil enflasyon oranı açıklanan ayı takip eden ayın ilk gününden geçerli olmak üzere yerine getirilmesine yönelik uygulamanın hayata geçirilmesini hem teklif hem de talep ediyoruz. Bu çerçevede kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine 1 Ekim`den geçerli olacak şekilde gerçekleşen enflasyon farkı kadar zam yapılması yönünde karar ve uygulama bekliyoruz.

TÜRKİYE KAMUSEN: “MEMUR VE EMEKLİ MAAŞLARINA ACİLEN İYİLEŞTİRME YAPILMALI”

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, eylül ayı enflasyon rakamlarına ilişkin olarak bir basın açıklaması yaptı. Açıklamasında yıllık enflasyonun %24,5`e yükselmesiyle memur maaşlarının son üç ayda %6,4 oranında eridiğine dikkat çeken Genel Başkan, vatandaşların alım gücünde yaşanan düşüş durdurulmadığı müddetçe bu durumdan çıkmanın mümkün olmadığını ifade etti. Memur ve emekli maaşlarına acilen iyileştirme yapılması gerektiğini ifade eden Kahveci, yerli üretimden alınan vergilerin düşürülmesi yoluyla ülkemizde üretilen ürünlerin desteklenmesi ve paramızın ülke içinde kalması gerektiğine vurgu yaptı. 

YÜKSEK ENFLASYONLU DÖNEMLERE YENİDEN DÖNÜŞ TEHLİKESİNİ ORTAYA ÇIKTI

Önder Kahveci açıklamasında şu ifadelere yer verdi:  “Eylül ayı enflasyon rakamları, ülkemizin nasıl bir pahalılıkla karşı karşıya kaldığının işareti oldu. TÜFE yalnızca eylül ayında %6,3 oranında artarken yıllık enflasyon da %24,5`e yükseldi. Eski adı toptan eşya fiyatları olan ÜFE`nin de yıllık %46,1`e çıkması, toptan eşya fiyatlarının önümüzdeki dönemde perakende fiyatlarına yansıyacak olması nedeniyle yüksek enflasyonlu dönemlere yeniden dönüş tehlikesini ortaya çıkardı.  

Hatırlanacağı gibi 2018 yılı için kamu görevlilerinin maaşlarına ocak ayında %4, temmuz ayında da %3,5 zam yapılmış, temmuz ayında ayrıca %5,15 oranında enflasyon farkı ödemesi yapılmıştı. Böylelikle 2018 yılının tamamı için memur maaşları %13 oranında yükselmişti. Şu anda yılın ilk dokuz ayı itibarı ile enflasyon %19,37 oldu. Dolayısıyla memurların kayıpları şimdiden %6,4`e yükseldi.”

BİR TARAFTA FAHİŞ ZAMLAR BİR TARAFTA ERİYEN MAAŞLAR

Kahveci, “Bir tarafta maaşlar erir, alım gücü düşerken diğer tarafta bütün ürünlere fahiş oranda zam gelmesi vatandaşlarımızı alışveriş yapamaz, çarşıya pazara çıkamaz hale getirdi. Ekonomiyi asıl tehlikeye sokacak gelişme, yüksek enflasyondan ziyade alım gücündeki kayıplar nedeniyle piyasa çarklarının durması ve şirketlerin kapanmasıdır. 

Bu bakımdan yol yakınken gereken tedbirler alınmalı, vatandaşlarımızın alım gücü mutlak surette yükseltilmelidir. Hatırlanacağı gibi 1929 Büyük Dünya Krizi'ni oluşturan depresyonun ortaya çıkardığı işsizlik ve toplam talepteki yetersizlikleri gidermek amacıyla geliştirilen talep yönlü iktisat olan Keynesyen model, uzun yıllar uygulanmış ve büyük buhrandan çıkışın anahtarı haline gelmiştir. Her ne kadar bu dalgalanmadan çıkış ve istikrarlı bir ekonomi için Türkiye Kamu-Sen olarak Milli Ekonomik Model şeklinde adlandırılabilecek önerilerimiz bulunsa da kısa vadede talebin canlandırılması yoluyla ekonomiye can suyu sağlanmasının acilen gerekli olduğunu görüyoruz. Talebin canlandırılmasının yegâne yolu da alım gücünün yükseltilmesinden geçmektedir” dedi.

YERLİ ÜRÜNLERDEN ALINAN VERGİLER DÜŞÜRÜLMELİ 

Kahveci, “Enflasyon ve durgunluk daha fazla kronik bir hal almadan çarşı pazarın yeniden hareketlendirilmesi, şirket kapanmalarının önüne geçilmesi için kamu görevlileri ve emeklilere iyileştirme adı altında ek bir ödeme yapılmalıdır. 

Bununla birlikte ülkemizde üretilen ürünlerin tercih edilmesi için yerli ürünlerden alınan vergilerin düşürülmesi önerimiz de mutlaka hayat bulmalıdır. Yapılacak maaş iyileştirmesi ile kamu çalışanlarının ve emeklilerin alım gücü yükseltilirken vergi indirimi, piyasalardaki paranın yurt içinde üretilen ürünlere yönelmesini sağlayacak ve böylelikle çift yönlü bir kazanım oluşturacaktır. 

Tekraren ifade ediyorum ki, en büyük tehlike enflasyon ve durgunluğun bir arada kronik bir hale dönüşmesidir. Bu tehlikenin bertaraf edilmesi ise alım gücünün yükseltilmesinden dolayısı ile memur ve emeklilere iyileştirme zammı verilmesinden ve yerli üretimin teşvik edilmesinden geçmektedir. Aksi halde yaşanan durgunluğun sürekli bir krize dönüşme ihtimali büyüktür” ifadelerini kullandı.