28 Şubat Soruşturması: Kullanılanlar-İtaat Edenler!
28 Şubat operasyonu başlayınca ilk hareketlilik medya çevrelerinde başladı. İtiraflar ve aradan sıyrılmaya çalışmalar birbirini takip ediyor. Siyaset ve bürokraside de kıpırdanmalar var, ancak daha her şey ortaya dökülmedi.
Hüseyin Kaya / haber-yorum
KULLANILANLAR
28 Şubat operasyonu başlayınca ilk hareketlilik medya çevrelerinde başladı. İtiraflar ve aradan sıyrılmaya çalışmalar birbirini takip ediyor. Siyaset ve bürokraside de kıpırdanmalar var, ancak daha her şey ortaya dökülmedi.
28 Şubat operasyonu başlayınca ilk hareketlilik medya çevrelerinde başladı. İtiraflar ve aradan sıyrılmaya çalışmalar birbirini takip ediyor. Siyaset ve bürokraside de kıpırdanmalar var, ancak daha her şey ortaya dökülmedi.
En dikkat çekici açıklamalardan birini gazeteci İsmet Berkan yaptı. Biliyorsunuz, Berkan 28 Şubat döneminde cuntacılarla en fazla içli dışlı olanlardan biriydi. Berkan, açıklamasında açık bir şekilde “kullanıldık” dedi. Bunu herkes biliyor da ayrıntıları konuşmak gerekir diye düşünüyorsanız, merak etmeyin ona da biraz değiniyor Berkan: “Yargı, düzenlenen brifinglere katıldı. Ve bence 28 Şubat’ta en büyük rolü hiç kuşkusuz medya üstlendi. Üstelik özellikle merkez medya buna neredeyse gönüllü oldu.”
Berkan’dan sonra ilginç bir açıklama da dönemin medya patronlarından Dinç Bilgin’den geldi. Bilgin de güç çatışmalarının kurbanı olmuş ve karlı tarafı seçecek feraseti gösteremediği için oyun dışı kalmış aktörlerden biri.
Dinç Bilgin, haber sunucusu Ali Kırca’nın askerin açıklamalarını okurken duruşunun ve ses tonunun bile değiştiğini söyledi.
Bu derece askere bağlıydı Kırca. Yani patronu emretmese de o askerin sözcülüğünü gönüllü olarak yapacaktı.
O dönemde medyanın, iş dünyasının, işçi ve memur sendikalarının, hatta yargının kullanıldığını bugün artık kimse inkâr etmiyor.
Bazı siyasetçilerin kendilerine alan açılsın diye askerle işbirliğine girmelerinin sonucunda nasıl hortumlamaların yapıldığını, nasıl krizler yaşandığını herkes biliyor.
Bir de üstü örtülen polis operasyonları var tabii.
O dönemin hukuksuzluklarında en fazla pay sahibi olan kurumlardan biri de polisti. Sorguda hayatını kaybedenler, pencereden atıldıktan sonra intihar ettiği söylenenler, suç örgütleri ile beraber iş yapanlar…
Hukuk adına, insan hakları adına o dönemin tüm kurumlarını mercek altına alanlar acaba bir gün bu konuya da el atacaklar mı? O dönem bir Serdar Saçan’la, bir Hanefi Avcı ile kapatılacak bir dönem değil çünkü.
Ve o dönemin üzerine gidilmediği için bugün de hukuksuzluklar devam ediyor.
Hukuksuz takipler, dinlemeler, şantajlar ve tehditler devam ediyor.
Ama maalesef bu kurum içinden bir İsmet Berkan çıkıp tezgâhı deşifre etmiyor. Eğer bir gün insanlık onuruna sahip biri çıkıp da o dönemlerdeki karanlık tezgâhları deşifre ederse günümüzde de kötü niyetliler bu kadar cesaretli olmaz!
Çok umutlu değiliz; ama yine de böyle birilerinin çıkmasını bekliyoruz.
İTAAT EDENLER!
28 Şubat soruşturmasında sorgulananlar oldukça ilginç açıklamalarda bulundular.
Çevik Bir, Erbakan’dan emir aldığını söyleyerek tabiri caizse milleti enayi yerine koymak istedi.
Emekli Albay Yavuz Gürcüoğlu, ifadesinde inançlı olduğunu, oruç uttuğunu ve namaz kıldığını belirtirken, emekli Albay Arslan Daştan ise “Alkol kullanmamam ve oruç tutmam hor görüldü” şeklinde ifade verdi. Emekli Albay Aydın Karaşahin de “TSK’da taşıdığım milli ve manevi değerler ile şüpheli ve sakıncalı personel statüsünde görev yaptım” dedi.
Emekli Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan ise “Hem fikir olarak hem zikir olarak darbelere karşıyım. İnancım gereği ulülemre itaat eden bir insanım” dedi.
Yani hepsi mağdur, hepsi emirleri yerine getirmiş! Onların bir suçu yok!
Yani “ulülemr” yanlış şeyler emretmişse reayanın ne suçu var?
İskender Pala, mesela Ramazan ayında gündüz vakti kokteyllerin düzenlenip kendilerine içki sunulduğunu, kabul
etmeyince de tepkiyle karşılandığını söylüyor. Sonra da ordudan ihraç edilmiş Pala.
Yani İskender Pala, emri dinlememiş.
Abdullah Kılıçarsalan’ın “Ulülemr”i Allah’ın emrettiğini yasaklıyor, nehyettiğini ise yaptırmaya çalışıyor.
Mesela namaz yasak!
Subay eşlerinin örtülü olması yasak!
Şimdi siz kalkıp “Allah’a isyanda kula itaat yoktur” ilkesini hatırlatacaksınız, öyle değil mi? Ama o kadar da derine girmeyin kardeşim! Kur’an’da “Allah’a, Rasulüne ve sizden olan ulü’l-emre itaat edin” demiyor mu?
Adam bu sizden kelimesini esas almış işte! Yani sizin gibi inanan, sizin gibi yaşayan emir sahiplerine itaat edin!
Adamlar görevlerini ibadet bilinciyle yapmışlar.
Kurumlar çağdaş bir yapıya kavuşmuş, her holdingin yönetim kuruluna bir general, her başkanlığın kontrolüne bir emekli albay atanmış.
Ülke gelişmiş, gericilik bitmiş, muasır medeniyete ramak kalmış.
Sonrası mı?
Ülke tarihinin en büyük ekonomik kriziyle yüz yüze mi gelindi diyorsunuz?
O tatsız konuları kapatalım lütfen.
Hem eski yaraları kaşımanın kimseye faydası yok, öyle değil mi?