• DOLAR 32.331
  • EURO 35.052
  • ALTIN 2284.383
  • ...
Günahlara Karşı Cüret Ve Ahlaksızlığın Yaygınlığı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, fert fert insanların ve toplumların günah işleme cüreti, inançsızlıklarından veya inançlarının zayıflığından ileri gelir. Çünkü bir şeyin günah olarak algılanması inanç ile alakalıdır. İnancı zayıfladıkça, günah mefhumu zayıflayan ve günah listesindeki günahlar bir bir silikleşen/gündem kaybeden veya günah olgusunu içinde barındıracak bir inanç sahibi olmayan kimseler, günah işlemede cüretkâr, ahlaksızlıkta bilahaya olurlar.

İnançsızlık ve inanç zayıflığı da Allah (cc)’ı tanımamaktan ve Allah (cc)’tan gafil olmaktan kaynaklanır. Yaratılış gayesinden uzaklaşmaktan kaynaklanır. Ayet ve hadislerin ışığında denilebilir ki Allah (cc), insanı kendisini tanıması için yarattı. Tabii ki beraberinde itaatin, kulluk ve ibadetin olduğu bir tanıma… İmam Zeynel-Abidin şöyle der: “Allah (cc)’ı tanımak ve itaat etmek birbirinden ayrılmayan iki arkadaştır. Allah (cc)’ı tanıyan Ondan korkar ve bu korku da onu Allah (cc)’a itaat etmeye sevk eder. Zira Allah (cc) buyuruyor ki: “Allah’tan kulları içinde ancak âlim olanlar korkar”(Fatır:25)

Allah (cc)’ı tanımanın yolu bilmektir, bilmenin yolu da sormak ve sorgulamaktır. “İlim bir hazinedir, anahtarı ise sormaktır.” hadisi bunu ifade eder. Dolayısıyla sormayan, sorgulamayan, arayışta olmayan kimse, bilmez ve ilme ulaşamaz.

Hakikatte insan sorguladıkça ve düşündükçe insandır. Çünkü insanı hayvandan ayıran özellik düşünmek ve sorgulamak suretiyle taallümdür (öğrenimdir). Düşünmek ve sorgulamak ruhun mecrasını bulmasıdır. İnsanın, düşünce ve sorgulama derinliklerine inip, derinlerde kendisini/insanlığını bulmasıdır. Kimim, bir damla sudan nasıl yaratıldım, nerden geldim, nereye gidiyorum, şu ağzını açmış bekleyen karanlık kabir kapısının arkası, yolumu nereye çıkarıyor, gideceğim yerde beni ne bekliyor ve ben hazır mıyım?...

Düşünmeyi ve sorgulamayı terk eden ise, aslında insanlıktan da düşmüştür. İnsanlık derinliğini kaybetmiş ve hayvanlık yüzeyselliğinde yaşamaktadır.

Günah ve ahlaksızlıkların ana damarı hayvani nefis ve hayvani nefsin kayıtsız yaşama arzusudur. Yemesinde, içmesinde, gezmesinde, tozmasında, kayıtlanmak, sınırlanmak istemez hayvani nefis. İnsanın gafletinden fırsat buldukça bağlarını koparır, sınırları yıkar.

Hedefe, menzile doğru yol alan insanın hayvani nefse karşı sürekli dikkatli olması gerekir. Çünkü onun istekleri ruhun yüceliklerinin zıddınadır. Ruh manalar âlemine yükselme iştiyakında iken, hayvani nefis madde âleminin zevklerinde depreşmek ve debelenmek ister. İnsan bir anlık gaflet etse, hayvani nefsi olan bineği (bedeni), onu menzilinden uzaklaştırır, gerilere, aşağılara sürükler. Rivayet edilir ki, Mecnun bineğine atlayıp Leyla’sına doğru yol almış ve iki günlük mesafe kat etmiş. Bir ara deve üstünde Leyla’nın hayaline dalınca, devenin aklına da köydeki yavrusu gelmiş ve Mecnun’un gafletinden istifade edip köye dönmüş. Mecnun kendine gelince geri döndüklerini görmüş, tekrar devesine atlayıp iki günlük yol gitmiş ve yine Leyla’nın hayaline dalınca, deve de tekrardan köydeki istediğine dönmüş. Mecnun,  istekleri geride olan bu hayvanla menzile kavuşamayacağını anlayınca, hayvanı terk edip yaya olarak yola koyulmuş.

İstekleri geride, aşağılarda olan hayvani nefis ile yüce bir hayatın yolu gidilmez. Hele şeytan gibi bir kumanda merkezi ile işbirliği içinde olan bir nefis, sahibinin kontrolünden çıkar. Kontrolden çıkan, bağlarını koparan hayvani nefis ise insanı helak eder.

Sahibinin koruluğu içinde, kontrolü ve koruyuculuğu altında yeterince beslenen bir hayvanının (koyun, keçi) bunu yeterli görmeyip, bağlarını kopararak ormanın yeme-içme-gezme özgürlüğüne koşuşu gibi. Fakat ormanın derinliklerinin ve gecenin inen karanlık perdesinin o zavallı hayvana vereceği, vahşi hayvanlarca parçalanmaktan başka bir şey olmayacaktır.

İnsandaki hayvani nefis de sahibinin (Allah (cc)’ın) gözetimi (murakabesi) altındaki helal daireye iktifa etmezse mukadder ölümün karanlık perdesi ile ebedi olarak paralanıp parçalanacaktır.

Mirsad (gözetleme yeri) kelimesi, Kur`an’da hem Allah (cc) için, hem de cehennem için kullanılmıştır: “Şüphesiz ki Rabbin, (her an) gözetlemektedir.”(Fecr: 14), “Muhakkak ki cehennem, gözetleme yeridir.”(Nebe: 21)

Aslında bu iki kullanım her ne kadar farklı iki surede ve ayette gelmiş olsalar da Kur`an’ın bütünselliği içerisinde şöyle nükteli bir hakikate işaret ederler: “Rabbinin gözetleyiciliğini inkâr eden veya bundan gaflet edip günaha dalanların yolunu cehennem gözetlemektedir. Rabbin gözetlediği bilinci ile yaşayanlar da cehennemin gözetleyiciliğinden kurtulurlar.” (Murakabe konusunu inşallah önümüzdeki sayıda ele alacağız)

İnsanı günahlardan ve ahlaksızlıktan uzak tutan bir unsur da hayâ (utanma) duygusudur. Hayâ perdesi yırtılmış bir milletin ahlaki değerleri ayakta kalamaz. Utanma duygusu ölmüş bir toplumun ahlakı da ölür.

Hayâ (utanma) inançtan (imandan) bir şubedir. İnanç zayıfladıkça, utanma da zayıflar. Hayâ imandan olduğu gibi, toplumdaki tanışıklık da utanma duygusunu, hayâyı ayakta tutar. Yaşadığı toplumun çoğunluğunca tanınan bir kimse utanma psikolojisi ile de olsa günahlardan bir nebze el çeker, uzak durur. Fakat yaşadığı toplumda tanış simalar ve bakışlar azaldıkça insanın utanma duyguları azalır. Büyük ve kalabalık şehirlerde ahlaksızlığın hızla yayılmasının altında biraz da bu psikoloji ve tanınmama rahatlığı yatıyor.

Tanış simalar ve bakışlar, ayıplanmak demektir. Gafil insan psikolojisi, bunlardan gizlenmek, uzaklaşmak istiyor. Belki insanların bakışlarından gizlenmek mümkün olabilir; ama âlemlerin Rabbinin bakışlarından kurtulmak mümkün mü?

“Kul, insanlardan gizlenip günah işlemek için kapıları kapatıp, perdeleri çekince, âlemlerin Rabbi şöyle der: Kulum, beni görenlerin en küçüğü yaptın. Hâlbuki insanlardan önce beni gözetmen gerekmez miydi?”(Hadis-i Şerif meali)

İnşallah, önümüzdeki sayılarda bu konunun farklı başlıklarını da açıklamaya çalışacağım.

Allah (cc)’ın gözetlediği bilinciyle günahtan sakınmak duası ile…

Said Şahin / İnzar Dergisi Nisan 2011

Bu haberler de ilginizi çekebilir