• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
Herkesin çözümü farklı; Zirve İdlib`e derman olmadı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İBRAHİM SEVGİLİ / DOĞRUHABER

Suriye iç savaşının sona erdirilmesi için yürütülen Astana sürecinin üç garantör ülkesi Türkiye, İran ve Rusya liderleri bir kez daha bir araya geldi. İdlib için kritik önem taşıyan bu zirvede her ülke farklı bir çözüm ortaya koydu. 4 milyona yakın sivilin yaşadığı İdlib`e yapılacak olası bir operasyon büyük katliamlara neden olabilir. Milyonlarca sivilin mülteci olarak Türkiye`ye akın etmesi sonucunu doğurabilir. Tahran`da gerçekleşen zirve bu ortamda bir umut olarak görülürken, üç ülkenin çözüm noktasında mutabakata varamaması İdlib`in Halep gibi harabeye döneceği ihtimalini güçlendiriyor. Çözümün askeri seçeneklerde değil; masada, diplomaside, siyasi seçeneklerde olduğunu belirten vicdan sahibi siyasi, akademisyen ve uzmanlar İdlib`de yaşanacak olası aşırılıkların tarihe kara bir leke olarak geçeceği uyarısında bulunuyor.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: ATEŞKES SAĞLANMALI

İran'ın başkenti Tahran'da düzenlenen Suriye zirvesinde konuşan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib'deki bombardımanların durdurularak bir ateşkes sağlanmasının büyük önem arz ettiğini söyledi. Erdoğan, bu zirvelerin, Suriye'de gelinen noktanın muhasebesini yapmak ve ileriye dönük adımların tespiti bakımından da önemli fırsatlar sunduğunu belirterek, "Bugün burada bulunma sebebimiz, yaşanan insani drama son vermenin yollarını aramaktır." dedi. Erdoğan, konuşmasında şunlara yer verdi: “Astana ruhunun özünde asgari müştereklerde buluşma iradesi göstermemiz vardır. Bunlar ise Suriye'nin siyasi birliğinin sağlanması toprak bütünlüğünün korunması ve ihtilafa barışçıl siyasi çözüm bulunmasıdır. Türkiye olarak şehitler verdiğimiz, ciddi özveride bulunduğumuz bu sürecin şu an itibariyle çok riskli bir yere geldiğini görüyoruz. İdlib sadece Suriye'nin siyasi geleceği için değil bizim milli güvenliğimiz ile bölgenin barış ve istikrarı bakımından hayati öneme sahiptir. Her ne gerekçe ile olursa olsun İdlib'e yapılacak saldırı felaketle, katliamla ve çok büyük bir insani dramla sonuçlanacaktır. İdlib gibi her şeyin iç içe olduğu bir yerde teröristlere karşı etkili mücadelede zaman ve sabır gerektiren farklı yöntemlere ihtiyaç var. İdlib'in kan gölüne dönmesini asla istemiyoruz. İdlib'de makul bir çıkış yolu bulmalıyız. Meseleyi Astana ruhuna uygun şekilde çözmeyi hedeflemeliyiz. Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetinin doğru anlaşılmasını sizlerden özellikle rica ediyorum.”

“TÜRKİYE BÖLGEDEKİ VARLIĞINI KORUMAKTA KARARLIDIR”

“Bizler İdlib'e odaklanırken Fırat'ın doğusunda arzu etmediğimiz gelişmeler yaşanıyor.” diyen Erdoğan, “Amerika'nın bölgede bir diğer terör örgütünü güçlendirmeye devam etmesinden rahatsızız. Türkiye, Suriye'nin siyasi, coğrafi ve sosyal bütünlüğü gerçek anlamda sağlanana kadar bölgedeki varlığını korumakta kararlıdır. Tehdidin kaynağına ve boyutuna göre gereken adımları atmayı sürdüreceğiz. Serbest ve adil seçimler yapılabilmesi için şartların bir an önce hazırlanmasına önem veriyoruz. Geri dönüş sürecinin gönüllülük esasına göre BM ile işbirliği halinde yürütülmesi esas olmalıdır. Kimyasal Silahların Yasaklanması Sözleşmesi 1915'te imzalanmış 1997 Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nün kurulması... Kimyasal silahlarla ilgili tavırlar koyuyoruz, doğrudur. Konvansiyonel silahlarla, öldürenlere karşı tavır almakta gecikiyoruz ama kimyasal silahlara karşı tavır koyuyoruz. Neticesi ölüm olduktan sonra kullanılan silah konvansiyonel olsa ne fark eder kimyasal olsa ne fark eder?” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib'deki bombardımanların durdurularak bir ateşkes sağlanmasının büyük önem arz ettiğini söyledi.  Erdoğan, "Burada bir ateşkes ilanı yapabilirsek zirvenin en önemli adımlarından biri bu olacak ve sivilleri ciddi manada huzurlu kılacak, rahatlatacak." dedi.

RUHANİ: SURİYE MİLLETİNİN İRADESİNİ DESTEKLEYECEĞİZ

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise konuşmasında şunlara yer verdi: “Bugünkü zirve Suriye halkının çoğunun isteğine dayalı, terörizmle mücadelede ortak eylemlerimizin incelenmesi için fırsattır. Suriye'nin bütünlüğünü koruma ve ülkelerin kendi geleceklerini belirleme hakkına saygı duymak temel kriterdir. İlk başta Suriye krizinin sonuçlanması için askeri yöntemin etkisiz olduğunu savunmuştuk. Suriye krizinin ve bölgedeki diğer krizleri sonuçlandırmak için diyalogu kolaylaştırmak gerekiyor. Suriye'deki savaş ve kan dökme ateşinin sona ermesine, Suriye'deki terör faaliyetlerinin sonlandırılmasına ve halk arasında yapıcı diyalog oluşturması inancındayız. Suriye milletinin iradesini dost millet olarak destekleyeceğiz. Suriye'nin açık isteği ve onayı alınarak yardımlarımızı sürdüreceğiz.”

“BİZ BARIŞ İÇİN SAVAŞIYORUZ”

“Bölgedeki bazı ülkelerin terörizm endişesini anlıyoruz ancak bu endişelerin giderilmesi için en doğru yolun Suriye'deki yasal hükümetle işbirliğini öneriyoruz.” diyen Ruhani, “Barış ve istikrarın Suriye'ye geri getirilmesi mücadelenin önemli bir parçasıdır. Ama bu mücadele sivillere zarar vermemeli. Terör örgütlerinin izlediği savaş için savaşmak yolunun yanlış olduğuna inanıyoruz. Biz barış için savaşıyoruz. Ama kalıcı bir barış elde etmenin terörizmle kesin mücadeleyle sağlanacağını biliyoruz. İşgalci bir rejim olan siyonist rejimi teröristle mücadele edemezler. Kanunsuzca Suriye'de bulunan Amerika hükümetinden kalıcı barış yapıcı rol beklenemez. Uluslararası toplum yeniden onarım için Suriye hükümetine yardım etmelidir. Suriye'nin geleceği için her türlü yöntemde ilk ve son rol Suriye halkına aittir. Libya'da dış müdahalenin hükümet ve siyasi birliğinin yok olmasının acı tecrübesi ders olmalıdır. Dünya ve özellikle bizim bölge tek taraflı ve keyfi müdahaleler yüzünden çok bedel ödemiştir. Terörizmin yok olması ve askeri galibiyet tek başına Suriye ve diğer kriz yaşayan ülkelerde istikrarı garanti edemez. İdlib'de terörizmle mücadele terör bitene kadar sürmelidir. Teröristlerin geri dönmesi ve Suriye'nin yeniden inşası için uluslararası toplum üstüne düşeni yapmalıdır. Orada kanunsuzca bulunan Amerika'nın mevcudiyeti derhal sona ermelidir. Siyonist rejimin Suriye'de her gün arttırdığı işgalciliği son bulmalıdır.”

PUTİN: ULUSLARARASI ÖRGÜTLER GERİ DÖNÜŞÜ DESTEKLEMELİDİR

Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin de şu açıklamaları yaptı: “Bu zirve ileride Suriye'de atılacak adımları konuşmak için bize imkan tanıyor. Daha önceki zirvelerde alınan kararlar başarıyla uygulandı. Kalan terörist gruplar İdlib'deki ateşkes bölgesinde bulunuyor. Çeşitli provokasyonlar hazırlıyorlar. Bunların içerisinde kimyasal silah senaryoları da bulunuyor. Suriyeliler kendi başına ülkenin kaderini tayin etmeye imkan buldular. Soçi'de yapılan Ulusal Suriye Kongresi Toplantısı'nda alınan kararları hayata geçirmeyi teklif ediyorum. Suriye'ye insani yardım yapılması lazım. Hükümetin kontrolü altındaki topraklarda hayat düzeliyor, istihdam artıyor. Uluslararası örgütler geri dönüşü desteklemelidir. Suriye'nin yüzde 95'i teröristlerden kurtarıldı. Suriye hükümetinin topraklarının tamamı üzerinde kontrolü yeniden ele geçirmesi gerekiyor. Suriyelilerin kendilerinin ve ülkelerinin geleceğine karar vermeleri için gereken tüm koşullar oluşmuş durumdadır. Suriye'nin kuzeyindeki teröristler, kimyasal silah kullanımı da dahil provokasyon hazırlığındalar.”

TAHRAN SONUÇ BİLDİRGESİ

12 madde olarak yayımlanan Tahran sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi:

1. Astana formatının Ocak 2017`den bu yana sağladığı başarılardan, özellikle de Suriye Arap Cumhuriyeti genelindeki şiddetin azaltılmasında katedilen ilerlemeden ve ülkede barış, güvenlik ile istikrara yapılan katkıdan duyulan memnuniyet ifade edildi.

2. Suriye Arap Cumhuriyeti`nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile BM Şartı`nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli ve devam eden taahhütlerini vurgulandı ve bunlara herkes tarafından saygı gösterilmesi gerektiğinin altı çizildi. Kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, hiçbir eylemin bu ilkelere halel getirmemesi gerektiği yinelendi. Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler ortaya çıkarılmasına dair her türlü girişimi reddedildi. Suriye`nin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile komşu ülkelerin ulusal güvenliğini zayıflatmayı amaçlayan ayrılıkçı gündemlere karşı durma kararlılık ifade edildi.

3. Sahadaki güncel durumu ele alındı. 4 Nisan 2018 tarihinde Ankara`da yapılan son toplantılarının ardından Suriye Arap Cumhuriyeti`yle ilgili meydana gelen gelişmeleri değerlendirildi ve aralarındaki mutabakat uyarınca üçlü eşgüdümü sürdürmek hususunda hemfikir kalındı. Bu çerçevede, İdlip gerginliği azaltma bölgesindeki durumu görüşmüşler ve bu konuyu yukarıda belirtilen ilkelere ve Astana formatını tanımlayan işbirliği ruhuna uygun olarak ele alınması kararlaştırıldı.

4. BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanan DEAŞ, Nusra Cephesi ile El Kaide veya DEAŞ`la bağlantılı tüm diğer bireyler, gruplar, teşebbüsler ve oluşumların tamamen ortadan kaldırılması amacıyla aralarındaki işbirliğini sürdürme kararlılıklarını teyit edildi. Terörle mücadelede, yukarıda belirtilen terörist grupların ateşkes rejimine katılmış veya katılacak olan silahlı muhalif gruplardan ayrıştırılmasının sivil zayiatın önlenmesi bakımından da dahil olmak üzere büyük önem arz ettiğinin altı çizildi.

5. Liderler, Suriye ihtilafına askeri çözüm getirilemeyeceğine ve ihtilafın yalnızca müzakere edilmiş bir siyasi süreç yoluyla sona erdirilebileceğine dair inançlarını yineledi. Siyasi sürecin Soçi`de düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi`nin kararları ve BM Güvenlik Konseyi`nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu olarak ilerletilmesi amacıyla aralarındaki aktif işbirliğini sürdürme kararlılığı teyit edildi.

6. Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde bir siyasi çözüme ulaşma sürecini ilerletme amaçlı ortak çabaları sürdürme konusundaki kararlılık yinelendi ve Anayasa Komitesi`nin kurulması ile çalışmalarının başlatılmasına yardımcı olmaya yönelik taahhütler vurgulandı. Kıdemli memurları ile Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi arasındaki yararlı istişarelerden duyulan memnuniyet vurgulandı.

7. Bütün Suriyelilerin normal ve huzurlu bir hayata yeniden kavuşmalarına ve acılarının hafifletilmesine yönelik tüm çabalara destek olma ihtiyacı vurgulandı. Bu bağlamda, ilave insani yardım göndermek, insani mayın temizliği faaliyetlerini kolaylaştırmak, sosyal ve ekonomik tesisler de dahil olmak üzere temel altyapı unsurlarını eski haline getirmek ve tarihi mirası korumak suretiyle Suriye'ye yapılan yardımı artırmaları için başta Birleşmiş Milletler ve insani ajansları olmak üzere uluslararası topluma çağrıda bulunuldu.

8. İhtiyaç duyan tüm Suriyelilere hızlı, güvenli ve kesintisiz insani erişim sağlanmasını kolaylaştırma yoluyla, sivillerin korunması ve insani durumun iyileştirilmesini hedefleyen ortak çabaları sürdürmedeki kararlılık yinelendi.

9. Sığınmacıların ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'de ikamet ettikleri asıl yerlere güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşleri için gerekli şartların oluşturulması ihtiyacının altı çizildi. Bu amaçla, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve diğer uluslararası uzmanlık kuruluşları da dahil olmak üzere, ilgili tüm taraflar arasındaki eşgüdüm ihtiyacı vurgulandı. [Suriyeli mülteciler ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişiler hakkında uluslararası bir konferansın toplanması fikrini değerlendirmek hususunda mutabık kalındı.

10. BM ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) uzmanlarının katılımıyla yürütülen, alıkonulan/kaçırılanların serbest bırakılması, cenazelerin teslimi ve kayıp şahısların tespiti Çalışma Grubu`nun faaliyetlerindeki ilerlemeyi memnuniyetle karşılandı.

11. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin`in daveti üzerine, bir sonraki toplantılarını Rusya Federasyonu`nda yapılması kararlaştırıldı.

12. Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanları, Tahran`daki Üçlü Zirve`ye ev sahipliği yapmalarından ötürü İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani`ye içten teşekkürlerini sundu.

Bu haberler de ilginizi çekebilir