Görmez`den FETÖ`ye ilişkin çarpıcı açıklamalar
Eski Diyanet İşleri Başkanı Görmez, FETÖ`yle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunarak 17 yaşındayken FETÖ`cülerin evini ziyaret ettiğini, çıkışta yanındaki arkadaşlarına "Bunlardan bu ülkede iman ve İslam adına hiçbir hizmet olmaz." dediğini belirtti.
Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, katıldığı bir televizyon programında FETÖ'yle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Fethullah Gülen'le hiçbir zaman görüşmediğini belirten Görmez, 17 yaşındayken FETÖ'cülerin evini ziyaret ettiğini ve çıkışta yanındaki arkadaşlarına "Bunlardan bu ülkede iman ve İslam adına hiçbir hizmet olmaz." dediğini belirtti.
Kutlu doğum haftasının hiçbir zaman bir FETÖ projesi olduğuna inanmadığını vurgulayan Görmez, 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde MİT binasında yaşadıklarını anlattı. Görmez, ayrıca telefonlarının FETÖ'cüler tarafından dinlendiğini destekler açıklamalarda bulundu, örnekler verdi.
Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Habertürk'te Didem Arslan'ın moderatörlüğünde gazeteciler Nihal Bengisu Karaca, Ferhat Ünlü ve Nedim Şener'in sorularını yanıtladı.
Sunucunun, Fethullah Gülen'le görüşüp görüşmediğini sorması üzerine Görmez, şu yanıtı verdi: "56 yıllık hayatım içerisinde bu yapının elebaşısı ile hiçbir karede, hiçbir buluşmam, hiçbir görüşmem olmamıştır. Zaman zaman görevim esnasında birçok davet olmuştur, hiçbir zaman sıcak bakmamışımdır. Sadece 'icma' diye bir toplantı yapılmıştı o da bütün İslam dünyasındaki bilim adamlarının katıldığı akademik bir toplantıydı. Başka bir yolla davet gelmişti, bir açılış konuşmam var. Elebaşı ile hiçbir görüşmem olmamıştır. Olabilirdi de. Farklı toplantılarda karşılaşabilirdik ama benim hayatımda olmadı. Bana bir görüşme talebi gelmedi. Görüştürmek isteyenler çok çıktı ama ben kabul etmedim." diye konuştu.
"Bunlardan bu ülkede iman ve İslam adına hiçbir hizmet olmaz"
Abant Toplantılarına 3 yıl boyunca davet aldığını ancak hiçbirine katılmadığını belirten Görmez, bu yapının insanları kendi emellerine alet etmeye başladığını çok daha önceden fark ettiğini söyledi.
Görmez, şunları söyledi: "1979'da Bunlar Gaziantep'te Nakipoğlu Eczanesi'nin üstünde bir Işık Evi açtılar. Ben o zaman 17 yaşındayım, imam hatip lisesi öğrencisiyim ve aynı zamanda Milli Türk Talebe Birliğinde çalışıyorum; öğrenci temsilcisiyim. Bir heyet ile beraber eve, İzmir'den gelen 2 öğretmenin varlığını biliyorduk, ilk ziyaretimiz oldu. Oradan çıktığımızda, beraber çıktığımız arkadaşların hepsi şahidimdir. Onlara şu cümleyi kullanmışım: Bunlardan bu ülkede iman ve İslam adına hiçbir hizmet olmaz."
Fetullah Gülen'e gönderdiği iddia edilen kitaba ilişkin açıklamalarda bulunan Diyanet İşleri Eski Başkanı Görmez, "Diyanet'in üzerinde çalıştığı bir hadis külliyatı vardı. İstanbul'da her iki eserin de tanıtıldığı bir gala yapıldı. Cumhurbaşkanımız farklı bir dil ile sahte peygamber tabirlerini kullanmıştı, bizim bulunduğumuz toplantıda. O kitap ilk yayınlandığında 200 eser basalım bunu ilim adamlarına gönderelim diyelim ki '2 ay içerisinde inceleyiniz bütün eleştirilerinizi ifade edin seri baskıya o şekilde geçelim.' 46 tanesine bir ithaf yazarak gönderdik. Ancak bu kitaplardan bir tanesini Diyanet'ten bir arkadaşımız Amerika'ya giderken götürüyor. Nasıl elde edildiğini, nasıl götürüldüğünü ben bilmiyorum. Bu ithaf büyük hocalara yazılabilir. Ona (Fethullah Gülen) ithafen yazılmamıştır. O ifadeler o şahsa yazılmamıştır. O kişinin peşine düşmek doğru olmaz. Doğrusu paketlenmiş bir kitap veya gönderilmiş bir kitap olabilir." ifadelerini kullandı.
''Bu atama olursa cemaatimizi karşınızda görürsünüz''
2011 yılında FETÖ mensuplarının kendisine yaptığı müdahale girişimlerini anlatan Görmez, "Mustafa Özcan (FETÖ firarisi) telefonla beni aradı. 'Sabahleyin görüşmek istiyorum mümkün müdür?' dedi. 'Buyrun gelin' dedim. 'Büyüğümüz (Fethullah Gülen) sizin yanlış bir atama yapacağınızı duymuş, lütfen onu yapmayın' dedi. 'Ne ataması?' dedim. Kemalettin Özdemir olduğunu söyledi. 'Bu nasıl oluyor, siz beni dinliyor musunuz? Benim 6'da yaptığım görüşmeyi nasıl öğreniyor?' dedim. 'Biz biliriz' dedi. Çıkarken, 'Böyle bir atama olursa cemaatimizin tamamını karşınızda görürsünüz' dedi" şeklinde konuştu.
Görmez, sözlerine şöyle devam etti: "Yıl 2011. Bir saat geçmeden özel kalem müdürümüz geldi. 'İstihbarattan acil görüşmek istiyorlar' dedi. Öğleden sonra geldi. Gelen kişi Ramazan Akyürek'in kadrosundan bir kişiydi. Önce kendisi randevu talebinde bulundu veya makamından aradılar. Orada net bir şey diyemem. 'Biz Emniyet İstihbaratta din istismarı masası kurduk. Biriktirdiğimiz bilgileri de 3 ayda bir Diyanet İşleri Başkanlığına arz edeceğiz' dedi. 'Neler var? Bu söylediğiniz kişisel özel hayat ile ilgili' dedim. Üçüncüsünü söyledi. 'Bu da oraya girmiyor' dedim. Dördüncü de 'Kemalettin Özdemir' deyince meseleyi anladım. Din istismarı ayrı bir şey, insanların özel hayatını takip edip bilgi vermek ayrı bir şeydir. Bilgisayarını açıp bazı görüntüler izletmek istediğini söyledi. 'Derhal burayı terk edin' dedim. 'Ben bu bilgileri vermek istiyordum' dedi. Ben o zaman sordum 'Var mı sizde bir Adnan Oktar dosyası?', 'Hayır' dedi. Asıl din istismarı sayılabilecek adresleri tek tek sordum. 'Hayır' dedi. Ben o dönem Başbakanımız olan Sayın Erdoğan ile paylaştım. Bu hadiseden sonra asıl Diyanet'e itibarsızlaşma operasyonu başladı."
"Bu yapı 3 ihtilalin ürünüdür"
Görmez, "Bu yapı 3 ihtilalin ürünüdür. 60 ihtilalinde doğmuştur. 12 Eylül ihtilalinde uluslararası arenaya yayılmıştır. 28 Şubat'ta da bütün kurumlara Refahyol hükümetine karşı ılımlı İslam'ın temsilcisi olarak sızmış ve meşruiyetini kazanmıştır." ifadelerini kullandı.
FETÖ'cü Mustafa Kütükçü'nün müsteşar olarak göreve getirilmesini anlatan Görmez, "Rusya ziyaretimde Rusya Müftüsü Mustafa Kütükçü'nün Rusya'da artık ailece bıktığını dolayısıyla Türkiye'ye dönmek istediğini söyledi. Rusya Müftüler Konseyi Başkanı Ravil Gaynuddin bir görev vermemi istedi. İstisnai bir kadroyla Müşavirlik görevine getirdik. Ama bize herhangi bir bilgi gelmedi (FETÖ'cü olduğuna dair). 15 Temmuz'dan önce kendisi hakkında bir bilgi notu geldi ben de 15 Temmuz'dan (darbe girişimi) sonra da görevine son verdim." dedi.
Kutlu Doğum haftasının kaldırılması
Kutlu Doğum Haftası'nın kaldırılmasına ilişkin sorulan bir soruya yanıt veren Görmez, "1989'da başladı. Başlarken ve sonrasında da FETÖ ile hiçbir ilgisi olmadı. FETÖ Diyanet'e alternatif Ankara'da büyük bir toplantı yaparak bir hafta başlatmak istedi. Ama başaramayınca Diyanet bunu devam ettirdi. Kutlu Doğum Haftaları devam etti. Bunu Hicri takvime göre kutladığımızdan dolayı yine Hicri olarak başladı. Yaz mevsimi gelince okullar tatil. Değerlendirme toplantısı yapıldı. 'Hicri takvime göre yapıldığında böyle olmuyor' dendi. İçeriye giren bir köşe yazarı o zaman oradaydı. FETÖ ile beraber değildi, başka bir hareketin içerisindeydi. 'Hicri takvime göre kutlamaya devam edelim. Kutlu Doğum'u Miladi takvime göre 21 Nisan'da başlatalım' denildi. Böyle bir karar alındı ve devam etti. 28 Şubat'a kadar bu çok güzel yerleşti. 28 Şubat'ta bunu Erbakan Hoca'ya karşı kullandılar. 27 Nisan bildirisinde sayın Başkanımız Arabistan'daydı, vekalet bendeydi. Akşam dinlediğimde içerisinde Diyanet geçiyor. Diyanet ve kutlu doğum gerekçe gösterilerek bir bildiri yayınlandı. Ben de karşı bildiri kaleme aldım. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan beni telefonla aradı. 'Kutlu Doğum ile ilgili sizde bilgi var mı?' dedi. 'Dosya hazırladım' dedim. Hükümet itiraz etti. AK Parti'nin kapatılma davası içerisinde bu dosya da suçlar arasında sayıldı. 2015 yılında, ben Ağrı'daydım. Baktım ki bir gazete 'Kutlu Doğum FETÖ projesidir' diye manşet atmıştı. Bu manşetin, bu fikrin, yayının kime ne zararı var kime faydası var? 30 yıl, bu menhus adamın doğum gününü, Allah Rasulü'nün doğumu diye topluma kutlatan kurumun saygınlığı kalır mı bu toplumda?'' şeklinde konuştu.
"Kutlu Doğum'un FETÖ'nün projesi olduğuna hiçbir zaman inanmadım"
Kutlu Doğum Haftasını en az sahiplenen hatta hiç sahiplenmeyen yayın grubunun FETÖ'nün yayın grubu olduğuna dikkat çeken Görmez, Kutlu Doğum'un FETÖ'nün projesi olduğuna hiçbir zaman inanmadığını söyledi.
Görmez, "Bizatihi bunun bir itibarsızlaştırma propagandası olduğuna inandım. Neden? Çünkü bu Diyanet'i bitirirdi, bitirecekti. 'Bu adamın (Fethullah Gülen) doğum gününü Peygamber'in doğum günü diye 30 yıl kutlayan bir kuruma -ki Bardaoğlu hocamızdan itibaren kurumun itibarını iğneyle kuyu kazarak hem milletimizin nezdinde hem dünyada her yerde bir yere getirmeye çalıştık.- Diyanetin, 'bu adamın doğum gününü 30 yıl Peygamberin doğum günü diyerek milleti aldatarak kutlamıştır.' iftirasını asla kabul etmedim. Peki, bunun kime faydası var? Onlara (FETÖ) faydası var. Onlar, bununla ne demek istiyor. 'Bakın, 30 yıldır sizin her birinizin benimsediği, her birinizin gidip katıldığı o kutlu doğumlar da bizim eserimizmiş.' Bunun propagandası yapıldı." dedi.
Görmez, Peygamberimizi herkese doğru anlatmak için düşünülmüş, üzerinde kararlaştırılmış toplum tarafından da hüsnü kabul görmüş bir haftaydı. Nitekim tartışmalar bitsin diye, mevlid-i nebi'yi bir hafta kutlayalım ama bu da siyer-i nebi haftası olarak en azından okullarda Resul-i Ekrem'in hayatını çocuklara okuttuğumuz bir hafta olarak devam etsin, diye şahsen istedim. O ilim adamları da öyle karar verdi. Ama sonra olmadı." ifadelerini kullandı.
"Kutlu doğumun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla mı hicri takvime alındığı" sorusuna Görmez, "Bu tartışmanın Sayın Cumhurbaşkanımıza kadar götürüldüğünü biliyorum. Ancak konunun bütün yönleriyle bir ilmi ortamda ele alınmadığını düşünüyorum. FETÖ'yü dışarda tutarak söylüyorum. Türkiye'de herkesin hocamız dediği, ilim adamlarıyla bir araya gelinerek yeniden istişare edildiği takdirde kesinlikle kutlu doğum haftasının devam etmesi yönünde kararın çıkacağına inanırım." şeklinde cevap verdi.
"Avrupa, güneydoğu Avrupa'nın Müslümanlığını hazmedemedi"
FETÖ'nün Arnavutluk ülkesine çok önem verdiğini ve orada Diyanetin istediği çalışmayı yapamadığını belirten Görmez, "Niye Arnavutlk olduğunu 6-7 sene sonra anladım. Papa Franciz papa oldu. Papaların ilk ziyareti önemlidir. Normalde ilk ziyaretini Arjantin'e yapması lazım veya Latin Amerika'ya. Ama ilk ziyaretini Arnavutluk'a yaptı. Dedim ki; FETÖ, 2007'de 'Sadece Arnavutluk'un din hizmeti bizde kalacak' ısrarının sebebi neyse Papa'nın da ilk ziyaretini Arnavutluk'a yapmasının sebebi odur. Çünkü Avrupa, güneydoğu Avrupa'nın Müslümanlığını hazmedemedi." açıklamasında bulundu.
FETÖ'cüler Sisi'yi destekliyordu
Mısır'daki askeri darbede akan kanın durdurulması için çaba içerisinde girdiğini ve Mısır Müftüsü Ali Cuma'yla Ürdün'de buluşma kararına vardıklarının anlatan Görmez, yaptığı telefon görüşmesinin dinlendiğine işaret ederek, "Mısır müftüsü ile görüştükten 15 dakika sonra FETÖ'cü Mustafa Özcan arayarak onunla buluşacağımı bildiğini söyledi. Siz nasıl öğrendiniz, dedim. Gerçekten hayretler içerisinde kaldım. Bana, Mısır Müftüsü Ali Cuma söyledi, dedi. İstanbul'da bir düğüne gidiyordum ve geldi o düğünü katıldı. Dedi ki, 'Türkiye yanlış politikalar uyguluyor, Sisi çok mübarek bir adam. Çocukları, torunları bizim Mısır'daki Selahaddin Koleji'nde okuyorlar. Bu Mursi çok büyük hatalar yapıyor. Ve zaten Ali Cuma da Ürdün'de sizinle görüşmeyi, 'Türkiye'yi nasıl ikna edebiliriz' diye yapmak istiyor.' dedi. 'Yoksa kan dökülmesini önlemek için gelmiyor' dedi. Sisi'yi öve öve bitiremedi. Şu anda ne söylediğimi ifade edemem, ağır şeyler konuştuğumu hatırlıyorum. Orayı terk ettim. Bu ifadelerimi Arap medyasında söyledim ama Türkçe olarak ilk defa burada söylüyorum." şeklinde konuştu.
"Bu seninle benim aramdaki ayrılıktır"
Görmez, "Akşam, El Cezire'de, Sisi askerlere bir konuşma yapıyor, vahim şeyler söylüyor. En önde baktım sarıklı, cübbeli bir adam var. Baktım ki benim görüştüğüm Mısır Müftüsü Ali Cuma. Kendisini aradım. Dedim ki Hazreti Musa'nın söylediği bir ifade var: Bu seninle benim aramdaki ayrılıktır." diye konuştu.
15 Temmuz gecesi MİT binasında yaşananlar
15 Temmuz Darbe girişimi gecesinde neden MİT binasında olduğunu ve niçin MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile görüştüğünü anlatan Görmez, şunları söyledi.
"Benim dönemimde büyük olaylar yaşandı. Ben Bingöl'den 10 tane gencimizin neden DAEŞ'e katıldığını öğrenmek zorundayım. Bunu MİT Müsteşarı ile konuşmalıyım. Emniyet tarafının da bunu öğrenmeye ihtiyacı var. Hangi hadis, ayet yanlış anlaşılıyor de bunlar oraya gidiyor? Bu süreçlerde biz çok bir araya geldik. İlk gidişim değildi. Kendisinin de başkanlığımızı ziyareti oldu. Benim o gece orada olmamın nedeni biz yine 2013 yılında DEAŞ'ın ortaya çıkışıyla bir inisiyatif kurduk. Dünyadaki 200 büyük alimden oluşuyordu. 10 kişilik temas grubu oluşturuldu. Temas grubu üyelerinden biri Muaz el-Hatip. 3 ayda bir toplanıyorduk. Bana 'Bende bilgiler var dedi. 'Bunları Cumhurbaşkanımızla paylaşmam lazım yardımcı olur musunuz?' dedi. 'Ben de Cumhurbaşkanımız yoğundur' dedim. Bu, 15 Temmuz'dan 3-4 gün öncedir. İlk bir randevu verdi MİT Müsteşarı. Sonraki randevu 15 Temmuz günü akşam 20.30. Ben nikah şahitliğinden hemen sonra çıkacaktım. Dediler ki 'Sayın müsteşar başka bir yerde hocamız ayrılmasın.'
Muaz el-Hatip ile gittik. MİT Müsteşarı geldi. Tedirgin hali vardı. Sordu, 'Misafir ne kadar zaman istiyor.' Dedi ki 'Hocam mümkünse 20 dakikada bitirsin.' Muaz el-Hatip sunumunu yaparken sürekli notlar geliyordu. Kendisi önemli konular takip ediyordu. Mekan değiştirdik, orada görüşülen konuları maddeler halinde görüştük. Oradan aldığı şeyleri, talimata geçirmek için notlar alıyordu Müsteşarımız. Sonra 'Beni Genelkurmay Başkanına bağlayın' dedi. Bağlayamadılar. Biraz sonra artık saat 22.00'yi geçti. Bize 'Kısa tutun' dedi. Ama biz hocalar, sözü uzatıyoruz tabi. Bir süre sonra 'Sayın Başbakan arıyor' dediler. Bir kaç cümle duyar duymaz. 'Hocam buradan ayrılmayın, burada oturun, dua edin' dedi ve bizi terk etti. Biz anlam veremedik. Bir kaç dakika sonra helikopter sesleri duymaya başladım. Ben kalktım oradaki görevlilere 'Ne oluyoruz' dedim. 'Bir saldırı ile karşı karşıyayız' dediler. 'Müsteşarımız karargahına geçtiler' dedi. İkinci bir ses geldi, 'Sığınağa inmemiz gerekiyor' dedi. Hakan Fidan 'Ben her an ayrılabilirim' demişti, o cümleyi kurduğunu hatırlıyorum. Sığınağa giderken eşim aradı. 'Darbeden söz ediliyor' dedi. Aşağı iner inmez arkadaşlar 'Benim Diyanet'e gitmem lazım' dedim. 'Güvenlik sorunumuz var olmaz' dediler. Bir zırhlı araç getirdiler kapıya. Telefon çaldı. Arayanın peşine düşmedim. Numarayı verdim, gereğini yaptıklarını düşünüyorum. 'Bu gece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok önemli bir gece, beni 3-5 dakika dinlemeniz gerekiyor' dedi. Ben bir vatandaşım, dedi. 'O zaman otur duanı yap' dedim. Bir kez daha çaldı. Arkadaş, 'Açmayın yer tespiti yapıyor olabilir, telefonu iptal edin' dedi. Eşim aradı 'Neredesin, eve gelme, evin çevresi tekin görünmüyor' dedi. Büyük kızımızla buluşalım' dedi. Tekrar o ses aradı. Ben tekrar kapattım. Kızım telefonu tamamen kapattı. Başka telefona geçtik." (Fırat Arslan- İLKHA)