• DOLAR 32.346
  • EURO 35.132
  • ALTIN 2306.494
  • ...
15 TEMMUZDA  "Milletçe Destan Yazdık”
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Ramazan Casuk - DİYARBAKIR

FETÖ tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişiminin perde arkasındaki gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Mehmet Yavuz, darbe girişimindeki aktörlerin işbirlikçi ve emperyalistler olduğuna dikkati çekti. HÜDA PAR'ın bu darbe girişimine karşı başta İstanbul olmak üzere bölgede nasıl bir rol oynadığına, darbe girişiminin başarıya ulaşması durumunda nelerin olacağına dair görüşlerini sunan Yavuz, darbe girişimi sonrasındaki sürecin, bu girişimi engelleyen dindar halka karşı nasıl işlediğine dair değerlendirme yaptı.

“FETÖ, KENDİNDEN OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜ HERKESİ YOK ETMEYE ÇALIŞTI”

Darbe girişiminin adını daha ilk saatlerde koyduklarını belirten Yavuz, “İşbirlikçi-emperyalist darbe girişimi! Adından da anlaşılacağı üzere, darbenin bir asıl azmettiricileri, bir de tetikçileri var. Tetikçileri artık herkes biliyor. FETÖ ismi çıkmadan çok önce, hükümet ile bu yapı kol kola iken bizler bu yapıya "fesat şebekesi" diyorduk. Böyle dediğimiz için de başta hükümet yetkilileri olmak üzere birçok kesimden ciddi tepkiler alıyorduk. Oysa bizler bu yapıyı masa başındaki bilgilerle isimlendirmedik; bilakis bu yapı tarafından ağır bedeller ödemeye maruz bırakıldığımız için böyle isimlendirdik. Zira bu örgüt, hükümet ve devlet imkânlarını sonuna kadar kullanarak palazlandıkça palazlandı ve kendinden olmadığını düşündüğü herkesi yok etmeye çalıştı.” dedi.


HÜDA PAR Genel Başkanı Mehmet Yavuz

 “DARBENİN MERKEZ ÜSSÜ İNCİRLİK”

FETÖ`nün bir Amerikan projesi olduğunu aktaran Yavuz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “ABD'nin başını çektiği Batı emperyalizmi, Soğuk Savaş sonrası "Yeni Bolşevizm İslam'dır!" diyerek İslam coğrafyasına yönelik bir taraftan fiziki bir savaş başlatırken diğer yandan da Ortadoğu dedikleri İslam coğrafyasını emperyalist emelleri doğrultusunda yeniden dizayn etmek için yeni bir proje ortaya koyuyordu. Projenin adı, "ılımlı İslam" yani emperyalizmle mücadele etmeyen, siyonist işgalcinin Kudüs ve Filistin'e yönelik zulümlerine ses çıkarmayan, kendilerine "kul" olacak ismen Müslüman, cismen Batılı bir insan tipi devşirme projesi. Bu projenin koçbaşılık rolü, işte FETÖ denilen bu fesat şebekesine verildi. Esasen FETÖ elebaşı ile birlikte yönetici kadrosunun barındığı Batılı ülkeler, meselenin anlaşılması noktasında hiçbir izaha mahal bırakmamaktadır. Azmettiriciler, FETÖ elebaşı ile yönetici kadrosunu barındıranlardır. 15 Temmuz akşamı milletin üzerine bomba yağdıran savaş uçaklarına ABD'nin İncirlik Üssü'nden kalkan uçakların yakıt ikmali yapması ve darbenin merkez üssünün İncirlik olduğunun en üst düzey devlet yetkilileri tarafından dile getirilmiş olması da fazla söze hacet bırakmamaktadır.”

“TÜRKİYE`NİN NATO ZİRVESİNE ‘HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ` KATILMASI DARBE KARŞITI OLUŞAN CEPHEYİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATMAKTADIR”

ABD başta olmak üzere darbede azmettiricilik rolü bulunan ülkelere karşı öfkeli bir tavır ve ses yükseltmesinden başka bir şey yapılmadı ifadelerini kullanan Yavuz, “Ne yapılması gerekirdi peki? Türkiye'nin bu ülkelere savaş açacak hali yok, ya da bir anda bütün ilişkilerin kesilmesi mantıklı değil gibi gerekçeler dillendirilebilir ancak şunlar yapılabilirdi: Başta ABD olmak üzere bu devletlerin ülkemizde bulunan üsleri, darbeye destek verdikleri gerekçesi ile kapatılabilirdi. Belki iki asırdır peşinden sürüklendiğimiz Batılılaşma macerasına son verilebilirdi. Bir diğeri de yönümüzü Doğu'ya yani İslam ülkelerine çevirerek, siyonizm ve emperyalizme teslim olmamış ülkelerle birliktelikler oluşturulabilir, var olanlara da işlerlik kazandırılabilirdi. NATO'ya üye olmayan diğer ülkelerle Batılı emperyalist ülkeler arasındaki çıkar çatışması ve çelişkilerden istifade edilerek çok daha kazançlı çıkılacak yeni alanlar açılabilirdi. Maalesef bunları yapmak yerine Türkiye'nin son dönemlerde özellikle Suriye sahasında ABD ile uzlaşma yönünde istekli davranması, darbedeki rolünden dolayı sembolik de olsa bir protesto eyleminde bulunması gerektiği NATO zirvesine tam kapasite ve "hiçbir şey olmamış gibi" katılması ve en önemlisi de darbede rolü bulunan bu ülkelerin bize dayattığı siyasi ve iktisadi tasarımları devam ettirmedeki ısrarı, darbe karşıtı oluşan cepheyi hayal kırıklığına uğratmaktadır.” dedi.

“FATURANIN NEREDE İSE TAMAMI "İBADET KATMANI"NA ÇIKARILDI”

Darbecilere karşı bir dizi tedbir alındığını belirten Yavuz, “Bunların başında da darbe girişiminden 5 gün sonra yani 20 Temmuz'da OHAL'in ilan edilmesi oldu. Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, hükümet yetkililerinin "OHAL sadece darbecilere uygulanacak, vatandaşa ise normal hal uygulanacak." sözü boşluğa düştü ve sapla saman karışarak birçok masum insanın da bu ateşte yanmasına sebebiyet verdi. Gerek güvenlik soruşturmaları gerek işe alımlardaki mülakat usulleri ve gerekse de FETÖ ve Ergenekon gibi örgütler tarafından oluşturulmuş güvenlik ve istihbarat hafızasının olduğu gibi korunması, suçsuz insanların mağdur edilmesine ve böylelikle darbe karşıtı cephenin zayıflamasına sebebiyet verdi. Darbenin "ihanet katmanı" yurt dışına çıkarken "ticaret katmanı" yolunu bularak cezaevinden çıktı. Faturanın nerede ise tamamı "ibadet katmanı"na çıkarıldı. Yapılması gerekenleri iki maddede özetlemek mümkün:

1- Devletin güvenlik ve istihbarat hafızasını 15 Temmuz'u esas alarak güncellemek ve bu hafıza esas alınarak oluşturulmuş bütün mağduriyetlere son vermek.

2- Devletin başındaki insan bile bu yapıya aldanmışsa sokaktaki vatandaşın da aldanma hakkının olduğunu kabullenmek ve bu doğrultuda darbede sevk ve idare rolü bulunmayan ibadet tabakasına yönelik bir sosyal barış hamlesi gerçekleştirmek.

“MİLLETİMİZLE BİRLİKTE DESTANSI BİR DİRENİŞ SERGİLEDİK”

HÜDA PAR`ın darbenin akamete uğratılmasında nasıl etkin rol aldığını anlatan Yavuz, “15 Temmuz akşamı yaşanan askeri hareketliliğin darbe teşebbüsü olduğunu öğrenir öğrenmez Türkiye'nin her tarafında tabanımızı sokağa çağırarak, darbe teşebbüsüne karşı direnme kararı aldık ve milletimizle birlikte destansı bir direniş sergiledik. Özellikle bölge özelinde daha hiç kimse meselenin ne olduğunu tam bilmeden, bilenler de meydanlara çıkmadan bizler Diyarbekir'in, Batman'ın, Mardin'in, Urfa'nın, Van'ın, Şırnak'ın vesaire meydanlarına akın ettik. Ortaya koyduğumuz bu net ve kararlı tavır, bölge halkının da darbeye karşı olumlu tavır takınması ile sonuçlandı. Aynı anda İstanbul ve Ankara başta olmak üzere darbe girişiminin yoğun yaşandığı yerlerde tankların önüne ve hatta üzerlerine çıktık. İstanbul'da Atatürk Havalimanı güzergâhında genel başkan yardımcımız, partili üyelerimizle beraber tankların üzerine çıkarak darbeye karşı en net duruşu sergileyen parti olduğumuzu açıkça ilan ve ispat ettiler. Takip eden süreçlerde de genel başkan düzeyinden en alt birimlerimize kadar bütün kademe teşkilatlarımızla birlikte darbe karşıtı tutumumuzu sürdürdük, sürdürüyoruz.” şeklinde konuştu.

"ILIMLI İSLAM" PROJESİNE KARŞI DURAN VE DİRENEN HER KESİMİ İLK HEDEF OLARAK BELİRLEMİŞLERDİ

“Darbe başarıya ulaşsaydı bundan en fazla etkilenen kesimler elbette FETÖ'ye biat etmeyen dindar kesimler olacaktı” diyen Yavuz sözlerini şöyle sürdürdü: “Zira yukarıda da izah ettiğimiz gibi, FETÖ'nün palazlanması için uluslararası anlamda her türlü desteği veren küresel güç sahipleri "ılımlı İslam" projesine karşı duran ve direnen her kesimi ilk hedef olarak belirlemişlerdi. Bunu biraz daha gerilere doğru götürürsek, esasen 28 Şubat Post-Modern Darbesi'nin de hedefinin bu küresel ajanda olduğunu çok rahat söyleyebiliriz. 28 Şubat'ta "ılımlı İslam" şablonuna uymayan yapılara nasıl bir bedel ödetildiğini, bu kesimlerin ne menem zulümlere maruz bırakıldığını, buna karşılık FETÖ yapılanmasının önünün nasıl açıldığını işin erbapları gayet iyi biliyor. 15 Temmuz cuntasının notlarına baktığımızda sorgulama ve yargılamalar için futbol sahalarının kullanılmak istendiğini görüyoruz. Bu da işkencelerden geçirilerek sorgulanacak ve yargılanacak kişi sayısının ne kadar çok olacağını göstermektedir. Tabi, bir de darbeye karşı direnen yüzlerce, birlerce masumun yargısız infazlarla katledileceği hususu da var.”

Gazetecilerin gözünden 15 Temmuz darbe girişimi

15 Temmuz darbe girişiminin 2'nci yıldönümü dolayısıyla açıklamalarda bulunan gazeteciler, basının darbe girişimin akamete uğramasında büyük bir rolünün olduğuna dikkat çekti.

15 Temmuz darbe girişiminde halkla birlikte darbecilere direnenlerin başında gazeteciler geliyordu. O meşum gecede sabahlara kadar meydanlarda olan ve halkı bilgilendiren basın mensuplarının darbenin akamete uğramasında gösterdikleri çaba yadsınamaz. Darbe girişimin ikinci yıldönümünde Türkiye'nin farklı noktasında darbecilere direnen gazeteciler o gece yaşadıklarını anlattı, değerlendirmelerde bulundu.

 


Doğruhaber Gazetesi Genel Müdürü Mehmet Özcan

“O GECE SABAHA KADAR AYAKTAYDIK”

Doğruhaber Gazetesi Genel Müdürü Mehmet Özcan, 15 Temmuz darbe girişimini, canlı yayına bağlandığı Rehber TV kanalında Fransa`daki bir gelişmeyi yorumlarken öğrendiğini belirterek, bu durum karşında halkı sokağa çağırdığını ifade etti. Özcan, "15 Temmuz Cuma akşamı gazeteden çıkıp eve geldiğimde Rehber TV'den aradılar, müsait olursan gece 23.00 bültenine katılır mısın, diye sordular. Ben de tamam dedim. Saat 23.00 civarı TV`den aradılar, canlı yayına bağlandık. Fransa`yı değerlendiriyorduk ki bir iki dakika konuşur konuşmaz spiker yeni bir gelişme olduğu bilgisinin son dakika geçildiğini ve darbe söylentilerinin olduğunu, Boğaziçi köprüsünün kapatıldığı haberlerinin olduğunu söyleyerek beni bir süre bekleteceklerini belirtti. Spiker arkadaş bana dönerek, 'Mehmet Bey, haberler doğru. Şu an bir darbe girişiminde bulunuluyor, neler söylemek istersiniz' diye bir soru yöneltti. Şok olmuştum."  dedi.

Özcan, konuşmasına şöyle devam etti: "Aklıma darbeler silsilesinin Türkiye`yi getirdiği uçurum gelmişti. Konuştum; darbelerin ne canlar yaktığını, İslam beldesi memleketlerimizin zenginliklerini Batı'ya peşkeş çeken zihniyetlerin yaptığı tüm melânetleri bir bir saydım. Ta 1920`lerde başlayan rejim değişikliğiyle birlikte bu milletin inancı, yaşamı, düşüncesine vurulan prangalar ve engellerin ülke insanını getirdiği son reddeyi, zulmü anlattım. Bu gece girişilen darbeye karşı durulmazsa ülkenin 50 yıl geriye gideceğine değindim. Ve Müslüman milletimizin kendi öz iradesini, Batı'ya uşaklık eden FETÖ gibi yapılara teslim etmeyeceğini belirterek milletin sokağa inmesi gerektiğini ve tanklara karşı durmasının hayati bir önem arz ettiğini ısrarla belirttim. Çünkü yakın zamanda Mısır`da da Amerika ve israilin desteğiyle bir darbe gerçekleşmiş ve sonuçlarını görmüştük.

Dolayısıyla ölmek pahasına da olsa ne yapıp ne edip bu darbecilere karşı durmalıydık. O gece sabaha kadar ayaktaydık."


Rehber TV program sunucusu Özkan Yaman

“15 TEMMUZ RUHU; DİRENİŞ VE ŞEHADET RUHUDUR”

Rehber TV program sunucusu Özkan Yaman ise 15 Temmuz darbe girişiminin Türkiye için milat sayılacak dönüm noktalarından biri olduğuna dikkat çekti. Yaman, "Türkiye`de halkın iradesine bir anda ipotek edecek bir konuma almak isterken halkın buna müsaade etmediği bir tarih. Bu Türkiye için değil aslında dünya tarihi için de önemli görmek lazım. Halkın kendi tercihine, iradesine böyle sahip çıktı anlar çok azdır.   15 Temmuz'u bir dönüşüm, devrim tarihi olarak görmek gerekir. Maalesef 15 Temmuz halkın bir anlamda kendi inancıyla değeriyle direndiği bir tarihken 15 Temmuz'un manası ve ruhu itibariyle yeteri kadar sahiplenilmediğini veya 15 Temmuz'un bu ruhunun farklı yere çekildiğini ve lanse edildiğini görüyoruz. 15 Temmuz'un ezandan cihattan zalime karşı dik durduğu bir ruh idi. Böyle olması ve yorumlanması gerekirken demokrasi, İslam`dan toplumun değerlerinden ziyade batılı değerlerin lügatiyle izah edilen yine anarken de İslam`dan uzak bir takım şovlara malzeme yapılan o şehitlerin ve destan yazanların maneviyatına çok uymayan bir karnaval gibi yapılmaya çalışılıyor ki bu da tehlikedir. Bu direnişin kesinlikle gevşetilmemesi ve yanlış aksettirilmemesi önemlidir. 15 Temmuz ruhu; direniş ve şehadet ruhudur." Dedi.


Şanlıurfa Gazeteciler Birliği Başkanı Veysel Polat

“DARBE GİRİŞİMİ İSLAM ÜMMETİNİN VE MAZLUMLARIN DUASIYLA BAŞARISIZ OLDU”

Şanlıurfa Gazeteciler Birliği Başkanı Veysel Polat da şu değerlendirmelerde bulundu: "15 Temmuz darbe girişimi, daha önce de Türkiye`de gördüğümüz darbelerin bir devamıydı. Darbe, sınırlarımızda hazır bekleyen işgalci orduların ülkemize girmeleri için içeriden kapıları açma hareketiydi, hain bir darbe teşebbüsüydü. Allah bu millete ve ümmete bir daha bu acıları yaşatmasın. O gece, çok vahim ve acıydı. Bizim dediğimiz asker, polis, savcı ve memurların elleriyle bir ihanet, içerden çökertme ve sonrasında vatan, namus, bayrak ve özgürlüğümüzü düşmana teslim etme girişimiydi. Hem Türkiye`deki milletin fiili duaları, karşı durmaları hem de İslam ümmetinin ve mazlumların duasıyla başarısız oldu. Allah`ın yardımıyla o ağır bela, musibet milletimizin eliyle engellendi.”


Gazeteci- Yazar İlhami Işık

 “TOPLUMUN HER KESİMİ O GÜN MEYDANDAYDI”

15 Temmuz`un kanlı bir darbe girişimi olduğunu ve diğer darbelere göre daha saldırgan olduğunu belirten Gazeteci- Yazar İlhami Işık, o gece yaşadıklarını şöyle anlattı: "O gece erken saatte bunun bir darbe girişimi olduğunu anladığımda gazeteci ve televizyon programcısı olduğum için televizyona çıktım. Saat: 10.30 sularıydı ve ilk defa kuruma televizyona çıkmak istediğimi söyledim. Saat: 11.00 gibi yayına başladık ve 16 Temmuz saat 13.00`a kadar yayına devam ettim. Tabi çok acı bir gündü ve insanlar, Cumhurbaşkanı, meydanlara çıkın, demeden yaklaşık 2 saat önce alanlara, meydanlara çıkmıştı. Sosyal medya aracılığıyla halk meydanlara çıktı, burada sosyal medyanın önemi büyüktü. İlk defa insan bedeni, makinaları yendi. Toplumun her kesimi o gün meydandaydı. Eğer doğru bir şekilde bu anlatılsa, yani birilerine yaranmak veya ön plana çıkma için değil de yaşadığımız gerçeği yazacak, anlatacak kalemler olmuş olsa yaşamamıza rağmen hem biz çok şeyi öğrenmiş olacağız hem de dünya da öğrenmiş olacak."


Gazeteci Kemal Gümüş

“15 TEMMUZ GECESİ MİLYONLARCA İNSANIN DESTAN YAZMASIYLA KUTLU BİR GÜNEŞLE AYDINLANDI”

FETÖ büyüsünün ilk kez 2013'te dershanelerin kapatılmasıyla bozulmaya başladığını söyleyen Gazeteci Kemal Gümüş, "Örgütün ülkeyi tamamıyla işgal etmesinin önünde en büyük engel olarak gördüğü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile AK Parti hükümetini yıkmaya dönük çalışmaları yıllar öncesinden başlamıştı. FETÖ ile PKK, uluslararası istihbarat örgütlerinin de içinde yer aldığı ve bir üst aklın emriyle ülke çapında sistematik kontrollü katliam ve eylemelerle gün be gün darbeye zemin hazırladı. Ancak hesap edemedikleri şey ise milletin artık eski millet olmadığı gerçeğiydi. Yıllarca zorbalıkla iradesine ipotek konulan bu halk artık teslim olmayacak ve dünya tarihinde eşine rastlanmayacak kahramanlıklar sergileyerek darbecilerin heveslerini kursaklarında bırakacaktı. 15 Temmuz gecesi kabus gibi ülkenin üzerine çöken karanlıklar kadın erkek genç yaşlı milyonlarca insanın destan yazmasıyla kutlu bir güneşle aydınlandı." diye konuştu.


Referans gazetesi imtiyaz sahibi Yaşar Yavuz

 “BU HALKIN DEVRİMİYDİ”

Türkiye halkının darbelerin ne demek olduğunu çok iyi bildiğini belirten Referans gazetesi imtiyaz sahibi Yaşar Yavuz, "Bütün bu darbelerin sonucu bugün artık insanlar, ‘Bu ülkede bir daha darbe olursa bizim dedelerimiz, babalarımız darbenin ne olduğunu gördüler. Biz bu darbeye izin vermeyeceğiz.` dediler. Bu darbeyi, işgali ve bu sinsice planı emperyalistlerin Türkiye`ye yapmış olduğu planı bozdular. Elbette ki bu çok kolay bir şey değildir. Yani bir ülke düşünün ve bu ülkenin tanklarını, toplarını, uçaklarını, askeriyesini, tüm gücünü ele geçirmiş bir örgüt, bu saymış olduğumuz silahlarla silahsız bir halkın üzerine geliyor. Bu dünya tarihinde eşine çok az rastlanabilecek bir destandır. Gerçekten de hepimiz tarihi çok iyi biliyoruz. Türkiye ve halkı 15 Temmuz gecesi yapmış olduğu bu onurlu direnişi bana göre aynı zamanda bir devrimdi. Halk darbeye karşı bir devrim gerçekleştirdi. Bu halkın devrimiydi." ifadelerini kullandı. (İLKHA)

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir