• DOLAR 32.592
  • EURO 35.045
  • ALTIN 2423.248
  • ...
Milletin ‘Yeni Sistem`den beklentileri: ‘BENİ TEMSİL ETMELİ`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Muhsin Şenol-M. Erkan Yavuz /DOĞRUHABER

16 Nisan referandumuyla başlayan partili cumhurbaşkanlığı sistemi süreci resmen başladı. Yeni sistemi bekleyen sorunların başında eğitim, ekonomi, adalet gibi insani birçok konu var. Ayrıca şu ana kadar yürürlükte olan ve büyük acılar yaşatan darbe anayasasının lağvedilerek tüm toplumu kucaklayacak yeni bir anayasanın oluşturulması beklentisi bulunuyor. Toplumda gittikçe azalan manevi duygularla birlikte %99`u Müslüman olan ülke insanı, fıtratıyla, inancı ve değerleriyle zıtlaşmayacak bir yönetim sisteminin inşa edilerek hayata geçmesini bekliyor. Milleti temsilen alim, akademisyen, siyasetçi ve yazarlar, gazetemize yaptıkları açıklamalarda; Milletin, ‘Yeni Yönetim Sistemi beni temsil etmeli` dediğini ifade etti.


Yazar Vahdettin İnce

“SİSTEMLERE BÜYÜK BİR UMUT BAĞLANMAMASI GEREK”

Yazar Vahdettin İnce ise yeni sistem ile ilgili beklentilerini şöyle ifade etti: Bu konu ile ilgili beklentilerimiz olur, temennilerimiz olur bir de gerçekler olur. Maalesef dünyamız İslam`ın hâkimiyetini kaybetmesinden sonra hep temenniler ile oyalanmıştır. Beşeri ideolojilerin geleceği ve dünyaya mutluluk ve huzur getireceği beklentileri olmuştur insanlar üzerinde. Ama hep hayal kırıklığı yaşatmıştır. Ben bu bağlamda sistemlere büyük bir umut bağlanmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu tür beklentiler daha çok kişilerde somutlaşmış anlayışlara bağlı bir şeydir. Bu yüzden ben yeni sistemden umutluyum. Beklentim yüksektir. Çünkü bu yeni sistemin lokomotifliğini üstlenen Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bizim beslendiğimiz kaynaklardan beslenmiş biridir. Aynı beşeri kanunları bundan önce Kemalistler de uyguluyordu, on altı yıldır Recep Tayyip Erdoğan da uyguluyor. Ama öteki nefes aldırmıyor, başörtüsü yasaktır, Alevilik yasaktır, Kürtçe yasaktır deniliyordu. Aynı kanunlarla bugün hepsi serbest. Allah`ın dini İslam ile irtibatı güçlü olduğu oranda kişinin sistemi ne olursa olsun iyi veya kötüdür. Bilinç düzeyine ulaşmamış kişilerin eline en mükemmel sistemini de verirsen zulüm sistemi olur. Şunu ortaya koyabiliriz, sistemler insanların hayatlarını kolaylaştıracak pratikler ortaya koyabilirler ama neticede sistem de insana göre hareket eder.  İyi insanları bulup sistemlerin başına geçirelim. Hayırlısı olur inşallah.”


Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi Başkanı Abdulkadir Turan

“DEVLETİN TOPLUM İÇİN GÜÇLENDİRİLMESİ GEREKİR”

Yeni sistemin devlette bürokrasiyi azaltmak ve ahenk oluşturmak üzere getirildiğini belirten Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi Başkanı Abdulkadir Turan, “Yeni sistem, çok başlılığı ve gereksiz bürokrasiyi izale etmek için öngörülmüştür. Kimi problemlerin giderilmesine yönelik yapılan bu değişimin halka yansıtılması ve toplumu memnun etmesi gerekmektedir. Devlet, toplum için güçlenmelidir. Tarihte kalmış anlayışlar yerini devletin halk için var olduğu anlayışına bırakmalıdır. Artık adalet mekanizması işlemelidir. Toplumda sınıfçı bir yapıya dönüşen ekonomik farklılıklar azalmalıdır. Faize, rüşvete ve yolsuzluğa karşı mücadele etkinleştirilerek toplumda şikâyet hususu olan sorunlar ortadan kaldırılmalıdır.” şeklinde konuştu.

 “SINIFÇI EĞİTİME BİR ÇARE BULUNMASI LAZIM”

Yeni kabineyi de değerlendiren Turan, “Yeni bir Milli Eğitim Bakanı atandı. Eğitim camiasının içinden, tanınmış bir eğitimciyle karşı karşıyayız. Eğitime yönelik ciddi şikâyetler var. Eğitimde her geçen gün artan sınıfçı yapı, gelecekte büyük problemlere kaynaklık teşkil edecektir. Özel okulların aşırı yaygınlaşmasıyla zenginlere yönelik ayrı bir eğitim, yoksullara yönelik ayrı bir eğitim oluştu. Parası olan az emek harcayarak daha iyi okullardan mezun olabilmekte, yeteneğiyle uyumlu olmayan bir konum elde etmektedir. Bunun devam etmesi, ülkeyi geleceğin beyinlerinden yoksun bırakacaktır. Yeteneğin parayla değerlendirildiği, salt parası olanların yetenekli kabul edildiği bir sistem yanlış bir sistemdir. Eğitimde bu sistem, bir an önce değişmeli, özel okulculuk, kat sayı hesaplamaları gibi göreceli değerlendirmelerle yeteneksizi yeteneklinin tepesine bindiren bir mekanizma olmaktan çıkmalıdır.” dedi.

 “KÜLTÜR BAKANLIĞI TURİSTLERE YÖNELİK ÇALIŞMALAR YAPACAK GİBİ GÖRÜLDÜ”

Bürokrasiden ve özel sektörden bakanlıklarla yapılan transferlere de değinerek ‘Bakanlıklar eski bakanlıklar değildir.` diyen Turan sözlerine şöyle devam etti: “Artık bir tür koordinatör konumunda olan bakanlarla karşı karşıyayız. Teori bunu öngörüyor ama pratikte ne ile karşılaşırız, bilemiyorum. Geçmişin politika belirleyen ve hatta politik duruşlarından dolayı zaman zaman hükümetlerde farklılaşmaya, çatışmaya yol açan bakanların yerini, Cumhurbaşkanlığı ofislerinde üretilmiş politikaları uygulamakla görevli bakanlar almıştır. Buna bakarak

kimi bakanların CEO kökenli olmasını çok önemli görmüyorum. Önemli olan bakanın koordinasyonu doğru yapmasıdır. Belki bürokrasiden ve özel sektörden gelen isimler, yıllanmış bazı siyasetçilerden daha adil olabilirler. Çünkü Türkiye`de ticaret ve bürokrasi, şu an için siyasetten daha temiz durumda. Dolayısıyla siyaset dışı bakanların çoğalması beni kabineyle ilgili umutlandıran hususlardandır. Hatta keşke dört bakan da Meclis`ten atanmasaydı, diyorum. Kültür Bakanlığı, çok işlevsizdi, tam bir turizme hizmet bakanlığı konumundaydı. Birleştirmeyle bir tür turist bakanlığa dönüştü. Kültür ve Turizm Bakanlığının Milli Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığıyla beraber Türkiye`nin en aktif bakanlıklarından biri olarak düşünülmesi; Türkiye`nin savunma ve güvenlik politikaları çerçevesinde ele alınması gerekir. Bizde Kültür Bakanlığı hep turistlere yönelik hizmet verecek, kültürü turistlere tanıtacak, tali bir bakanlık olarak görülmüştür. Hâlbuki Kültür Bakanlığı, gençliğin geleceğinin inşasında aktif rol alan, kalıcı politikaları üreten ve icra eden bir bakanlık olarak düşünülmelidir. Kültürün tanıtılmasında sadece tali bir rol almalı, tanıtım işini Turizm Bakanlık veya kurumlarına bırakmalıdır. Bu açıdan Kültür ve Turizm Bakanlığı diye birleştirilmesi uygun olmamıştır.”


İttihadül Ülema Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir 

 “BİRİLERİNİN KENDİ DOĞRULARINI DAYATMADIĞI BİR SİSTEMİN OLMASINI İSTİYORUZ”

Maneviyat ağırlıklı ve özellikle Müslüman olan bu millettin inancıyla barışık bir sistem beklentileri olduğunu söyleyen İttihadül Ülema Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek, “İnsan haklarını ön plana çıkaran, toplu kıyımların yaşanmadığı, bir kimsenin akrabaları yüzünden cezalandırılmadığı, ‘insanın bu beni temsil ediyor` diyebileceği bir sistemin olmasını temenni ediyoruz. Birilerinin kendi doğrularını dayatmadığı, kültürel değerlerinin korunduğu bir sistemin olmasını istiyoruz. Allah-u Teâlâ`nın insanlara bahşetmiş olduğu bütün hak ve hukukların korunduğu ve verildiği bir sistemin olmasını ümit ediyoruz. Kumpasların olmadığı, insanların inançlarından dolayı yıllarca cezaevlerinde çürütülmediği bir sistem olmasını temenni ediyoruz. Ayrıca medreselerimiz ve camilerimiz bizim değerlimizin önemli bir parçasıdır. Toplumun ıslahında öncülük etmiş medreselerimizin statüye kavuşturulması ve geleceklerini de içinde görebilecekleri bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Aynı şekilde camilerimizin de daha aktif hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.” dedi.

“HER ALANDA ATILIM İÇİN ADALET SAĞLANMALI”

Türkiye'nin en büyük problemlerinden bürokrasi egemenliğinin aşılması için yeni sistemi bir şans olarak gördüğünü ifade eden HÜDA PAR Dış İlişikler Danışmanı Zeynep Bozdaş ise “Bürokrasinin hafifletilmesi ülke sorunlarının çözümünü büyük ölçüde hızlandıracaktır. Bu bakımdan desteklediğimiz yeni sistemden, önümüzdeki süreçte özellikle insan hakları noktasında aktif bir mesai harcamasını bekliyoruz. Öncelikli beklentimiz her alanda adaletin sağlanmasıdır. Son yıllarda birçok insanın haksız yere işten atıldığı, tutuklandığı bir süreçten geçiyoruz. Suçlu suçsuz ayırımının yapılamadığı, insanların kitlesel olarak cezalandırıldığı aksaklıklarla dolu bir mekanizma aktif olarak çalışıyor. Yeni sistemde öncelikli beklentimiz bu mekanizmadan doğan aksaklıkların giderilmesidir. Buna bağlı olarak yine yıllardır 28 Şubat mağduriyetinden ötürü cezaevlerinde tutuklu olan mahkûmların adil yargılamayla özgürlüklerine kavuşturulmasını talep ediyoruz. Yeni sistemin devreye girmesiyle insan hakları ihlallerine yönelik geçerli bir bahane söz konusu olmayacaktır. Türkiye`nin her alanda atılım gerçekleştirebilmesi için öncelikli ve en temel gündem maddesi olması gerekeli olan, toplum içerisinde adaletin sağlanmasıdır.” dedi.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir