• DOLAR 32.578
  • EURO 35.013
  • ALTIN 2431.08
  • ...
Türkiye`de Dinin Tekrar Sınıfa Dönmesi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
"Varlığım Türk varlığına armağan olsun” bu söz, Kemal Atatürk’ün 1933 yılında gençlere söylediği bir sözdür. Her ders gününün başında her öğrencinin bu sözü tekrarlaması gerekir. Ne sabah namazı, ne Allah’ı tesbih etmek. Okulda dinin yeri yoktur. Vatan her şeyin üstündedir. Atatürk böyle karar vermiştir. 1997’de ordu, Başbakan Necmeddin Erbakan’a da bunu dayatmıştı. Bu dayatmanın ardından Refah Partisi Genel Başkanı Necmeddin Erbakan Başbakanlıktan istifa etti. İşte bu, Türkiye’de yapılan son askeri darbedir. Bu darbe daha önce yapılan darbelerde olduğu gibi, subaylar yönetimi fiilen ele geçirmediler. Aksine askerler kan dökmeden ve kaba kuvvet kullanmadan darbe yaptı. Öğrencilerin sabah derse başlamadan önce “andımızı” okuması zorunludur. Andımızda, “küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu-milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım varlığına armağan olsun” diye ilkeler geçiyor.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, bu günlerde o dönemin hesabını soruyor. Parlamentonun kabul ettiği zorunlu eğitim kanunu, 12 saat boyunca süren şiddetli tartışmalar, sataşmalar ve çekişmeler neticesinde kabul edildi. Bu kanun, eğitimde bazı düzenlemeler yaptı. Şöyle ki; çocuklara okulda seçmeli ders olarak Kur’an öğrenme ve 15 yaşında dini okul seçmeyi sağlayan mevcut yasaya karşılık, 10 yaşında dini okulla yani İmam Hatip’te eğitim görme imkanı sağladı.
Yeni kanuna göre, zorunlu eğitim yılı sekiz yıldan 12 yıla çıkarıldı. Ancak isteyenlere ortaokulda yani beşinci yıldan itibaren teorik olarak mesleki veya dini okullarda eğitim alma hakkını verdi.

Görünürde yeni kanun, eğitim alanını genişletip erken yaştan itibaren başlatılan eğitimle Türk ekonomisini profesyonel bir alt yapıya oturtmayı hedefliyor. Ancak laik ve liberallerden oluşan muhalefet, dini okullara gitmek isteyen öğrenci sayısının artacağından endişe ediyor. Onlara göre Erdoğan bu yolla dini bir darbe yapmayı hesap ediyor. Erdoğan da, hiçbir çocuğa dini eğitimin dayatılmayacağını belirttiği açıklamasında, “kimse çocukları zorla, döverek ve ağlatarak bu sınıflara götürecek mi? Kesinlikle hayır”. Laik Türk eğitim sistemi, çocukların dini okullara gitmesini ve bu konuda alternatiflerin kısıtlanmasını gerektiriyor. İşte muhalifleri Erdoğan’ın bunu değiştirmeye çalıştığını, yapılan değişikliklerin anayasa’da ifade edilen laiklik ilkesine aykırı olduğunu iddia ederek bu değişikliklere şiddetle karşı çıkıyor.

Gerçekte ise, Başbakan Necmeddin Erbakan’ın istifası sonrası, yönetimi yönlendiren ordu, dini okullarda eğitim yaşını 15’e çıkardı. Bunun üzerine dini okullarda öğrenci sayısı 600 binden 60 bine indi. Ancak son zamanlarda eskisi gibi tekrar artmaya başladı. Bu gün Türkiye’de dini eğitim veren 540 okulda eğitim gören öğrenci sayısı 300 bine ulaştı. Yani şuan Türkiye’de eğitim gören 18 milyon öğrenciden %2’sinden daha az öğrenci dini okullarda eğitim görüyor.

Kanuna muhalefet edenler, bu kanunun zorunlu eğitim yaşını uzatmak amacında olmadığını bilakis dini ideoloji ve kültürel amaçlı olduğunu belirterek başbakanı suçluyorlar. Bunun kanıtı olarak da şunu öne sürüyorlar; bu kanunun ilk hali -ki bu kabul edilmedi- 4 yıl zorunlu eğitim aldıktan sonra ailelere çocuklarını okuldan çıkararak eğitimlerini evde, açıktan devam etme imkanı sağlıyordu. Eğer bu yasa tasarısı kabul edilseydi, 10 yaşındaki çocuklar ailelerine yardımcı olmak için çalışmaya zorlanacak ve böylece çocuklar eğitimlerini yarıda bırakmış olacaklardı.

Yapılan eğitim reformu muhalifler tarafından tehlikeli olarak nitelendirilirken Erdoğan yeni sistemin zorunlu eğitim sürecinde çocuklara gerekli eğitimi vereceğini ifade ediyor. Buna mukabil muhalifler, kişiliğin gelişmesinde dini eğitimin bir katkısı olmadığını aksine kişinin içe kapanmasına sebep olduğunu iddia ediyor. Bu da çocukların ekonomiye yük olmaları sonucunu doğuruyor. Örneğin Dünya Bankasının yaptığı bir araştırmada ortaya çıkan verilere göre bu sistemle yapılan eğitimde OECD ülkelerinde 15 yaşına gelen çocukların ancak yüzde 16’sı istenilen başarıyı elde ediyor.

Haaretz gazetesi
Çeviri: Mücahid Temel
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir