• DOLAR 32.602
  • EURO 34.803
  • ALTIN 2499.882
  • ...
Dünya sessiz; BM etkisiz; israil insanlık suçu işliyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mehmet Tahir Özsoy / DOĞRUHABER

Dünya sessiz; BM etkisiz; müdahale eden yok! ​israil insanlık suçu işliyor

Gazze'de Filistinli grupların çağrısıyla Gazze ile siyonistlerin işgali altındaki toprakların sınırında Han Yunus kentinde toplanan Filistinliler, "30 Mart Toprak Günü" dolayısıyla "Büyük Dönüş Yürüyüşü" düzenlemişti. Siyonist çetenin tahammül edemediği yürüyüşe saldırmasıyla 17 Filistinli şehit oldu, bin 400 Filistinli yaralandı. “Büyük Dönüş Yürüyüşü” Hukuk Komitesi, işgal güçlerinin yürüyüşe katılanlara ateş açmasının savaş suçu olduğunu söyledi ve işgalcilerin tehditlerinin göstericileri korkutma planı olduğuna işaret ettiğini belirtti. Komite, önceki gün akşam saatlerinde Gazze kentinde düzenlediği basın toplantısında, işgal güçlerinin Gazze'de barışçıl göstericileri katletmesinin savaş suçu olduğunu ve işgal rejimi yönetiminin Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasını gerektirdiğini açıkladı.

“15 MAYIS'TA GÖSTERİLER ZİRVEYE ÇIKACAK”

İşgal güçlerinin askeri şiddeti tırmandırmasından ve barışçıl göstericilere karşı geniş çaplı bir şekilde kullanılmasından endişe duyduklarını kaydeden komite, gösterilerin Batı Yaka'da da yapılacağını ve 15 Mayıs'ta gösterilerin zirveye çıkacağını söyledi. Hukuk Komitesi, işgal rejiminin Filistinlilerin haklarını görmezden gelmeye devam ettiğini, Gazze Şeridi'ne abluka uygulamayı sürdürdüğünü, Batı Yaka'da Yahudi yerleşim birimleri inşa ettiğini ve Kudüs'ü Yahudileştirmeye çalıştığını ifade etti.

“SESSİZLİK YENİ CİNAYETLER İÇİN YEŞİL IŞIK ANLAMINA GELİR”

Komite ayrıca, işgal güçlerinin barışçıl göstericilere yönelik cinayetleri karşısında uluslararası toplumun sessiz kalmasının işgalcilere yeni cinayetler işlemeleri için yeşil ışık anlamına geldiğini bildirdi. Büyük Dönüş Yürüyüşü Hukuk Komitesi, işgal rejimi yönetiminin işlediği cinayetler sebebiyle yargılanmasını sağlamak için yerel ve uluslararası hukuk örgütleriyle iletişim içinde olduklarını açıkladı.

LİBERMAN: ASKERLERİMİZ MADALYAYI HAK EDİYOR

Terör rejimi Savunma Bakanı Avigdor Liberman cuma günü Gazze-israil sınırında 17 Filistinlinin rejim askerlerince şehit edilmesine yönelik uluslararası toplumdan gelen soruşturma çağrılarını reddetti. Ordu radyosuna konuşan Liberman "Askerlerimiz gerekeni yaptı. Bence tüm askerlerimiz madalyayı hak ediyor. Soruşturma komisyonuna gelince, bu olmayacak" küstahlığında bulundu. Öte yandan Gazze'deki Şifa Tıp Kompleksi Acil Servisi Müdürü Eymen es-Sehbani, terör rejimi askerlerinin, Gazze'nin doğu sınırında düzenlenen yürüyüşe katılan Filistinlileri gerçek mermiyle doğrudan hedef aldığını, hastaneye getirilen bazı ağır yaralıların gerçek mermiyle başından, kalbinden ve göğsünden vurulduğunu kaydetmişti.

MEŞAL: DÖNÜŞ HAKKINDAN TAVİZ VERİLMEYECEK ​ ​

HAMAS Siyasi Büro eski Başkanı Halid Meşal, mültecilerin vatan topraklarına dönüş hakkından taviz verilmeyeceğini, işgalin meşru görülmeyeceğini ve ablukaya boyun eğilmeyeceğini söyledi. Meşal, İstanbul'da bir STK`nın düzenlediği sabah kahvaltısına katıldı. İşgalci düşmanın Filistin'i kolay lokma zannettiğini kaydeden Meşal, işgalcilerin Filistin halkının kırılmayan bir maden olduğunu ve direniş ateşini söndüremeyeceklerini anladıklarını ifade etti. Netanyahu'nun ümmeti krizlerle boğuşur gördüğünü ve Beyaz Saray'da da fanatik bir başkan bulduğunu söyleyen Meşal, işgal rejimi başbakanının Filistin davasının tasfiyesi için şartların uygun olduğunu düşündüğünü ve karanlık mutfaklarda ‘Yüzyılın Anlaşması` denilen projeyi pişirmeye başladığını belirtti.

“KUDÜS BİZİM RUHUMUZ, TARİHİMİZ VE GELECEĞİMİZDİR”

Meşal, "Netanyahu bilmiyor ki Kudüs bizim ruhumuz, tarihimiz ve geleceğimizdir. Allah'ın Kitabı'nda bir ayettir" dedi. Düşmanın komplosunun işe yaramayacağını fark ettiğini ve yeni bir plan yapmaya başladığını söyleyen Meşal, bu planın dönüş hakkını iptal etmeyi, Kudüs'teki kontrolünü yoğunlaştırmayı ve HAMAS'ın destek kaynaklarını kurutmayı hedeflediğine işaret etti. Meşal, Kudüs halkının silah edinmesine engel olunduğunu fakat Kudüslülerin işgalcilere karşı otomobille çarpma ve bıçaklama eylemlerini keşfettiğini dile getirdi.

HÜDA PAR: FİLİSTİN İSLAM ALEMİNİN KANAYAN BİR YARASIDIR

HÜDA PAR Dış İlişkiler Başkanlığı, “Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü” ile birlikte başlayan ve siyonistlerin Filistinlilere yönelik katliamına dönüşen olaylarla ilgili açıklamada bulundu. "30 Mart 1976 tarihinde siyonistlerin Celile bölgesinde Filistinlilere ait binlerce dönümlük araziyi gasp edip, yerleşim yeri yapacağını beyan etmesi üzerine; Filistin halkı grev yapma kararı almış ve bunu protesto etmiştir. Fakat siyonist işgal şebekesi bu protestoya karşı şiddet kullanarak altı Filistinliyi şehit etmiş ve binlerce Filistinliyi yaralamıştır." denilen açıklamada, "Bu olaydan sonra Filistinliler, bugünü 'Toprak Günü' ilan etmiştir. 42 yıl sonra 'Toprak Günü' yıldönümünde düzenlenen 'Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü' gösterilerinde siyonist terör çetesi 15 Filistinli kardeşimizi şehit etmiş, dört yüze yakın kardeşimizi de yaralamıştır. Siyonistlerin son zamanlarda saldırılarını artırmasının en büyük sebebi ABD'dir. Öyle ki 6 Aralık 2017 tarihinde Trump, Kudüs'ü terör çetesinin başkenti ilan etmiş ve büyük bir skandala imza atmıştır. Bu karardan sonra siyonist terör çetesi, Filistin halkı üzerindeki baskısını giderek artırmıştır. Trump'ın özellikle 14 Mayıs`ta ABD elçiliğini Kudüs`e taşıma kararı, siyonist terör şebekesinin Mescid-i Aksa`nın altında yapmış olduğu kazı çalışmalarının biteceği tarihe işaret etmektedir." ifadeleri kullanıldı.

"BM'NİN BU KONUDA İŞLEVSİZ KALDIĞINI GÖRMEKTEYİZ"

"Her ne kadar zaman zaman israil aleyhinde yaptırımı olmayan kararlar aldığı söz konusu olsa da BM`nin, ABD`nin güdümünde olduğu gerçeği bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır." denilen açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı: "Geçmiş yıllarda BM eski Genel Sekreteri Ban Ki Moon'un ateşkes için israile yaptığı ziyarette, Tel Aviv`e indiği sırada Gazze`de BM'ye ait iki okulun israil uçakları tarafından vurulmuş olması, durumu izah eden bir örnek olarak hafızalarda kalmıştır. Filistin, İslam aleminin kanayan bir yarasıdır. Egemenlerin zalim olduğu şu zulüm dünyasında İslam ümmetinin, kendi yarasını kendi eli ile tedavi etmesinden başka bir kurtuluş yolu yoktur. Bunun için Kudüs üzerine endişesi olan bütün İslam ülkeleri, kendi iç sorunlarını adalet temelinde çözmeli ve mezhepsel farklılıklarını, milli çıkarlarını ve içinde bulundukları ihtilafları bir kenara bırakmalı, Kudüs etrafında birleşmelidirler. Aksi halde İslam ülkeleri ve ümmeti daha büyük felaketlere sürüklenebilir. Başta Türkiye olmak üzere bütün İslam ülkeleri, öz yurtlarındaki Filistinli kardeşlerimize zulmetmeye devam eden siyonist terör çetesi ile bütün anlaşmaları iptal etmeli ve bu terör şebekesi ile bütün ilişkileri kesmelidir. İşgalci siyonistlere karşı her alanda yaptırıma gitmelidir. Tüm Müslümanlara Filistin`e sahip çıkmaları çağrısında bulunarak, şehit olan Filistinli kardeşlerimize Allah`tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz."

“BEDELİNİ ÖDEMEDİĞİ SÜRECE, İSRAİL İŞGAL ÇETESİ DURMAYACAK”

Filistinli akademisyen Muin Naim, siyonist çetenin işlediği suçlarla ilgili gazetemize yaptığı açıklamada, siyonistlere yaptıklarının bedeli ödetilmediği sürece bu zulümlerin devam edeceğini belirtti. Siyonist terör rejiminin Müslümanların zaafından ve birlik olmayışından cesaret aldığını ifade eden Naim, “Firavun`a sormuşlar ‘nasıl firavun oldun?` demiş ki; ‘beni kimse reddetmedi. Kimse karşıma çıkamayınca Firavun oldum.` israil işgal devleti de böyledir. İşlediği suçların hesabı sorulmadığı, yaptığı katliamları kimse görmediği için kendisini layusel(hesap sorulamaz) görüyor. Burada şu var; israil devleti ilk olarak Müslümanların zaafından ve birlik olmayışından faydalanıyor. Emperyalist güçleri arkasına alarak onun gibi katil ve katliamlar işleyen bir uluslararası gücü arkasına alarak katliamlar yapmaya devam ediyor. Bu katliamların bedelini ödemediği sürece israil işgal çetesi durmayacak.” dedi.

“MÜSLÜMANLARI FARKLI KONULARLA MEŞGUL EDİYORLAR”

Filistin gündemde olduğu sürece işgal devletinin rahat hareket edemeyeceğini vurgulayan Filistinli akademisyen Naim, “Halklar işlenen suçlara tepki verdikçe israil işgal devleti hem korkar, hem de dünya nezdinde kendini savunamayacak noktaya gelir. Bu olaylar karşısında Türkiye`deki Müslümanlar sokaklara dökülseydi, emin olun ki israil işgal devleti bu kadar rahat bu suçu işleyemezdi. Ama maalesef hem Türkiye`deki Müslümanlar, hem diğer devletlerdeki Müslümanları farklı konularla meşgul ediyorlar ki; artık Filistin gündemden düşüyor. Filistin gündemde olduğu sürece, emin olun ki israil işgal devletinin suç işleme kabiliyeti daralır azalır.” şeklinde konuştu.

“MÜSLÜMANLAR FİLİSTİN İÇİN SOKAKLARA İNMELİDİR”

Türkiye`de ki Müslümanların sorumluluklarına da değinen Naim, son olarak şunları kaydetti: “Türkiye`deki Müslümanlar Filistin için sokaklara inmelidir. İkincisi; medya kuruluşları Filistin`i gündemden düşürmemeli. Üçüncüsü; Türkiye medyası siyonist işgal devletinin suçlarını ciddi bir şekilde ifşa etmeli ki artık gerçek yüzlerini saklayamasınlar. Dünyayı her zaman kandırdıkları gibi, Türkiye`deki Müslümanları da kandıramasınlar. Örneğin israil işgal devletinin büyükelçisi twitter hesabından öldürdükleri masumları, Müslümanları terörist olarak ilan etme cesareti buluyorsa, bu tepki verilmediği için terbiyesizlik, hadsizlik yapabiliyor demektir. Son olarak hem yetkililer, hem de halk Filistin için ciddi bir tepki vermeli ki israil işgal devleti Filistinlilerin arkasında birilerinin olduğunu görmeli.”

“TEK HEDEFLERİ FİLİSTİNLİLERİ YOK ETMEK”

Gazetemize konuşan bir diğer isim Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Av. Uğur Yıldırım ise, siyonist rejimin hukuk ve kural tanımaz duruşunu devam ettirdiğini belirtti. İşgalcilerin nihai hedeflerinin Filistinlileri yok etmek olduğunu ifade eden Yıldırım, “Hiçbir insancıl hukukun, uluslararası hukukun devreye giremediği, yaptığı her şeyin yanına kar kaldığı noktada israil gittikçe şımarıyor ve zulmünü de gün be gün arttırıyor. Olay bazında bu yaşananlara savaş suçu da denilebilir. israil`in uygulamalarına bakıldığı zaman etnik bir yapıyı ortadan kaldırma, veya soykırıma varan uygulamalara ve söylemlere şahit olabiliriz. Çünkü nihai hedef netice itibarıyla Filistinlileri yok etmek. Aynı bugün eleştirdikleri ve bütün zulüm sistemlerini dayandırdıkları Hitler Almanyasında Yahudilerin yaşadığı zulmü, bugün onlar aynı şekilde maalesef Müslümanlara, Filistin halkına uyguluyor. Geçmişte Yahudilerin kollarına işaret konulup onlar damgalanırdı, bugün Filistinliler kendileri evleri istihbarat örgütlerince damgalanıyor. Geçmişte onlar yurtlarından edildi, kamplarda toplandı, bugün Filistinliler kamplarda yaşıyor, kendi ülkelerinde mülteci konumunda kalıyorlar.” ifadelerini kullandı.

“ÜMMETİN BİRLİĞİNE, DİRLİĞİNE İHTİYACIMIZ VAR”

“Bu sorunlar ümmetin birliğine, dirliğine, güçlü olmasına ne kadar ihtiyacımızın olduğunun aslında en büyük göstergesidir.” diyen Av. Yıldırım şöyle devam etti: “Myanmar`daki sorun, Filistin`deki sorun. Baktığınız zaman ne bir devletin ne bir STK`nın, ne bir yapının tek başına çözebileceği sorunlar değil. Bu sorunlar hilafet başta olmak üzere ve Müslümanların birlik olamamasının ne kadar büyük sancılarının olduğunu ortaya koyuyor bir kez daha. Bugün dünyada güçlünün hukukunu önde tutan bir çifte standart var. Çünkü Yahudi lobisi dünyanın her tarafında çok etkin. Ve güçlünün hukukunun geçerli olduğu yerde zulüm ortaya çıkıyor. Adaletin olmadığı yerde zalim zulmünü daha da arttırarak devam ettirecektir.”

DİRENİŞİN SEMBOLÜ: TOPRAK GÜNÜ

Siyonist terör rejimi, 30 Mart 1976'da Filistinlilere ait binlerce dönüm araziye el koymuştu. Filistinliler olayı protesto etmek için genel grev yapmış, işgal güçlerinin Dir Hana beldesinde göstericilere ateş açması sonucu 6 kişi şehid olmuş, yüzlerce kişi yaralanmıştı. Bu nedenle Filistinliler her yıl 30 Mart'ta işgale karşı etkinlikler düzenliyor. Filistin Toprak Günü'nün geçmişi "Nekbe" olarak bilinen 1948'de İsrail'in kurulması ve sonrasındaki olaylar zincirine kadar uzanıyor.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir