• DOLAR 32.395
  • EURO 35.057
  • ALTIN 2326.372
  • ...
Öğretmen örselenmemeli, önemsenmeli
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Eğitim-Bir-Sen, eğitimcilerin moral ve motivasyonunu bozacak, saygınlığını zedeleyecek performans değerlendirme sistemi taslağına ilişkin itirazlarını haykırmak; iş barışına halel getiren, vicdanları yaralayan, adalet duygusunu örseleyen mülakatla sözleşmeli öğretmen atama uygulamasına yönelik eleştirilerini dile getirmek; bazısı ölümle sonuçlanan şiddet olaylarını protesto etmek amacıyla Millî Eğitim Bakanlığı ve il millî eğitim müdürlükleri önünde eylem yaptı.

81 ilde eş zamanlı yapılan eylemlerde, eğitimde sorunun öğretmen değil, yanlış eğitim politikaları olduğu haykırılırken, öğretmenin yanlış eğitim politikalarıyla örselenmemesi gerektiği vurgulandı.

BAKANLIK ATTIĞI İMZANIN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMEDİ

Millî Eğitim Bakanlığı önünde yapılan eylemde konuşan Genel Başkan Ali Yalçın, Ekim 2017 tarihli Kurum İdari Kurulu Çalışma Raporu`nda “pilot illerde uygulaması denenmeye başlanılan, öğretmen motivasyonunu olumsuz etkileyecek, çalışma barışını bozacak, kanuni dayanağı olmayan öğretmenlerin performans değerlendirmesi uygulamasına son verilmesi” konusu üzerinde çalışma yapılması imza altında alınmasına rağmen böyle bir taslağın hazırlanmasının, söz konusu çalışmanın yapılmadığını, Bakanlığın, attığı imzanın gereğini yerine getirmekten imtina ettiğini gösterdiğini söyledi.

ELEŞTİRİLER

Yalçın, şöyle devam etti: “Performansı ölçmek iddiasıyla öğretmenleri ayrıştıracak, kurumsal bütünlüğü, mesleki dayanışmayı, iş birliği içinde çalışma güdüsünü zedeleyecek bir uygulamanın eğitimin var olan niteliğine de bir darbe vuracağı hesaba katılmalıdır. Öğretmen açığı, mülakatla sözleşmeli öğretmenlik, ek ders esaslarındaki eşitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe sorunu, yabancı dil pilot uygulaması, rehberlik hizmetlerinin hizmetin özüne uygun kurgulanamaması, teftiş sistemindeki dönüşümün tamamlanamaması ve rehberlik ayağının ihmal edilmesi, ortaöğretime geçişte yeni sürecin soru işaretleri içermesi, alan değişikliği taleplerinin karşılanmaması, yer değişikliği sürecinde yaşanan sorunlar, öğretmene karşı giderek artan şiddet gibi, bir an önce yapılması gereken çok iş, çözüme kavuşturulmayı bekleyen onlarca sorun varken, bunlara yenilerini ekleyecek, çalışma barışını bozacak uygulamalarda ısrar etmek, yönetilmesi zor süreçlere yol açacaktır.”

PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİNİN HUKUKİ VE KANUNİ DAYANAĞI YOKTUR

Hayata geçirilmek istenen performans değerlendirmesinin hukuki ve kanuni bir dayanağının bulunmadığını kaydeden Yalçın, “Aday öğretmenlerin asli öğretmenliğe geçiş süreci hariç tutulursa, 657 sayılı Kanun ve 652 sayılı KHK başta olmak üzere, eğitim çalışanlarının statülerini düzenleyen temel düzenlemelerin hiçbiri taslakta yer alan türden bir performans değerlendirmesine imkân tanımamaktadır” şeklinde konuştu.

PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİNİN, HERHANGİ BİR ANALİZİN SONUCU OLMADIĞI GİBİ, NEYE HİZMET ETTİĞİ DE BELLİ DEĞİLDİR

Öğretmenin performansının ölçülmesine neden gerek duyulduğunun, kamuoyuyla ve sosyal taraflarla paylaşılmadığı gibi, performans ölçümünün neye hizmet edeceğinin de ortaya konulmadığına dikkat çeken Yalçın, şöyle konuştu:

“Her ne kadar taslak metinde performans değerlendirmesinin amacı, öğretmenin görevindeki gayret, verimlilik ve başarısının tespit edilmesi, bilgi ve beceri düzeyinin ve eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi ve ödüllendirilmesinin sağlanması olarak ifade edilmişse de, taslak ekindeki değerlendirme kriter setinin bu amacı sağlamaktan uzak olduğu görülmektedir.

Mesleğe girişte diğer kamu görevlilerinden farklı olarak KPSS puanının yanında alan bilgisi sınavına ve sözlü sınava tabi tutulan, adaylık sürecinin sonunda yazılı ve sözlü bir sınava daha tabi tutulan öğretmenin, bütün bu sınav sürecinden sonra hâlâ bilgi ve beceri düzeyinin tespit edilemediğini, bu sebeple her dört yılda bir yeniden yazılı sınava ve her yıl performans puanlamasına tabi tutulması gerektiğini iddia etmek, aslında bütün bu sınav sürecinin gereksizliğini ve yersizliğini ikrar etmek anlamına gelmektedir.

Performans değerlendirmesinde Bakanlığın beklentisinin ne olduğunun belirlenmemiş olması, tutarlı ve sürdürülebilir bir değerlendirme sürecini mümkün kılmadığı gibi, görev tanımları ile hedef tanımlarının belirlenmemesi ve hedeflerle yeterlilikler arasında bir bağlantı olmaması, etkin, etkili ve denetlenebilir değerlendirme kıstaslarının ortaya konulmaması sonucunu doğurmuştur. Kamu hizmeti ile kamu görevlileri arasında hizmet süresince bulunması gereken liyakat, güven ve sadakat temelli ilişkiyi ölçtüğü, puanladığı ve bunlara dayalı iş ve işlemler ürettiği iddia edilen Sicil Sistemi, 2011 yılında kaldırılmıştır.

Aradan geçen zaman zarfında ise ne genel ne de kurumlar bazlı ‘bunun yerine ne konulabilir, bir sistem ikame edilmeli mi` şeklinde bir soru ya da ihtiyaç vurgusu ortaya konulmamıştır. Motive etmek yerine olan motivasyonu bitirmek ve kamu görevlilerini tehdit etmek sonucu üreten bir içerikle performans sistemi kurmak, hem yorucu hem de yıpratıcı süreçlere kapı aralayacaktır.”

EŞİT OLMAYAN ŞARTLARDA HİZMET VERENLERİ AYNI KISTASLARLA ÖLÇMEYE ÇALIŞMAK HAKKANİYETE AYKIRIDIR

Sağlıklı, güvenilir ve nesnel bir değerlendirme için gerekli ortak zeminin öğretmenler ve eğitim hizmeti sunumu özelinde bulunmadığını belirten Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Eğitim kurumlarının konumu, bulunduğu bölge, il, ilçe, coğrafi konum ve çevre şartları, fiziki donanım ve altyapı, öğrenci kitlesi, ebeveynlerin sosyal, kültürel ve ekonomik konumları, eğitim yönetimi ve diğer kurumlarla ilişkiler gibi eğitime doğrudan etki eden faktörler, ülkenin tamamında eşit bir şekilde dağılmadığından, ortak bir değerlendirme kriteri setinin ortaya konulması mümkün görünmemektedir.

Buna rağmen performans değerlendirmesi yapmaya kalkmak, eşit imkân ve şartlara sahip olmayan kişilerin bireysel çaba ve fedakârlıklarının göz ardı edileceği, hakkaniyet boyutuyla vicdanları zedeleyen sonuçlara yol açacaktır.”

BAKANLIĞIN KURUMSAL PERFORMANSI SORGULANMADAN ÖĞRETMENİN PERFORMANSI DEĞERLENDİRİLEMEZ

“Eğitim sisteminin mevcut durumu ve ortaya koyduğu sonuçlar açısından öğretmenin görevini ifasının tek başına belirleyici bir ölçüt olmadığı bir sistemde, politika üreticilerin ve karar alıcıların hatalarının sonuçları nasıl değerlendirilecektir? Performansa etkisi kabul edilecek midir”

diye soran Ali Yalçın, bu hususun tartışma konusu yapılmaksızın öğretmenlerin performansını ölçmeye kalkmanın, müsebbibi olmadıkları sorunlara ilişkin soruların cevabını öğretmenlerde aramak anlamına geleceğini söyledi.

Yalçın, öğretmenlere mesleklerini ifada neredeyse hiçbir özerkliğin tanınmadığı, eğitim hizmetinin sunumunda öğretmenin karar alma mekanizmasından dışlandığı, sadece verili görevleri ifasının istenildiği bir ortamda, öğretmenlerin, oluşturulmasında yer almadıkları kararların öngörülebilir sonuçlarından dahi sorumlu tutularak değerlendirilmelerinin kabul edilemez olduğunu vurguladı.

EĞİTİMİN ÖZNELERİNE DEĞİNMEYEN PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİ PUAN TOPLAMAKTAN BAŞKA BİR AMACA HİZMET ETMEZ

Öğretmenlere özgü bir performans sistemi oluşturma gayretinin, eğitimin insan-insan temalı bir ilişki ve iletişim hizmet alanı, insanı inşa etme zemini olduğu gerçeğini ıskalamayı beraberinde getirdiğini ifade eden Yalçın,

“Bu konu, sosyal, siyasal ve ekonomik risklerin yanında eğitimin insan-hikmet temasını sağlama niteliğini göz ardı etmekle sonuçlanacak daha tehlikeli ve daha uzun erimli etkileri de ardıl alan olarak bünyesinde barındırmaktadır. Hâlihazırda öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliği çerçevesinde yapılan performans değerlendirmelerine ilişkin mahkeme kararlarında, somut bilgi ve belgeye dayanmayan değerlendirme puanlarının hukuki denetime elverişli olmadığı için hukuken korunmayacağı hususu sık sık vurgulanmıştır.

İdari yargı mercileri, hukuki denetime elverişli bir değerlendirme süreci konusunda ısrarcı olmakta, bunun yanında olumsuz değerlendirmelere yol açan nedenlerin ve bu olumsuzlukların hizmete etkisinin ortaya konulmasını özellikle aramaktadır. Buna rağmen performans değerlendirme taslağında hukuki denetime elverişli bir değerlendirme setine yer verilmemiş, mahkemelerce aranan kriterleri cevaplayacak tarzda bir değerlendirme süreci öngörülmemiştir.

Taslağın bu şekliyle yürürlüğe konulması hâlinde, dava konusu edilen her değerlendirmenin idari yargı mercilerinden döneceğine, bunun da süreci işlemez ve işlevsiz kılacağına şüphe yoktur” diye konuştu.

PERFORMANS DEĞERLENDİRME SİSTEMİNİ UYGULAMAYA KOYMAKTAKİ GEREKSİZ ISRAR, HATALARA VE MAĞDURİYETLERE SEBEP OLACAKTIR

Bakanlığın aceleci ve plansız bir tavırla, hukuki ve kanuni dayanağı olmayan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki gereksiz ısrarının hatalara ve mağduriyetlere neden olacağının altını çizen Yalçın,

“Eşit olmayan şartlarda hizmet veren öğretmenlerin yine eşit olmayan şartlara sahip değerlendiriciler tarafından eşit olmayan bir puanlamaya tabi tutulacağı bir süreç bizi beklemektedir. Öğretmenlerin hem meslek öncesi hem de görev sırası bağlamında oldukça fazla sayıda sınava tabi tutulması karşısında, performans değerlendirme eksenli her dört yılda bir yazılı sınav şeklinde yeni bir sınav türünün öngörülmesiyle birlikte, öğrencilerini hem hayata hem de sınavlara hazırlama hizmetlerini yürütmesi gereken öğretmenler kendi kariyerlerine yönelik sınavlara hazırlanmak şeklinde bir eğilime zorlanacaktır. Taslak ekinde yer alan cetvellerdeki gösterge ölçütleri ve değerlendirme alanları incelendiğinde, belgelendirilmesi mümkün olmayan kişisel görüşe göre şekillenecek, soyut, subjektif ve öznel ölçütler olduğu görülmektedir. Bu hâliyle bu değerlendirmelerin ölçülebilir ve denetlenebilir olmayacağı ve suistimallere kapı aralayacağı açıktır. Kısa vadeli sonuçlar ve nispeten ölçülebilir veya matematiksel puanlamaya dökülebilen sorular üzerinden öğretmenin performansını ölçmek, bütün bir eğitim sistemini puan hesaplamaya indirgemek ve insan yetiştirmeyi eğitimin gündeminden çıkarmak anlamına gelmektedir” değerlendirmesinde bulundu.

MÜLAKATLA ATAMADAN DA SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİKTEN DE VAZGEÇİLMELİDİR

Mülakat ve sözleşmeli öğretmenlik konusuna da değinen Yalçın, şunları söyledi:

“Verdiğimiz mücadele sonucu 2011 yılında kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına 2016`da 668 sayılı KHK ile tekrar geçilmiştir. Aynı işi yapmalarına rağmen sözleşmeli öğretmenlerle diğer meslektaşları arasında birçok fark var. Sözleşmeli öğretmen, eşi öğretmen olmadığı durumda dahi eş durumu nedeniyle bir araya gelemiyor, eş ile iş arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılıyor. Bu durum, aile bütünlüğüne ilişkin anayasal temel hakkın ihlalidir. Zorunlu hizmet, sözleşmeli öğretmenlik vb. cebri uygulamalardan istenilen sonucun alınamadığı ve bunların yeni sorun alanları haline geldiği bilinmektedir. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir sorun iken, atamaların mülakatla yapılması, yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilmemesi, birçok yazılı sınavdan geçen öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Farklı istihdam modellerinden vazgeçilmelidir. Bakanlık, öğretmenler arasında fark oluşturan ve öğretmenlerin özlük haklarında sorunlara neden olan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması yerine, dezavantajlı bölgelerde çalışacak öğretmenleri teşvik edecek bir mekanizma geliştirmelidir.”

ŞİDDETİN ÖNLENMESİ İÇİN İVEDİLİKLE TEDBİR ALINMALIDIR

Eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin giderek arttığına işaret eden Yalçın,

“Eğitimcilerin terörün, hain darbe girişiminin ve şiddetin hedefi olması eğitim camiasını umutsuzluğa düşürmeye başlamıştır. Hain darbe girişimi aramızdan Yusuf Elitaş`ı aldı, teröristler mesleki hayatının henüz başlarında Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz`ı hedef aldı, şiddet ise başta Ayhan Kökmen olmak üzere birçok öğretmenimizi katlederek geride kederli bir camia ve aile bıraktı.

Iğdır`da Yücel Düzci öğretmenimiz, saldırıya uğrayan öğrencilerini korurken, gözü dönmüş kişilerin şiddetine maruz kaldı.

Son olarak, Patnos`un Aktepe köyündeki Yatılı Bölge Okulu Müdürü Yusuf Vural, bir öğrencinin kardeşi; Kayseri/ Melikgazi Kadı Burhanettin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Gülhan Şaşmaz ise okuldan uzaklaştırılan bir öğrenci tarafından bıçaklandı.

Şiddetin aileden sokağa ve çalışma ortamına kadar hayatın her alanında gözleniyor oluşu, sağlıksız bir gidişatı işaret etmektedir. Öğretmenlerin emeğini yok sayan, itibarını örseleyen, eğitimdeki etki alanını daraltan, eğitimin aktörünü neredeyse bir figürana dönüştüren, bu mesleği her türlü haksızlığa ve saldırıya açık hâle getiren yaklaşımlar, politikalar bugün geldiğimiz noktanın sebebidir. Yaşanan mesleki erozyon öğretmeni savunmasız bırakmış, saldırılara açık hâle getirmiştir. Topluma verdiklerine ters orantılı olarak yeteri kadar mağdur edilen öğretmenlerimiz ilgisiz, desteksiz, çaresiz bırakılmamalıdır. Öncelikle MEB, misyonuyla yakıştıramadığımız ve anlaşılmaz bir şekilde her defasında öğretmeni zora sokan, mağdur eden uygulamalardan bir an önce vazgeçmeli, onları en etkili ve güven verici tarzda korumalıdır” dedi.

EĞİTİM ÇALIŞANLARINI ŞİDDETTEN KORUYACAK YASAL BİR DÜZENLEMENİN ÇIKARILMASI TALEBİYLE İMZA KAMPANYASI BAŞLATIYORUZ

Ali Yalçın, eğitim çalışanlarını her türlü şiddetten koruyacak, şiddet uygulayanlara gereken cezanın verilmesini sağlayacak yasal bir düzenlemenin çıkarılması talebiyle bir aylık imza kampanyası başlatacaklarını sözlerine ekledi.

Bu haberler de ilginizi çekebilir