• DOLAR 32.548
  • EURO 34.923
  • ALTIN 2430.686
  • ...
İzmit`te Kutlu Doğum Coşkusu
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
İZMİT - Peygamber Sevdalıları Platformu tarafından İzmit Perşembe Pazarı Meydanında gerçekleştirilen Kutlu Doğum programı, binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirildi. Coşkulu program pazar günü saat 14.00`te Erol Hoca`nın Kur`ân-ı Kerim tilavetiyle başladı. Kur`ân-ı Kerim tilavetinden sonra okunan Mevlid-i Şerif duygusal anlar yaşattı. Programın selamlama konuşmasını İzmit Umut- Der Başkanı İzzet Kazak yaptı.
 
Kazak konuşmasında, "Değerli peygamber sevdalıları, sevgili İzmitliler hepiniz hoş geldiniz sefalar getirdiniz. Bu gün bu programı yapmamızın en önemli sebeplerinden bir tanesi, özellikle günümüzde kötülüklerin boyutları aştığı bir zamanda Peygamber Efendimize (sav) olan ihtiyacı bir daha dile getirmektir. Allah`ın emirlerine Rusulü`nün sünnetine uyulduğu bütün kötülüklerin yok olduğu güzelliklerle dolduğu günler gelecektir inşallah. Bu gün de burada Resullah`a salavatlar getirecek ona dualar edecek ve inşallah bu vesileyle rahmete erişeceğiz. İştirakinizden dolayı Peygamber sevdalıları platformu adına hepinizden Allah razı olsun diyorum" dedi.
 
İzmit Belediye Başkanı Nevzat Doğan, Zeynep-Der Kurucu Başkanı Yazar Sabiha Ateş Alpat gibi isimlerin de katıldığı programda ilahi ve ezgiler seslendiren Grup Özlem ve Grup İhya coşkulu anlar yaşattı.
 
O`nu (sav) Anlamak Zorundayız
Programda konuşma yapan Mustazaf-Der İstanbul Şube Başkanı Sait Şahin, konuşmasına Allah`a hamd ve Resulüne salatu selamla başladı. Peygamber ahlakı ile ahlaklanmak gerektiğine vurgu yapan Şahin, asrı saadetten örnekler verdi. Peygamber Efendimizin her konuda örnek olduğunu söyleyen Şahin, "O`nun (s.a.v) doğumunu kutlamak elbette büyük bir şereftir. Fakat Peygamberin (a.s) doğumunu kutlamakla, O`na salat ve selamlar göndermekle, O`nu anlatmakla beraber, O`nu anlamak zorundayız. Allah`ın onu bize gönderişinin hikmeti O`nu anlayıp, O`nun yaşadığı gibi yaşamamızdır" dedi. İnsanların en şereflisini anlatmaya kelimelerin yetmeyeceğini dile getiren Şahin, "Kur`ân onu anlatmış, siyer kitapları zaten onu anlatıyor ve 1400 yıldır O`nun hayatı anlatılmakla bitirilemedi, bitirilemeyecek. Bizler de kısaca değineceğiz. O`nu anlatırken O`nu övmeye çalışmayacağız. Biz zaten onu övmekte yetersiz kalırız. O`nu Allah övmüş ve kainata övdürüp, sevdirmiş. Onu anlatırken kendimizi kıymetlendirip, kendimizi Allah`a sevdiriyoruz. Bizler onu anlatırken kendimizi değerlendiriyor, kendimize şeref kazandırıyoruz. Hazreti Muhammed (sav), sıradan bir insan değil, Allah`ın sevgisini ona bağladığı insandır. Allah`ın `O`na uyarsanız ben sizi seveceğim` dediği insandır. Allah`ın sevmenin göstergesi Hz Muhammed`e (a.s) uymaktır. Eğer Allah`ı sevdiğinizi iddia ediyorsanız o zaman Hz Muhammed`e (a.s) uyun. Eğer Allah`ın sizi sevmesini istiyorsanız o zaman yine Hz Muhammed`e (a.s) uyun" diye konuştu.
 
Peygamberlikten Önce de Rahmetti
Hazreti Muhamme`i (s.a.v) tanımak için onun hayatını okuyup anlamak gerektiğini ifade eden Şahin, "O`nu acaba ne kadar tanıyoruz ve hayatımız O`nunkine ne kadar benziyor. Ama dönüp de baktığımızda O`nu gerçekten de iyi tanımadığımız anlıyoruz. İyi tanımadığımız için de toplum olarak O`nun yaşadığı İslam`ı getirdiği dini iyi yaşayamıyoruz. Ama Allah O`nda bizim için çok örnekler olduğunu söylüyor. Hz Muhammed`in (a.s) birkaç yönüne değinmek istiyorum. Hz Muhammed (a.s) rahmet peygamberi olarak gönderildi. O her şeyden önce mazlumlara, zayıflara, güçsüzlere, yetimlere, kadınlara, ihtiyarlara rahmetti. Zalimlerin karşısında mazlumların haklarını korumakta rahmetti. O peygamber olmadan önce de bunu yapıyordu. Zayıfların, mazlumların hakkını zalimlerden alıyordu" şeklinde konuştu.
 
Peygamber Efendimizin hayatından kesitler sunan Şahin, "Daha 21 yaşlarında, kendisine peygamberlik gelmeden 20 yıl önce Hilful-Fudul`a üye oluyor. O dönem güçlülerin zayıfları ezdiği, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemdi. O dönem Mekke`ye gelip de ticaret yapanların mallarına el konulduğu bir dönemdi. O dönemde Yemenli bir tüccar gelip Mekke`de ticaret yapmak istiyor ama Mekke`de gücüne güvenen biri gelip onun mallarına el koyuyor. Hilful-Fudul`a üye olan Peygamber Efendimiz, onun kapısına dayanarak malları sahibine iade ediyor. Bir adam güzel bir kızıyla Kabe`yi tavafa geliyor ve yine Mekkeli müşriklerden bir tanesi o adamın kızına göz dikiyor ve o adamın kızını alarak evine götürüyor. Adam, `Ben kimden yardım alabilirim` diye soruyor onlarda Hz Muhammed`e (a.s) dalga geçmek için diyorlar ki `şu adam sana yardım edebilir` adam gidip uğradığı zulmü anlatınca Resulullah (s.a.v) tek başına o müstekbirin o zalimin kapısına dayanıyor. Ve adamın kızını istiyor. O zalim adam hiç beklemeden kızı getirip teslim ediyor. Arkadaşları soruyorlar `sana ne oldu da sen bu kadar güçlüyken Muhammed`den neden çekindin`? Diyor ki `vallahi o kapıma dayandığı zaman onu başında kırmızı bir deve gördüm. Şayet onun dediğini yapmasaydım ağzını açmıştı beni yutacak gibi bekliyordu` dedi" şeklinde konuştu.
 
O (sav) Ümmetin Tüm Dertleriyle İlgilenirdi
Resulullah`ın ümmetin tüm dertleriyle ilgilendiğini ifade eden Şahin, "Değerli kardeşler Hazreti Muhammed (a.s) kendi dünyasına gömülmedi. Toplumun içerisinde kendi hayatını yaşayan topluma alakasız, sadece dünyevi işler peşinde koşan bir fert olmadı. Peygamberlikten önce de sonra da toplumun sorunlarıyla ilgilendi, fakirliği ile ilgilendi. Kim `imdat` dediyse onun sesine kulak verdi onun yardımına koştu. O yaşadığı toplumun inançsızlığıyla, ahlaksızlığıyla fakirliğiyle, zulmüyle, mazlumiyetiyle her yönüyle ilgilendi. O yüzden insanlara huzur getirdi, rahmet getirdi. Toplumlara huzur ve kurtuluş getirdi" ifadelerini kullandı.
 
O (sav) Adil Bir Yöneticiydi
Peygamber Efendimizin adil bir yönetici olduğuna dikkat çeken Şahin, "Her birimizin onun hayatından örnek alacağımız çok yönleri vardır. Yöneticilerimizin de alacağı örnekler çoktur. Kendisi çok adil bir peygamberdi. Medine`de devlet kurduktan sonra dahi, adam kayırmadı, memleketin malını mülkünü etrafındakilere peşkeş çektirmedi. Allah`ın hükümlerini uygulamakta da adildi. Bir gün bir kabilenin reisinin Fatma adındaki kızı hırsızlık yapıyor. Elinin kesilmesi lazım. Resulullah Usame bin Zeyd`i çok sevdiği için araya onu aracı olarak koyuyorlar. O aracılık yapmak için Resulullah`a gidiyor. Resulullah `Ey Usame sen de mi Allah`ın hükmünün uygulanmaması için aracılık yapıyorsun Vallahi kızım Fatma dahi olsa Allah`ın hükmünü uygularım. Sizden önceki ümmetler güçlüler suç işlediğinde af ediyorlardı, zayıflar suç işlediğinde cezalandırıyorlardı. Onları helak eden şey buydu` buyuruyor" diyerek Allah Resulü`nün mütevazi kişiliğine de vurgu yaptı.
 
Konuşmasının sonunda "Allah onu anlamayı ve yaşamayı bizlere nasip etsin" diyen Şahin sözlerini şöyle sürdürdü; "O gerçekten rahmet ve Merhamet Peygamberiydi. Kendisine yapılan hakaretleri af ediyordu. Allah için kendisine yapılan zulümlere sabrediyordu. Ama Allah`ın hakkı çiğnendiği, Allah`ın hakkına zulmedildiği, Allah`ın dinine düşmanlık edildiği zaman da Allah`ın hatırını almaktan da geri kalmıyordu."
 
Allah Peygamber Sevdalılarına Bir Görev Yüklemiştir
Programda konuşma yapan Doğruhaber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Göktaş Hoca İse Peygamber Efendimizi sadece sevmekle yetinilmemesi gerektiğini vurgulayarak bir adım daha ileri gitmenin lüzumlu olduğunu ve onun bırakmış olduğu emaneti her alanda yüklenmek gerektiğini söyledi. Allah`ın peygamber sevdasını meydanlara taşıyanları mükâfatlandıracağını söyleyen Göktaş Hoca, "Allah sizden razı olsun ki, Muhammedi sevdayı evlerinizden, camilerden, dışarıya, meydanlara, sokaklara, caddelere çıkardınız. Allah`ın izniyle bir daha geri sokmamak üzere çıkardınız. Onun için Allah sizleri bu anlamda muhakkak mükâfatlandıracaktır. Allah ahir zaman hürmetine bir başka görev yüklemiştir. O görevi, `Ey iman edenler Allah için yeryüzünde hakkın şahitleri olun` diye ifade ediyor. Yani ey ahir zaman ümmeti, peygamberler artık gelmeyecek, o peygambersiz günlerde, yeryüzünde Allah`ın adil sahipleri olma görevini Allah sizlere, bizlere veriyor. Dikkat edin Allah sizi vasat adil bir ümmet dengeli bir ümmet yaptı ki bütün insanlık üzerine şahit olasınız. O Resul size şahit olsun, siz de bütün insanlık üzerine şahit olun. Şu anda ise peygambersiz günlerde Allah`ın dinini yaşatma ümmet olma görevini yerine getiriyoruz. Sizler Muhammedi sevdayı statlar, meydanlar, caddelere çıkarmasaydınız bu şahadet nasıl olacaktı. Göklere yükselen gökdelenlerle dolu bir şehirde, gökdelenlerin arasında küçücük bir mescit ve mescidin içindeki 5-6 tane ihtiyar mı yapacaktı bu görevi. Onun için bu görev zannedildiği gibi basit bir görev değildir. Madem ki, Allah bizi şahit yapmış madem ki peygambersiz çağlarda görev sahibi olacağız o halde dünya buna şahit olmalıdır. Dünya bunu görmedir. Biz sevdamızla dışarı çıktık, bu ülkede 80-90 yıldır bastırılan sevdamızı açığa vurduk ve kimse bunu bir daha evlere sokamayacak" dedi.
 
Sevdayı Meydanlara Taşımak Yetmez
Muhammedi Sevdayı meydanlara taşımanın yeni sorumlulukları da beraberinde getirdiğine dikkat çeken Göktaş Hoca, "İşte burada bir başka görev var. Sadece bir peygamber sevdalısı olarak ortaya çıkmak değil, bizler bu gün peygamberin sevdasıyla birlikte Peygamberin rahmeti de tattırmak, göstermek zorundayız. Allah Peygamber efendimizi insanlara rahmet olarak göndermiş. Peki, o rahmet nasıl gelecek bir bulut veya rüzgarla mı? Hayır. Vallahi bizlerin elleriyle gelecek. Bugün yeryüzündeki tüm insanlar bu rahmetten nasibini almalıdır ki `biz onu alemlere rahmet olarak gönderdik` ayetinin doğru olduğu ortaya çıksın. Bir Ermeni, Yahudi veya Hıristiyan ya da başka inanışa sahip biri de bu rahmetten nasibini almalıdır" ifadelerini kullandı.
 
O Kadınlara ve Kızlara Rahmetti
Allah Resulü`nün sadece insanlara değil tüm varlıklara rahmet olduğunu dile getiren Göktaş Hoca, "O (s.a.v) İnsanlığa özellikle genç kızlara, annelere, bacılara rahmetti. Düşünün öyle bir dünya vardı ve kadınlar öyle bir zulme uğruyordu ki, anne olarak da, kız olarak da, canlı olarak da hayatının hiçbir döneminde yüzleri gülmüyordu. Ya diri diri toprağa gömülüyorlardı, ya da mal diye alınıp satılıyorlardı. Kızı olan bir adamın yüzü mahkeme duvarı gibi oluyordu. İşte Allah O`nu böyle bir dönemde rahmet olarak gönderdi. O `kadınlarınıza iyilik yapın` diye sadece nutuk çekip gitmedi. Allah O`nun evini kızlarla, kadınlarla doldurdu. Bildiğiniz gibi erkek evlatlarını yaşatmadı. Hazreti Aişe anlatıyor; Allah`ın resulü hiç kimse için ayağa kalkmazdı. Fatma hariç, Fatma eve girdiği zaman Efendimiz derhal ayağa kalkardı. Kapıda karşılar, sarılır öperdi. Fatma bayramdan bayrama gördüğü biri değil, her gün gördüğü, her gün mescide giderken sabah namazına kaldırdığı Fatma. Ey katı kalpli taş kalpli Kureyş, ey müşrikler seyredin, bir kız evladının babasının yanındaki değere bir bakın dercesine öperdi, öperdi, öperdi. Ama o Fatma`nın da hatırını kırardı. Bu defa da Hüseyin için, Hüseyin`i ağlatmasın diye kırardı. Eğer Hüseyin ağlıyorsa canı ciğeri Fatma`sının hatırını kırardı. `Yavrumu ağlatma, Hüseyin`imi ağlatma` diye Hazreti Fatma`yı azarlardı. Yani torunlarına da rahmetti, eşlerine rahmetti" diyerek Peygamber Efendimiz (s.a.v)`in hayatından kesitler sundu.
 
Bir Adım Daha Öne Çıkmalıyız
Yeryüzünün mirasçıları olarak Müslümanların idareye ve yönetime de talip olmaları gerektiğini belirten Göktaş Hoca sözlerini şöyle sürdürdü; "Bugün peygamber sevdalıları olarak caddelere, statlara, meydanlara çıkmanın dışında yeni bir görev bekliyor bizi. O`nun âlemlere rahmet oluşunu dünyaya göstermek, ispatlamak, nasiplendirmekle görevliyiz. Bulunduğumuz yerden bir adım daha öne çıkmalıyız. Sokağımızda, okulumuzda, çarşımızda, Hz Muhammed`in (s.a.v) rahmetinin taşıyıcıları olarak her yerde yeni görevler almalıyız. Bu sorumluluktur. Çükü Allah, salih kullarının yeryüzünün hidayetine sahip çıkmalarını istiyor. Bu Allah`ın abid kullarına bir duyuru, bir tebliğ, bir uyarıdır. Allah`ın salih kulları, peygamber sevdalıları, asla olduğu yerde durmamalıdır. Her yerde bir adım öne çıkmalıdır ki peygamberinin rahmet olduğunu göstermelidir. Bunu bir eve bir odaya çekilerek tespih çekerek değil; meydanlara çıkarak, inisiyatif alarak, bedel ödeyerek, yetki alarak yerine getirmelidir. Şu anda bu ülkenin en ciddi genel kurullarında trilyonlara imzalar atılır, bu insanların alın terleri olan bütçenin nerelere gideceği hususunda imzalar atılırken, sen orada değil de nerede bulunacaksın. Orada bulunacaksın ki insanlar, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber`in rahmet olduğu senin orada bulunuşundan öğrensin ve senin koşuşturmandan nasip alsın. Eğer peygamberin rahmetini taşıyacaksanız unutmayın ki peygamberin rahmeti en ciddi yerlerden taşınıyor ve bu coğrafyanın en ciddi yerlerinde yer almak üzere hepinizi Allah`a emanet ediyorum."
 
Sık sık tekbir ve salavatların getirildiği program Erol Hoca`nın okuduğu dua ile son buldu.
(Emrah Tel - İLKHA)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir