• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
HÜDA PAR: DEĞERLERİMİZE SALDIRANLARLA YÜRÜMEYİZ!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

MUHSİN ŞENOL- TAHİR ÖZSOY-ENES ÇETİN

HÜDA PAR Diyarbakır İl Teşkilatı, 2'nci Olağan Kongresini gerçekleştirdi. Seyrantepe Kapalı Spor Tesisleri'nde düzenlenen Kongre, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu`nun katıldığı kongrede, yoklamanın ardından divan kurulu oluşturuldu. Divan kurulu, mali raporu ve faaliyet raporunu üyelere sunarak ibraz etti. Açılış konuşmasını yapan HÜDA PAR Diyarbakır İl eski Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu, görevde bulundukları üç yıllık sürede Diyarbakır`ın tarihsel ve siyasi yöndeki önemini göz önünde bulundurduklarını söyledi. Kongrede Diyarbakır İl Başkanı Metin Kaya oldu.

YAPICIOĞLU 3 DİLDE HALKI SELAMLADI

Kongrede konuşma yapan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu halkı Türkçe, Kürtçe ve Zazaca dillerinde selamladı. Yapıcıoğlu, “Birkaç hafta içerisinde kongrelerimizi tamamlayacağız ve normal süresinde yapılırsa 2019`un Mart ayındaki yerel seçimlere ve yine 3 Kasım`da yapılacak olan genel seçimlere hazırlıklarımızı tamamlamış olacağız. Yola çıktığımızda da dürüst siyaset, gerçek adalet diyerek yola çıkmıştık. Bu yolculuğumuz esnasında türlü zorluklarla karşılaştık. Ben sözlerime, yola çıktığımızın o zor günlerinde şehadet şerbetini içerek aramızdan ayrılan kardeşlerimi rahmetle yad ederek başlamak istiyorum. Şehit Hasan`a, Hüseyin`e, Riyad`a, Cumali`ye, Turan`a, Yasin`e ve Aytaç`a rahmet olsun. Onlar mazlumca şehit edildiler. Ama bir çıra gibi yolumuzu aydınlattılar İnşallah. Öyle bir aydınlattılar ki zulüm nedir? Adalet nedir? Herkese gösterdiler. Zalimin yüzündeki perdeyi yırttılar. Vahşi sırtlanların vahşette sırtlanları utandıracak seviyeye gelebileceğini bütün dünyaya, dost düşman herkese gösterdiler. Allah, rahmetiyle muamele etsin onlara ve bizi de onların bereketinden mahrum etmesin.” dedi.

YOLA ÇIKARKEN ADALETİ ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ OLARAK BELİRLEDİK

“Ana temamız insan ve adalet. Önce insan öncelik adalet.” şeklinde konuşan Yapıcıoğlu, “Adalet insan için insanın çabası da adaleti yeniden tesis etmek için. Yola çıkarken adaleti öncelikli hedefimiz olarak belirledik ve adaletin hiçbir şeye feda edilmeyeceğini ilan etik. Adalet bizim değişmeyen ve sürekli talebimiz oldu. Bunu ısrarla ülke gündeminde tutmanın neticesi olacak ki ülkedeki birçok kişinin de gündemi adalet olmaya başladı. Şu geçtiğimiz iki hafta içerisinde 11 gün önce 28 Şubat post modern darbesine ismini veren MGK`nın yıldönümüydü. O süreçte dindar insanlar aleyhinde bir cadı avı başlatılan o günde, kızlarımızın örtülerinden dolayı okullarından atıldığı, yerlerde sürüklendiği, dindar insanların memuriyetlerine son verildiği, hatta gümüş yüzük takanların ordudan ihraç edildiği o süreçte, gözlerden uzak Genelkurmayın brifing salonlarında yüksek rütbeli hakim ve savcılar, yüksek rütbeli generallerden talimatlar alıyorlardı. O talimatları alan savcı hakimler, dindar kesim aleyhine bir yargı terörü estirdiler. O günün şahitleri olarak yakinen biliyoruz. O günün yargı terörü estiren hâkimlerinden birinin ölüm haberi basına düştü. Diyarbakır`da 1 Nolu DGM`de pek çok kıyım yaptıktan sonra Ankara DGM`sine atanan orada da Sivas davasının kararlarına imza atan hakim, hiçbir rütbe ve makamın fayda vermediği, malın mülkün, evladın fayda vermediği, yalancı şahitlerin bulunmadığı, insanlarına azalarının şahitlik ettiği o yere yüce mahkemeye gitti hesap vermeye. Herkes yaptıklarının hesabını verecek. Ama biz istiyoruz ki bu dünyada da zulmedenlerden hesap sorulsun. 28 Şubat yargısı ile ilgili olarak ülkenin en tepe noktasındaki kişi olan sayın Cumhurbaşkanı, geçenlerde bir laf etti. İnsanlar adalet talep ediyor. Eğer insanlar adalet talep ederken çığlık atacak duruma gelmişse bir sorun vardır diyor sayın Cumhurbaşkanı. Sorun bugün değil, sorun dönemin başbakanı Necmettin Erbakan Hocanın Bingöl`de yapmış olduğu bir konuşmasından dolayı halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten Diyarbakır DGM`sinde yargılandığı dönemde de başlamadı. Sorun çok daha eski. Yüzyılı aşkın bir süredir bu memlekette zulümler işleniyor. Ve zulümlerin birçoğuna da yargı uygun bir kılıf buluyor maalesef. İnsanlar çığlık atıyor. Mağdurların çağlıkları arşı alaya ulaştı. Ama memleketi idare makamında olanlar sadece o zulümleri yapanlardan hesap soracaklarıyla, hesap sormakla adaleti tesis etmiş olacaklarını zannediyorlar.” ifadelerini kullandı.

HALK ADALET İÇİN ÇIĞLIK ATIYOR AMA ÇIĞLIKLARI DUYAN YOK

28 Şubat`ın brifingli yargısı gibi bir de FETÖ yargısı olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, “Zulmeden, başka yerlerden aldığı talimatlarla hareket eden, onların önemli bir kısmı şuanda başka hâkimlerin karşısında hesap veriyorlar. Önemli bir kısmı şuanda cezaevlerine kapatılmış durumdalar. Ama onların zulmen cezaevlerine kapattığı o dindar kesimlerin de önemli bir kısmı o yusufiler halen cezaevlerinde kalmaya devam ediyor. Onlar kendilerinden çalınan hürriyetlerine kavuşmadan adalet tecelli etmiş olmaz. Onların yolunu gözleyen anneler, onların yolunu gözlemeye devam ettiği müddetçe adalet tecelli etmiş olmaz. Çocuklarına hasret anneler babalar, babalarına hasret evlatlar eşler. Evet, kimilerinin gençliğini çaldılar. Kimilerinin annesinin babasının kardeşinin cenazesine katılma hakkını, taziyesine oturma hakkını gasp ettiler. Kimilerinin aile kurma hakkını gasp ettiler. Ve bu zulümler hala devam etmekte. Halk çığlık atıyor. Ama çığlıkları duyan yok. İnşallah biz zulümden bizar olmuş, adalet talep eden o halkın çığlığını memleketin her tarafına duyuracağız. Duymak istemeyenleri sağır edercesine tekrar tekrar onlara hatırlatacağız. Ne zamana kadar; hak yerini buluncaya kadar. Zulüm sadece duruşma salonlarında mahkemelerde mi işlendi? Şu anda taşeron işçileriyle ilgili bir düzenleme var, onların sınavları var. Onlara kadro vereceklerini söylediler. Bu kadrolar adil bir şekilde dağıtılıyor mu? Güvenlik soruşturmalarına takılan insanlar seslerini duyurabiliyor mu? Güvenlik soruşturmaları neye göre yapılıyor? Sadece 28 Şubat`ın brifingli yargısı ve FETÖ yargısı mı zulmetti? O dönem devlet kadrolarındaki memurlar devlette bir hafıza oluşturdular. Oluşturdukları hafızayla hareket eden memurlar şuanda da aynı hatayı yapmaya devam ediyorlar. O gün yanlış iliklenen düğmenin üzerine yeni bazı düğmeler ilikleniyor. Evet, bugün devletin hafızasına pek çok insanı terörist diye devlete millete zararlı unsurlar diye yazdılar. O gün pek çok insanı milleti birbirine düşürmeye çalışan insanlar diye devletin belleğine işlediler. Bunu en iyi, bugün hükümet edenler bilmeli. Sayın Cumhurbaşkanı Siirt`te okumuş olduğu bir şiirden dolayı Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi`nde yargılanarak halkı kin ve nefrete, düşmanlığa tahrik etmekten suçlu bulunmadı mı?  Peki, gerçekten okuduğu şiir halkı din ve dil farkı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmek amacıyla okunan bir şiir miydi? Veya o amaçla yazılan bir şiir mi okunmuştu?  Veya o şiir de böyle bir şey mi vardı? Ama minareyi çalan kılıfını uyduruyordu. Bunun gibi o dönemlerde benzer kılıflarla, benzer kumpaslarla, benzer hukuksuzluklarla yargılanmış ve zulmen mahkûm edilmiş.” şeklinde konuştu.

ÇÖZÜM SÜRECİNDE İLK DÜĞME YANLIŞ İLİKLENMİŞTİ

Yapıcıoğlu, “Yüzyıla aşkındır bu sorun bütün yakıcılığıyla devam etmektedir. Bir süreç başlatmışlardı, sözüm ona Kürt meselesi bitecekti, “Çözüm Süreci” diyorlardı ama biz ‘Çatışmasızlık Süreci` dedik. Çünkü o süreçten çözüm çıkmayacağı belliydi. İlk düğme yanlış iliklenmişti, temel yanlıştı. Haksızlıkların sonucu olanlar sebep olarak algılanmıştı. Sonuçlar ortadan kalkınca çözüm geleceğine inanıyorlardı. Yapılan en büyük yanlışlardan biri meşru taleplerinde elinde silah olanlara bağlanmasıydı. O gün silahlı olanlar tek muhataptı, silahları bırakmaları şartıyla pazarlık yapıldı fakat biz defalarca uyardık. Siz yanlış yapıyorsunuz, onlar Kürtlerin değil kendi kitlerinin temsilcisidirler dedik. Meşru hak taleplerini ne silah bırakmaya ne de başka bir şarta bağlayamazsınız demiştik, dinletemedik. ‘Bakın bu adamların varlık sebebi ellerindeki silahlarıdır, bırakmazlar` dedik bundan dolayı eleştiri aldık olumsuz şeylerle itham edildik. Sonra ne mi oldu? Adına çözüm dedikleri çatışmasızlık sürecinde şehirlerimiz silah depolarına döndü. Daha büyük çatışmalar başladı ve silahın bırakılmasına rehin edilen meşru haklar yine kurban edildi. Hükümet ‘yetkilileri biz artık hiçbir şey yapmayacağız` dedi. Şuanda meselenin çözümüyle ilgili hiçbir adım atılamaması geçmişten ders çıkarılmadığının bir göstergesidir. Şöyle bir hafıza vardı elinde silah olanları bütün bir halkın temsilcisi olarak görmekti, çatışmaların yeniden başlaması meşru hakların iade edilmesi önünde herhangi bir engel teşkil etmemesi gerekiyor.” diye konuştu.

SONUÇLAR SEBEP OLARAK GÖRÜLDÜĞÜ SÜRECE ASLA ÇÖZÜM OLMAZ

“Hükümet eğer gerçekten bu meselenin çözümünü istiyorsa o zaman kimsenin elindeki silahtan dolayı değil adaletin tecil etmesi için bu meşru hakları derhal iade etmesi gerekiyor” diyen Yapıcıoğlu, “Silahlı çatışmalar meselenin bir sonucudur sebebi değil bu bağlamda Afrin`de bir sonuçtur. Afrin hükümetin ABD`yle kurduğu dostluğun ve güdülen dış politikanın bir sonucudur. Kürt meselesi yapılan haksızlıkların bir sonucudur. Aynı şekilde PKK`de bir sonuçtur. Sonuçlar sebep olarak görüldüğü sürece asla çözüm olmaz. Çatışmalar bir halkın topyekûn karşıya almak olmamalı. Bakınız Irak Kürdistan`ında bile ilişkiler bozuldu. Burada zihniyette bir problem vardır. Adalet terazisi doğru tartmıyor. En önemli sorunumuz şuan belki gündem değil ama ekonomik sorunlardır. Ama gelin görün ki seçim arifesinde siyasilerin gündeminde sadece nasıl daha iyi oy alırım var. Anayasa değişikliği paketinde meclisteki dört parti Asgari ücretin vergiden muaf olması konusunda anlaştılar ama sonra unuttular. Açlık sınırının altında asgari ücret var ama ondan vergi alınıyor. İşsizlik çift haneye ulaştı ve tırmanıyor. Bize derdini anlatan bir vatandaş belediye ekiplerinin, “Pazar alanındaki tezgâhını kaybetmek istemiyorsan Ak Parti İl Başkanlığına uğra onlardan okey al” dediğini söylüyor. Kayyumdan önce de böyleydi maalesef sonra da pek bir şey değişmemiş. Zulümde vardiya değişimi olmuş sadece. Garibanın kazandığı uç beş kuruşa yine birileri ortak. Memleketin çivisi çıkmış. Bakınız eğer siz adaleti sağlayamazsınız siz devleti de kaybedersiniz, adalet mülkün temelidir sözü boş bir söz değildir.

Son zamanlarda bir İslam âliminin 10 yıl önce söylediği bir söz üzerinden ülke gündeminde fırtınalar koparıyorlar. Bazı söylemler ve şahıslar gerekçe yapılarak İslam düşmanlarının topyekûn saldırıya geçmesi ve bunun üzerine bir soruşturma tuz biber olmuştur. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten dolayı soruşturma başlatılmış. Bir âlimin vermiş olduğu fetvayı beğenmiyor olabilirsiniz, bir âlimin yorumunu da beğenmiyor olabilirsiniz. Siz ilmi bir meseleyi adliyeye sevk edemezsiniz. Aynı sözlerden dolayı CHP Milletvekili daha önce de savcılığa suç duyurusunda bulunmuş. Bunun üzerine savcılık takipsizlik kararı vermiştir. Şimdi ne oldu ne değişti, sayın Cumhurbaşkanının çıkışından hemen sonra tekrar soruşturma başlamıştır. Bu adalet değildir.” ifadelerini kullandı.

YANLIŞI DÜZELTMENİN DE BİR USULÜ BİR ADABI VARDIR

Bazı alimlerin söylemleri üzerinden yürütülen tartışmaların İslam düşmanlarını sevindirdiğini belirten Yapıcıoğlu, “Tartışmalar başladıktan sonra bilumum İslam düşmanları İslam`a hakaret etmeye başladılar. Bu tartışmaları yürütenlere tavsiyemiz, dinin herhangi bir uygulama ile ilgili birisinin söylediği bir şeye bir itirazı varsa bunu ulu orta söylemesin.  Tartışmanın da, uyarmanın da, yanlışı düzeltmenin de bir usulü, bir adabı vardır. Tartışmalar üzerinden dinimize hakaret ediliyor. Bu tartışmaları yapanların payının olduğu da unutulmamalıdır. Hükûmet cenahından peş peşe açıklamalar geliyor. ‘İlahiyat fakülteleri ve Diyanet teşkilatı konuşmalı` diyorlar. Evet, Diyanet teşkilatı zaten konuşuyor ve onun konuşmasına zaten kimse bir şey demez. Ama eğer siz din konusunda sadece ilahiyat fakülteleri ve Diyanet konuşsun derseniz bu kabul edilemez. Herkes bilmelidir ki İslam`da ruhban sınıfı yoktur. Yani herkesi susturup sadece resmi sıfat taşıyan Diyanet teşkilatının ve İlahiyat Fakültelerindeki ilahiyatçıların konuşması mümkündür, herkes sussun derseniz bu dinin devletin tekeline alınmasıdır. Bu kabul edilir bir şey değildir ve kabul edilmeyecektir.” dedi.

HİÇBİR PARTİDEN, HİÇBİR İTTİFAKTAN BİR TEKLİF BEKLENTİMİZ YOKTUR

Siyasetin gündeminde olan bir diğer husus ise ittifaklar meselesidir diyen Yapıcıoğlu, “Bize göre 20 ay sonra yani 3 Mart 2019`da yapılacak seçimler için şimdiden ittifakları gündem yapmak normal değildir. Öyleyse ya seçimi öne alacaklar ya da memleketin asıl gündeminin üzerini örtmek için tartışmaları bu kadar öne alıyorlar. Siyasetin gündeminde olduğu için de millet bize soruyor. Biz erken olduğunu söylediğimizde illa şunu duymak istiyorlar. ‘Siz şu ittifakta veya bu ittifakta yer alacak mısınız, almayacak mısınız? Siz falanlarla veya filanlar ittifak yapar mısınız, yoksa kapılarınız kapalı mı? Biz diyoruz ki; şu adamla veya şu partiyle ittifak yaparız veya yapmayız gibi bir noktada değiliz. Bu konuda parti olarak aldığımız bir karar yoktur. ‘Diyorlar ki siz ittifaklara kapalı değilseniz o zaman bütün partilerden gelecek tekliflere kapısı açık, teklif bekliyor.` Daha önce söyledim bir kez daha söylüyorum bizim hiç kimseden, hiçbir partiden, hiçbir ittifaktan bir teklif beklentimiz yoktur. Kategorik olarak şu veya bu parti ile ittifak yapmayız diye bir ön yargımız da yoktur. Ama herkes şunu bilsin ki; bizim çizgimiz ve değerlerimiz var. Bunun dışına çıkan hiçbir harekette bulunmayız. Herkes şunu bilsin ki; İslam`a ve bizim değerlerimize ve Müslümanlara saldıranlarla bizim yürüyecek tek bir adım yolumuz yoktur." ifadelerini kullandı.

BU MİLLETİN SİZE İHTİYACI VARDIR

Görevi devreden Şehmuz Tanrıkulu`na hizmetlerine teşekkür ederek konuşmasına devam eden Yapıcıoğlu, “Bu bir bayrak yarışıdır. Bugüne kadar Diyarbakır İl yönetiminde bulunan tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum. Yeni yönetimde yer almamak, hizmetlerin duracağı anlamına gelmez. Bu bayrağı daha yükseklere taşıyacak olan yeni yönetimde yer alan kardeşlerime de şimdiden başarılar diliyorum. Allah yar ve yardımcınız olsun. Bazı adaletsizliklerle ilgili burada bir tablo çizdik. Adaleti yeniden tesis etmek için yola çıkan kadroların çabasını arttırmaya ihtiyacı vardır. Sakın ola bu tablo sizi ümitsizliğe sevk etmesin. Bu milletin size ihtiyacı vardır.” şeklinde konuştu.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir