• DOLAR 32.586
  • EURO 34.962
  • ALTIN 2430.04
  • ...
"Bize zarar verecek taş ocağını istemiyoruz"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bağlı 100 haneli Karababa köyünde taş ocağı yapılmasına tepki gösteren vatandaşlar, Osmanlı dönemine ait 600 yıllık Dilaver Köprüsü'nün yıkılmasına sebep olacağı, dere suyunun kirleneceği, çocuklarının, evlerinin ve meralarda otlattıkları 3 bin hayvanın zarar göreceği gerekçesiyle projenin iptalini istediler.

26 dönüm arazi üzerinde yapılması planlanan taş ocağına ilişkin iş makinelerinin çalışmalara başladığını anlatan köylüler, çalışmalarda iş güvenliği açısından herhangi bir tedbir ve önlem alınmadığını ileri sürdüler.

Çocukların rahatlıkla çalışma alanına girip oynadıkları ve hayvanların burada otladıkları görülürken, köylüler kaza riskine karşı tedirginlik yaşadıklarını dile getirdiler.

Osmanlı dönemi eserlerinden olan 4 kemerli Dilaver Köprüsü'nün, 2011-2012 yılları arasında Karayolları 9'uncu Bölge Müdürlüğü tarafından onarıldığını bildiren köylüler, iş makinelerinin geçişi nedeniyle köprünün şimdiden hasar gördüğünü ifade ettiler.

Bin nüfuslu Karababa köyünde ikamet eden Resul Altaş, şantiye ve çalışma alanının köylerine 900 metre mesafede olduğunu söyledi.

Altaş, "Biz buraya taş ocağı veya mıcır ocağının kurulmasını istemiyoruz. Aynı zamanda ocaktan kaynaklanan tozdan dolayı suyumuz bozulacak. Kurumasına bile sebep olacak. Biz, 50 yıldır bu dereden su ihtiyacımızı karşılıyoruz. Projede nehre zarar verilmemesi gerektiğine dair bilgi var. Nehirde çalıştıklarından dolayı suyumuza birinci derecede zarar veriyor. Diğer bir konu ise çalışmaların yapıldığı geniş alanda şirket ve şantiye künyesinin yazılı olduğu herhangi bir tanıtım levhası dikilmemiştir. Bu çalışmanın kim tarafından ne amaçla ve kimin izni ile yapıldığı da anlaşılmamaktadır. Alanda iş makineleri çalışmalara başladığı halde iş güvenliği açısından herhangi bir tedbirin alınmadığı, köy sakinlerinin çocukları ve hayvanlarının çalışma alanına rahatlıkla girebildikleri ve kaza riski yaşadıkları görülmektedir." dedi.

"Taş ocağının açılması durumunda köyümüzü terk etmek zorunda kalacağız"

Taş ocağının açılması durumunda köylerini terk edeceklerini belirten Altaş, şunları söyledi:

"Biz sadece hayvancılıkla uğraşıyoruz ve geçim kaynağımız hayvancılıktır. Maaş durumumuz yok. Burası giderse elimizde bir şey kalmaz. Taş ocağının burada açılması durumunda köyümüzü terk edip başka yere gitmek zorunda kalacağız. Yetkililerden bu taş ocağı projesinin iptalini istiyoruz. Ayrıca 600 yıllık tarihi köprü de zarar görecek. TIR ve diğer yüksek tonajlı ağır yük araçlarından dolayı köprümüz büyük hasar gördüğü için gelip onardılar. Kesinlikle TIR'ların bu köprüyü kullanmamaları gerekir ama bir kısmı kaçak olarak köprüden geçiş yapıyor. Köprüden geçen iş makineleri, TIR ve diğer yüksek tonajlı ağır yük araçlarından dolayı köprü tekrardan büyük bir hasar gördü. Siperlik duvarları yıkıldı. Taş ocağı yapılması durumunda buradan geçecek olan ağır vasıta sayısı fazlalaşacak ve tarihi köprümüz de büyük oranda zarar ve hasar görecek."

"Devlet, bizi düşünerek bu çalışmayı iptal etsin"

Kendilerinin, hayvanlarının ve tarlalarının zarar görecek olmasından korktuklarını anlatan Emin Altaş, "Karababa köyü ve yöredeki diğer tüm köylerin en önemli ve tek geçim kaynağı hayvancılıktır. Başka da gelirimiz yok. Burası bizim hayvanlarımızın otlanma ve dinlenme yeridir. Şantiyenin kurulduğu alanda hayvanlarımızın sütünü sağıyoruz. Bu taş ocağı kuruldu mu gördüğünüz bu alanın hepsi olumsuz yönde etkilenmiş olacak ve yıkılacak. Devletten ricamız, bizi düşünerek bu çalışmanın durdurularak iptal edilmesidir. Devlet bir yandan hayvancılığın gelişimini özendirmeye çalışıyor, bir yandan da bu tür projelerle hayvancılığın ortadan kaldırılmasına neden olacak. Yani bu taş ocağı ile köyümüz, hayvanlarımız, tarlalarımız, kısacası hepimiz zarar göreceğiz." şeklinde konuştu.

"Taş ocağı işletmesi bize zarar verecek"

Şantiyenin kurulduğu yerin, köyün tek ormanlık alanı olduğunu ve çalışmaların başlamasıyla buranın yok olacağını kaydeden Altaş, "Karababa köyü ve yöredeki diğer tüm köylerin en önemli geçim kaynağı hayvancılıktır. Taş ocağı şantiyesinin kurulduğu alan, köylülerin mera, hayvanı sulama ve süt sağma alanıdır. Taş ocağı işletmesi buna da zarar verecektir." şeklinde konuştu.

"Bir taş ocağı nedeniyle 5 bin kişinin yaşam alanı yok olacak"

Ekrem Altaş, taş ocağının faaliyete geçmesi durumunda bölgede 5 bin kişinin hayvancılığa son vereceğini aktararak, şunları kaydetti:

"Biz, 1970'lerden beri bu köyde kalıyoruz. Bu dereden 5 bin insan faydalanıyor. Bizim bölgemizin geçim kaynağı genelde hayvancılık üzerindedir. Taş ocağının yapılmasıyla bu su tamamen bozulduğu zaman ne olacak? Hayvancılık yok olacak. Bunun için hem biz hem de tüm yöre köyleri buna karşıdır. Şantiyenin kurulduğu alan köyün tek ormanlık alanıdır. Taş ocağı çalışmalarının başlamasıyla bu ormanlık alan da böylelikle yok olacak. Bir kişinin faydalanacağı bir ocak nedeniyle 5 bin kişinin yaşam alanı yok olacaktır. Buradan batıya çalışmak için gidiliyor. Bu insanlar nereye gidecek? Devletin bunu çözmesi gerekir. Aladağ Şirketi buraya hiç gelmedi. Sadece elamanları gönderiyor. Kimseyle muhatap dahi olmuyorlar. Bize danışmadan bu taş ocağını yapıyorlar."

"Buradan çıkacak olan toz ve dumandan ekinler olumsuz etkilenecek"

Çalışmalar nedeniyle oluşacak toz ve dumanın, ekinlerini olumsuz yönde etkileyeceğine dikkati çeken Devran Altaş, "Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba açıklama yapıyor ve 300 koyun vereceklerini söylüyor. Taş ocağı yapılması durumunda bu hayvanların hepsi telef olacak. Taş ocağı şantiyesinin üzerinde kurulduğu dereden geçen su, 35 köyün içme suyu ihtiyacı karşılıyor. Tarım arazilerinin sulaması için kullanılıyor ve hayvanların sulanması için kullanılıyor. Taş ocağı şantiyesinin kurulduğu yere yakın mesafede ekili tarım arazileri vardır. Buradan çıkacak olan toz ve dumandan ekinler olumsuz etkilenecektir. Bu çalışmadan sonra dere suyu kirlenecek ve kuruma tehlikesi yaşanacaktır. Ne olacak ondan sonra? Köylü mecburen hayvanlarını satacak, su kirlenecek ve doğa katledilecek. Devlet taş ocağına destek veriyor ama koyun ve hayvan beslemeye destek yok. Bu su Dicle Nehri'ne akıyor. Burada 15 köy var ve hiçbir hayvan su içemeyecek." dedi.

"Bu köprü de zarar görüp yıkılacak"

Yaklaşık 150 köyün, Dilaver Köprüsü'nü kullandığına vurgu yapan Ender Tarı, "Şu anda burada taş ve mucur ocağı yapılmak isteniyor. Bunun ileride hem köyümüze hem de çevremize büyük zararı olacak. Yaklaşık 600 yıllık geçmişe sahip taş köprü üzerinden geçecek olan ağır tonajlı yük ve iş makinelerinden dolayı Dilaver Köprüsü şimdiden hasar görmüş olup, siperlik duvarları yıkılmıştır. Bundan sonra da çok daha ciddi hasarlar meydana gelecek ve yıkımla karşı karşıya kalınacak. Köprü o kadar geniş bir köprü değil. Genişliği 2-3 metredir. Ufak araçlar zor geçiyor köprüden. Köprüden TIR geçecek, büyük iş makinaları geçecek. Bu köprü de büyük hasar görüp yıkılacak." ifadelerini kullandı.

"Yetkili kişiler bizi umursamadılar"

Köyün, iş makinelerinin gürültüsü ve taş kırmada kullanılacak olan patlayıcıların sesinden etkileneceğini ve huzurlarının kaçacağını sözlerine ekleyen Tarı, şunları söyledi:

"Burası meradır, hayvanlarımız burada otlanıyorlar. Hayvanlar yüzde 90 bundan zarar görecek. Suya karışacak o tozdan dolayı suyun içindeki canlılar da zarar görecek. Şantiye ile evlerimiz arasındaki mesafe 900 metredir. Şantiye ve taş ocağının kurulduğu alanı Karababa köyü ile civar köylerin mesire alanı olarak kullanıyorlar. Orada patlayıcılar da kullanılacak. O patlamalarda evlerimiz zarar görecek. Tozundan, dumanından çocuklarımız zarar görerek, etkilenecek. Köy sakinlerinin sağlığı, çıkacak olan tozdan, dumandan ve asbestten olumsuz ekilecek. Aynı şekilde köyün yerleşim alanına çok yakın olduğundan iş makinelerinin gürültüsü ve taş kırmada kullanılacak olan patlayıcıların sesinden köyün yaşam kalitesi bozulacak, huzuru gidecek. İlk geldiklerinde köye elektrik direklerini getirdiler. Biz onlara sorduk ama kimsenin haberi yok. Bu da neyin nesidir? Bize 'Köprünün bulunduğu yerde taş ocağı kuracağız. 2013'ten beri orman dairesine başvurduk, oradan gerekli izinleri aldık. 2024'e kadar 26 dönümlük bir yer kiralamışız. O zamana kadar işleteceğiz.' dediler. Biz, 'Çevremiz, evlerimiz ve çocuklarımız zarar görecek.' dedik. Şirket yetkilileri gerekli izinlerini aldıklarını söyleyerek, bizi umursamadılar."

Şirket yetkilileri: Resmi kurumlardan izin aldık

İddialar üzerine görüştüğümüz Aladağ Şirketi'nin yetkilileri ise iddiaların asılsız olduğunu savunarak, ilgili resmi kurumlardan izin aldıktan sonra çalışmalara başladıklarını söylediler. Ayrıca yetkililer, ileriki günlerde konuyla ilgili olarak belge ve delilleri göstermek suretiyle basın açıklaması yapacaklarını bildirdiler. (Emrah Deniz, Mehmet Çelik - İLKHA)
















































 

Bu haberler de ilginizi çekebilir