• DOLAR 32.525
  • EURO 34.858
  • ALTIN 2487.938
  • ...
Holokost yalanıyla Filistin'de Müslümanların toprakları gasbedildi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Holokost sözcüğü (Yunanca "bütün" anlamına gelen "holos" ve "yanık" anlamına gelen "kaustos"tan) Nazilerin İkinci Dünya Savaşı'nda Yahudilere yönelik uyguladığı iddia edilen soykırımın tercih edilen adı olmuştur.

Siyonist yöneticilerin hem kendi halklarını hem de insanlığı inandırmaya çalıştığı efsaneye göre, 1933-1945 yılları arasında Nazi rejimi ve yandaşları, yaklaşık 6 milyon Yahudi'yi öldürdü. Bunun nedeni, 1933 yılında Almanya'da yönetime gelen Nazilerin, Almanları "üstün ırk", Yahudileri ise Alman ırkını tehdit eden yabancı bir güç olarak görmeleridir. İddialara göre Naziler, "Son Çözüm" adı altında Avrupa'daki en son Yahudi'ye kadar her birini silah, gaz odaları ve diğer yöntemlerle nasıl yok edebileceklerini kararlaştırmış ve 6 milyon Yahudi'yi öldürmüştür. Bu sayı, İkinci Dünya Savaşı'ndan önce Avrupa'da yaşayan Yahudilerin üçte ikisi kadardır.

Sözde Nazi katliamının ana üslerinden birisi olan Polonya'daki Auschwitz Toplama Kampı'nın müttefik kuvvetlerce kurtarılış günü, 2005 yılında BM tarafından Uluslararası Holokost Anma Günü olarak kabul edilir.

Bugünün temellerinin atıldığı geçmişin doğru bilinmesi gerekir. Siyonistler neden "mağdur Yahudi" edebiyatıyla pazarlanmaya çalışılmaktadır? İslam coğrafyasında bugün yaşananların o gün sahnelenen oyun ile bir ilgisi var mıdır? Yoksa bir mit haline getirilen bu Holokost, siyonistlerin yalnızca kendi zulümlerini meşrulaştırma çabasından mı ibarettir? Tüm bu soruların cevabı bugün, özelde Filistin'de, genel olarak ise İslam coğrafyasında yaşananlara bakılınca çok daha iyi anlaşılacaktır.

Siyonistlerin bir efsane haline getirdikleri bu mevzuyu sorgulamak çok önemlidir. Yaklaşık 70 yıldır Filistin ve Lübnan halkına her türlü zulmü reva gören Siyonistler, başları sıkıştıkça "Tarihin en büyük soykırımı bize uygulandı." diyerek mazlumluk yarışında en ön sırayı kapmaya çalışır. Irak, Suriye, Pakistan, Afganistan, Libya, Sudan, Cezayir ve Somali'de milyonlarca Müslümanın katledilmesine seyirci kalanlar, sadece siyonistleri görür, onların acılarına! ortak olmaya çalışır, onlarla beraber gözyaşı döker.

İkinci Dünya Savaşı'nın sonlanması ile birlikte küresel emperyalizm ve siyonizm eliyle tüm dünya kamuoyunda Almanya ırkçılık ve soykırım ile suçlandı, Yahudilere ise mazlum ve mahrum millet (!) rolünü oynamak düştü. Dünyanın egemen güçleri olan Amerika ve İngiltere, Birleşmiş Milletler eliyle Yahudilerin Avrupa'da uğradığı sözde zulme karşılık, ne alakası varsa, Filistin'de Müslümanların topraklarını gasbetti, siyonistlerin buraları işgal etmeleri için seferber oldu.

Siyonistlerin sözde bağımsızlık ilan ettiği 1948 yılından bu yana İslam coğrafyasında estirdikleri terör nedeniyle kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı. Amerikan emperyalizminin İslam coğrafyasındaki ileri karakolu olma misyonunu yüklendiler. ABD ve Avrupa devletleri siyonistlerin geleceğini garanti altına alma adına Birleşmiş Milletleri de kullanarak Holokost'u inkâr etmeyi dünya çapında yasakladı. Aralık 1948'de kabul edilen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Ocak 1951'de yürürlüğe girdikten sonra Yahudi soykırımının inkârı birçok ülkede yasaklandı, para ve hapisle cezalandırıldı.

Holokost'u konuşmak bile suç olunca, bırakın böyle bir olayın yaşanıp yaşanmadığını sorgulayabilmeyi, yarım asır boyunca kimse "Eğer Avrupalılar Yahudilere soykırım yaptıysalar bunun bedelini niçin Filistinliler ödüyor?" sorusunu sormadı. Eğer Avrupalıların işlediği bir cinayet varsa bedelini onların ödemesi gerekmez miydi? Onlara Almanya, Polonya ya da Rusya'dan toprak vermeleri gerekirdi çünkü iddiaya göre Holokost bu topraklarda gerçekleştirildi. Yahudilerin hamisi rolünü kimseye kaptırmayan ABD, gerçekten bu iddiasında samimi ise niçin bir eyaletini onlara tahsis etmedi de İslam coğrafyasını zulüm, kan ve gözyaşı ile doldurdu? Bu sorular dünya kamuoyunda maalesef dillendirilmedi.

Kitlelerin bu efsaneye inanmaları için de kitaplar yazıldı, konferanslar verildi, anma törenleri düzenlendi, en önemlisi de birbiri ardına filmler çevrildi. İkinci Dünya Savaşı'nda Yahudiler gruplar halinde gaz odalarında soykırıma uğramadılar ama daha sonraki yıllarda sinema salonlarına doldurulan kalabalıklar, o gaz odalı soykırım filmleriyle kandırıldılar. Milyonlarca izleyici, soykırım filmlerini dehşet içinde seyretti. Soykırım filmlerini neden sürekli Yahudilerin çevirdikleri bir kere olsun sorgulanmadı. "Yahudi soykırımı" yalanını, propaganda yoluyla kamuoyunun zihnine enjekte eden en büyük araç kuşkusuz Hollywood oldu. Holokost filmlerini art arda sıralayan soykırımcı yönetmenler, sözde "siyaset için sanat" düsturunu benimsedi.  

Peki, 6 milyon Yahudi'nin öldürülmüş olması propagandasının kabul görmesinin sonucu ne oldu? Bunun kabulü ile siyonist çetenin Filistin'de uyguladığı işgal bir anlamda meşrulaştırmak istendi. Siyonistler, masum insanların toprağını gasbetmiş bir çete iken, masum ve mazlum insanların yurdu olarak lanse edilmeye çalışıldı. Siyonistlere karşı kendi can, mal ve topraklarını savunma amacıyla meşru direniş gösterenler ise Nazilerle özdeşleştirildi.

'Holokost', 'Yahudi katliamı', 'Yahudi soykırımı' diye diye, günümüzde inim inim inleyen diğer bütün insanların acı ve ıstırapları örtbas edilmeye çalışıldı. Filistinlilerin gördükleri zulüm önemsiz gösterildi. Sadece Irak'ta ambargo yüzünden ölen yüz binlerce çocuk görmezden gelindi. Nazilerin öldürdükleri birkaç bin Yahudi'ye bedel İslam coğrafyasında milyonların hayatına kastedildi.

Öyle gözüküyor ki ya dünyanın en mantıksız, en anlaşılamaz ve en açıklanamaz olayıyla karşı karşıyayız ya da resmi tarihin bize anlattığı soykırım hikâyesinde garip bir şeyler var. Daha doğrusu, gerçekten de soykırım diye bir şey var mı? (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir