• DOLAR 32.569
  • EURO 34.921
  • ALTIN 2430.042
  • ...
İman ve Kısımları
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İman iki kısımdır.

1 - Birincisi; sahibinin cehenneme girmesine engel olan imandır. Bu iman, amellerin Allah rızası için yapılması üzerine sahibini teşvik eder. 

2 - İkincisi; sahibinin ebedi cehennemde kalmasına engel olan imandır. Bu iman, riyakârların imanıdır. Çünkü hiç imanı bulunmayan bir kimse ebedi cehennemde kalacaktır. Bu ayetin hükmü de diğer azap bildiren ayetlerin hükmü gibidir. 

Nitekim, Cenab-ı Hak: 

"Her kim ahiret sevabını isterse, onun sevabını artırır, ve her kim dünya menfaatini isterse, ona da dünyalık veririz, fakat ahirette ona hiçbir nasib yoktur."(Şura/20).

Diğer bir ayette de: 

"Her kim acele (geçen dünya)yı isterse, dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadar peşin (dünyalık) veririz. Sonra da ona cehennemi tahsis ederiz. Yerilmiş ve kovulmuş bir halde oraya girer. Kim de mü' min olarak ahireti ister ve çalışmasını ona göre yaparsa, işte böylelerinin çalışmaları şükranla karşılanır." (İsra/18-19)buyurmuştur.

Bu ayetler Kur'an-ı Kerimin üç yerinde zikredilmiş olup birbirine benzerler ve birbirini tasdik ederler. Üçü de bir manada toplanır:

"Yani, her kim sadece dünyayı isteyip çalışmasını ona göre yaparsa, ahirette onun için hiçbir nasip yoktur. Her kim de ahireti isteyip çalışmasını ona göre yaparsa, ahiret onun içindir."

Peki, hem dünyayı, hem de ahireti murad eden kimsenin hükmü nedir? 

Çünkü bu kimse iki iradenin hükmü altına girmektedir. Bu soru müşkil olduğundan dolayı müfessirlerden bazıları: 

"Bu ayet-i kerime kafirler hakkındadır. Çünkü kafir ahireti değil, yalnız dünyayı ister" demişlerdir. 

Fakat bu doğru değildir. Zira kafirlerden bazıları ahireti isteyebilir, müslümanlardan bazılarının ise muradı yalnız dünya olabilir. 

Allah Teala, saadeti ahireti istemeye bağlamıştır, bedbahtlığı ise dünyayı istemeye bağlamıştır. Sade dünyayı isteyen kimse, dünyayı istemiş olur, sade ahireti isteyen kimse de ahireti istemiş olur. Hem dünyayı, hem de ahireti isteyen bir kulda iyilik, kötülük, taat ve masiyet toplanmış olur. Nitekim Cenab-ı Hak, peygamberlerden sonra insanların en hayırlıları hakkında:

"Kiminiz dünyayı istiyor ve kiminiz de ahireti istiyordu" (Al-i İmran/152)buyurmuştur. 

Bu ayet-i kerime Uhud savaşında Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber bulunan ve aralarında münafık olmayan ashab-ı kiram hakkındadır. 

Bundan dolayı Abdullah b. Mes'ud

"Uhud günü olup da bu ayet-i kerime nazil oluncaya kadar, Resulullah'ın ashabından birinin dünyayı isteyeceğini aklımdan bile geçirmiyordum." demişti. 

Bu ayet-i kerimede peygamberin, muhafaza etmelerini emrettiği merkezden ayrılanlar ve müslümanların hayırlılarından olanlar murad edilmiştir. Fakat bu, (dünyayı istemek) onlara arız olup, onları merkezi bırakmaya ve ganimet elde etmeye sevketmiştir. 

Ama ameliyle yalnız dünyayı isteyen böyle değildir. Devamlı olarak yalnızca dünyayı istemek başkadır, sahabe-i kiramın, geçici olarak dünyayı istemeleri başkadır. 

Netice olarak Allah'a, Resulüne ve ahirete iman eden kimsenin iyi amelleriyle ahireti değil de sadece dünyayı istemesi mümkün değildir. Çünkü Allah'a ve ahirete iman etmek, kulun ameliyle Allah'ın rahmetini ve ahireti istemesini gerektirir.

Bir kimsenin ameliyle muradı sadece dünya olursa, her ne kadar ikrar ile Allah'ı bilmeyi birleştirse de bu kimse-ameliyle imanı ebediyyen bileştiremez. Çünkü iman bunlardan başkadır.

Nitekim Firavun, Semud ve (Peygamberimizi görüp onu çocukları gibi tanıyan) Yahudiler gibi kimselerde ikrar ve Allah'ı bilmek bulunduğu halde Cenab-ı Hak bunların küfrüne şahadet etmiştir. Bunlar insanların en kafirleriydiler.

Buna göre amellerle sadece dünyayı istemek bazan Allah'ı bilmekle birleşir. Fakat iman bunlardan başkadır. Çünkü iman sahibinin, ameliyle Allah'ı ve ahireti istemesi lazımdır. Yardımına sığınılacak ancak Allah'dır. Cenab-ı Hak, zenginlik ile fakirliği, şükür, sabır, doğruluk, yalan, ihlas ve şirk için iptila ve imtihan kılmıştır.

Nitekim Allah Teala:

"Size verdiği şeylerde sizi imtihan etsin" (Enam/165) diğer bir ayette: 

"Elif, Lam, Mim. İnsanlar sandı mı ki, "iman ettik" demeleriyle bırakılacaklar da, imtihana çekilmeyecekler? Yemin olsun, biz, onlardan öncekileri de imtihan ettik. Yine Allah elbette doğru söyleyenleri bilir ve elbette yalancıları bilmektedir"(Ankebut/ 1-2-3) diğer bir ayette de: 

"Bilmiş olun ki, mallarınız da evladlarınız da ancak birer imtihandır, (asıl) büyük mükafat ise şüphesiz Allah katındadır." (Enfal/28) buyurmuştur.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir