• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2498.11
  • ...
Kütüphaneler Suskunluğun Merkezi Olmaktan Çıkmalıdır
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

VAN- Depremden önce Van'ın kültür, sanat, eğitim ve diğer alanlarda önemli bir mesafe kat ettiğini belirten Şİşecioğlu, kutlu doğum programları, konserler, tiyatrolar vb. etkinlikler ile kendi iç dinamiğini oluşturmuş bir kültürel hayatın Van'da inşa edildiğini ifade etti. Şişecioğlu, "Yazarların, edebiyatçıların, sanatçıların ve diğer sosyal etkinliklere katılmak amacıyla dışarıdan çeşitli insanların Van'a gelmesiyle müthiş bir hava oluşmuştu. Ama deprem bununla ilgili yapıyı tamamen değiştirdi. Yani depremden sonra da pek çok sanatçı ve büyük insan buraya geldi fakat ne bir konser ne de başka bir sosyal etkinlik içindi yalnızca yaşanan acıyı paylaşmaktı. Dolayısıyla yaşanan depremden sonra Van'ın yükselen kültürel hayatında çok önemli bir kesilme oldu." diye konuştu.

 

Deprem öncesi çeşitli faaliyetlerinin ve hedeflerinin olduğunu, depremden dolayı bunların aksadığını; ama amaçları için çalışmalarına devam ettiklerini belirten Şişecioğlu, "Yapılan kültürel etkinlikler ile amacımız bir farkındalık oluşturmaktır. Bu amaçla özellikle halkın katılımını amaçlayan okuma etkinlikleri düzenlemeyi düşündük. Hatta deprem öncesi bunlardan bir tanesini gerçekleştirdik ama geniş bir katılım yoktu. Bu tür şeyler büyük illerimizde yapılan ve oldukça verimli olan etkinlikler. Dolayısıyla bu yönde bir girişimde bulunmuş olmak önemliydi. Biz bunu geliştirmek ve yaz aylarında binlerce kitap ile hafta sonları okuma etkinlikleri düzenlemeyi ve bunu üniversite ile işbirliği, içerisinde yapmayı hedefliyorduk. Amacımız değiş tokuş usulü ile okuma etkinlikleri düzenleyip halkın arasında bu eylemi yaygınlaştırmak ve bunu geleneksel bir hale getirmekti. Fakat üniversitenin Münazara Kulübü'nün programına uymadığı için şu an ertelemiş bulunmaktayız. Fakat biz Van'da bu insan malzemesinin varlığına ve altı ay ya da bir yıl gecikmeli de olsa bu etkinliklerin gerçekleşeceğine inanıyoruz." Şeklinde konuştu.

 

"Bu Sene Kütüphaneler Haftasını Erteledik"
Genelde vergi haftasına denk geldiği için kütüphaneler haftasının ihmal edildiğini söyleyen Şişecioğlu, "Kütüphanecilik haftasının etkinliklerine üst düzey yöneticiler gelmezlerdi. Etkinlikleri kendi kendimizle ve okullarla bir irtibat halinde artık rutinleşmiş bir şekilde bu kutlamaları sürdürürdük. Ama bu sene kütüphane binamızın kapalı olması yani ev sahibi olarak davet edecek bir kütüphanemizin olmayışı, kütüphanecilik haftası etkinliklerini ertelememize sebep oldu." dedi.

 

Deprem fırsatçılığı değil de örneğin YYÜ gibi depremi fırsat olarak değerlendirip kütüphanenizi daha da geliştirmeye yönelik çalışmalarınız var mı? Sorusuna ise farklı bir bakış açısı ile değinen Şişecioğlu,
Depremin çeşitli açılardan fırsatlar sunduğunu ve bu fırsatları değerlendirerek daha gelişmiş bir kütüphane yaratmak istediklerini belirterek, "Van 81 ilden bir tanesidir. Normal zamanlarda nüfus, stratejik konum, ekonomisi, halkı vb çeşitli kriterler ile Van üzerine konuşulabilir. Ama depremden sonra Van 1 numaraya yerleşti. Yani şu an gündemdeki bir numaralı ildir Van. Çünkü burada büyük bir olay oldu ve buradaki insanlar acı çekiyor ve eğer bu tür bir durumda öncelik tanınmasa bu acı daha da derinleşecekti. Dolayısıyla doğal olarak devlet buraya barınma, gıda, giyim, inşa, yatırım ve psikolojik destek gibi çeşitli açılardan öncelik vermiş durumda. Ve fırsata çevrilmeye müsait bu durumun fırsata dönüştürülmemesinin en büyük sebebi de atalettir." dedi.

 

Kendilerinin de depremden çeşitli açılardan yararlanacaklarını söyleyen Şişecioğlu, "Biz de ilerde işimizin aksamaması için sayım ve benzeri işlerimizi aradan çıkarmaya çalışıyoruz. Ayrıca yıpranan ve birbirine dayandırarak ayakta tuttuğumuz rafları da değiştirmeyi düşünüyoruz. Yatırım şirketleri buraya gelecekler ve çeşitli tespitlerde bulunacaklar. Eğer kütüphanemiz yıkılacaksa bu gerçekleştirilip yerine daha zengin ve modern bir kütüphane yapılacak ve on tane kütüphane projesi varsa eğer, Van bu özel durumundan dolayı bunların önüne geçecek." ifadelerini kullandı

 

Depremden sonra ortaya çıkan olumlu bir gelişmenin de konteynırkentlerde kurulan okuma salonları olduğunu ve bu sayede halkın okuma olanaklarının daha arttığını ve dolayısıyla bunu da okuma etkinliği için bir fırsat olarak değerlendirdiklerini ifade eden Şişecioğlu, "İlerde kütüphanemiz yeniden yapıldığında ilimizde bir kütüphane ve yirmiye yakın okuma salonunun olacak. Biz kütüphaneyi açtık diye oraları kapatmayacağız. Onlarda da okuma çalışmaları devam edecek." dedi.

 

"Okuma Kampanyası Başlattık"
Tüm Türkiye çapında bir okuma kampanyası düzenlediklerini dile getiren Şişecioğlu, bu kampanya sürecinde herhangi bir ücret ödemeden 12 bin kitap temin ettiklerini ve bunun daha da artacağını söyledi. Kampanyaya katılanların kendisini arayarak hangi kitapları istediğini sorduklarını ve daha çok verimli ve insanların hoşça vakit geçirmesini sağlayacak kitaplar talep ettiklerini ifade etti. Kampanyaların kendilerini iyi desteklediklerini ve bu heyecanla burada bir şeylerin gerçekleşeceğini ve olumlu gelişmelerin olacağına inandıklarını söyledi.

 

"Kütüphaneler Okuyucuyla Var Olur"
Bir kütüphane kurulduğunda kapsayıcı olmasının önemli olduğunu söyleyen Şişecioğlu, " Öğrenciler kütüphaneye gelip sordukları bir eseri bulamadıklarında, o kütüphane eksik demektir. Ne kadar bilgi, donanım ve olanak olursa olsun eksik kalmış olur. Kütüphane insanla yaşayan bir organizmadır." Dedi. Kütüphaneyi yaşatan en önemli unsurun ise kütüphaneci olduğunu söyleyen Şişecioğlu, " Doğru okuyucuyu seçme, doğru kitabı seçme, kitapla okuyucuyu buluşturma ve binanın fonksiyonelliği açısından kütüphaneci her zaman kilit roldür. Ama eğer okuyucu olmazsa kütüphanenin ne kadar gelişmiş olduğunun da bir önemi yoktur. Çünkü ancak okuyucu olursa diğerleri temin edilir aksi halde bunun bir anlamı olmayacaktır." İfadelerini kullandı.

 

"Kütüphane Belli Bir Yaş Grubuna Özel Değildir"
İnsanların belli bir yaştan sonra kütüphaneye gitmeyi kendileri için bir ayıp olarak gördüklerini söyleyen Şişecioğlu, "Kütüphaneyi sadece çocukların çeşitli araştırma ödevlerini yaptıkları ve ders çalıştıkları bir yer olarak algılamamak gerekir. Çocuklar çeşitli vesileler ile zaten geliyorlar ama önemli olan büyüklerin, veli konumunda olan insanların da gelmesidir. Kimi zaman da mazeret olarak boş zamanlarının olmadığını ileri sürüyorlar. Fakat bu insanların çoğu saatlerce televizyon izliyor. Ülkemizdeki televizyon durumu da malum. Haber veya dizilerin tekrarından ibaret bir yayın anlayışı var. Dolayısıyla bunun o insanlara katacağı bir şey olamaz." dedi.
Okuma alışkanlığı olmadığı için insanlarımızın kendilerini tekrar etmekten başka bir eylem ve fikir ortaya koymadıklarını dile getiren Şişecioğlu, insanlarımızın bu nedenle hep yerinde saydığını ve yeni gelen nesillerin hayatımıza ve dünyamıza çok farklı yenilikler katmadığını, yenilik olsa bile o insanların kendilerini buna hazırlamadıklarını ifade etti.

 

"Bilgi Politikası ile İlgili Bir Çalışma Olmalı"
Gelişim, değişim, bilgi, ve bilgi merkezleri olan kütüphaneler ile ilgili olarak artık duyarsız ve yetersiz insanların konuşmaması gerektiğini söyleyen Şişecioğlu, "Bu ülkenin bilgi politikası ile ilgili olarak cahiller değil, bu konuya duyarlı olan insanlar artık konuşmalı. Kütüphaneler, üniversite, öğretmenler ve benzeri kurum ve kişiler artık bilgi politikası ile ilgili bir çalışma yapmalı. Bir görevli bir yere atandığı zaman, valilik, belediye ve okul gibi kurumları görüp araştırdığı gibi kütüphaneleri de gezmeli ve kullanabileceği ya da kullandırabileceği kaynakları araştırmalıdır. Bundan sonra da o kütüphanenin kaynak ve olanaklarını geliştirici yardım ve çalışmalarda bulunmalıdır." dedikten sonra hem görevlilerin hem de halkın kütüphaneleri zorlamaları ve kütüphanelerin gelişimi için itici güç olmalarını istedi.

 

"Kütüphaneler Mecbur Kalanlara Ait Olmamalı"
Deprem öncesi 11 bin üyeleri olduğunu söyleyen Şişecioğlu, "Bu sayının yaklaşık 6 bini kapı kapı dolaşıp üye yaptığımız ev hanımları ve çalışanlardan oluşturmaktadır. Okuyucu profilimizde öğrenciler ise biraz daha geri plandadır. Ama ilk muhataplarımız ve göz önünde olan okuyucu gruplarımız genelde öğrenci, öğretmen ve öğretim görevlileridir. Bizim amacımız bunu aşmak ve diğer toplumsal grupları da kütüphane halkasına katmaktır. Çünkü öğrenciyi kovsan dahi bir şekilde o bilgilere ulaşmaya çalışacaktır. Dolayısıyla farklı kesimlere de hitap edip burayı mecbur kalan insanların uğrak yeri olmaktan çıkarmak istiyoruz." değerlendirmesini yaptı.

 

"Okumak Dünyanın En Zor ve En Anlamlı Eylemlerinden Biridir"
Okumanın taşıdığı önemin yanında oldukça zor ve yorucu bir faaliyet olduğunu dile getiren Şişecioğlu, " Fizyolojik olarak okumak oldukça zor bir eylemdir. Çünkü göz yavaş, beyin ise hızlı çalışmaktadır. Bu zorluğun büyük sebebi işte bu iki meleke arasındaki çalışma uyumsuzluğudur. Hızlı okuma teknikleri ile yapılanlar bu uyumsuzluğu azaltıp daha çok ve daha az yorgunlukla kitap okumayı sağlamaktır. Ama insanlar 'ben okumalıyım, yeterli ve fikir sahibi olmalıyım' bilincinde olmalı ki bu eylem daha az yorucu olsun. " dedi.

 

"Gazeteler Araç Olmalı"
Toplumsal olarak okuma eyleminin gerçekleştirilmesi ve bu alışkanlığın yerleştirilmesi için gazetelerin önemine işaret eden Şişecioğlu, insanın okuma faaliyetini ve sorumluluğunu yalnızca gazete okuyarak üzerinden atmaması gerektiğini ama gazetelerin gelişim ve okuma alışkanlığının edinilmesi açısından son derece önemli olduğunu ifade etti.

 

"Kütüphaneler Suskunluğun Merkezi Değildir"
Kütüphaneler ile ilgili var ola gelen bir algının da değişmesi gerektiğini ifade eden Şişecioğlu, "Kütüphaneler artık sessizliğin ve suskunluğun mekânı olmaktan çıkmalı. Öğrenciler okul dışında veya okul aralarında buraya gelmeli ve kafeteryalarda olduğu gibi çayını alıp bir salonda oturup konuşmalı, kitapları okumalı ve çeşitli olumlu tartışmaları yapabilmelidir. Dolayısıyla ülkemizde süregelen klasik kütüphane algısının değişmesi gerekir. Bu çeşitli ortam, ısı ve ses yalıtım sistemleri ile oluşturulabilir." dedi. (Mahmut Aytekin/Serdar Anlamaz-İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir