• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
"Bu olayda insan onurunun ayaklar altına alındığını düşünüyoruz"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İnsan Hakları Cemiyeti Genel Başkanı Mehmet Karadağ, Diyarbakır'da önceki gün gözaltına alınan Kur'an-ı Kerim hocası Ayşan Orakçı'nın evine düzenlenen baskında polisin sergilemiş olduğu tavra tepki göstererek, bu olayda insan onurunun ayaklar altına alındığını, rencide edildiğini söyledi.

Camide Kur'an-ı Kerim dersi verdiği için hakkında 4 yıl 8 ay hapis cezası verilen Ayşan Orakçı'nın karşılaştığı muamelenin insani olmadığını ifade eden Karadağ, yetkililere, orantısız güç kullanılarak yapılan baskın konusunda soruşturma açmaları çağrısında bulundu.

Bir bacağından engelli olan Orakçı'nın, 1990'lı yıllarda camiye gittiği ve Kur'an-ı Kerim dersi verdiği için hakkında dava açıldığını söyleyen Karadağ, şöyle konuştu:

"Mağdurun eşi, başvurucu olarak bize olayı aksettirdi ve başvuru yaptı. Biz eşiyle görüştük, ayrıca daha önce dosyayı takip eden, şu andaki hukuki süreci de takip eden avukatlarla görüştük.  Daha önce 90'lı yıllarda camiye gittiği, ders verdiği veya derslere katıldığı için bu bayan hakkında 'yasa dışı silahlı örgüt kurmak ve örgüte katılmak' suçlamasıyla dava açılmış. Yargılama sürecinde Ayşan Orakçı'ya ceza verilmiş. Bu dava 2008 yılında Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi tarafından onanmış. Aranan bir şahıstı, hukuki olarak aranan bir şahıs yakalanır cezaevine de konur. Hukuki süreç bu şekilde işler, ancak olayın oluş tarzı, eve yapılan baskın, evde cereyan yaklaşım ve o sıradaki tavır gerçekten de dikkate şayan bir durumdur. Bunun incelenmesi ve irdelenmesi gerekiyor."  

"Eve bu şekilde girilmesi her şeyden önce aile mahremiyetine aykırıdır"

Polisin eve hukuksuz bir şekilde baskın yaptığını ve aile mahremiyetine aykırı davrandığını ifade eden Karadağ, sözlerine şöyle devam etti:

"Aile bireyleri yaşananları bize anlattı. Avukatları da gidip cezaevinde bayanla görüştüler. Olay hakkında onlardan da bilgi aldık. Normal de bu tip durumlarda rutin aramalar devam eder, kolluk ara sıra bu şekilde araması olanları yoklar, bulur yakalar, adli mercilere teslim eder. Sanki ortada bir silahlı örgüt üyesi, eylem hazırlığındaki biri varmış gibi bu şekilde bir yere baskın yapılıyormuş gibi maalesef muamele yapılmıştır. Detaylarını da öğrendik. Aile mahremiyetine dikkat edilmeden, koçbaşıyla kapı kırılmış, içeri girilmiş. O sırada eşi evde değil, 3 yetişkin kızı var. Onların toparlanmasına bile müsaade etmemişler. Ev halleri malum. Bu şekilde girilmesi her şeyden önce aile mahremiyetine aykırıdır. Ayrıca biz insan onurunun her şeyden önemli olduğunu düşünüyoruz. Bütün insan hakları metinlerinde, insan onuru öncelikli olarak dikkate alınır. Biz bu olayda insan onurunun ayaklar altına alındığını ve rencide edildiğini düşünüyoruz. Hukuki düzenlemeleri bir kenara bırakırsak, çünkü fiziki engelli olan bir bayanın, silahlı eylem yapması veya o şekilde bir 'silahlı terör örgütü' üyesi olması zaten mümkün değil ve şu anda böyle bir durumu yok."

"Yaşananlar insan onuruna aykırıdır"

Karadağ, "Bu bilindiği halde, gelen kolluk herhalde bu bayanın engelli durumunu biliyordur. Bu şekilde bir muameleye uğraması, koçbaşıyla kapı kırılarak, içerdekiler yere yatırılarak ve silahlı, kalkanlı özel harekat polisleri eşliğinde operasyon yapılması -onlarca polisin katıldığı bir operasyondan bahsediyoruz- aileyi mağdur etmiştir. Öte yandan, çevrede şöyle bir algı oluşmuştur; 'Acaba bunlar silahlı faaliyet mi yapıyor.' bu tabii ki kişi hakları ve insan onuru açısından aykırı bir durumdur. Biz de İnsan Hakları Cemiyeti olarak, bu olaya ilişkin detayları tespit ettik, görüşmelerimizi yaptık. İşin hukuki boyutunu da takip ediyoruz." dedi.

"Bu ve benzeri gayr-i hukuki süreçte ceza almış, mağdur olmuş insanların yeniden durumlarının ele alınması gerekiyor." diyerek değerlendirmesine devam eden Karadağ, şunları söyledi:

" Bu vesileyle tekrar etkili ve yetkili kişilere çağrı yapıyoruz. 90'lı yılların hukuksuz, belki de keyfiyet süreci sonunda ceza alan benzeri yüzlerce kişi var. Bu süreci işletenlerin içerisinde yargı erki de var. Bu hukuksuz süreçten ceza almış, mağdur olmuş insanların yeniden durumlarının ele alınması gerekiyor.  Dosyaların yeniden ayıklanması gerekiyor. Bu yönde bir çalışmanın ve çabanın olması gerekiyor. Aksi halde bu ve benzeri başka mağduriyetler de doğabilecektir. Adaletin tecelli etmesi lazımdır. Devletle milletin barışık olması ancak bu şekilde sağlanabilir. Bu mağduriyetler giderilmedikçe üzerine daha başka mağduriyetler de eklenecek, katmerli bir mağduriyet oluşacaktır."  

Yetkililerin, orantısız ve kabaca yapılan baskın nedeniyle soruşturma açmaları, bundan sorumlu ve keyfi davranış sergileyenlerin tespit etmeleri gerektiğini belirten Karadağ, "Bu noktada soruşturma açılması çağrısında bulunuyoruz. Kendisine istinat edilen suç 'silahlı terör örgütü üyesi' olmasıdır, bu şekilde hüküm giymiş, ancak dosya içerisinde -dosyayı inceledim, avukatlarından bilgi aldım- cami Kur'an-ı Kerim dersi vermek dışında başka bir faaliyet yoktur. İsnat edilen suçlamalar, camide ders verdiği veya derslere katıldığıyla ilgili olarak faaliyette bulunduğudur. Maalesef 90'lı yıllarda bu şekildeki faaliyetlerin hepsi örgütsel amaçlıdır diye, örgüt üyesi olmakla mahkûmiyetler, hükümler verilmiş, yüzlerce belki de binlerce insan mağdur edilmiştir. Biz bu durumun hukuksuz olduğunu düşüyoruz." şeklinde konuştu.

Karadağ, "Hukuksuz kararların telafisi için onlarca başvuru yapılmıştır. Adaletin tecellisi için kamuoyu oluşturulmaktadır. Bu durumun düzeltilmesi gerekiyorken, bunun üzerine yeni bir mağduriyetin yaşanması bizce biraz irdelenmelidir. İşin içinde başka bir art niyet var. Bunun araştırılması gerekmektedir." dedi.

"Adalet gerçekten de çok önemli." diyen Karadağ, son olarak şöyle konuştu: "Bir kişi eğer suç işlemiş ise yasal olarak suç işlediği için alınması gerekiyorsa tabi alınır. Fakat uygulama da çok önemlidir. Kurallar, kanunlar, yasalar mevcuttur. Uygulayıcıların; kolluğun ve polisin tavrı, tutumu çok önemlidir. Vatandaşla karşı karşıya gelen uygulayıcılar ilk etapta onlardır. Dikkat etmeleri gerekiyor. Keyfiliğe fırsat ve mahal verilmemelidir. Bu noktada sıkı bir takibin yapılması gerekiyor. Kaba bir davranış veya insan onurunu hiçe sayan bir tavır tabii ki kabul edilemez. Yasalar uygulanır, kurallar neyse görev yerine getirilir, ancak hiç kimsenin bunun ötesine geçmeye, keyfi davranmaya -umarız öyle değildir- art niyetli davranmaya hakkı ve yetkisi yoktur." (Emrah Deniz, Hüseyin Temel, Abdurrahman Tetik-İLKHA)






 

Bu haberler de ilginizi çekebilir