• DOLAR 32.52
  • EURO 34.888
  • ALTIN 2435.944
  • ...
`Şüpheli Müslümanlar`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Medyaya baktığımda, sanki Mekke dönemi ve işkencenin yeniden geldiğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Bir yandan Suriye`de kayıp olan Adem Özköse ve Hamit Coşkun olayı, öte yandan yaşlarına bile bakılmadan "İran`a silahlı eğitim almak için" gittikleri iddia edilen Mehmed Göktaş ve beraberindekiler. Anlayacağınız gözlerinizi medyaya, kulaklarınızı ajanslara diktiğiniz zaman, asr-i saadeti andıracak tek bir haber bile yok !
 
Öncelikle kendi yaşadığımız bölgeden konuya bakalım ;
2-3 yıl kadar oldu sanırım. Polis ekip arabalarının arkasına, sağına, soluna, tabir caizse "Gözüne girsin" dercesine her tarafına "Halk için emniyet, Adalet için Hizmet" yazısı yazıldı. Ne kadar muteber bir cümle. Halkın asayişini sağlayacaklar, halkın huzuru için mesai yapacaklar kargaşaya neden olanlar tutuklanıp, adalete teslim edilecek böylece, adalet için hizmet edecekler. Bunun iyi faturası da halka yansıyacak. Böylelikle halk istikrar ve huzur içinde yaşayacak…. Yazıya bakıp düşününce ne kadar da güzel bir şey diye geçiyor aklımdan ama yazının ötesine geçmediğini görünce, suratım asılıyor, moralim bozuluyor. Doğru birkaç tutuklanma var, inkâr etmemek lazım. Mesela Ergenekon davasında tutuklayıp, öksürdükleri için tahliye edilenler yok değil, şimdi inkâr etmemek lazım. Bunun yanında, Müslüman olduğu için yıllarca cezaevlerinde kalanlar, çoluk, çocuğuna hasret bırakılanlar, annelerinin son defa görmelerine izin verilmeyenler vs. sayacak olsam aslında yok değil bunlar. Hatta yaşlı insanların bile silahlı eğitim almalarını önlemek için tutukladıkları da doğru. Bunları inkâr etmiyoruz… ama bakalım kim bu tutuklananlar. Gerçekten suçlu mu, yoksa suçlu olduğu zan edilen mi ?

2000`li yıllardan sonra, adını mitinglerde, kutlu doğumlarda, aile içi ilişki derslerinde ve daha bir çok alanda sıklıkla duyduğumuz bir şahsiyet… Mehmed Göktaş. Yaşlı, vakarlı bir duruşa sahip, heybetli konuşmalarıyla Müslümanların gönlünde taht kuran bir muhterem. Tabir caizse yaşlı delikanlı bir adam. Yaşının verdiği yorgunluğa aldırmadan sınır ötelerine giderek, İslami mücadele ve tebliğ görevini devam ettiren, sahabe dönemini andıracak bir şahisyet. Ki kendi nazarımda Mehmed Göktaş`ı analiz ettiğimde, "Fedai" demekten kendimi alamıyorum.
Neden mi ?
Onunla aynı görevden emekli olan nice müftüler bilirim ki, rahatlarına düşkün, neredeyse asli görevlerini unutup, köşelerine çekilmişler. Emeklilikleri ellerine verilmekle, risalet emekliliğini de almışlar. Yani anlayacağınız cennetle müjdelenmişler, yılların verdiği yorgunluğu kocamış çınarların gölgeleri altında gidermeye çalışıyorlar.
 
Hasılı kelam Mehmed Göktaş hocanın meslektaşlarından çok farkları var. Eğer sahabe döneminden bir sahabeyle teşbih edilecek olsa, tereddütsüz "Mus`ab Bin Umeyr" derim.

Aslında konu iki alt başlıktan oluşuyordu, Suriye`de kayıp olan gazeteciler ve Türkiye`de "Silahlı eğitim alma" suçlamasıyla gözaltına alınan Göktaş hoca ve arkadaşlarıydı. Ama Suriye`nin durumu ortada, yani yönetime Müslüman diyebilmek için, Ebucehil olmak gerekir ki, zulmü görmezlikten gelebilelim. Ama aynı şeyleri Türkiye için diyemiyorum. Çünkü Türkiye`nin başındakiler, İslami temel ve eğitimlerini almış kişilerdir. Dolayısı ile ancak eleştirebiliriz, bir nebze de olsa sesimiz duyulur düşüncesiyle.
 
Aslında mesele çok basit ve anlaşılır düzeydedir. Müslüman Müslümana zulmetmez. Bir yerde Müslümanım diyen eğer Müslümana zulmediyor, haklarını gasp ediyorsa, bölgede istikrarda olmayan bir takım olaylar var demektir. Ya zulmedenler gerçekten Müslüman değil, yahut inandıkları İslam`ı kendilerine göre yontmuşlardır.
 
Düşünün Mekke döneminde, Müslüman olduklarını söyledikleri halde Müslümanlara zulmeden bir takım münafıklar vardı. İman etmiş kişilerin yanlarına geldiklerinde iman ettiklerini, müşriklerin yanına gittiklerinde "Müslümanlarla sadece alay ettiklerini" söylerlerdi. Ağır bir ithamdır elbette kendine Müslüman diyen kişiler için bu tür cümleleri kullanmak belki kırıcı olmaktan daha ötedir, fakat yapılan zulme baktığımda bunu dememekte içten değil. Yapılan icraat farklı, konuşulan cümleler çok farklı. Hem Müslümanım diyecek, hem de Müslümanım diyen hapsedilecek. Çelişki içinde çelişki…

Herkes ile beraber öncelikle bu zulmü yapanların kendilerine sorması gereken bir takım sorular var !
 
Eğer Müslüman isem Müslüman kardeşime reva gördüğüm bu zulmün adı ne ?
 
Eğer Müslüman isem, yanı başımda katliamlar içinde, kanının gövdesini götürdüğü kişinin dini ne ?
 
Eğer Müslüman isem, zindan duvarlarına tıkadığım insanlar ne ?
 
Yok Müslüman değilsem neden kendimi kandırıp, Müslümanım diyorum ?...
 
Vesselam
Ebuzer Doğru / doğruhaber

Bu haberler de ilginizi çekebilir