• DOLAR 32.373
  • EURO 34.971
  • ALTIN 2325.43
  • ...
Güvenlikçi değil! Güven toplumu
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Muhsin Şenol-DOĞRUHABER

Güvenlik tedbirlerinin tümü insanların daha güvenli bir hayat sürebilmesi için yapılıyor. Güvenlik kameraları, polisler, askerler, bekçiler… Tüm bunlar bizi güvenlikçi bir toplum haline getirdiyse de aramızda bir ‘güven toplumu` oluşmasına yetmedi. Her bireyin başına bir güvenlik görevlisi dikilse dahi güvenlik tedbirlerinin yetersiz kalacağını söyleyen uzmanlar, güven toplumu inşa edilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Sosyolog Ramazan Akkır, “Bizim medeniyetimiz zaten bu güven duygusunu oluşturma ufkuna sahip bir medeniyettir.  Ancak yaşadığımız bu konjonktürel süreç bu güven duygumuzu da zedeledi.” ifadelerini kullanırken, Alimler ve Medreseler Birliği Başkan Yardımcısı Beşir Şimşek de, her bir insanın başına bir polis koyulsa bile onun yapacağı kötülükleri engellemek mümkün olmayabilir. Ancak herkesin kalbinde Allah korkusu olursa ve Allah tarafından her an izlendiğinin farkında olursa güven toplumu idealimize kavuşabiliriz” dedi.

‘TÜRKİYE`DE YÜZBİNLERCE GÜVENLİK KAMERASI VAR`

Emniyet Genel Müdürlüğü Şubat 2017 verilerine göre Türkiye`de 261 bin polis bulunuyor. Ayrıca son alınanlar ile beraber toplamda 7 binin üzerinde mahalle bekçisi bulunuyor. Tüm Türkiye`deki özel güvenlik görevlisi sayısı ise tamı tamına 284 bin. Türkiye`nin Metropol şehri İstanbul`da 7 bine yakın MOBESE kamerası bulunurken buna alışveriş merkezlerindeki, bankalardaki, okullardaki ve hastanelerdeki güvenlik kameraları da eklendiğinde neredeyse 100 bini bulduğu söyleniyor. Tüm Türkiye`de ise 50 bine yakın MOBESE bulunurken yüzbinlerce güvenlik kamerası bulunuyor. Tüm bunların bizi güvenlikçi toplum haline getirdiğini ifade eden uzmanlar, aramızda kaybolan güven duygusunun güvenlik tedbirleriyle değil güven duygusunun yeniden inşa edilmesiyle oluşacağını söyledi.

“ÖZGÜRLÜKÇÜ PERSPEKTİFTEN DAHA GÜVENLİKÇİ DÜŞÜNCEYE KAYDIK”

Güvenlikçi toplum yerine güven toplumunu inşa etmeliyiz diyen Sosyolog Ramazan Akkır, “Toplumda güven duygusunu inşa etmek çok uzun soluklu bir süreç. Örneğin bunu eğitim yoluyla veya sivil toplum örgütleri yoluyla ve ailelerin de ciddi katkısıyla bu sorunu çözebiliriz. Fakat şu anki küresel dünyada en fazla zaafa uğratılan alan güvenlik alanıdır. Hem bireysel hem de toplumsal anlamda zaafa uğratıldı. Özellikle Türkiye`nin 2010 yılından itibaren maruz kaldığı asimetrik savaş, güvenlik ile insan hakları (özgürlük) arasındaki dengeyi bozdu. Daha önceki süreçte insan hak ve özgürlükleri temelli bir düşünce yapımız varken fakat daha sonrasında yaşadığımız süreç, maalesef özgürlükçü perspektiften daha güvenlikçi düşünceye kaydık. Bunun da bazı rasyonel gerekçeleri var. 2012 yılından itibaren asimetrik savaşın dozajı da arttı. Bu savaş ortamı veya düşüncesi bizim güven duygumuzu alt üst etti.” ifadelerini kullandı.

“MEDENİYETİMİZ GÜVEN DUYGUSUNU OLUŞTURMA UFKUNA SAHİPTİR”

İdeali yapmak için çalışmamız gerektiğini belirten Akkır, “Tabi ki biz ideali söyleyeceksek o halde ideal olan bizim güven toplumuna geçmemiz, bunu aramızda yayacak adımları atmamızdır. Zaten İslam Medeniyeti de bunu söyler. Kişinin imanlı olduğunun göstergelerinin başında güvenilir olması gelir. Nitekim Peygamber efendimiz, ‘Müslüman elinden dilinden zarar gelmeyen insandır` diye buyurmuştur. Resulullah, (S.A.V) herkesin elinden ve dilinden emin olunan kimseydi. Risalet gelmeden önce de bu böyleydi. Bu perspektifte olmak çok önemli. Bizim medeniyetimiz zaten bu güven duygusunu oluşturma ufkuna sahip bir medeniyettir.  Ancak yaşadığımız bu konjonktürel süreç bu güven duygumuzu da zedeledi.” dedi.

“MANEVİ RUHUN TOPLUMUN HER FERDİNE AŞILANMASI LAZIM”

Güven toplumuna ancak kişinin aklında, ‘Allah beni gözetiyor` düşüncesinin yerleşik olmasıyla geçilebileceğini ifade eden Âlimler ve Medreseler Birliği Başkan Yardımcısı Beşir Şimşek, “Her bir fert, kendisini Allah`ın huzurunda, onun gözetiminde görmesi ve onun her yaptığından haberdar olduğunu bilmesi durumunda güven toplumu olabiliriz. Aksi takdirde hiçbir güç bütünüyle bir insanı kontrol altında tutamaz. Manevi ruhun toplumun her ferdine aşılanması lazım. Peygamber Efendimiz, müşrik bir topluma geldi. O müşrik topluma bu duyguları aşılayarak birbirlerini seven ve birbirleri için canını vermeye hazır kardeşler haline getirdi. Öncelikle fertler ıslah edildi. Ardından toplum ıslah oldu.” şeklinde konuştu.

“İNSANLARIN KALBİNİN ISLAH OLMASI GEREKİYOR”

Şimşek konuşmasını şöyle noktaladı: “Her bir insanın başına bir polis koyulsa bile onun yapacağı kötülükleri engellemek mümkün olmayabilir. Ancak herkesin kalbinde Allah korkusu olursa ve Allah tarafından her an izlendiğinin farkında olursa güven toplumu idealimize kavuşabiliriz. Kameraların çok olması ya da güvenlik görevlilerin fazla olması değil insanların kalbinin ıslah olması gerekiyor.” 

Bu haberler de ilginizi çekebilir