• DOLAR 32.591
  • EURO 34.858
  • ALTIN 2492.15
  • ...
Yapıcıoğlu: Müzakere illa elin gâvuruyla mı olacak?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Fikret Özkan/DOĞRUHABER

HÜDA PAR olarak yola çıktıklarında ilk önce insan ve adalet dediklerini belirten Zekeriya Yapıcıoğlu, “Değerli dostlar 5 yıl kadar önce yola çıktık. Önce insan dedik, önce adalet dedik. Adalet hiçbir şeye feda edilemez, dedik. Birinci öncelikli hedefimiz adaletin yeniden tesis edilmesidir, dedik. Bütün insanlar Âdem ve Havva`nın, yani bir tek erkek ve dişinin çocuklarıdır. Hepimizin Rabbi birdir, hepimizin babası birdir. İnsanlar bir tarağın dişleri gibi birbirine müsavidir, birbirine eşittir, deyip yola çıktık. Şimdi 2`inci olağan kongre döneminde temamız `80 Milyon Birinci Sınıf Vatandaş` yani herkes bir tarağın dişleri gibi kanun önünde eşit olmalıdır. Peki, memlekette gerçekten vaziyet bu mu? Tarağın dişleri gibi mi herkes?” şeklinde konuştu.

“BU MEMLEKETTE PEK ÇOK KİŞİYE KUMPAS KURDULAR”

“Memlekette gündem o kadar hızlı ki, bazı şeyleri gerçekten takip etmekte zorlanıyor insan.” diyen Yapıcıoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Hatırlarsanız bir zamanlar memlekette çok gürültü koparan bir dava vardı. Umut Kitabevi Davası olarak kamuoyunda meşhur olmuştu. İki astsubay bir de PKK itirafçısının bir yere bomba attığı iddiasıyla her birisine 39 yıl 5 ay ceza verilmişti. Dosyanın hikâyesi, yılan hikâyesi gibi. Dün bu dosyadan ceza alanların dosyaları yeniden ele alınmak üzere tahliye edildiler. Gerekçesi ne? FETÖ mensubu hâkim, savcı ve kolluk görevlileri, bunlara kumpas kurmuşlar. Olabilir, mümkündür. Zira biz biliyoruz ki FETÖ mensubu kolluk, FETÖ mensubu hâkim ve savcılar, FETÖ mensubu bilirkişiler, FETÖ mensubu Yargıtay üyeleri, bu memlekette pek çok kişiye kumpas kurdular, pek çok kişiyi cezaevlerine attılar. Peki, bu memlekette haksızlığa uğrayanlar, yargı tarafından sözüm ona adalet adına adaletsizliklere maruz kalanlar, yirmi yılı aşkın süredir zulmen hapishanelerde ömür tüketenler sadece bunlar mı? Pek çok kişi var.”

 “SAHİLE VURAN BEBEK CESETLERİNİ YENİDEN DİRİLTEBİLİR MİSİNİZ?”

 Kardeşler arasında çıkan savaşlardan sadece silah tüccarlarının ve emperyalistlerin kazançlı çıktığına vurgu yapan Yapıcıoğlu,  “Sınırın öteki tarafında birkaç yıl önce karışıklıklar başladı. 2011 yılının Mart ayında. Neredeyse 7 yıl oldu. Bir milyona yakın can kaybı var. Şu anda, yedi yıldan sonra, bu kadar can kaybından, bu kadar tahribattan sonra, bir ülke baştan başa yıkıldıktan sonra Mart 2011`in şartlarına geri dönmeye çalışıyorlar.  Ona da asla dönemeyecekler. Çünkü giden canlar geri gelmeyecek. Belki yıkılan şehirleri yeniden inşa edebilirsiniz ama giden canları nasıl geri getireceksiniz. Sahile vuran bebek cesetlerini yeniden diriltebilir misiniz? Açlıktan ölen yaşlıları, ilaçsızlıktan ölen bebekleri, perişan olmuş o virane yurttan kaçmaya çalışırken bindikleri derme çatma deniz araçları battığı için boğulan kadınları siz geri getirebilir misiniz? Siz onları diriltmeye kadir misiniz? Böyle bir güce sahip misiniz? Şimdi biz diyoruz ki, bakın biz yola çıktığımız günden beri Suriye konusunda uyardık. Adeta yalvardık, yapmayın, etmeyin diye. Savaş çözüm değil, dâhilde kılıç çekilmez, dedik. Kardeşler arasında savaş olmaz, bundan sadece emperyalistler ve silah tüccarları kazanır, dedik.” diye konuştu.

“ORADA DA BİR MİLYON İNSANIN BİRBİRİNE KIYMASI MI GEREKİYOR?”

Yapıcıoğlu, Suriye`de yapılan yıkımın benzerinin Irak Kürdistan`ında da yapılmak istendiğine işaret ederek şöyle konuştu: “Şimdi son birkaç gündür, işte İdlib`te Astana`da alınmış olan çatışmasız, güvenlikli bölgeler oluşturma kararının belki icrası olarak İdlib`te bir operasyon var. Açıklandığı gibiyse eğer, maksat çatışmasızlığı kalıcı hale getirmek, çatışmaları önlemek, barışı tesis etmek. İnşallah öyledir. Eğer öyleyse ne ala. Peki, orada çatışmasız günler yaklaşıyor diye Suriye sınırının hemen doğu tarafında bu sefer Irak topraklarında yeni bir çatışma başlamasının kimseye bir faydası olmadığını görmek için onun da üzerinden bir 7 yıl geçmesi mi gerekiyor? Orada da bir milyon insanın birbirine kıyması mı gerekiyor? Orada da bebek cesetlerinin sahillere vurması, orada da yaşlıların enkaz altında kalması, orada da kadınların iffetine el uzatılması mı gerekiyor? Bunu anlamak için illa bu kadar yıkımı seyretmek zorunda mıyız biz?”

“MÜZAKERE DEDİĞİNİZ İLLA ELİN GÂVURUYLA MI OLACAK?”

Irak Kürdistan`ında yapılan referandumun ve ardından çıkan sorunların savaşla değil diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, “İşte biz bugünden söylüyoruz; bakın son birkaç gündür Amerika ile bir vize krizi baş gösterdi. Kim bu Amerika? Sizin burnunuzun dibinde, burada, İncirlik`te üs`te konuşlanmış, elçilikleri de ajan kaynağı, sizin kuyunuzu kazmaya çalışan, sizin devletinizi yıkmaya çalışan, bizim insanlarımızı, yani kardeşi kardeşe düşürmeye çalışan Amerika değil mi? Ne yaptığını biliyoruz değil mi? Amerika`nın Türkiye`ye, bu millete veya ben Allah`a, O`nun son elçisi Hazreti Muhammed`e ve ahiret gününe iman ettim, diyen bir tek kişiye dost olduğuna, dost olabileceğine inanan bir kişi var mı bu salonda? Amerika sadece kendi menfaatinin dostudur. Şimdi o asla dost olmayan, sürekli kuyumuzu kazmaya çalışan, bizi birbirimize düşürmeye çalışan ve gözümüzün içine baka baka bize açıktan düşmanlık eden, bunu gizleme ihtiyacı bile hissetmeyen Amerika ile bir vize krizi baş gösterdi. Hemen anında misliyle mukabele edildi, biz de sevindik. Sonra peş peşe ardı ardına açıklamalar yapıldı: 'Bu kriz çok uzun sürmemeli, hafta sonuna kadar çözülmeli, heyetler gidip gelmeli, diyalog başlamalı, bu işler diyalogla çözülür, aman siyasi müzakere.' Tamam, biz savaş tamtamları çalalım, haydi hep beraber seferberlik ilan edelim, savaşa gidelim, demiyoruz. Ama şunu söylüyoruz; Yahu, 'bizim stratejik dostumuz, müttefikimizdir, biz niçin onlarla kavga edelim, hadi biz müzakere edelim, onlarla barışalım, sorunlarımızı diyalog yoluyla çözelim' dediğiniz Amerika mı, yoksa sizin yanı başınızdaki, sizinle aynı dine mensup, hatta aynı mezhebe mensup, aynı coğrafyada bin yıldır beraber nefes aldığımız, Kut`ul Amare'de birlikte omuz omuza çarpıştığımız, İngilizleri oradan kovmak için birlikte savaştığımız ve sınırın bu tarafında 20 milyon vatandaşımızın soydaşı olan kardeşlerimiz için niçin diyalog kapılarını açmıyorsunuz? Evet, besbelli ki bir sorun var. Evet, orada bir bağımsızlık ilanı ne getirir, ne götürür, bunlar hepsi tartışılır. Fakat lütfen bunları namlularla konuşmayın! Siyaset ne işe yarar? Diplomatlar ne iş yapar? Müzakere dediğimiz illa elin gâvuruyla mı olacak?” diye sordu.

“BİR ÇATIŞMA ÇIKSIN DİYE SAVAŞ DUASINA ÇIKMIŞ İNSANLAR VAR”

Savaşın çıkması için adeta dua edenlerin olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, “Oradaki Araplar da Türkmenler de bizim kardeşimiz, Kürtler de kardeşimiz. Oradaki kardeşlerimiz arasında bir sorun var, bir anlaşmazlık var. Hadi, büyük kardeş olarak gidelim. 'Selamun aleykûm, hadi biz geldik, nedir derdiniz, hele buyurun bir masanın etrafında oturup konuşalım' diyemez miyiz? Desek ne kaybederiz. Büyüklük biraz da bu değil mi? Yoksa Amerika bize açıktan düşmanlık yapıyor, biz de ona güç yetiremiyoruz diye hıncımızı bizden daha zayıf gördüğümüz kardeşimizden mi çıkaracağız? Mesele bu mu? Bakın! Bu arada Allah muhafaza, orada bir karışıklık çıksın diye, bir çatışma çıksın diye adeta savaş duasına çıkmış insanlar var.” dedi.

“HERKESİN SORUMLU DAVRANMASI GEREKİR”

Savaşın bilgisayar oyunlarına benzemediğini hatırlatan Yapıcıoğlu, Kardeşlerim! Savaş bir oyun değil, bilgisayar oyunlarına benzemez, Allah mecbur etmesin. Evet, bu millet mecbur kaldığında kanının son damlasına, dizinin feri tükeninceye kadar bütün imkânlarıyla, silah yoksa taşla, sopayla, kazmayla, kürekle savaşmıştır, savaşmayı bilmiştir. Bunu da dost düşman dünya âleme ispat etmiştir. Allah mecbur etmesin. Fakat kardeşler arasında savaş, herkese yıkım getirir. Savaş arzu edilebilecek bir şey değildir. Özellikle bir kısım basının kullanmış olduğu dil, adeta yangına körükle gitmektir.  Büyük bir yangına dönüşsün diye yangına benzin dökmektir. Basınıyla, siyasetçisiyle, akademisyeniyle, televizyon yorumcusuyla, sokaktaki vatandaşıyla herkesin sorumlu davranması gerekir. Gerginliğin azalması ve bir çatışmaya dönüşme riskinin tamamen ortadan kaybolması için kimin üzerine ne sorumluluk düşüyorsa onu mutlaka yerine getirmelidir.” ifadelerini kullandı.

“NİÇİN ASGARİ ÜCRETLİYİ VERGİDEN MUAF HALE GETİRMİYORSUNUZ?”

Gündemdeki vergi artışlarına değinen Yapıcıoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Vergi ile ilgili bir diğer konu daha tartışıldı. Toplumun çok geniş kesimini ilgilendiren asgari ücretlilerden alınacak vergi konusu. Malumunuz, şimdi verginin dilimleri var. İlk gelir dilimi yıllık 13 bin TL`ye kadar gelirden yüzde 15 vergi alınıyor. 13 bin TL`yi geçti mi, 30 bin TL`ye kadar ikinci dilimde yüzde 20 alınıyor. 1404 TL aylık alan asgari ücretliler ilk 9 ay, birinci dilimini doldurdular mı son 3 ayda maaşlarında bir düşüş oluyordu. Siz asgari ücretle kıt kanaat geçinen işçilerden ne istediniz? Madem anlaşmıştınız, elinizi tutan ne? Niçin asgari ücretliyi vergiden muaf hale getirmiyorsunuz?”

 “ASGARİ ÜCRETİ TAMAMEN VERGİDEN MUAF HALE GETİRİN”

Asgari ücretle çalışanların vergiden muaf tutulması gerektiğini ifade eden Yapıcıoğlu, “Allah`tan korkun, kuldan utanın! Asgari ücret 1404 TL. Farklı farklı kurumlar, sendikalar açlık sınırını, şu kadar oldu diye her ay güncelliyorlar. Açlık sınırı nedir? Açlık sınırı, 4 kişilik bir ailenin giyim, barınma, ulaşım, haberleşme, kültür hariç sadece ve sadece sağlıklı ve düzenli bir şekilde beslenmesi için gıdaya harcaması gereken paradır. Açlık sınırı ne kadardır biliyor musunuz? Rakamlar muhtelif, en düşüğü 1522 TL. Yani aç insandan vergi alıyorsunuz. Yahu açtan vergi alınır mı? Buradan milletim adına yetkililere sesleniyorum. Eğer 2012 yılında Anayasa uzlaşma komisyonunda ortaya koyduğunuz iradeye hala sahipseniz, eğer o zaman rol yapmadıysanız işte buyurun. Asgari ücreti vergi dışı bırakmak için Anayasa`yı değiştirmeye ihtiyacınız yok. Biz millet adına talep ediyoruz. Asgari ücreti tamamen vergiden muaf hale getirin.” şeklinde konuştu.

“ZİNA YASAKLANMALI VE SUÇ SAYILMALIDIR”

Müftülere nikah yetkisinin verilmesinin kendi parti programlarında da olduğunu, çıkacak düzenlemenin halkın yararına olacağına işaret eden Yapıcıoğlu, “Neslin karışması, nesebi belli olmayan çocukların sayısının artması toplumun dibine dinamit yerleştirmektir. Bu, toplum için çok büyük bir tehlikedir. Bundan dolayı zina yasaklanmalı ve suç sayılmalıdır. Müftülerin resmi nikâh kıymalarına karşı çıkanlara şunu söylemek istiyorum. Nikâh zorunlu hale getirilmiyor, sadece isteyen gidiyor. Onlar zannediyorlar ki nikâh zorunlu hale gelecek onların ahlaksızlıkları yasaklanacak. Korkmayın, Hükümet o kadar cesur değil. İnşallah iktidara geldiğimizde biz yapacağız. Hükümet sadece isteyen vatandaş, nüfus memurunun ya da belediye evlendirme memurunun yerine gidip il ve ilçe müftülüklerinde kıydırabilsin, diyor. Bu kadar.” diye ifade etti.    

Bu haberler de ilginizi çekebilir