• DOLAR 32.368
  • EURO 34.974
  • ALTIN 2324.906
  • ...
Hacıveyiszade Efendi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

FEYZULLAH ZEREY

Konya`nın Yarma Bucağına bağlı Şatır Köyünde 1888 (hicri1303) yılında doğdu. İsmi Mustafa olup babasının ismi Veyis`tir. Babası alim vemuttaki bir zattı. Küçük yaşlarda babasından ilim öğrenmeye başlayan MustafaEfendi, sonraları medreseye devam etti. Zeki ve çok kabiliyetli olan MustafaEfendi, kısa zamanda ilmini tekmil etti. Zamanın en modern medresesi olanIslah-ı Medaris`te dersler verdi. Türkçe, Farsça ve Arapça`sı çok iyi olanMustafa Efendi, Osmanlı devletinin son zamanlarında kısa sürede öğrendiğiİngilizce ile tartıştığı papazlara İslamiyetin hak olduğunu delilleriyle ispatetti.

YILMADAN KUR`AN DERSİ VERDİ

Cumhuriyetin ilk yıllarında alim ve Müslüman aydınlarauygulanan baskı ve dayatmadan nasibini alan Mustafa Efendi, hiçbir zaman İslamimücadelesinden geri durmadı, ömrünü İslam davasına hizmetle geçirdi. Osmanlıdöneminde medreselerde uzun süre ders verdi. Cumhuriyet rejimi kurulduktansonra da boş durmayan Mustafa Efendi, Piri Mehmed Paşa camiinde imamlık vehatiplik yaptı. Kur`an dersinin yasak olduğu dönemlerde tüm riskleri gözealarak Kur`an eğitimini gizli gizli sürdürdü.

İMAM-HATİP OKULU İÇİN ÇOK ÇABA HARCADI

Konya İmam Hatip okulunun kuruluşunda büyük hizmetleri oldu.Yeri geldiğinde amele, yeri geldiğinde usta oluyordu. Okula yardım ve talebetoplamak için köy köy dolaştı. İmam Hatip okulu Konya`nın en çok talebesi olanokulu oldu. Yer kalmadığından kayıt olmak isteyen yüzlerce talebe gerigönderildi. İnsanlar denize akan nehirler gibi İmam Hatip okuluna koştu.Vefatına kadar bu okulda Arapça, Hadis ve Fıkıh dersleri verdi. İmam Hatipöğrencileri için "Bu çocuklar meleklerin kanatlarıyla korunuyorlar. Bumemleketi onlar ileriye götürecekler. Bu milletin sönen, söndürülenkandillerini onlar uyandıracak." derdi.

"SANA ELHAMI BELLETEYİM Mİ?"

Görüştüğümüz Diyanet Vakfı Hacıveyiszade Yayınları GenelMüdürü Yusuf Öksüz, Hacıveyiszade Efendinin maddi ve manevi zor dönemlerdeçocuklarını İslam terbiyesiyle yetiştirmiş, insanları hakka irşad etmiş büyükbir şahsiyet olduğunu dile getirerek bir anısını şöyle anlatır: "MustafaEfendi Kur`an-ı Kerim derslerini hiç aksatmadan sürdürüyor. Tabi o sıralarKur`an dersi yasak. Her gün karakola giderek polis memurlarına Anadolu lehçesiyle"Guzum Guran yasağı galkmadı mı?" diye soruyormuş, olumsuz cevapaldığı halde evlerde Kur`an dersi vermeye devam ediyormuş. Bir ara tekkemahallesinde bir mescitte görev yapıyor. Camide Kur`an dersi yasak olduğu için(tıpkı doğu illerimizde 2000 li yıllarda Kur`an-ı Kerim dersinin yasak olduğuve ders verenlerin halen zindanlarda olduğu gibi) evlerde çocuklara gizliceKur`an dersi veriyor. Tabi o zamanda Kur`an`a düşman münafık biri, hocayıispiyon ediyor. Hoca karakola götürülüyor, ifadesi alınacak. Çünkü onlara göresuçlu, güya şeriat propagandası yapmış. Hacıveyis Efendi karakola girmişbakmış, hırsızı, ayyaşı, adli suçlusu ne arasan var, haliyle ifade için birhayli sıra bekleyecek. Bir fırsatını bulup bir polis memuruna "Guzum Guranokumayı bilin mi?" demiş, bilmem cevabını alınca, "O zaman bugününyadigarı olsun, sana elhamı (fatihayı) belleteyim" demiş. Düşünebiliyormusunuz, hizmet ve dava endişesi onu karakolda dahi durduramıyor ve gayretindenzerre eksiltemiyor."

İSLAM`IN HİZMETKÂRI

Kendisine yüksek makamlar verilmek istendiğinde, tevazugöstererek, "Ben İslam`ın alalade bir hizmetkarıyım. Allahu Teala beni buhizmetten ayırmasın" derdi. Mustafa Efendi boş zamanlarını ibadetlegeçirirdi. Fakir fukara ile ilgilenir, yoksulların yardımına koşar, ilim veirfan ehlinin düştüğü müşkülleri kısa yollardan çözerdi. Çevresinde tanıyıptanımadığı herkese selam vermekle tanınan Hacıveyiszade Efendinin selamınıalmak için, Konya esnafı erkenden dükkanlarını açar ve işlerininbereketlenmesini isterdi. Namaza fevkelade aşıktı. Sohbetlerin konusununekserisi namaz ile ilgiliydi. Sabah namazı camiye gider, namazdan sonra aşr-ışerif ve İmam-ı Azam Efendimizin tesbihatını yapar, işrak namazına kadar sohbetve irşat ile gönülleri coşturur, işrak namazını kılarak evine dönerdi.

BUNLARIN İÇİNDE PEYGAMBER EVLADI VAR

Türkiye`nin doğusundan gelen sürgün muhâcirlere yardım etmekiçin, beş yıl aile efradıyla, akşam yemeklerini yememiştir. Evinde yapılan kocabir tencere Tirit yemeğini bu kimsesiz, fakir ve aç insanlarla paylaşmıştır.Onlara akşam namazından sonra sohbet etmiş ve kitap okumuştur. Hanımı bumuhâcirlere çok acıdığını kendisine söylediğinde, ona karşı, "Bunlarıniçinde Peygamber sülalesinden olanlar var... Peygamber evladı var. Bunlara hizmetbenim din borcumdur. Namazım neyse, bu odur. Peygamberim emrediyor... Dün aziziken, bugün zelil olmuş; mevki ve parasını kaybetmiş olan insanlar var. Van`ın,Mardin`in âyânı, eşrâfı iken, ...sürgün düşmüş, muhâcir olmuş, ekmeksiz, sabunsuzkalmış, çamaşırsız kalmışlar. Sen ne diyorsun?" diyerek sesiniyükseltmiştir. Bunları söylerken ağlayan Hacı Veyis, "Zengin olsaydım dabunlara maaş bağlasaydım." temennisinden bulunmaktan da kendisini alamaz.

İMAM HATİP OKULLARI ONUN İÇİN BÜYÜK BİR UMUT OLDU

1949 yılında hicaza gider, orada yeğeni Ali Ulvi Kurucu`ylakarşılaşır. Ali Ulvi Kurucu amcasına memlekette olan biteni sorar. HacıVeyiszade Mustafa Efendi de bir umut belirdiğini, İmam Hatip Liselerininaçılacağını söyler. Ali Ulvi Kurucu ise "İlerisi olmayan bir okula kimevladını gönderir ki" der. Bunun üzerine Hacı Veyiszade Mustafa Efendi:"Haklısın evladım; ama Allah, İslam`ın bütün dinlere olan hâkimiyetinigöstermiyecek mi, bunu vaat etmiyor mu? Allah`tan daha doğru sözlü kim varki?" deyince, Ali Ulvi Kurucu "Amcacığım memleketimizden haberimizpek olmuyor, her şey battı, bitti biliyoruz. Bundan dolayı hayret etmişbulunmaktayım" deyince, Hacı Veyiszade Mustafa Efendi ağlayarak,"Batmadı da, bitmedi de elhamdulillah. O devirler bir kefaretdönemleriydi, borcumuz vardı ödedik. Ödeyebildiğimiz kadarıyla ödedik. Kapı azaralanır gibi oldu, bir ışık gözüküyor. Bir damla ışık, bir sürü yeri ışıtırdeğil mi? Işıyacak, ışıyacak..." diyerek ümidini ortaya koymuştu.

VEFATI

Hacıveyiszade ömrünün sonlarına doğru şeker hastalığınayakalandı.1960`da bir Cuma günü vefat etti. Ertesi gün Kapu camiinde çokkalabalık bir cemaat tarafından kılınan cenaze namazından sonra Mevlanatürbesinin karşısında ki üstadın kardeşi Abdülmecit Nursi`nin de mezarınınbulunduğu üçler mezarlığına defnedildi.

ŞÖYLE DERDİ

"Dünya da duracağın kadar dünya için, ahirete iseahirette duracağın kadar çalış."

"Ne kadar yaparsan yıkılacaktır, ne kadar yaşarsanölünecektir."

"Kızmayacan,kızdırmayacan, kırmayacan, kırılmayacan".

Öğrencileri zaman zaman kızdırmak isterdi, o da size bedduaedeceğim elinizi açın der ve: "Allah`ım, bunları muallim eyle, Allah`ımbunları muallim eyle!" diye dua ederdi.

Bu haberler de ilginizi çekebilir