• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2498.11
  • ...
Tarihte kara bir leke `Halepçe Katliamı`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Fey­zul­lah ZE­REY / İS­TAN­BUL

16 Mart 1988 günü atılan kimyasal bombalar sonucu Halepçe’de yaklaşık 5000 kişi öldü, 7000 kişi yaralandı. Katliamın kötü izleri halen silinmiş değil.

İRAN IRAK SAVAŞI 

1979`da İran’da İslam Devrimi’nin gerçekleşmesinden bir yıl sonra Saddam Hüseyin İran’la savaşa başladı. Batılı ülkeler ve ABD, kurulan İslamî devleti yok etmek için Saddam’ı devreye sokmuştu. İslam ve İnsanlık düşmanlarının desteğine rağmen Saddam rejimi, yeni kurulan İslam Devrimini yok edemedi. Kürtlerin ise çok uzun yıllardan beri Irak rejimi ile sorunları vardı. Bu savaşta İran ile ittifak kurdular. Irak-İran savaşı sona erdikten sonra Saddam savaşın acısını Kürt halkından çıkarmaya başladı.

ENFAL HAREKÂTI 

Saddam rejimi 1987’den itibaren Kürtlere karşı sistematik bir soykırımı hayata geçirdi. Kimyasal Ali lakaplı kuzeni Ali el-Mecid, ‘özel yetkiler’le Kürt bölgesinden sorumlu kılındı. Kimyasal Ali, karşısında düşman bir ordu varmışçasına tüm imkanları kullanarak Kürt halkına karşı savaş ilan etti. Şehirler, köyler, uçaklar tarafından acımasızca bombalandı. Halk panik içinde yurtlarından kaçmaya başladı. Binlerce insan Türkiye ve İran’a kaçarak canlarını kurtarabildi. Yasak bölgeler ilan edildi. Binlerce insan öldü ve yaralandı. (İnsan hakları örgütlerinin teleffuz ettiği rakam; 100 bin insanın öldüğü şeklindedir.) Artık uygulanan zulümler soykırım derecesine ulaşmıştı. Gerek savaş sırasında gerekse de savaştan hemen sonra Irak ordusunun Kürt halkına karşı başlattığı Enfal Harekâtında kullanılan silahlar Batılı ülkelerden ve özellikle de ABD’den sağlanmıştı. Dolayısıyla yapılan bütün zulüm ve soykırımlarda onların büyük rolü olmuştu.

HALKI KAMPLARA TOPLADILAR 

Bir plan dahilinde yürütülen bu harekât büyük soykırımlara gebeydi. Halk kamplara toplatıldı. Bu kamplarda tutulan binlerce insan açlık, işkence ve bakımsızlıktan can verdi. Toplu mezarlar yıllar sonra Saddam’ın 2003’de devrilmesinden sonra ancak ortaya çıkartılabildi.

KATLİAM 

Halepçe, İran sınırına yakın Bağdat’tan 150 km. uzakta 70 bin nüfusu olan bir kasabadır. Halepçe halkı İslami hassasiyetiyla tanınır. Aynı zamanda Saddama karşı İran’ın yanında yer almıştır.  Halepçe katliamı, İran-Irak Savaşı esnasında, Saddam Hüseyin’in, Kürtlere karşı Enfal Harekâtı adlı operasyonunun bir parçasıdır. İran ordusu, Kürtlerle beraber Halepçe’yi ele geçirince, şehir bombalanmaya başlandı. “Kimyasal Ali”, Saddam Hüseyin’in emrini yerine getirerek Halepçe’nin üzerine tam üç gün boyunca kimyasal ve biyolajik bombalar yağdırdı.  Bombardımana sekiz savaş uçağı katılmıştı.

ZEHİRLİ GAZLARDAN BOĞULARAK ÖLDÜLER

Halepçe katliamında üç çeşit kimyasal bomba kollanıldı. En çok gündeme gelen Hardal gazı idi. Saddam bu bombaları İran askerlerine karşı da kullanmıştı. Halbuki ulslararası anlaşmalar gereği bu bombaların savaşta dahi kullanılması yasaklanmıştı. Siyanür gazı, teneffüs edilmesi sonrası boğulmaya yol açan bir gazdır. Görgü tanıklarının ve İranlı doktorların anlattıklarına göre ölenlerin çoğu boğularak ölmüştü.

MAZLUM BİR HALKA REVA   GÖRÜLENLER

Halk habersiz bir şekilde yakalanmıştı. Kimsenin kaçmaya gücü kalmamış, kaçmak isteyenler ancak birkaç metre öteye gidebilmişti. Bazı çocuklar sokakta, bazıları evlerinin bahçesinde oynarken can vermişti. Çocuğunun canını kurtarmaya çalışan anne, torununu korumaya çalışan dede, birbirine sarılarak ölen aileler… Ölenlerin derileri garip bir hal almış, gözleri neredeyse yuvalarından fırlayacak gibi olmuş, ağızlarından grimsi bir sıvı sızmıştı. Hayvanlar telef olmuş, sular zehirlenmişti. Hayat namına ne varsa hepsi yok olup gitmişti.

KİMSE SES ÇIKARMADI,  ÇIKARMIYOR

Dünya kamuoyu önünde açıkça kimyasal silah kullanan Saddam yönetimine karşı Amerika ve Batı ülkelerinden bir ses çıkmadı. Suudi rejimi, Ürdün, Kuveyt ve Körfez ülkeleri de ses çıkarmadı. Kimyasal ve biyolojik silahların ham maddelerinin Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Sovyetler Birliği gibi devletlerden, ABD, İsveç, Danimarka vs. şirketlerinden sağladığı sır değil artık. Bu dehşet verici katliamla insanlık da yok olmuş. insan hakları, demokrasi, halkların özgürlüğünden dem vuranlar ölüm sessizliğine bürünmüştü. Sanki onlar da Halepçe halkıyla beraber ölmüştü. Müslüman Kürt halkı garipti, kimsesizdi.

İZLERİ HALEN DEVAM EDİYOR

Aradan yıllar geçmesine rağmen kimyasal gazların etkisi halen devam ediyor. Halepçe halkı yıllardır anlaşılmayan hastalıklarla boğuşuyor. Halktan sağ kalanların bazılarında kanser, nörolojik bozukluklar, doğum kusurları, düşükler görülmektedir.

KİMYASAL ALİ’NIN AKİBETİ

Halepçe ‘de kimyasal saldırı emri vererek 5 bin Müslüman Kürt’ün hayatını kaybetmesine yol açan, Saddam Hüseyin ve  Kimyasal Ali lakaplı Hasan el-Mecid, idam edildi; ama bu silahları kendilerine verenler, bu zulüm karşısında ses çıkarmayanlara henüz birşey yapılmadı.

HALEPÇE DOSYASI HALEN AÇILMADI

Halepçe dosyası açılmadı, açılmayacak. Açılırsa bile kanıtları gizlenecek. Dosyanın açılması ABD’nin de, Talabani’nin de işine gelmiyor. Çünkü açılırsa ABD yargılanacak. Çünkü kimyasal silahları ABD temin etmişti. Halepçe halkı kimyasal silahların denenmesi amacıyla kobay olarak kullanılmıştı.

TANIKLARIN DİLİNDEN

“Her yerde kimyasal gaz kullanıldığı için yiyecek, su hepsi zehirlenmişti. Şehre girdiğimizde ortalığa çok kötü bir koku sinmişti. Yanık et kokusundan başım döndü.

İnsanların yanmış bedeni, kadınların çocuklarına sarılarak can verdiği ve daha kundaktaki çocuğun yanmış bedenini gördüğümde midem bulandı ve kustum. Kadınların ve çocukların korku çığlıkları hala kulağımda çınlıyor. Ben ve eşim eve geri gitmek için ölülerin üst üste yığıldığı sokakta ilerliyorduk. İlk olarak sığınakları var diye aileme bir şey olduğunu sanmıyordum. Ama maalesef annem, babam ve kardeşlerimi kaybetmiştim.” (Pexşan Faik Arif)

“Katliamın gerçekleştiği günlerde Halepçeye asker olarak gittim. Katliamla birlikte avlularda, bahçelerde oynayan çocuklar artık cansız bedenleriyle yerde yatıyordu. Kadınlar merdivenlerden aşağıya inme fırsatı bulamadan can vermişlerdi. Anneler hiç ayrılmamacasına sarılmışlardı çocuklarına. Her şeyi ölüm sessizliğine gömülmüştü?

Halepçenin sadece insanları değil, coğrafyası da zehirlendi. Aradan geçen yıllara karşın hala suları içilmiyor.”  (Serbest Akoyan)

“Eve doğru giderken her sokakta yüzlerce insanın yerlerde ölü olarak yattığını gördüm. Bunların hepsi tanıdığımız akraba, aile dostu ve komşularımızdı. Tanıdığım bir arkadaşımın evini gördüm ve bakmak istedim. Kapıyı açtığımda yaklaşık 35 kişinin üst üste yığılmış cansız bedenini gördüm. Bedenleri yanmıştı adeta. Kimyasal gazın etkisiyle durmadan kusuyordum. Birkaç gün aradan sonra onları gömmek istedim ve evin avlusunda bir çukur açarak 8 kişiyi gömdüm.” (Cebrail Ömer Mecit)

“Bombalama akşama kadar sürdü. Ailemin yerlerde yatan cansız bedenlerini gördüm. Seslendim, seslendim; ama kimseden ses çıkmıyordu. İki oğlumun banyoda cansız bedenlerine rastladım önce. Sonra evin diğer odalarına baktığımda kızlarımın birbirlerine sarılarak can verdiğini gördüm. O gün tüm ailemi kaybetmiştim. Katliamda ailemden 7 kişi olmak üzere tam 30 akrabamı kaybetmiştim. Gazdan ben de etkilenmiştim. Her tarafım yanmış ve gözlerim görmüyordu. Katliamın üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen çocuklarımın cansız bedenleri hala gözümün önünde, onları asla unutmadım. Katliam öncesi çocuklarımı kucaklıyor onları öpüyor onlara sarılıyordum; ama 16 Mart Katliamı tüm sevdiklerimi benden aldı. Herkesi toplu halde gömdükleri için onların şu an hangi mezarda olduklarını bile bilmiyorum. Mezar taşlarını okşayamıyorum, mezarları başında dualar okuyamıyorum.” (Ayşe Ali)

Bu haberler de ilginizi çekebilir