• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
Dünyanın  İslam`a Yönelişinde Batı`nın Endişesi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Bu yöneliş Batı’da, Müslüman ülkelere göre daha fazladır. Bunun sebebi nedir? İslam dininin diğer dinlerden üstün olması mı Batıda bu yönelişe yol açmaktadır? İslam’a ilginin her geçen gün artması üzerine bazı araştırmacı ve yazarlar medeniyetlerin çatışmasını gündeme getirip İslam ve Batı ekseninde araştırma ve tahlillerde bulunmaktadırlar.

Medeniyetlerin çatışması tezi ilk kez “Samuel Huntington” tarafından ileri sürüldü. Onun İslam ve Batı medeniyetinin çatışmasıyla ilgili nazariyesindeki hedefi asıl çatışmanın gelecekte bu iki medeniyet arasında olacağını göstermekti. Oysa diğer nazariyeciler her iki medeniyetin birbirine ihtiyacı olduğunu, işbirliği ve yakın irtibatla barış ve huzur içinde yeni bir dünya kurulabileceğini dile getirirler. Aynı zamanda Batı’nın İslam’a olan ihtiyacını da sık sık vurgularlar. İslam’a karşı bakış açısının ve inanışların değişmesi, dostluk ve işbirliğinin geliştirilmesi, aksi taktirde Batı’nın yenilgiyi itiraf etmesi ve İslam’ın önünde eğilmesi gerektiğini ileri sürerler.

İslam, En Köklü Medeniyetin Kurucusu
İslam’ın başından geçen bunca musibete, yaşanan büyük olaylara ve düşmanlarının çıkarttığı engellere rağmen dünyanın her tarafında İslam’a yoğun ilginin olduğu görülüyor. Batı dünyasının kültürel saldırılar neticesinde meydana getirdiği zarar iki asırlık Haçlı Savaşlarından çok daha ağırdır. Ancak bütün problemlerin üstesinden gelip görkemli bir medeniyet kuran Müslümanlar, on dört asır gecikmeyle de olsa yeni alanlara girmeyi başardılar.

Hıristiyan dünyasına nüfuz eden İslam’ın kültür ve medeniyetinin bu dünyayı yoğun bir şekilde etkilediği görülür. Yemek kültüründen, silaha, sanat, ticaret, hukuk ve tıptan diğer alanlara etkilenme birçok sahada yoğunca yaşandı. Bu etkileşim Batı’nın karanlık Ortaçağ’dan çıkıp ilmi gelişmelere yönelmesine sebep oldu.

Müslümanların muhabbet, cömertlik ve fedakârlıklarının Batı insanı üzerindeki derin etkisi Batılı yazar ve mütercimleri İslami eserleri tercümeye yönlendirdi. Bu değerli kaynakların dünyanın farklı dillerine çevrilmesiyle her tarafta ilmi alanda inkılap yaşandı.

Avrupa’nın bir parçası olan Endülüs’te İslam medeniyetinin yükselişi 300 yıl boyunca Kurtuba’nın dünya şehirleri içinde ilim tacını taşımasını sebep oldu. O günlerde İslam medeniyetinin özelliklerinden biri, Müslümanların ilim ve fen alanındaki yoğunlaşmada sahip oldukları şevkti. Her tarafta tesis edilen eğitim merkezleri, kütüphaneler, ilmi ve edebi mektepler, tercüme edilen Yunanca kitaplar, matematik, kimya, tıp ve astronomi alanında gösterilen büyük gelişmeler neticesinde İslam alimleri büyük keşifler gerçekleştirdiler.

Endülüs’ü birkaç asır ilmi, kültürel ve ekonomik dönüşüme tabi tutan Müslümanlar, burayı Ortaçağ karanlığındaki Avrupa’nın başına taç yaptılar. Etkilemeleri ilmi ve ekonomik alanla sınırlı kalmadı, ahlak alanında da etkilediler.
Müslümanların Hıristiyanlara öğrettiği önemli noktalardan biri din alanındaki kolaylıklardı. Savaşlarda yenilen kavimlere hoşgörü gösterir, din adamlarının meclisler kurup ibadet etmelerine izin verirlerdi. Bu sıcak tutum birçok Hiristiyan’ın Müslüman olmasına yol açtı.

Bazı Batılı araştırmacı ve yazarların İslam’a düşmanlıklarını her ortamda dile getirmelerine rağmen, doğu bilimcilerin bir kısmı farklı tutum sergileyerek İslam dünyasındaki hakikatleri kitaplarına taşıyıp iftira edenlere gerekli cevabı verdiler.
Avrupalıların İslam dünyasına seyahat edip Müslümanların hayatını yakından tanımaları, Müslümanların ahlak ve edeplerinden etkilenmelerine neden oldu. Gördükleri manzaranın önceden duyduklarından çok farklı olduğunu gördüler.
İslam düşmanlarının bir kısmının yanlışlarını itiraf etmek zorunda kalıp İslam medineyetinin parlak geçmişini kabul etmelerine rağmen son yıllarda 11 Eylülü kulanıp İslam düşmanlığını kışkırtmaya çalıştıkları görülmektedir.

Diğer taraftan Batı’nın İslam’ın görkeminden yoğunca etkilenişi neticesinde, İslam’ı tahrif etmek için çabalayan Yahudi araştırmacılar bile sonunda Batı’nın İslam’a secde etmek zorunda kalacağını ve İsrail’in yıkılacağını itiraf ediyorlar.

Yahudi araştırmacılardan Moshe Bylcin, Avrupa ve Amerika’nın toplumsallığıyla ilgili yaptığı tahlilde şunları dile getirir: Amerika, ekonomik ve askeri varlığına, Avrupa ise esrarlı siyasetine rağmen İslami dalganın yayılmasını durdurmayı başaramıyorlar. Bu gerçek, İslam’ın fazla da uzun olmayan bir gelecekte Batı’da ilk sözü söyleyeceğini ortaya koymaktadır.
Devamında şunları dile getirir: “Tarihi zorunluluk İslam’ın bu kıtada her geçen gün daha fazla yayılacağını gösteriyor. Bunu birçok alanda İslami kültürün yayılmasında görmek mümkündür.”

Bylcin, şöyle devam eder “Avrupa ve Amerika’da yoğun bir şekilde mescit inşa edilmektedir. Oysa birçok kilise müzeye dönüşmüş. Namaz kılanlar ise mescitleri tıklım tıklım doldurmaktadır”

Devamında bütün dünya insanlarının Müslüman olmasının imkânının olduğunu, ancak bir tek Hıristiyan’ın Yahudi olmasının mümkün olmadığını dile getirir.

İsrailli bu araştırmacı Siyonist rejimin yok olmasının göstergesi olarak da, İsrail’in bütün çabalarına rağmen bir tek kişiyi cezbedemediğini, İsrail’de yaşayan Yahudilerin buradan başka ülkelere kaçmak için çabaladığını ileri sürer. Bununla birlikte İsrail toplumunun yoğun bir şekilde birbirinden koptuğunu bildirir.

Avrupalı siyasi gözlemciler, Batı mikrofonlarından yayılan İslam aleyhtarı propagandaların hiçbir yere ulaşamayacağını dile getiriyorlar. Batılıların, İslam ile Batı medeniyetlerini birbirlerine yakınlaştırmanın önceliklerini hazırlama dışında bir çıkışlarının olmadığını bildiriyorlar. Bu yakınlaştırmanın bir şartı ise, Batının İslam düşmanlığından el çekip, bu türden küstahça tutumlardan vazgeçmesidir.

Yazan: Mahmut Hamdi Zekzuk
Kaynak; İslam ve Batı Dergisi
Çeviren: Hanefi Aydın/doğruhaber

Bu haberler de ilginizi çekebilir