• DOLAR 32.329
  • EURO 35.092
  • ALTIN 2295.738
  • ...
SON DAKİKA
Ailece ayakkabı tamirciliği yapıyorlar
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Diyarbakır'ın Sur ilçesinde babadan oğula sürdürdükleri ayakkabı tamirciliğini devam ettiren Bozkurt ailesi bireyleri, işlerinin eskisi gibi olmadığından yakınarak gelişen sanayinin, ucuz üretimin kendilerini olumsuz etkilediğini ifade ettiler.

6 oğluyla beraber hem ayakkabı tamir ettiklerini hem boyadıklarını belirten Ali Bozkurt, çocukluğundan beri bu mesleği yaptığını söyledi.

Dedelerinden miras aldıkları mesleği 60 yıldır devam ettirdiklerini söyleyen 75 yaşındaki Bozkurt, "Bu işimizin sonu yok. Yaşım 75 olmuş, bir sonuç alamadık. Yaşanan olaylar yüzünden şimdi de işler kırılmış. Zor yani, 5-10 lira para kazanıyoruz. 15 yaşında bu işe başladım. 60 yıl oldu burada oturuyorum. Şimdi çocuklarım burada, torunlarım burada, bizim bu meslek dededen babadan kalmadır. Onlar da bu işi yapıyordu." dedi.

"Eskiden ekmeğimiz çıkıyordu"

Daha önceki yıllarda ekmek parası çıkardıklarını ifade eden Bozkurt, sözlerine şöyle devam etti: "Eskiden ekmeğimiz çıkıyordu. 25 kuruşa boya yapıyorduk yine de 5-10 lira para kazanıyorduk. Şimdi iş yok. Günde iki ayakkabı boyatamıyoruz. Eskiden burası kabalıktı ve iş oluyordu. Buradan 50 bin kişi göç etti, kimse kalmadı. Biz eski boyacılarız. Şimdi geldiği zaman herkes memnun oluyor, hem tamir ediyoruz hem boyuyoruz. Yalnız iş yok. İlk başladığım zaman boya 10 kuruş, 25 kuruştu, ama iyiydi. Şimdi ise kötü. Çocuklarım hepsi lise bitirmişler, ortaokul bitirmişler ellerine iş geçmedi mecbur burada çalışıyorlar. Bakan da geliyor, bazen milletvekili de geliyor. Merhabalaşıyor gidiyorlar. Kim kimin halini sorar ki, senin işlin nasıldır diye sormuyorlar."

"Ekmeği ağzımıza girdikten sonra bu mesleği bırakmak kolay bir şey değil"

Dedelerinin mesleğini icra ettiklerini, bu mesleğin bağımlık haline geldiğini belirten Mehmet Bozkurt, babası, kardeşi ve çocuklarıyla beraber çalıştıklarını söyledi.

Bozkurt, "Bu meslek babamızın mesleği olduğu için onunla beraber işe geldiğimiz için özenti yaptık ve bu mesleğe kendimizi verdik. Ekmeği ağzımıza girdikten sonra bu mesleği bırakmak kolay bir şey değil. Mesleğe başlarsan, bir iki sene devam ettiğin zaman arkası gelmez, bırakamazsın, beyninde yuva yapıyor. Bu meslek çok zor bir meslektir. Boyacılıkla başladık. Babamızın yanında yetiştik. Benim çocuklarım burada, özenti yapıyorlar. Biz kendimiz hiçbir yerde çalışmadan kendi kendimizi yetiştirdik. Makineleri getirdik. Koskoca Diyarbakır büyükşehir olduğunda tamircileri bile yoktu. Hem makinelerimizi çalıştırıyoruz hem bozulduğu zaman kendi ellerimizle tamir ediyoruz." dedi.

"Simit ayran 2 TL'ye yiyeceksin ki evine gidebilesin"

Ayakkabı tamirciliğinin yanında boyacılık da yaptıklarını ve bu işin de kolay olmadığını söyleyen Bozkurt, bir ayakkabının boyama sürecinden nasıl geçtiği söyle anlattı:

"Alacaksın sabunlu suyla yıkayacaksın. Üzerine normal boya çekeceksin. Boyadan sonra üzerine elle, bezle sarılarak, cila çekeceksin. Sonra bir kat daha ince boya çekeceksin. Ondan sonra fırçalayacaksın. Ondan sonra kadiferle parlatacaksın. Bir de kenar boyasını da çekeceksin, müşteriye vereceksin. Ama bunu hiçbir yerde kimse uygulamıyor. Çünkü zor bir iştir. Bir ayakkabı boyatıyorsun bir-iki lira akşama kadar 10-20 tane ayakkabı boyatırsan bir yemek yediğin zaman, bir kahvaltı parası, eve boş gidersin. Ne yapmalısın? Simit, ayran 2 TL'ye yiyeceksin ki evine gidebilesin."

Bozkurt, son olarak şunları söyledi: "Bizim dışımızda burada, Balıkçılarbaşı'nda 30 boyacı vardı. Nebi Cami'nin orada da 30 boyacı var. Bunlar Diyarbakır'ın gerçek sembolleridir. Balıkçılarbaşı'ndakini zamanla kaldırdılar. Bir Nebi Camisi kalmış bir de burada bir baba 6 kardeş kalmışız. Bunlar Diyarbakır'ın tarihi boyacılarıdır ve en geri kalan kısım da burası ve Dörtyol'dur. Bütün Türkiye genelinde boyacılık salonları olup kadın ve erkeklerin oturabileceği bir şekilde yapılması gerekir. Ama oturacağımız işte, bir metre kareye herkes sıkışmış. Baba-oğul ve 3-5'te dükkândır. Sıkışıp yapıyoruz. Allah'a çok şükür muhtaç değiliz. Öldürmüyor, süründürmüyor." dedi. (Emrah Deniz, Abdurrahman Tetik - İLKHA)





















Bu haberler de ilginizi çekebilir