• DOLAR 32.369
  • EURO 34.971
  • ALTIN 2325.405
  • ...
İlahi Lütuflar 5
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İREM GÜLTEKİN / Doğruhaber

Rezzak olan Yüce Mevla`mızın adıyla…

Kullarına en çaresiz kaldıkları zamanda kendi katından sayısız nimetler veren ve bunun karşılığında sadece biz aciz kullara düşen sadece şükretmektir.

 “Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya`yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu. “Meryem, bu sana nereden geldi?” deyince, “Bu Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir” dedi.    (Al-i İmran 37)

Kış mevsimi bitmek üzereydi. Bahar tüm güzelliğiyle kapıdaydı. Bizim buralarda kış bayağı zahmetli çetin geçerdi. Köy hayatının keskin soğuğu her zamanki gibi meşakkatle bitmişti. Bir de bunun üstüne etrafınız İslam düşmanlarıyla kuşatılmışsa bu meşakkat üzerine meşakkat olur. Çünkü adeta yüzü bıçak gibi kesen bu soğuğa rağmen nöbet tutmamız gerekti.

Bu köye geleli kısa bir süre olmuştu. Zamanımızın çoğu bu köy halkını Marksist PKK`nın her türlü hain saldırısından korumakla geçerdi. Köyde 30-40 hane olmasına rağmen beş altı aileden başka kimse kalmamıştı. Bunların dışında kalan köy halkının hepsi PKK yanlısı oldukları için bizim buraya gelmemizle beraber öfke ve kinden köyü terk etmişlerdi. Bulunduğumuz köy aslında güzel bir yerdeydi. Toprağı oldukça verimli, arazileri bayağı genişti.

Arazilerin geniş ve verimli olmasına rağmen ekim biçim işiyle uğraşamıyorduk. Çünkü burası PKK`nın bir numaralı hedefi halindeydi. Burayı tamamen işgal etmek için çaba sarf ediyorlardı. Bizler bekâr olduğumuz için beş altı kişi aynı evde kalıyorduk. Bulunduğumuz ev de köyün bir ucundaydı. Nöbetlerimizi daha rahat tutuyorduk. Köye varan yol emniyetli olmadığı için ihtiyaçlarımızı uzun aralıklarla karşılıyorduk. Yemeklerimizi de kendimiz yapmaya çalışıyorduk.

Köyümüzün yolu emniyetli olmadığı için genelde de ihtiyaçlarımız gelince de uzun vadeli saklanılabilen kuru gıda türü şeyler gelirdi. Günlerden bir gün bütün erzakımız tükenmiş sadece kuru fasulye ve bulgur kalmıştı. Yemeği yapacak olan arkadaşımız içeri girip gıdaların bunlar olduğunu ve “yemeği yapayım mı?” diye sordu. Biz de birbirimize içli içli baktık. Bayadır et tüketmemiştik. İnsan olmamız hasebiyle canımız bazen farklı şeylerde istiyordu.

Rabbimiz için çıktığımız bu mücadele yolunda hiçbir zaman bundan ötürü şikâyette bulunmadık. Hiçbirimizin de buraya gelmede bir maddi menfaati söz konusu değildi. Kendi kendimize oturmuş, öyle konuşurken birden pencereye sert bir cismin çarpmasıyla irkildik. Hemen pencere tarafına koştuk. Aman Allah`ım! Bu da ne? İnanması zor ama pencerenin altında bir adet kar kuşu can çekişiyordu. Ölmeden önce beni kesin der gibiydi. Hemen indim ve onu kestim. Bu Yüce Mevla`mızın biz kullarına bir ikramıydı. Bir yandan ona hamd ederken bir yandan da bu kuş beş altı kişiye yetmez diye üzülüyordum. Biraz daha olsaydı diye düşünürken ansızın önüme bir kar kuşu daha düşmesin mi? 

Kelimelerim kifayetsiz kalmıştı Rabbimize sonsuz şükürler ettik. Bu olaya dağlar taşlar şahit oldu. Şüphesiz o kullarına ihsanda bulunan Mevla`mıza ne kadar hamd etsek azdır.

 (Dua Yayıncılıktan çıkan ve Ömer Saruhan`ın kaleme aldığı İlahi Armağanlar isimli eserinden derlenmiştir.)

Bu haberler de ilginizi çekebilir