• DOLAR 32.566
  • EURO 35.007
  • ALTIN 2432.034
  • ...
"Almanya kendisine karşı dik duran bir ülke ya da dik duran bir insan istemiyor"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İslam ülkelerinin kendilerine özgü bir göçmen siyasetinin olmadığını belirten İran Nüfus Araştırma Kalkınma Merkezi eski Başkanı Dr. Muhammed Cevad Mahmudi, BM ve AB'nin göçmen siyaseti, Türkiye'nin bu konudaki duruşu ve Suriyelilere yönelik yaklaşımına ilişkin İLKHA'ya değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın son süreçteki dış politikası sebebiyle Almanya'nın rahatsız olduğunu belirten Dr. Muhammed Cevad Mahmudi, Almanya'nın kendisine karşı dik duran bir ülke ya da dik duran bir insanı istemediğini ifade etti.

Son günlerde AB ülkeleri, özellikle de Almanya ile Türkiye arasında ciddi sorunlar yaşanıyor. Sorunların temelini FETÖ firarilerinin yanı sıra Almanya'nın göçmen siyaseti oluşturuyor. ABD yönetimi ise göçmen meselesinden dolayı bazı İslam ülkelerine yönelik ayrımcı, ayrımcı olduğu kadar tahkir edici, ötekileştirici, ırkçı bir siyasetler izliyor.

"Göçmen siyasetimiz kendi kültürümüz ve kendi inancımızla örtüşmeli"

Batı dünyasının göçmen siyaseti üzerine değerlendirmelerde bulunan İranlı akademisyen ve konunun uzmanı, İran Nüfus Araştırma Kalkınma Merkezi eski Başkanı Dr. Muhammed Cevad Mahmudi, İslam ülkelerinin kendilerine özgü bir göçmen siyasetlerinin olmadığını vurgulayarak,  "Göçmen siyasetimiz tamamen yerli olmalı, kendi kültürümüz ve kendi inancımızla örtüşmeli. Nüfus siyasetimiz yerli kültürle şekillenmeli. Elbette Avrupa ve Amerika'nın bazı nüfus siyasetlerinde dikkat çeken noktalar olabilir, ancak Avrupa ve Amerikan aile yapısı bizim kültürümüzle çelişmektedir. Bu çelişkileri dikkate almak gerekir." dedi.

"BM'in aile ve nüfus yapısına dair programlarını uygulamaya koymak büyük bir yanlıştır" 

Birleşmiş Milletlerin (BM) sosyal programlarının da İslam kültürüyle uyumlu olmadığını belirten Mahmudi, sözlerine şöyle devam etti:

"BM'in sosyal programları, aile ve nüfus yapısına dair programlarını uygulamaya koymak büyük bir yanlıştır. Zira onların sunduğu çözüm önerileri, çözüm değil sorun oluşturur. Hatırlanacağı üzere 1994 yılında BM'in nüfus siyaseti olarak, nüfus kontrolü programlarını bütün ülkelere önerdi.  Bu yöntem doğru değil. İran da bu önerilere nisbeten uydu. Şimdi doğum oranlarında azalma yaşanıyor."

"Batı'nın uygulamalarını örnek alarak çok yanlış yapıyoruz" 

 

Birçok İslam ülkesinde evlilik yaşının artmasına, nikâhsız birliktelikler gibi durumların tehlikeli boyutlara vardığına işaret eden Mahmudi, "Bizler, Batı'nın uygulamalarını örnek alarak çok yanlış yapıyoruz. Geç evlilikler, evlilik yaşının artması, nikâhsız birliktelikler Batı'nın aile yapısını çökerten nedenlerdir. Şimdi Batı aile yapısını çökerten uygulamaları biz yapmaya çalışıyoruz. Onların yolunu sürdürmeye çalışıyoruz. Bu, yanlış ve büyük hatadır." diye konuştu.

Batı'nın aile yapısının bozulmasıyla nüfuslarında da yaşlanmanın arttığını, genç nüfusa büyük ihtiyaç duyulmaya başladığını belirten Mahmudi, "Batı, göçmen siyasetinde, tercihli ve kontrollü bir politika izliyor.  Kendi ülkelerine gelecek göçmenlerin, daha kalifiye daha verimli bir iş gücü olarak gelmesini istiyor." dedi.

"Türkiye insani duyarlılıklarla sınırlarını Suriyeli mültecilere açmıştır"

Göçmen siyasetinin bazen insani bazen de siyasi konjonktüre göre değiştiğini kaydeden Mahmudi , "Göçmen siyasetlerinde insani durumlar vardır. Afganistan'da yaşanan olayların ardından milyonlarca kişi İran'a geldi. İran'ın genç nüfusu vardı ve genç nüfusa da ihtiyacı yoktu. Tamamen insani ve İslami kaygılarla sınırı Afganlılara açtı. Türkiye'de de şimdi Suriyeli göçmen meselesinde benzer durum yaşanmaktadır. Türkiye nüfusu gençtir ve iş gücüne de ihtiyacı yoktur. Amma insani duyarlılıklarla sınırlarını Suriyeli mültecilere açmıştır." ifadelerini kullandı.

Ülkelerin göçmen siyasetinde sadece insani ve İslami duyarlıklılar değil bazen de siyasi duyarlılıkların da bulunduğunu belirten Mahmudi, Türkiye'deki nüfus yapılanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın teşvikleri ve Suriyelilere yönelik bakış açısını da şöyle değerlendirdi:

"Türkiye'de Sayın Erdoğan'ın nüfus artışı ya da nüfusun gençleşmesi konusundaki açık teşvikleri devam ediyor. Sayın Erdoğan her platforma, üç ya da beş çocuk talebini dile getiriyor. Bu konuda hükümetin özendirici teşvikleri var. Genç nüfusa ihtiyaç olmamasına rağmen bu konuda çalışmalar var. Suriyeli göçmenler meselesi ise Türkiye için öncelikle insanidir. Belki insan gücünün bir bölümünü de Suriyeli göçmenlerden karşılayabilirler, ama asıl hedefin bu olmadığını görebiliyoruz. Siyasi yönleri de olabilir tabi."

"Avrupa daha kaliteli kalifiye ve daha bağımlı göçmenleri ülkelerine kabul etmek istiyor"

"Avrupa'nın Türkiye ile göçmen sorunu var." diyen Mahmudi, sözlerine şöyle devam etti: "Göçmen sorunun başında ucuz insan gücü var. Avrupa, daha kaliteli, kalifiye ve daha bağımlı göçmenleri ülkelerine kabul etmek istiyor. Bu yüzden geçiş yolu üzerindeki Türkiye ile pazarlık yaparak bu alanda seçici davranıyor. Bu seçicilik sürecinde de tamamen güzergâh ülkelerini baskı altına almaya çalışıyorlar. Oysa Avrupa ülkeleri özellikle de Almanya'nın genç nüfusa ihtiyacı var. İnsan gücüne ihtiyacı var. Bu yüzden göçmen kabul etmek zorundalar."

"Almanya kullanabileceği genç insan gücünü istiyor"

Türkiye ile Almanya arasında yaşanan siyasi gerilim ve son dönemlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya'daki Türkiyelilere çağrılarına da işaret eden Mahmudi, son olarak şu değerlendirmede bulundu:

"Bilindiği gibi Almanya 60'lı yıllarda Türkiye'den ciddi oranda insan gücü aktarımında bulundu.  Türkiyelilerden faydalandı. Almanya'nın kalkınmasında bu insan gücünün katkısını göz ardı edemezsiniz. Türkiye, Almanya'ya insan gücü gönderdi. Almanya'da Türkiyeliler ciddi bir insan gücü olarak bulunuyor. Sayın Erdoğan bugün Almanya'daki Türkiyelilere çağrıda bulunuyor. Haklı olarak diyor ki; 'Sizler bizim vatandaşlarımızsınız, uzun süredir orada yaşıyorsunuz. Ülkemizin uzun vadeli çıkarlarını dikkate alın, falana oy verin falana oy vermeyin.' Almanya ise kendilerine karşı böyle dik duran bir ülkeyi ya da böyle dik duran bir insanı istemiyor. Irak'tan, Suriye'den ya da başka ülkelerden giden insanların ana kaynakları Alman oluyor. Kendilerine yön veren kimseleri de yok. Almanya doğal olarak bu tür kullanabileceği genç insan gücünü istiyor." (İLKHA)







 

Bu haberler de ilginizi çekebilir