• DOLAR 32.551
  • EURO 35.013
  • ALTIN 2422.716
  • ...
Irak Kürdistanı`nda Bağımsızlık Referandumu -3-
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mehmet Tahir Özsoy/ DOĞRUHABER

Irak Kürdistanı`nda Bağımsızlık Referandumu -3

Riskler, Tehditler ve Olasılıklar

Türkiye'nin Güney Kürdistan'a dönük politikalarının daha başka hedefler içerdiği, Irak'tan kopacak olan Kürdistan'ın Türkiye ile beraber bir federasyon sistemine dâhil olacağı, böylece Türkiye'nin kendi Kürt sorununu da çözmüş olacağı yönünde zaman zaman alevlenen gayri resmî tartışmalar da yapılmaktadır. Referandumun ayak seslerinin yükselmesinden sonra İran da karşıt yöndeki görüşlerini açıkça belli etmiştir. Referandum tarihinin ilan edilmesinden sonra dışişleri bakanlığı sözcüsü Behram Kasımî bir açıklama yaparak “İran'ın,  Irak'ın toprak bütünlüğünden yana tavır aldığını belirtip Barzani'nin bağımsızlıkla ayrılmak istediği bölgelerin Irak'ın bir parçası olduğunu, referandum kararının sorunları derinleştireceğini, Erbil ile Bağdat arasındaki sorunların anayasal çerçevede çözülmesi gerektiğini, iki tarafın diyalogundan yana olduklarını" söyledi.

İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakırî ise IKBY'nin bağımsızlık referandumunu “kabul edilemez" diye değerlendirdi.  Bakırî, Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri komutanlarının hazır bulunduğu bir toplantıda yaptığı konuşmada, Irak'ta referandum konusunun gündeme getirilmesinin bölgede yeni sorunların ortaya çıkması için bir başlangıç olacağını iddia ederek, “Bu asla Irak'ın komşuları tarafından kabul edilebilir değildir. Irak'ın bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün korunması ülkedeki tüm mezhep ve etnik grupların yararınadır" diye konuştu. Bakırî'nin “Referandum konusunun DEAŞ'ın Irak'ta büyük yenilgiye uğraması ve toprak kaybetmesinin hemen ardından ortaya konulması, normal bir olay değildir." sözünün ise İsrail ve Suudi'nin dahil olduğu bölgesel denklemler açısından farklı bir karşılığı bulunmaktadır.

SUUDİ VE İSRAİL BAŞTA OLMAK ÜZERE TARTIŞMALARIN BÖLGESEL BOYUTA TAŞINMASI

Kürdistan'ın bağımsızlık yolunda atacağı referandum adımı, önemine binaen bölgesel bazda da ilgi odağı olmuş durumdadır. Türkiye ve İran gibi komşuların dışında bağımsızlık konusunu yakın markaja alan başlıca iki ülke söz konusudur: Suudi Arabistan ve İsrail. Hatta Irak Kürtlerinin bağımsızlık söylemlerinin Türkiye ve İran'daki bazı çevrelerce “İkinci İsrail" olarak damgalanarak mahkûm edilmesinin altında yatan en önemli nedenlerden birisi de İsrail'in bağımsız Kürdistan ilgisidir, denebilir. Kürtlerin bağımsızlık arzularını bir ajitasyon aracına dönüştürerek bölgesel rekabetin kullanışlı araçlarından birisi haline getirmek isteyen Suudi ve İsrail, görünürde Kürdistan'a destek verirken aslında içine girdikleri pozisyonla Kürtlerin arzularının önüne çekilmek istenen setleri önemli oranda tahkim etmiş olmaktadırlar. İsrail'in “Bağımsız Kürdistan" yaklaşımı uzun zamandır bilinmektedir. Referandum tartışmalarının yaşandığı yakın dönem içerisinde Suudi krallığının da İsrail'le birlikte aynı dili kullanıp aynı yaklaşımı sergilemesi, salt Kürt muhabbeti ile alakalı bir durum değildir. İki unsurun uluslararası güçlerle birlikte geliştirdikleri ortak tutum, Kürdistan meselesi karşısında ortak tavır geliştirmelerine neden olmuştur. Kral Selman'ın danışmanlarından General Enver Macid Eşki ve İsrail Dışişleri Bakanlığı'ndan Dore Gold, gerçekleştirdikleri görüşmelerde varılan sonuçları, 2015'te Washington'da yapılan toplantıda dünya kamuoyu ile paylaşmışlardır.

Riyad ve Tel Aviv'in İran'a karşı birlikte hareket etmek için görüştükleri ortaya çıkarken toplantıda Tahran'a karşı ortak bir Arap askeri gücü oluşturulması çağrısı yapan Enver Macid Eşki, İran'ın yanı sıra Türkiye'yi de hedefe koyarak iki ülkenin “yayılmacı emelleri"nin önüne geçmek için bağımsız Kürt devleti kurulmasının gerekli olduğunu savunmuştur. Enver Macid Eşki, gündeme oturan bu görüşmelerin ardından Sputnik haber ajansının sorularını yanıtlarken “Bağımsız Kürdistan" çıkışına ilişkin değerlendirmelerde bulunmuş ve şunları söylemiştir: “Bu açıklama bir talep değil, daha ziyade bugünkü gelişmelerle ilgili öngörüm. Zira talep Kürtlerden gelecek. İran, büyük Fars devletini, Türkiye ise Osmanlı İmparatorluğu'nu restore etme peşinde. Bu ülkelerin liderleri, mevcut politikalarına devam edeceklerse kaçınılmaz olarak bağımsız Büyük Kürdistan kurulacak ve İran, Türkiye ve Irak'ın planlarını bozacak."

Baş gösteren Katar krizinde Türkiye'nin Katar'dan yana tavır koymasından huzursuz olan Suudi medyası ve kraliyet çevrelerinden bağımsız Kürdistan destekli açıklamalar artarken Birleşik Arap Emirlikleri(BAE)'nde de bu anlamda Suudi ve İsrail ikilisine eşlik eden haberler ve hatta sosyal medya kampanyaları görülmeye başlanmıştır. Aslında yaşanan bölgesel rekabet, bu rekabette Türkiye, İran, Suudi ve İsrail'in rekabette oynadıkları karşıtlık rolü, Suudi ve İsrail'in Kürdistan konusundaki yaklaşımlarına ışık tutmaktadır. İsrail merkezli Begin/Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanlarından Dr. Edy Cohen'in şu sözleri aslında bu meramı en iyi şekilde ortaya koymuştur: “Referandum ve bağımsız bir devlet için Kürtlere destek veren ülke sayısı çok az. Denize sınırı olmayan Kürdistan Bölgesi, düşmanlarıyla etrafı çevrilmiş durumda. Irak, İran, Suriye ve Türkiye ile ortak sınırı var. Söz konusu ülkeler şiddetle Kürdistan devletine karşı çıkıyor. Onlar da Maliki gibi savaş ve düşmanlarla etrafı çevrili bölgede, Kürdistan'ın güvenli ve istikrarlı bir ada gibi fiilen ikinci İsrail olmasından endişe ediyor. Son yıllarda ne zaman Kürdistan'ın bağımsızlığı dile getirildiyse söz konusu ifadeler de beklenilen devlet için kullanılmıştır. Bu yüzden İranlılarla Türklerin, referandumun başarılı olmaması için ciddi çaba sarf etmeleri muhtemeldir. Kürt taraflar arasında ihtilaf çıkarmaya çalışacaklar. Ancak İsrail için hem ekonomik hem de güvenlik açısından Kürdistan devletini desteklemek kendi çıkarınadır... Bunun da ötesine giderek, Kürdistan'da askeri üs kurulabilir ve bu sayede Kürdistan devletini koruyabilirler. Bunların yanı sıra, bağımsız Kürdistan devleti, zamanında Irak devletinin, mal varlıklarına el koyarak gönderdiği Yahudilerin dönmesini sağlayabilir. Bu gelecekte Araplarla yapacağı barış anlaşmasında İsrail'in konumunu güçlendiriyor. Bu büyük çıkarlarla birlikte İsrail halkı, Kürtlerin meşru mücadelesine karşı büyük bir hissiyata sahip. Yahudilerle Kürtler arasında ortak noktalar var. Her ikisi de uzun zaman baskıya maruz kalmış ve dünyanın farklı bölgelerine dağılmışlardır. İran, Türkiye ve Arap ülkeleri asla Kürdistan'ın bağımsızlığını onaylamayacaklar. Ancak Kürtler daha fazla zaman kaybetmemeli ve referandumdan sonra doğrudan Kürdistan'ın bağımsızlığını ilan ederek Irak'tan ayrılmalı. Kürdistan devletinin istikrarlı ve insan haklarına saygı duyulan bir ada haline geleceği muhtemeldir. Bu da onu etrafındaki ülkelerden ayıracak önemli bir nokta. Bu yüzden Trump yönetimi de referandumu, Kürdistan Bölgesi'nin bağımsızlığını ve Irak'tan ayrılmasını desteklemeli. Çünkü bu gelişmeler bölgenin tamamının çıkarına olacak."

Bir yandan Kürtlerin meşru talepleri var, diğer yandan Kürtlerin taleplerini suistimal ederek bölgesel rekabette Kürtleri “koçbaşı" olarak kullanmak isteyen İsrail vb. faktörler mevcuttur. Öbür taraftan da Kürtlerin taleplerine bilinen bir söylemle karşı çıkan güçler vardır. İsrail'in Kürt planları ve ilgisinden yola çıkarak muhtemel Kürdistan için, üstelik İsrail'le iyi geçinme yarışında olmalarına rağmen “İkinci İsrail" benzetmesi yapanlar, ikircikli bir tavır içinde olmakla birlikte aynı zamanda popülist, kolaycı bir yaklaşım içindedirler. Bölgesel dinamiklerin hızlıca değiştiği, yeni bir haritanın coğrafyamıza dayatıldığı şu süreçte bilindik reaksiyonların çok da işlevsel olmadığını artık herkes bilmektedir. Güney Kürdistan bu anlamda ciddi bir arayış içerisinde ve fırsatını bulduğu anda bağımsızlık adımını atacak görünmektedir. Bu durumda “İkinci İsrail" benzetmesi yapacağımız yapı, her yönüyle İsrail'e bağımlı, içinde İsrail askeri üsleri, istihbarat merkezleri, casus yuvaları, terör merkezleri bulunacak bir Kürdistan mı? Yoksa komşuları olacak Türkiye, İran, Irak ve Suriye ile dostluk ilişkisi içinde bulunacağı, siyasî, ekonomik, ticarî ilişkilerin mükemmel olacağı, tehdit üssü değil güven üssü olacak dost ve kardeş bir Kürdistan mı? Yıkıcı bir Kürdistan için İsrail pusuda, komşu ülkelerin Kürtlere yönelebilecek herhangi bir girişimini heyecanla beklemektedir. Yapıcı bir Kürdistan formülü ise daha ziyade komşuların elinde ve komşuların bu noktada bilindik refleksler dışında bir karar vermesi gerekmektedir.

KÜRESEL GÜÇLERİN BAĞIMSIZLIK REFERANDUMUNA YAKLAŞIMLARI

Referandum karşısında Birleşmiş Milletler (BM), Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya ve Avrupa'nın takınacağı tavır önemlidir. Konuyla alakalı BM Irak Yardım Misyonu Ofisi adına yapılan açıklamada, “Kürdistan Bölgesi Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu'yla yaptığımız görüşmelerde, BM Irak Yardım Misyonu Seçim Gözetleme birimlerimizin bağımsızlık referandumu sürecinde gözetleme ve yardımda bulunmayacağını belirttik." denilmiştir. Bu açıklama göstermiştir ki BM şimdilik konuya çok da müdahil olmak istememektedir. ABD ise kafa karıştırıcı ve oyalayıcı açıklamalarla yetinmeye devam etmektedir. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, 9 Haziran'da bu konuda yaptığı açıklamada şu sözleri sarf etmiştir: “DEAŞ'la savaş devam ediyor. Bu ABD'nin birinci önceliğidir, bu dönemde Irak'ın da birinci önceliği bu olabilir. Irak hükümetiyle ortaklığı destekliyoruz. Sadece DEAŞ'a dikkat çekmek istiyoruz. Çok sayıda Iraklı, DEAŞ ve yaptığı korkunç şeyler yüzünden evlerini terk etmiş durumda. DEAŞ'ın ortadan kalkmasını istiyoruz. Irak istikrara kavuşup halk evlerine geri döndüğünde, Irak karar verip Kürtler referandum yapma kararı alırsa, bu Irak'ın iç meselesi olur."

Nauert, 30 Haziran'daki bir başka basın brifinginde de şunları söylemiştir: “Birleşik, istikrarlı, demokratik ve federal bir Irak'ı destekliyoruz. Irak Kürdistanı'nın meşru özlemlerini anlıyor ve takdir ediyoruz. DEAŞ'ın yenilgiye uğratılması, istikrar sağlanması, yerinden olmuş kişilerin geri dönüşü, bölgedeki ekonomik krizden kurtulmak ve bölgenin iç siyasî uyuşmazlıklarını gidermek. Bölgesel otoriteleri, Bağdat ile Erbil arasındaki ilişkilerin geleceği arasındaki kapsamlı konularda Irak hükümeti ile etkileşime girmeye teşvik ediyoruz… Tabii ki Kuzey Irak'ta da, Irak hükümetinde de dostlarımız var. Ancak her şeyden önce DEAŞ'ı yenmek zorundayız. Bu yapıldıktan sonra, bu gündeme getirebilecekleri bir şey." Öyle anlaşılıyor ki ABD hem Bağdat hükümetine hem de Kürt yönetimine bir takım umutlar verir gibi yapmaktadır, ancak tavrını şimdilik netleştirmekten de kaçınmaktadır, daha ziyade zamana oynamayı tercih etmektedir. Bununla birlikte mevcut bölgesel dengeleri göz önüne alarak iki tarafla da görüşüp Irak'ın birliğinin korunmasından yana olduğunu ifade etmeyi sürdürmektedir. ABD, Irak'ı İslâm dünyasında sorunlar içinde tutulacak bir tür ara bölge gibi tasarlamış görünmekte, Kürt meselesinin çözümünün bu tasarısına zarar vermesinden kaygı duymaktadır.  

Devamı yarın…

Bu haberler de ilginizi çekebilir