• DOLAR 32.349
  • EURO 35.128
  • ALTIN 2307.867
  • ...
Rabia katliamının 4`üncü yılı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

BEYRUT (AA) - Mısır'ın demokratik yollarla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin darbeyle görevden alınmasını protesto amacıyla başkent Kahire'deki Rabiatul Adeviyye ve Nahda meydanlarında toplanan eylemcilerin güvenlik güçleri tarafından silah zoruyla dağıtılmasının üzerinden dört yıl geçti.

Kanlı müdahale, güvenlik güçlerinin 14 Ağustos 2013 günü sabah erken saatlerde zırhlı araç ve buldozerlerle Rabia Meydanı'na girerek 48 gündür eylemlerini barışçıl şekilde sürdüren darbe karşıtlarına müdahale etmesiyle başlamıştı. Gerçek mermi ve göz yaşartıcı gaz kullanılan müdahalede keskin nişancılar, sabah namazını kılan göstericilerin üzerine ateş açtı, çok sayıda kişi hayatını kaybetti.

Aynı saatlerde Nil Nehri'nin batısında Kahire Üniversitesi'nin yakınlarındaki Nahda Meydanı'na da müdahale yapıldı. Burada daha az göstericinin bulunmasıyla meydan kısa sürede kanlı bir şekilde dağıtıldı.

Mısır İnsan Hakları Konseyi, 6 Mart 2014'te yaptığı açıklamada, Rabia ve Nahda meydanlarının boşaltılması sırasında 632 kişinin hayatını kaybettiğini, bunların 8'inin polis olduğunu bildirdi.

Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) ise ülke genelindeki müdahalelerde ölü sayısının 2 bin 600, yaralı sayısının 7 bin olduğunu açıkladı.

Rabia Meydanı'ndaki kanlı müdahalede İhvan'ın siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP) Genel Sekreteri Dr. Muhammed el-Biltaci'nin 17 yaşındaki kızı Esma el-Biltaci de keskin nişancılar tarafından vurulanlar arasındaydı.

Bir oturumda 528 idam
Her iki meydandaki eylemlerin de kanlı bir şekilde bastırılmasının ardından Mısır askeri yönetiminin ilk uygulamalarından biri, İhvan'ın mal varlıklarına el koymak oldu. Yargıç İzzet Hamis başkanlığında 23 Eylül 2013'te kurulan komisyon, İhvan'a ait özel okullar, hastaneler, ticari şirketler ve döviz büroları gibi bütün kuruluşlara el koydu.

Darbeyle göreve gelen askeri yönetimin bir diğer icraatı ise Aralık 2013'te İhvan'ı terör örgütü ilan etmek oldu. İhvan üyeleri tarafından yapılan gösteri, eylem ve faaliyetlerinin tamamı terör kapsamına alındı.

Bu dönemde en çok dikkati çeken uygulamalardan biri de kısa süreli bir yargılama sürecinin ardından yüzlerce sanığın tek oturumda idam cezasına çarptırılması oldu. Minya Ceza Mahkemesi'nin Mart 2014'te bir kalemde "528 sanık hakkında idam kararı" vermesi bunun en önemli örneği olarak tarihe geçti.

Resmi olmayan verilere göre, Mısır'da mahkemeler 3 Temmuz 2013`ten bu yana yaklaşık bin 800 idam kararı verdi.

İngiltere'de bulunan Arap İnsan Hakları Örgütü tarafından Mayıs 2016`da yayımlanan raporda, "Mısır'da mahkemelerin son dört yılda toplam bin 794 sanık hakkında idam kararı verdiği" kaydedildi. Mısır Müftüsü Şevki Allam, bin 794 idam kararından 728`sini onayladı. Ancak Temyiz Mahkemesi idam kararlarının çoğunu bozarken hakkında idam cezası verilen kişilerin sayısı 300'e düştü. Bu kişilerin kararlara itiraz ve temyiz süreci ise devam ediyor. İdam cezasına çarptırılan 20 kişinin ise yargı yolu kapandı.

Bu zamana kadar 8 idam kararı infaz edildi. Kamuoyunda "Arap-Çerkes davası" olarak bilinen yargılama sonucunda 6 sanık idam cezasına çarptırılmıştı. Polis kontrol noktasına saldırmak ve polisleri öldürmekten suçlu bulunan Selefi cemaatlerden birine tabi olan 6 genç Mayıs 2015'te idam edildi.

Bu süreçte İhvan'dan da bir kişi idam edildi. Mart 2015'te idam edilen veteriner Mahmud Ramazan, eylemcileri çatıdan atma suçlamasıyla yargıç karşısına çıkarılmış ve ölüm cezasına mahkum edilmişti.

Öte yandan Mısır makamları darbeyle görevinden uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Mursi ve İhvan Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii ve ünlü milli futbolcu Muhammed Ebu Trika da dahil iki bin 500 kişiyi 3 yıl süreyle terör listesine aldı. Karar resmi gazetede yayımlandı.

6 Nisan Hareketi`nin de içinde olduğu tutuklama ve tasfiye süreci
Rabia Meydanı`nın boşaltılmasının ardından güvenlik güçleri İhvan yönetici ve üyelerini çok kısa sürede gözaltına aldı. Tutuklamalar gece yarısından sonra veya sabahın erken saatlerinde baskın şeklinde gerçekleştirildi.

Evlerin arandığı baskınlar esnasında tasfiyelerin de yapıldığı görüldü. Bu bağlamda Temmuz 2015`te 6 Ekim semtindeki bir dairede aralarında eski milletvekili Nasır el- Hafi'nin de bulunduğu 9 İhvan üyesi katledildi. Polis, öldürülenlerin silahlı olduğunu, direndiklerini iddia ederek, dairede ele geçirilen silahlara savcılığın el koyduğunu duyurdu.

Darbe sürecinin mihenk taşı olarak bilinen 30 Haziran sürecine destek veren ve Tahrir Meydanı`ndaki Mursi karşıtı eylemlere katılan liberal 6 Nisan Hareketi de darbe yönetiminin baskılarına maruz kalarak kapatıldı. Hareketin lideri Ahmed Mahir ve yardımcısı Muhammed Adil "gösteri kanununa" muhalefet etmekten gözaltına alınarak yargılandılar ve üçer yıl hapse mahkum edildiler.

Liberal muhalif lider Devrimin Yarını Partisi'nin kurucusu Eymen Nur ise Mısır dışına çıkmak zorunda kaldı. Sağlık durumu gerekçesiyle önce Lübnan`a giden Nur, suikast girişimi iddialarının ardından Lübnan`dan ayrılarak Türkiye`ye yerleşti.

Başlangıçta darbe sürecine en fazla destek verenler arasında yer alan eski Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed el-Baradey daha sonra yaşanan olaylar nedeniyle Mısır dışına çıktı. Mısırlılar, "Darbe kendi çocuklarını yedi" deyimini kullanmaya başladı.

3 yaşındaki çocuğa müebbet hapis ve 9 yeni hapishane
Rabia ve Nahda meydanlarının boşaltılmasının ardından başlayan tutuklamalar nedeniyle ülkedeki hapishaneler yetersiz kaldı. Bu nedenle Mısır yönetimi son dört yılda 9 hapishane daha inşa etti.

Tutuklu sayılarındaki artış ve yargılamada yaşanan skandallar insan hakları ve özgürlükleri bakımından ülkenin notunu iyice düşürdü.

Batı Kahire Askeri Mahkemesi`nin 3 yaşındaki Mansur Karni adındaki çocuğu, cinayet suçundan müebbet hapse mahkum etmesi tepkiye neden oldu. Karni, 4 kişiyi öldürmek ve 8 kişinin ölümüne sebep vermekten yargılanan ve müebbet hapis cezasına çarptırılan 115 kişi arasında yer alıyordu.

Mısır resmi makamları darbe sonrası gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklamaların sayısı hakkında açıklama yapmadı, İhvan ise hapishanelerde 40 bin civarında tutuklu bulunduğunu öne sürdü.

İfade özgürlüğü ve medya
Darbe sürecinde resmi ve özel bütün medya kuruluşları kontrol altına alındı. Sadece yönetim yanlısı görüş ifade eden uzmanlar televizyon ekranına çıkarıldı. Daha önce tanınmayan yeni yüzler, uzman olarak kamuoyuna sunuldu.

Televizyon kanallarında en fazla seyredilen tartışma programlarının sunucuları görevlerine ya ara verdi ya da müzik ve eğlence gibi farklı alanlarda programlar yapmaya başladı. Amr Lisi, Mona eş-Şazli, Mahmud Saad ve Yusri Fuda, bu isimler arasında en dikkat çekenler oldu.

Yabancılara yönelik tutuklama ve yargılamalar
Ülkede yaşananlardan Türklerin de içinde bulunduğu yabancılar da payını aldı. İngilizce yayın yapan El-Cezire televizyonunun ikisi yabancı üç çalışanı gözaltına alındı ve yargılandı.

25 Ocak Devrimi`nin 5`inci yıl dönümünde ortadan kaybolan İtalyan öğrenci Giulio Regeni`nin ölü bulunması ve işkence iddiaları Mısır yönetimini uluslararası arenada zor durumda bıraktı.

Bu süreçte Mısır`ın farklı bölgelerde çeşitli nedenlerden dolayı gözaltına alınan ve yargılanan 3 Türk vatandaşından ikisi Türkiye`ye döndü. Diğer Türk vatandaşı ise 3 sene süren hapis hayatının ardından özgürlüğüne kavuşarak Türkiye'ye döndü.

Rabia Meydanı`nın boşaltılmasına giden süreç
Mısır`da darbeye giden yolun kapısını 30 Haziran eylemleri araladı. Yüz binlerce insan medyanın teşviki sonucu 30 Haziran 2013 'te Tahrir Meydanı`nda toplandı. Bunu fırsat bilen Yüksek Askeri Konsey, yönetime 3 gün süre verdi. Ardından 3 Temmuz`da ordu, yönetime el koyduğunu ilan etti.

Darbenin ilanından hemen sonra Mursi`nin Cumhurbaşkanlığı Muhafız alayında tutulduğu iddia edilmiş ve eylemciler, Rabia`dan Mursi`nin tutulduğu bölgeye giderek orada eylem yapmıştı. Mısır ordusunun 8 Temmuz sabahı buradaki eylemcilerin üzerine ateş aması sonucu 61 kişi ölmüş, 435 kişi yaralanmıştı.

Mısır medyası bu silahlı müdahaleye destek verdi ve adeta askerlerin eylemcilere ateş etmesini alkışladı. Medya ve kamuoyu desteğini alan askeri yönetim, Rabia Meydanı`nın güney tarafından 27 Temmuz sabahı meydanı boşaltmak için müdahaleye başladı.

Uzun namlulu silahların kullanıldığı bu müdahale, Ramazan ayının 18. günü sahur vaktinde yapıldı. Olayda 100`e yakın kişi ateşli silahlarla vurularak öldürüldü. Söz konusu iki silahlı müdahale 14 Ağustos`taki katliamın provası olarak kabul edilmişti.

Adım adım Rabia katliamı

Mısır kamuoyu, 14 Ağustos öncesinde kanlı müdahaleye hazır hale getirildi. Güvenlik güçlerinin barışçıl gösterilere gerçek mermilerle müdahalesinde medyanın uyguladığı karartma başarılı oldu. Mısır sokağının onlarca eylemcinin ölmesine tepki vermemesi Rabia Meydanı'nda planlanan katliamın habercisi gibiydi.

Darbeye çıkan yol
Mısır muhalefeti 30 Haziran 2013'te Tahrir Meydanı'nda Mursi aleyhinde büyük bir eylem yaptı. Medya, eyleme 30 milyondan fazla kişinin katıldığını iddia etti. Ordu, aynı günün akşamında, iktidar ve muhalefete 3 gün süre tanıdığını duyurdu.

Söz konusu açıklamanın ardından Tahrir Meydanı'nın üzerinden savaş uçakları ve helikopterler geçmeye başladı. Ülke genelinde sözde bir sevinç havası oluşturuldu.

Ordunun verdiği sürenin sonunda, Mısır'da demokratik seçimlerle işbaşına gelen ilk Cumhurbaşkanı Mursi, 3 Temmuz 2013'te ilan edilen darbe ve yeni yol haritasının ardından alıkonularak bilinmeyen bir yere götürüldü.

Mursi yanlıları olayı protesto ederek Rabia ve Nahda meydanlarında oturma eylemi başlattı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansur, geçici cumhurbaşkanı olarak atandı ve 4 Temmuz'da yemin ederek görevine başladı.

Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) 5 Temmuz'da "Darbeyi Red Cuması" eylemleri düzenledi. Askeri müdahaleye karşı çıkan gruplar ve İhvan mensupları büyük bir protesto gösterisi yaptı.

Mursi'nin Cumhuriyet Muhafızları Karargahı'nda tutulduğu söylentileri üzerine eylemciler Rabia Meydanı yakınlarındaki karargah önünde de eylemlere başladı.

6 Temmuz'da Muhammed el-Baradey'in başbakan olduğu iddiaları yayıldı. Ancak tepkiler üzerine Baradey`in başbakanlık ataması gerçekleşmedi.

Cumhuriyet Muhafızları olayları
8 Temmuz sabahı Rabia Meydanı'ndan Mursi`nin tutulduğu Cumhuriyet Muhafızları Karargahı önüne gelen eylemcilere gerçek mermilerle müdahale edildi.

Bu, silahlı kuvvetlerin, barışçıl gösteri düzenleyenlere karşı gerçek mermiyle ilk müdahalesiydi. Mısır adli tıp verilerine göre müdahalede 61 eylemci hayatını kaybetti, 435'i yaralandı.

Mısır medyası, İhvan'ı askeri karargah önünde eylem yaptığı gerekçesiyle suçlu ilan etti; zira 3 Temmuz itibarıyla darbe karşıtı bütün muhalif medya kapatılmış, darbecilerin kontrolündeki basın ise gerçeklerin üstünü örtme görevini üstlenmişti.

Ancak siyasi partiler, "Cumhuriyet Muhafızları Katliamı" olarak adlandırılan söz konusu müdahaleye tepki gösterdi.

Dönemin Savunma Bakanı Abdulfettas es-Sisi tarafından açıklanan yol haritasına başta destek veren Selefi Nur Partisi, bu olayların ardından darbecilerden desteğini çektiğini açıkladı.

Manassa olayları
Rabia katliamına giden yolun ikinci adımı, 27 Temmuz'da "Manassa olayları" olarak tarihe geçti.

Güvenlik güçleri, bu kez Rabia Meydanı'nın güneyinde yer alan Manassa bölgesindeki göstericilere karşı kanlı müdahalede bulundu.

Eylemcilerin başlarından vurulduğu müdahalede, Mısır Sağlık Bakanlığı verilerine göre 38 kişi hayatını kaybetti. İhvan ise 139 kişinin öldüğünü, yaklaşık 4 bin 500 kişinin yaralandığını açıkladı.

İhvan yetkilileri, güvenlik güçlerini adam öldürmek kastıyla eylemcilere gerçek kurşunla müdahale etmekle suçladı.

Dönemin İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim, İhvan'ın ölü ve yaralı sayısını abarttığını, Rabia'daki eylemciler ile bölge halkı arasında arbede yaşandığı için polisin müdahale etmek zorunda kaldığını ifade etti.

Rabia katliamı
Darbe karşıtlarını susturmak için silah kullanmaktan çekinmediğini gösteren Mısır askeri güçleri, 14 Ağustos 2013 sabahı saat 06.30'da Rabia Meydanı'na dört koldan müdahaleye başladı.

Mısır polisi ve ordusunun ortaklaşa düzenlediği müdahale kapsamında Nil'in batı yakasında Kahire Üniversitesi'nin önündeki Nahda Meydanı da vardı. Buraya da aynı anda baskın yapıldı.

Akşama kadar devam eden baskında polis mavzerleri ve buldozerler kullanıldı. Ayrıca keskin nişancıların da işaretlenen bazı şahısları vurduğu gözlendi. İhvan'ın siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi Genel Sekreteri Dr. Muhammed el-Biltaci'nin 17 yaşındaki kızı Esma el-Biltaci de bu şekilde şehit edildi. Fötr şapkalı bir kişinin Esma'yı sarı bir çanta ile işaretlediği, keskin nişancının tetiğe basmasının ardından bölgeden uzaklaştığı kamera kayıtlarına yansıdı.

Resmi verilere göre Rabia katliamında 8'i polis 632 kişi hayatını kaybederken, iki bine yakın kişi yaralandı. Aynı gün 800 eylemci gözaltına alındı.

Ülkede 45 gün süren barışçıl gösteriler 14 Ağustos'taki Rabia katliamının ardından büyük ölçüde zayıfladı. Müdahalenin yapıldığı gün, diğer şehirlerden Rabia'ya destek için yola çıkan binlerce kişi, güvenlik güçleri tarafından engellendi.

Aynı gün ülkenin farklı şehirlerinde İhvan üyeleri, Rabia baskınına tepki olarak polis karakollarını bastı. Bazı karakollarda polis memurları hayatını kaybetti.

Kahire'nin batısında bulunan Kirdase bölgesi ve Minya kentinde yaşanan baskınlara ilişkin davalar hâlâ sürüyor.

Resmi verilere göre Rabia Meydanı'nın basıldığı gün 64 kilise ateşe verilirken, 36 polis karakoluna da baskın düzenlendi.

İhvan, Rabia katliamından iki gün sonra 16 Ağustos'ta Kahire'nin Ramses bölgesinde büyük bir gösteri düzenledi. Polisin müdahalesinin ardından eylemciler meydanda bulunan El-Fetih Camisi'ne sığındı.

Sabaha kadar camide kalan eylemciler, bir sonraki gün gözaltına alındı. Fetih Camisi'ne sığınanlar arasında TRT Kahire muhabiri Metin Turan da vardı. Gözaltına alınan Turan, 6 ay hapishanede kaldı.

Ramses olaylarında İhvan Rehberlik Bürosu Başkanı Muhammed Bedii'nin oğlu Ammar vurularak öldürüldü.

İhvan'ın verilerine göre 3 Temmuz'dan sonraki süreçte 40 binden fazla kişi gözaltına alındı, binlercesi de ülke dışına kaçtı.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir