• DOLAR 32.324
  • EURO 35.097
  • ALTIN 2308.233
  • ...
Zikir dili geçip kalbe yerleşmesi ve beden ile tamamlanması lazım
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

ASİYE ASLAN / DOĞRUHABER

   Zikir kalbimize ışık saçan ve ruhumuzu besleyen başlı başına bir ibadettir. Bu yüzden ayakta, otururken ve yatarken zikretmek ibadettir. Zikrin önemine binaen Yüce Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır:

 “Onlar ki ayakta dururken, otururken ve uyumak için yanları üzerine uzandıklarında Allah'ı anar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde inceden inceye düşünürler. "Ey Rabbimiz! Sen bunların hiçbirini anlamsız ve amaçsız yaratmadın. Sen yücelikte sınırsızsın! Bizi ateşin azabından koru!" derler. (Al-i İmran-191)

Bu ayette Yüce Allah zikrin üç şekilde yapılabileceğine dikkat çekmiştir: ‘Dil` ile anmak, ‘akıl-beyin` ile düşünmek ve ayakta-otururken ‘beden` ile davranmak suretiyle zikrin yapılabileceğini vurgulamıştır. Zikrin sadece dil ile sınırlandırılmaması dikkat çekmektedir.

Dil ile olan zikir; Rabbimizi en güzel isimler(Esmau-l Hüsna) ile anmak ve o ona dil ile yalvarmaktır. Kalp ile olan zikir;  Allah`ı düşünüp kalbi her türlü kir, pas ve şüphelerden uzak tutmaktır. Beden ile zikir;  bedenimizin bütün organlarının görevlerini istenilen doğrultuda yapıp, yapılmaması gerekenden de kaçınmaları ile olur. Bu çeşitlerin hepsinin beraber yapılması tam yani gerçek anlamda kul olmayı ifade eder. Hadisi Şeriflere de baktığımızda zikrin üç şekilde yapılabileceği anlaşılmaktadır. 

Zikir,  hüzünlü olan kalbe bir ilaçtır; pas tutan kalbin temizleyicisidir. Zikreden, zikre daldıkça kalbi manevi bir huzurla dolar ve Rabbine olan aşkı ve sevgisi artar. Zikir, dili geçip tamamen kalbe yerleşince, zikreden bütün sıkıntılarını, dertlerini unutur. Çünkü zikreden kişi o anını hiçbir dünyevi şeye değişmez. Allah o kişiye yardım eder.

Dünya hayatı imtihan olduğundan Müminler, birçok bela ve sıkıntılarla karşılaşırlar. Bu sıkıntı ve belalardan Allah`ı zikir ile kurtulup huzura kavuşurlar. Kendilerine isabet eden belalar onlara bir tüy kadar hafif gelmeye başlar. Çünkü zikir vesilesiyle zikreden, zikredilene yani her şeye kadir olan Rabbine kavuşur.  

Dilinden ve kalbinden zikri düşürmeyen bir mümin;

-Haram olan şeylere göz dikmez, hatta şüphelilere bile el uzatamaz,

-Rabbimizin yapın dediği emirleri yerine getirip nehiy ettiklerinden uzak durur,

-Dini sohbetlere iştirak etmeye çalışır, boş sözlerden veya gıybet edilen ortamlardan uzak durur,

 -Ruhunu dip-diri tutar ve boş zamanlarını her zaman değerlendirir,

-Geçici olan dünya hevesine, maddiyata hiçbir zaman özenmez, fani olan dünyanın malına, mülküne aldırış etmez,

-İbadetlerini huşû içinde eda eder, ibadet etmekten huzur bulur.

Böylece zikir, dili geçip tamamıyla kalbe yerleşir.

Son olarak şu konuya değinecek olursak; Rabbimiz bizi bir an olsun unutmuyor. Ve bizim de O`nu her zaman hatırlamamızı istiyor. Biz sadece namaz kılarak Rabbimizi zikretmemeliyiz. Bu şuur her zaman yani namazdan sonra da bizlerde devam etmelidir. Otururken, uzanırken, yürürken yani yaşamımızın her alanında ve zamanında zikir olmalıdır. Zikir iki dudak arasında kalmamalı. Ağızdan kalbe inmeli ve kalbi tamamen sarmalıdır. 

Zikirden maksat,  Cenâb-ı Hakla olan irtibatımızın hiçbir zaman kopmaması, Yüce Allah`ın her zaman yanımızda olduğunu hatırlamaktır.

Her zaman ve her anımızda zikreden kullardan olmak dileğiyle…

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir