• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
15 TEMMUZ`DA SELÂ VE TEKBİRLERLE DİRENDİK
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

ZEKİ ARAS- MUSTAFA BİKEÇ

Dönüm noktası hükmünde 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Unutulmaz acıların yaşandığı o gece, gelecek nesillere örnek olacak bir millet direnişi sergilendi. Tanklara, uçaklara, tam donanımlı silahlara karşı, bir Müslüman millet selalar ve tekbirlerle direnişe geçti. "Ezanları Susturan Darbelerden Darbeleri Susturan Selalara" geldiğimiz bir döneme şahit olduk. Çocuk, yaşlı, kadın, genç, 7`den 70`e milyonların sokağa döküldüğü gecede kimi annesini, kimi babasını, kimi eşini, kimi çocuklarını, kimileri de kardeşlerini kaybetti. O gece 249 kişi darbeye karşı direnişte katledilirken, 2 bin 196 kişi de yaralandı. O gece “Allah Allah” nidalarıyla sokağa dökülerek can verenlerin yakınları ve gaziler menfur darbe girişiminin yıl dönümünde o geceyi anlattı.

DARBEYİ SUSTURAN EZAN
15 Temmuz darbe girişimi Müslüman halkın tarihsel direnişi ile boşa çıkartıldı. Başı açık ya da başı örtülü sakallı ya da sakalsız yüzbinlerce Müslüman meydanlarda tek ruh oldu. Küresel emperyalizmin din kisveli kuşatmasını minarelerden yükselen selalar, yüreklerden gökyüzüne yükselen tekbirler; milletin azmi ve kararlılığı boşa çıkardı. Meydanlara çıkanların ne ırkçılık ne mezhepçilik ne de grupçuluk gibi bir derdi yoktu. Bir İslam beldesinin daha düşme endişesi “Allah-u Ekber” olup yüreklerden dillere aktı. Coğrafyamızın düşmesi ile domino etkisi olabileceği endişesiyle, meydanlarda muazzez bedenlerini siper edenler, mübarek kanları ile Aziz İslam`ın imdadına koşanlar ne Türkçülük için ne Kürtçülük için ne Laiklik ne demokrasi için meydanlardaydı… Dökülen kanlar ve verilen şehitler aziz İslam`ın sesi kısılmasın diyeydi.

DİRENİŞİ BEKLEYEN İKİ TEHLİKE
Son yüzyılın görüp görebileceği ender  15 Temmuz direnişini amacından koparmaya çalışma çabaları olacaktır. Bu tarihsel direnişi sanki Türkçülük için yapılmış gibi göstermeye çalışanlara inat şehitlerin aziz kanlarının ve miraslarının gereği olarak bu mücadelenin hak ve batıl mücadelesi olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Gelecekte bu direnişi tehdit edebilecek ikinci tehlike ise bu mücadelenin magazinleşmesidir. Tekbir ve selâlarla çökertilen küresel işgal projesi intikamını alabilmek için bu direnişi magazinleştirebilir. Bu anmaların türkülü, şarkılı bir şenlik havasına büründürülmesi projesine karşı tüm Müslümanlar uyanık olmalı ve bu direnişin İslami bir karşı koyuş olduğu hatıralarda mutlaka canlı tutulmalıdır

ÖMER CANKATAR (33)
Şehit Ömer Cankatar'ın babası Selahattin Cankatar, o gün yaşadıklarını ve oğlunu gözyaşları içerisinde anlattı. Zorluklar içerisinde bir hayat yaşayan Ömer'in katledilirken 33 yaşında olduğunu ifade eden baba Cankatar, "Ömer, hep meşakkatli bir hayat yaşadı. Hayatı hep fedakârlıklarla geçti. Bizlere bakıyordu. Çok güzel bir insandı benim oğlum. Ailesine düşkün, herkesin yardımına koşan bir insandı. Bizlerin geçimini o sağlıyordu. Allah ondan binlerce defa razı olsun." diye konuştu.
Oğluyla tek parça olduklarını söyleyen Cankatar, "O geceyi sonradan arkadaşlarından öğrendik, duyduk. Tam eğildiği sırada kafasına mermi isabet etmiş ve orada şehid olmuş. Normalde Ömer, atik bir insandı, ama o anda kendini koruyamamış. Allah ondan razı olsun. Ömer'in benden bile üstün meziyetleri vardı. Hz Ömer gibi adaleti vardı. Hiç kimseyi kırmazdı. Gelip beni sarar, okşardı. Şimdi kimse yok, kimsem kalmadı… Hiçbir şeyden tat alamıyorum. Oğlum çok güzel bir insandı. Çok seviyordum onu, ikimiz bir parça gibiydik." ifadelerini kullandı. Ömer Cankatar, 15 Temmuz gecesi annesine, "Anne, ben de gitsem şehit olsam tek kurşunla" demiş ve bir daha dönememişti.

ONUR ENSAR AYANOĞLU (27)
15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde darbecilerin açtığı ateşte ağabeyi Onur Ensar Ayanoğlu şehid olan, kendisi de yaralanan Emin Oğuz Ayanoğlu, şehadeti çok arzuladığını ancak bu mertebenin ağabeyine nasip olduğunu dile getirdi. Ayanoğlu, "O gece ağabeyim şehid oldu, ben ise gazi oldum. Şükürler olsun bu gurur hepimize yeter. Şehitlerin yüzü suyu hürmetine bu millet, bu vatan ayakta duruyor. O yüzden gururluyuz, mutluyuz ve hiçbir şekilde pişman değiliz. O gecenin ne kadar hain ve alçak bir gece olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. O bir darbe girişimi değil, işgal girişimiydi. İşgal girişimine bu aziz millet mani oldu ve darbe girişimine izin vermedi. Verdiğimiz mücadeleyi hiçbir millet yapamaz. Bu cesaret de kimsede yoktur." dedi. Şehitliğin bir Müslüman için ulaşılacak en büyük mertebe olduğunu ve şehadeti kaçırmanın üzüntüsünü yaşadığını ifade eden Ayanoğlu, "Kardeşim şehid oldu. O gece hastaneye aynı arabada gittik. Ne yazık ki ben o gece şehadeti kaçırmıştım ve sadece bir milimle hayatta kaldım. Doktor bana hayatta kaldığım için çok şanslısın dedi oysa biz şehadeti kaçırdığımız için üzülüyoruz. Çünkü şehitlik, bir Müslümanın ulaşabileceği en büyük mertebedir." diye konuştu.

TÜRKAN TÜRKMEN TEKİN'İN (47)
Evli ve 3 çocuk annesi Malatyalı Şehit Türkan Türkmen Tekin'in (47) eşi Ramazan Tekin, "Baktım insanlar sağa sola kaçıyor. Tankı görünce dondum kaldım. Eşime bir şey olmasın diye sol tarafa yönlendirdim. Bariyer tarafına kendisini atsa bile kendini kurtarır diye düşündüm.  Hainler soldaki insanları ezip gitti. Eşime doğru koştum. Yerde yatıyordu…" dedi. Atatürk Havalimanı'na doğru yürüyüşe geçen ve yolda ön sıralarda yürüyen Türkan Tekin, darbeci askerlerin üzerlerine sürdüğü tankın altında kalarak ağır yaralandı. Çevredekilerin yardımıyla hastaneye kaldırılan Tekin, burada şehid oldu. İyi bir Kur'an-ı Kerim öğreticisi olan Türkan Tekin, başörtüsü yasağı nedeniyle ilkokul 3'üncü sınıfta okulunu bırakmak zorunda kalmış. Şehit Türkan Tekin'in hayatı ve 15 Temmuz gecesi ile ilgili konuşan Ramazan Tekin, eşinin şehitler gibi yaşadığını ve sonunda şehit olduğunu söyledi. Ramazan Tekin, “Eşim 7 gün 24 saat Kur'an-ı Kerim okurdu. Bazen gece kalktığımda Kur'an okuduğunu görürdüm. Çocuklarıma bir şey söyleyemedim. Ufak çocuğum annesini sorduğunda hastanede olduğunu söyledim. İkindi namazına kadar sakladım. Cenazesi kapıya gelince gelip gördü. Eşim evden çıkarken küçük çocuğumuz uyuyordu. Hiç bir şey demeden gitti." ifadelerini kullandı. 47 yaşındaki Türkan Tekin arkasında hüzünlü bir eş ile 20 yaşında Berkay, 18 yaşında Buket ve 11 yaşında Sümeyye isimli 3 çocuk bıraktı.

MEHMET ALİ KILIÇ (22)
15 Temmuz ABD destekli darbe girişiminin yaşandığı gece ileri atılıp baskıya, cuntaya, uluslararası vesayete dur diyen gençlerden biri olan Şehit Mehmet Ali Kılıç'ı (22) , babası Abdullah Kılıç anlattı. Evden çıkarken annesini son defa öpen Mehmet Ali, sanki şehit olacağını anlamış gibi annesinin de kendisini öpmesini istediğini anlatan Kılıç, normalde böyle yapmadığını aktardı. 15 Temmuz gününü anlatan baba Kılıç, oğlu Mehmet Ali'nin son gününü şöyle dile getirdi: "Mehmet Ali, Cumhurbaşkanı halkı sokağa çağırıyor, ben de gidiyorum' dedi. 'Hastasın oğlum gitme' dedim. 'Yok baba bir şeyim kalmadı' dedi. 2-3 saat AK Parti binasının orda olduğunu biliyorduk.  Saat 12'den sonra arkadaşının bisikletini alarak köprüye gitmiş. Saat 3'e 4'e kadar köprüde olduğunu bilmiyorduk. Köprüye giderken mahalleden 13 yaşındaki bir çocukta onunla beraber gitmiş. Hatta orada ona kızıyor 'sen git annen, baban merak eder' diye. Zaten çok geçmeden o çocuk kurşun ile kasığından yaralanmış. Onu omuzuna alarak ambulansa kadar getirmiş. Daha sonra o çocuk demiş 'Mehmet abi sen benimle gel', o da 'benim işim var, işim daha bitmedi' diyerek başka arkadaşını o çocuk ile göndermiş. O çocuğun ciddi bir şeyi yokmuş, kurtuldu. Saat 4-5 gibi aradık. Kızdık artık gel diye. '3 defa gelemem' dedi. Saat 6 gibi annesi yatağını hazırladı, gelince yorgundur uyur diye. Bir süre sonra arkadaşı aradı, oğlumun yaralı olduğunu, hastaneye kaldırıldığını söyledi. Hastaneye gittik. Hastanede çalışan bir komşumuz vardı. Bizi morga götürdü. Dedi 'az önce bir cenaze geldi bir bakın' öyle der demez ayaklarımızın bağı çözüldü. Morgu açtıklarında Mehmet Ali'yi görünce içim ferahladı, yaşıyor zannettim. Dedim 'bu ölü değil' çünkü gülüyordu. Yaklaştık baktık ses yok, elimi yüzüne sürdüm baktım yüzü soğumuş. O an anladık ki Mehmet Ali şehid olmuş." dedi. 

MEHMET ŞEFİK ŞEFKATLİOĞLU (49)
15 Temmuz darbe girişiminde cuntacılar tarafından tankla ezilerek şehit edilen Mehmet Şefik Şefkatlioğlu'nun eşi Vahide Şefkatlioğlu, o gece yaşadıklarını gözyaşları içinde dile getirdi. Şefkatlioğlu şöyle konuştu: "Küçük kızım geldi, 'Anne, teyzem arıyor.' dedi. Israrla birkaç defa arayınca telefonu açtım. Kardeşim bana 'Abla darbe olmuş, haberin var mı?' dedi. Darbe deyince direkt ayağa kalkıp ağlamaya başladım, 'Ülke elden gidiyor.' dedim. Hemen aklıma Suriye geldi. Suriye'de neler olduğunu düşündüm. Ben, oğlum ve eşim ağlaya ağlaya dışarı çıktık. Sonra Esenler Dörtyol'a doğru gittik. Yolda arkadaşlarımız, komşularımız falan vardı. Bir komşum bana, 'Niye bu kadar hızlı gidiyorsun?' dedi. Ben de ona, 'Ben şehit olmaya gidiyorum' dedim” ifadelerini kullandı. Eşinin son anlarını ve cenazesini göremediğini dile getiren Şefkatlioğlu, "Eşimin öldüğünü öğrendim ama ona dair hiçbir şey göremedim. Bir ay önce de eşimin mezarına gittim. Yeri çok güzel bir yer olduğu için eşimin ölmesi beni çok üzmüyor. Ama öldüğünde hiçbir şeyini göremiyorsunuz ya, cenazesini falan, bu çok zor geliyor insana.  Televizyonun dışarıda bir kutusu vardı ve 3-4 gün boyunca oraya sürekli bir çift kumru geliyordu ve hep ötüyorlardı. O kadar büyük teselli veriyorlardı ki 'Eşim beni görmeye geliyor. Beni orada bile yalnız bırakmıyor.' diyordum. Şehitler ölmez diyorlar ya gerçekten şehitler ölmez. Ben eşim adına çok gurur duyuyorum. Hem ben gaziyim hem de eşim şehit. Hamdolsun, hiç pişman değilim." şeklinde konuştu. Beyaz eşya tamirciliği yapan Mehmet Şefik Şefkatlioğlu'nun 24 yaşında bir oğlu, 18 ve 10 yaşlarında iki kızı bulunuyor.

SAFİYE BAYAT (35)
15 Temmuz darbe girişimi sırasında yaralananlardan biri de 2 çocuk annesi Gazi Safiye Bayat'tı. Boğaziçi Köprüsü`ndeki (Şehitler Köprüsü) yaralıların yardımına koşarken vurulan Safiye Bayat (35), darbeci askerlerin, elini kaldırıp yaralı almak isteyenleri dahi vurduklarını söyledi. Bayat, "Evde gayri ihtiyarı televizyonu açtım, bir kalkışmanın olduğu söyleniyordu. Hemen kalın kıyafetler giyerek, çantamı da alarak içine ilaçlar, yara bezleri, yara bantları, bir takım ağrı kesiciler doldurdum. Tespihimi, minik Kur'an'ımı da yanıma aldım. Abdestimi almıştım.” dedi. Darbecilerin Boğaziçi Köprüsü'nü tuttuğu haberini almasına rağmen ilerlediğini söyleyen Bayat, sözlerine şöyle devam etti: Oradaki gençler bana, 'abla gitme, ileride şu çizgiyi aştıktan sonra ateş açıyorlar' dediler. Ben 'gideceğim' dedim ve biraz ilerledim. Söyledikleri sınırı geçince tanktan üzerime ateş açmaya başladılar. O anda Allah hiçbir kurşunu nasiplendirmedi." diye konuştu. Kendisinin ölümle tehdit edilmesine rağmen korkmadığını vurgulayan Bayat, "Allah'a inanmış, teslim olmuş kalpler hiçbir şeyden korkmazlar, yalnızca ve yalnızca korktukları şey Allah'tır. O anda aklınızda hiçbir düşünce yok. Aileniz, eşiniz, çocuklarınız yok. Hiçbir şey aklınızda yok. Sadece ve sadece davanız, hak üzere yürüyen ayaklarınız, şahitlik etmek isteyen kalbiniz ve sadece siz varsınız.” ifadelerini kullandı. 

90 bin camiden selalar yükseldi!
İstanbul Müftülüğünce, darbe girişiminin yıldönümü dolayısıyla çeşitli programlar gerçekleştirildi. Türkiye genelinde, "Ezanları Susturan Darbelerden Darbeleri Susturan Selalara" sloganıyla düzenlenen etkinlikler kapsamında, İstanbul'da bir takım programlar gerçekleştirildi. Bu kapsamda, İstanbul genelindeki tüm camilerde dün Cuma namazı öncesi bütün şehitlerin ruhuna, "Kur`an-ı Kerim Ziyafet Programı" ve program sonunda ise Türkiye genelinde okunan 100 bin hatmi şerifin duası yapıldı. Cuma namazında yurt genelinde 15 Temmuz içerikli hutbe verildi.  İstanbul`daki tüm yaz Kur`an kurslarında, "Şehitlerimizi Anma Özel Programı" gerçekleştirildi. Öte yandan bugün akşam saat 21.00'dan 16 Temmuz Pazar 10.00'a kadar Edirnekapı 15 Temmuz Şehitliğinde 30 hafız tarafından hatim yapılacak. Ayrıca dün Türkiye genelinde 90 bin camide bu gece gece 00.13`te eş zamanlı selalar okundu, cami ve minarelerin ışıkları sabah namazına kadar açık kaldı.

Bu haberler de ilginizi çekebilir