• DOLAR 32.574
  • EURO 35.034
  • ALTIN 2425.809
  • ...
Tevbe
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Tevbe, günah işlemeyi kolaylaştırmak veya günaha kapı aralamak için değil, tam aksine işlenmekte olunan günahı terk etmek, yapılan kötülüğe son vermek içindir. Hangi nedenle olursa olsun, kötülükle girilen ilişkiyi sona erdirmek içindir. Tevbe, kulunun günah batağından kurtulması için Allah"ın uzattığı rahmet elidir.


    Sözcük anlamı, dönmek, vazgeçmek, yönelmek demek olan tevbe; Kur'an'da, kulun yaptığı kötü işten, günahtan veya küfürden/şirkten vazgeçerek, pişmanlık duyarak Allah"a yönelmesi anlamında kullanılmıştır. Bu yönelme bağışlanma isteğini de içermektedir. Tevbe kelimesinin türemişi olan tevvab ise Allah için kullanılmaktadır. Allah`ın isimlerinden biri de; Allah"ın kulunun tevbesini kabuletmesi, onu bağışlaması ve tevbeleri çok çok kabul eden anlamına gelen Tevvab'tır.

    Anlam içeriğiyle tevbeye, Allah"ın kuluna sağladığı "kurtulma imkânı" da diyebiliriz. Tevbe bu bakımdan çok büyük bir nimettir. Kul, şirk de dahil, işlediği günah ne olursa olsun bu imkândan yararlanarak kendini af ettirebilir.

Bu imkânla, her türlü kötülükten kurtulabileceği gibi, ahiretini de kurtarmış olur. Tevbenin silemeyeceği hiçbir günah, yok edemeyeceği hiçbir kötülük yoktur. Enağır günah/zulüm sayılan şirk bile iman etmekle bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.

"Hiçbir günah Allah"ın bağışlayıcılığından daha büyük değildir." 

    Tevbe, kulun, yaratıcının koruyucusu ve kurtarıcısı olduğunun bilinciyle, işlediği günaha teslim olmaktan kurtulabileceği, açık-gizli her türlü davranışını paylaşacağı, yanlışlarının ve günahlarının dayanılmaz ağırlığından kurtulabileceği ve kişisel sırlarını açabileceği bir sığınma halidir. Tevbe yalnızca günahların bağışlanması için başvurulan bir yol olmayıp, aynı zamanda sürekli bir birlikteliği paylaşma bilincidir.

    Yalnız şu husus çok iyi bilinmelidir ki, Allah`ın bağışlayıcılığı ve bağışlayıcılığındaki sınırsız rahmetini düşünerek, peşin bir anlayışla günaha yönelmek; "nasıl olsa tevbe ederek kendimi bağışlatırım" düşüncesiyle hareket etmek, kulun kendisine tanınan hakkı, verilen imkânı kötüye kullanması olur. Ve kul böyle bir ön yargıyla hareket etmekle, yalnızca kendini aldatmış olur. Zira Allah kendisini kötüye alet ettirmez. Böyle bir ön kabul olmaksızın; böyle bir aldatmaca ve düzenbazlık olmaksızın; kulun, aldanarak, gaflete düşerek, heva ve hevesine uyarak, Şeytan`ın aldatmasına yenilerek; bir şekilde kendisini içinde bulduğu veya yaptığı yanlış bir şeyden dolayı pişmanlık duyarak (Allah"ı asla kandıramayacağının bilincinde olarak) vazgeçip, kendisini düzeltmesi durumunda; Allah'ta onun tevbe etmedeki samimiyetine uygun olarak günahlarını affetmek de dahil en güzel karşılığı verecektir.

    Eğer tevbe etme imkânı olmasaydı kötülük insan üzerinde kesin bir hâkimiyet kurardı. Tevbe, bu hâkimiyete ya baştan müsaade etmez ya da hâkimiyet olmuşsa onu yok eder. Yeter ki kul yalnız olmadığının, sahibinin Allah olduğunun bilincinde olsun. Allah`la bağlantısını kesmesin. O, Allah`a yöneldiği an, Allah onu karşılıksız/sahipsiz bırakmayacaktır. Tevbe ile ilgili ayetlere bakıldığında görülmektedir ki:
Allah, kurtulmak isteyeni, "bundan sonra ‘insan` olmak istiyorum" diyeni kurtaracak ve yeniden insana yaraşır bir hayat yaşamasını sağlayacaktır.

   Tevbe, günah işlemeyi kolaylaştırmak veya günaha kapı aralamak için değil, tam aksine işlenmekte olunan günahı terk etmek, yapılan kötülüğe son vermek içindir. Hangi nedenle olursa olsun, kötülükle girilen ilişkiyi sona erdirmek içindir. Tevbe, kulunun günah batağından kurtulması için Allah`ın uzattığı rahmet elidir. İşlediği günah veya yaptığı kötülük ne olursa olsun, kul, Allah`ın kendisine uzattığı ele tutunmalıdır.

Kötülüğe teslim olup, umutsuzluğa düşerek Allah`tan umudunu keseni, Allah, sapık olarak tanımlamaktadır. (Hicr-56) Bu da kulun hangi durum ve şartta olursa olsun Allah`a yöneldiği takdirde, Allah`ın onu yalnız bırakmayacağını göstermektedir.

    "Nasıl olsa tevbe imkânı var" ve bu imkânla aklanma/arınma sağlanmıştır tarzındaki anlayıştan hareket ederek, baştan böylesi bir anlayışla günaha yönelmek, kötülüğe bulaşmak, tevbenin bizzat varlık sebebini ortadan kaldırmaktadır. Dolayısıyla esas olan tevbenin varlığına güvenerek günahı çoğaltmak, günahın oluşmasına zemin hazırlamak değil, bir şekilde oluşmuş günahtan vazgeçme kararlılığıdır.

Tevbe, günaha yönelmek için değil, günahtan arınmak, kurtulmak içindir. Kur`an, Fatır suresi 5. ve Lokman suresi 33. ayetlerde Şeytan`ın, insanı Allah`la aldatmasına karşı uyarmaktadır.

Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi insanın, "nasıl olsa Allah çok bağışlayıcıdır, affeder" şeklinde bir düşünce ile kasıtlı olarak günah işlemesi, Şeytan`ın insanı Allah`la aldatmasıdır. Böyle bir avuntuda
"Şeytan", insanı saptıran şey neyse odur. Bu şeytan, insan, kuruntu, soyut bir kavram ya da herhangi bir şey olabilir.

BETÜL ACAR

Bu haberler de ilginizi çekebilir