• DOLAR 32.592
  • EURO 34.785
  • ALTIN 2410.809
  • ...
HÜDAPAR Genel Başkan Yardımcılarına MAHKEMEDEN SKANDAL KARAR
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mehmet Erkan Yavuz/DOĞRUHABER

HÜDA PAR`ın cezalandırıldığı dosyayı 2011 yılında TEM Müdürü Yurt Atayün, savcı Celal Kara ve Hâkim Mustafa Başer-Metin Özçelik hazırlamıştı. FETÖ`den firari veya tutuklu olan bu kumpasın sahiplerinin hazırladığı dosya üzerinden HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bahattin Temel, Sait Şahin ve Rehber TV Genel Yayın Yönetmeni Fikret Gültekin, 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırıldı.

“MÜSLÜMANLAR İÇİN 28 ŞUBAT DEVAM EDİYOR”

Mahkeme tarafından verilen haksız cezaların 28 Şubat zihniyetinin devamı niteliğinde olduğunu belirten HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bahattin Temel, “Biz doksanlı yıllarda da bu mağduriyeti yaşadık, sonrasında da yaşadık, hala da yaşıyoruz. 28 Şubat failleri ve icraatçıları o zaman `28 Şubat 1000 yıl sürecek` demişlerdi. Bizim kanaatimize göre Türkiye`deki İslami camialara çabuk çabuk bahar gelmez. Çünkü Kemalist zihniyet cumhuriyeti kurarken hangi temeller, hangi esaslar üzerinde bu temelleri inşa ettiklerini çok iyi biliyorlar ve kendilerince çok muhkem bir şekilde temellerini atmışlar. Şu anda Türkiye`de yaşanan gelişmelerin hepsi bu temellere yönelik oluşan kimi sancılardır. Bu sancıların inşallah kısa sürede bertaraf edilecek. Kemalist sistem 28 Şubatçılar, darbeciler, vesayetçiler, istese de istemese de eninde sonunda aklıselim ve adalet hâkim olacaktır. Türkiye`deki mazlum Müslüman halka güneş doğacaktır.” şeklinde konuştu.

“ESKİ MAĞDURİYETLERİN GİDERİLMESİNİ BEKLERKEN CEZA VERİLDİ”

Cezaevlerinde haksız bir şekilde FETÖ kumpasları sonucu 25 yıldan fazla bir süredir yatan mağdurlar için bir adım beklerken bu cezaların verilmiş olmasının manidar olduğuna dikkat çeken Temel, “Evet, bu sürecin gelebilmesi için muhakkak ki bedeller ödenir. Bu bedel şayet birkaç kişinin ceza almasıyla veyahut şehit edilmesiyle veya farklı şekilde mağdur edilmeleriyle bile olsa biz buna razıyız. Ama açık ve net bir şekilde bir yıl önce bu ülkenin her şeyine kast eden, kan döken, bomba yağdıran, yargıda, askeriyede daha önce çöreklenmiş olan güçlerin bir kumpası olduğu belli olan bu dosyada böyle bir kararın çıkması tabii ki başta bizi etkilemez. Çünkü biz öteden beri bu tür şeylere kendimizi hazırlamışız. Ancak belki ümit içerisinde olan ve hele hele yıllardır haksız yere zindana konulan, 20-30 yılını zindanlarda tüketen insanların çıkmasının beklentisi içerisindeyken bu dosyanın bu şekilde sonuçlanmış olması biraz o ümitlere gölge düşürmekte, maalesef ümitleri bir daha suya düşürmektedir. Çünkü şu kanaat oluşuyor: Demek ki henüz FETÖ bitmemiş, FETÖ bitse bile Kemalist zihniyet ve uzantılar bitmemiş, onlar bitse bile sürekli Türkiye`de Müslümanlara kasteden, yaşam hakkı tanımak istemeyen güçler ve derin güçler muhakkak sahadadırlar ve bunlar işlerini yürüteceklerdir. Bu açıdan kendimiz için değil ama bu ümitlere gölge düşürülmesi açısından üzüldük. Bize bu cezaların verildiği gün Allah bize yeter dedik. Yine tekrar ediyoruz; Allah bize yeter.” dedi.

 “SİYASİ İKTİDAR BU CEZALARA NASIL İZAH GETİRECEK MERAK EDİYORUM”

Türkiye`de FETÖ kumpasının çok net olduğu başka bir dosya hatırlamadığını, buna rağmen ceza verildiğini dile getiren Sait Şahin ise, “Keşke bize soracağınıza hükümet yetkililerine sorsaydınız. Onların nasıl bir izah getirdiği ve ne dediği önemli. Ülkede FETÖ`nün kumpasının bu kadar net olduğu başka bir dosyanın olduğunu sanmıyorum. Çünkü 2011`de FETÖ kumpasıyla yargılandığımız dosya tamamen kolluk aşamasında dahli olan Terörle Mücadele amiri ve emniyet mensupları dosyamızı yargılayan 14. İstanbul ağır ceza mahkeme heyeti, hâkimleri ve savcısı FETÖ`den suçlanmış, açığa alınmış, bir kısmı cezaevinde o da yetmemiş FETÖ suçlamasıyla 14. Ağır ceza mahkemesini dahi kapattılar. FETÖ`nün kumpasına uğramış denilip de yakın tarihte bu ülkede katliam işlemiş, darbe yapmış, Jitem`ci, Balyoz`cu, Ergenekon`cu, ne kadar eski derin devlet varsa ‘FETÖ mağduru` adı altında tahliye edildi, tazminat kararları verildi. Fakat asıl FETÖ mağduru olan bizler çok net FETÖ kumpası olan bir dosyadan ceza aldık.” diye konuştu.

“BUNU İZAH ETMEK GERÇEKTEN ÇOK ZOR”

Türkiye`de hukukun üstünlüğü ilkesinin yürürlükte olmadığını, aksine üstünlerin hukukunun işlediğinin altını çizen Şahin, sözlerine şöyle devam etti: “Bunu izah etmek gerçekten çok zor. Bu aldığımız cezalar onaylanırsa gideceğiz ve bize ceza veren FETÖ`cülerle yan yana aynı odalarda yatacağız. Onlarla konuşurken ne diyeceğimizi açıkçası ben kestiremiyorum. Aslında biz çok iyi biliyoruz da siyasi irade bu tabloya nasıl bir izah getirebilir, onu bilmiyoruz. Demek ki hala ülkede adalet sorunu var maalesef. Adalet sorunu var olmaya devam ettiği için de Kılıçdaroğlu gibi biri ve CHP gibi bir parti bu ülkede ‘adalet isteme şerefine` nail oluyor. Sistemin maalesef … ‘adalet mülkün temelidir` anlayışı değil de hala ‘zulmün mülkün temeli olduğu` işlevinin cari olduğunu görüyoruz. Bu karar gösteriyor ki bu ülkede her ne kadar ‘hukukun üstünlüğü` denilse de bazen yürürlükte olan ‘üstünlerin hukuku`dur. Söz konusu bizim gibi mazlumlar olunca, yargının adaleti bize uğramazken, Doğu Perinçek`e, Yalçın Küçük`e, Çetin Doğan`a çok rahat bir şekilde adalet dağıtılabiliyor.”

“KURGU VE SENERYOLAR ÜZERİNDEN CEZALAR VERİLDİ”

FETÖ polisinin, savcı ve hakimlerinin kumpasları sonucunda ceza aldıklarına vurgu yapan Rehber TV Genel Yayın Yönetmeni Fikret Gültekin, “2011 yılında hiçbir kanuni gerekçeye dayanmadan FETÖ polisinin, savcısının ve hakiminin kumpasıyla tutuklandık. 11 ay sonra çıktığımız ilk mahkemede serbest bırakıldık. Ancak hiçbir delil olmadan sadece ve sadece kurgular üzerine kurulu bir senaryo ile tüm dosyadaki şahıslara muhtelif cezalar verildi. Dosyamız Yargıtay 16.daireye gitti. Buradan 3 kişi hariç diğer dosya ortaklarına beraat istendi.” diye konuştu.

“VERİLEN CEZALAR BİRLİĞE VE KARDEŞLİĞE DARBEDİR”

Verilen cezaların aynı zamanda birlik, beraberliğe ve kardeşliğe darbe olduğunu savunan Gültekin, “Şahsımıza, Hüda Par Genel Başkanları M.Bahattin Temel ve Sait Şahin`e 6 yıl 3 ay ceza verildi. Bu verilen cezanın Hüda Par`ın yöneticilerinin şahsında, birliğe, beraberliğe, kardeşliğe bir darbe olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz de izliyor ve görüyoruz ki, istikamet üzere verdiği tüm kararlarda hem İslam`ın ve Milletin birliğine beraberliğine vurgu yapmış ve ne pahasına olursa olsun kararlarının arkasında durmuştur. Mahkemenin verdiği bu karar tüm Türkiye toplumun muhabbetini boşa çıkarmaya yönelik bir karardır. Ancak ehli vicdan bu kararı mahkûm edecek ve bu yanlıştın dönülmesine sebep olacaktır.” dedi.

“NE OLURSA OLSUN YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”

Son olarak Cezaların kendilerini yıldırmayacağını, aksine daha da güçlendireceğine işaret eden Gültekin, sözlerini şöyle noktaladı:  “Bir şekilde Rehber TV`nin izlemiş olduğu yayın politikası bazı kesimleri rahatsız ediyor. ‘Türkiye`de ailecek izlenecek bir kanal var ise o da Rehber TV`dir` amacına hizmet ettiği için öyle anlaşılıyor ki bu kararla bilerek veya bilmeyerek bu amaç baltalanmaya çalışılmıştır. Ancak her ne olursa olsun, bu hizmetler devam edecek lakin amaç Allah yolunda Millete hizmet etmektir.”

“CEZA ALANLARIN HUKUKİ OLARAK BERAAT EDENLERDEN FARKI YOK”

“Dosyada 18 kişi yargılanıyordu. Bunlardan 3`ü yerel mahkeme tarafından beraat almış 15 kişi ise cezalandırılmıştı.” Dava avukatlarından Abdulgani Orhan, “Yargıtay 16. Ceza dairesi bu dosyayı bozdu. Yargıtay`ın bozduğu dosyada yerel mahkemede tekrar karar duruşması yapıldı. Üyelikten ceza yiyen 12 kişinin beraatine, yöneticilikten ceza yiyen 3 kişinin ise üyelikten ceza yemesine diye yerel mahkeme Yargıtay`ın kararına kısmen uyarak karar verdi. Yargıtay, örgüt üyeliğinden ceza yiyenlerin gerekçelerinin hiçbirisinin örgüt üyeliği çerçevesinde olmadığı, kati, kesin, inandırıcı ve maddi delillerden yoksun olduğu, iddialarla ceza verildiği, örgütsel üyeliğin şartlarından olan süreklilik, yoğunluklu ve çeşitlilik unsurlarının gerçekleşmediği ölçüsünde örgüt üyeliğinden beraat istemişti. Bu şahıslara mahkeme beraat verdi. Yöneticilikten ceza yiyenlerin ise yöneticilikten ceza yememesi gerektiğine karar vermişti. Yerel mahkeme daha önceden dosyadan beraat alan 3 kişi ve bugün kendisinin 13 kişiye vermiş olduğu beraat kararı ile örgüt üyeliğinden ceza yiyen 3 kişinin dosyaları arasında hiçbir fark yok. Daha önce FETÖ yargısının yargılayıp 3 kişiye beraat verip, 15 kişiye ceza vermesi ile bugün yargılayıp 12 kişiye beraat 3 kişiye ise örgüt üyeliğinden ceza vermesi arasında hiçbir fark yok.” diye konuştu.  

? “ÜMİT EDİYORUZ Kİ BU YANLIŞTAN DÖNÜLÜR VE HUKUKA UYULUR”

Türkiye`nin çok kritik dönemlerden geçtiğini ifade eden Orhan, verilen cezanın hukuki dayanağının olmadığını dile getirdi.

Orhan, “O dönem FETÖ yargısı vardı peki şimdi kimin yargısı var? Bunu düşünmek gerekiyor. Türkiye çok kritik ortam ve şartlardan geçmekte, malum olduğu üzere ‘Adalet` adı altında bir yürüyüş var, bugün o çevrede bombalı bir araç yakalandı. Aynı gün böyle bir yargılamada yine provokatif karar olduğu şeklinde bir kanaate sahip olduk. Çünkü bu şahısların her ne kadar yöneticilikten dosyaları bozulmuşsa da üyelikten ceza yemelerini gerektirecek soyut iddialar dışında kesin ve inandırıcı bir delil söz konusu değil. Bunu ortaya koyan maddi bir gerekçe de yok. Mahkeme kararını verdi ama daha henüz gerekçesini açıklamadı. Nasıl bir gerekçe bulacaklarını, vereceklerini de açıkçası merakla bekliyoruz. Bu dosyayı hazırlayanlar FETÖ`cü idi tamam peki bugün yargılayanlar kim Bunlar devletin hâkimleri. Hukuki anlamda yargılama yapıp suç varsa ceza vermeleri, suç yoksa mağduriyetlerin giderilmesi gerekirken, adı adalet ile başlayan Ak Parti`nin ise darbe sürecini atlattıktan sonra bunu teksif etmesi gerekirken, adalet kelimesini CHP`ye teslim etmiş, yargılamalardaki bu tür hukuksuzlukları gidermeyip mağduriyetlere son vermezse kendisinin de adalet yönü çok ciddi bir şekilde tartışılacak, bu nettir. Bu dosyadan ceza yiyenlerden biri televizyonun Genel Yayın Yönetmenliğini yapıyor diğer ikisi de siyasi partinin Genel Başkan Yardımcılığı konumunda olan kişilerdir. Bir siyasi parti burada çok ciddi bir şekilde cezalandırılmış. Bunu özellikle görmek lazım. Bu cezayı 3 kişiye verilmiş bir ceza olarak görülmekten ziyade bir medya kuruluşuna ve siyasi bir partiye verilmiş bir ceza verildiği intibaı var. İstinaf ve Yargıtay aşaması var. Ümit ediyoruz ki bu yanlıştan dönülür ve hukuka uyulur.” ifadelerini kullandı.    

“CEZALANDIRILMALARI OLDUKÇA DÜŞÜNDÜRÜCÜDÜR”

İstanbul Anadolu 11'inci Ceza Ağır Mahkemesi tarafından Mehmet Bahattin Temel, Sait Şahin ve Fikret Gültekin'in "terör örgütü üyeliği" iddiasıyla 6'şar yıl 3' er ay hapse mahkûm edildiğini belirten Dava avukatı Hasan Bozdaş. “FETÖ tarafından İstanbul Mustazaf-Der ve onunla beraber diğer sivil toplum kuruşu yöneticisi ve üyesi kişilere yönelik soruşturma başlatılmış ve mahkûmiyet kararları verilmişti. Kanun yolu aşamaları sonrasında dosya Yargıtay'dan bozulup geri döndü. Yargıtay ilamına göre, Bahattin Temel, Sait Şahin, Fikret Gültekin haricindeki diğer sanıkların beraat etmesi gerektiği, M. Bahattin Temel, Sait Şahin ve Fikret Gültekin'in ise suç vasfında yanılgıya düşerek 'terör örgütü yöneticiliği' değil, 'terör örgütü üyeliği'nden ceza almaları gerektiği ifade edildi. Bu üç kişi bugün ‘terör örgütü' üyeliğinden ceza aldı. FETÖ'nün başlatmış olduğu bir kumpas ve sahte delillerle diğer İslami sivil toplum kuruluşları ve Müslüman camiaları hedef aldığı bilinmesine rağmen bu kişilerin ceza alması çok düşündürücüdür. Sanıklar, sivil toplum hizmeti gerçekleştiren, bu kapsamda da toplumun takdirini kazanan ve önemli hizmetler gerçekleştiren kişiler. Toplumdaki mevcut konumları da düşünüldüğünde cezalandırılmaları oldukça düşündürücüdür.” dedi.

“STK HİZMETLERİ  'TERÖR ÖRGÜTÜ' FAALİYETİYMİŞ GİBİ GÖSTERİLDİ”

"FETÖ'nün başlatmış olduğu bir soruşturma, sahte delillerle ve toplumum önde gelen Müslüman kişiliklerinin hedefe gösterilmesi neticesinde başlatılan bir soruşturma." diyerek dava sürecinden önce başlayan kumpasa işaret eden Bozdaş, açıklamalarına şöyle devam etti: “Bu kişiler hakkında dosyada soyut isnatlar haricinde bir şey yok. Tamamen sivil toplum kuruluşu hizmetleri yürütmeleri 'terör örgütü' faaliyetiymiş gibi gösterildi. Bunun üzerine de kendileri 'terör örgütü' üyeliğinden cezalandırıldılar. Anayasal hakların kullanımının geldiği netice çok acı verici bir durumdur."

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir