• DOLAR 32.372
  • EURO 34.984
  • ALTIN 2325.69
  • ...
Hür Der Osmaniye Cezaevi Raporunu Açıkladı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

DİYARBAKIR - Hür Der Genel Merkezi`nden yapılan yazılı açıklamada, Türkiye`deki ceza ve infaz kurumlarının insan haklarına aykırı bir yapıda olduğu ifade edilerek, ceza infaz kurumu idareci ve memurlarının, kurumlarına gelen tutuklu ve hükümlülerin infazında ıslah ve terbiye edici komutanlar olarak kendilerini gördükleri kaydedildi. Cezaevi şartlarının insan onuruna yakışmayacak mahiyette olduğuna dikkat çekilen açıklamada, 12 Eylül askeri darbesinin cezaevlerine getirmiş olduğu uygulama ve zihniyetin bazı cezaevlerinde halen devam ettiği vurgulandı.
 

Hükümet Şikayetlere Kayıtsız Kalıyor
Cezaevi idarecileri ve infaz memurlarının tutuklu ve hükümlülere karşı kendilerini birer komutan olarak göstermeye çalıştıkları, hazır olda konuşturma, tek sıra duvar dibinde yürüme, askeri usul sayım, onur zedeleyici arama şekillerinin uygulandığı, cezaevine girenlerin çırılçıplak soyuldukları yaptıkları görüşmelerden anlaşıldığı ifade edildi. Türkiye`de bazı cezaevlerinde ve özellikle Çukurova bölgesi cezaevlerinde askeri darbeden beri askeri bir mantıkla cezaevlerinin yönetildiği belirtilen açıklamada, Hükümetin de şikâyetlere kayıtsız kaldığının gözlendiği belirtildi.
 

Kötü Muameleleri Şiddetle Kınıyoruz
Hükümetin bu insanlık dışı uygulamalara el atması istenen açıklamada, Osmaniye ve Pozantı cezaevlerindeki işkence ve kötü muameleler şiddetle kınanarak, "Osmaniye` deki kötü muamele ve insan haklarına aykırı şikâyetler üzerine Hür Der olarak insan hak ihlallerini yerinde tespit eden izleme raporumuzu kamuoyu ile paylaşıyoruz" denildi.
 

Olay ve Şikayetler
Raporda, Osmaniye T Tipi Cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin bir takım hak ihlallerine uğradığına ilişkin olarak aileleri tarafından Hür-Der Diyarbakır Merkezine başvuruda bulunduğu ifade edildi. Salih Yıldırım ve Hasan Tilki isimli hükümlülerin ailelerinin, başvuru ve şikâyette bulundukları ifade edilen raporda, Hasan Tilki`nin kardeşi Mehmet Emin Tilki, Hür Der Yönetim Kurulu Üyesi Abdulğani Orhan ile yaptığı telefon görüşmesinde şikâyetlerini şöyle sıraladığı belirtildi;
 

1-Osmaniye T Tipi ceza evine girişte herkesin zorla çırılçıplak soyulduğunu
2-Esas duruş ile konuşturulduğunu
3-Esas duruş şeklinde yürütüldüğünü
4-Duvar dibinden yere baktırılarak yürütüldüğünü
5-Her sabah giyimli esas duruşta ve sayı saydırılarak sayım yaptırıldığını
6-Verilen şikâyet dilekçelerinin işleme konulmadığını ve hiçbir bilgi verilmediğini
7-Görüşlerin çok kısıtlı yapıldığı
8-Görüşe gidenlere kılık kıyafet nedeni ile zorluk çıkartıldığı
9-Yanlarında getirdikleri eşyaların bir kısmı keyfi nedenlerle hükümlülere verilmemesi
Şeklinde genel şikâyetler belirtilmiştir.

 

Heyet Oluşumu
Yukarıda belirtilen şikayetlerin doğruluğunu yerinde araştırmak için 29.02.2012 tarihinde Hür Der yönetimi adına Av. Şaban Dalgın ve Av. Abdulgani Orhan tarafından Osmaniye T Tipi Cezaevine gidildiği hatırlatıldı.
 

Hükümlülerle Yapılan Görüşmeler
İddiaları yerinde inceleyip araştırmak amacıyla 29 Şubat 2012 günü heyet olarak Osmaniye T Tipi Cezaevine gidildiği ifade edilen raporda, Zülküf Yüce, Enver Kaplan, Hasan Tilki ve Salih Yıldırım ile görüşüldüğü kaydedildi.
 

Zülküf Yüce: Görüşmede, sabah 08.00 ve akşam 08.00 olmak üzere günde iki sayım yapıldığı, sayımlarda keyfi uygulamaların olduğu, ayağa kalkmanın zorunlu kılındığı, mahkumlara sayı saydırıldığı, ayağı kalkmayan ve sayı saymayan tutukluların zorla ayağa kaldırıldığı ve sayı saydırıldığını ifade ettiği belirtildi. Yüce`nin, daha önce başka Cezaevinde kaldığını, ancak orada bu tür uygulamaların bulunmadığını söylediği belirtilen raporda, uygulamanın Osmaniye`ye has olduğunu, spor yapma imkânının verilmediğini, sosyal faaliyet hakkının verilmediğini, normalde haftada bir hem sohbet hem de spor yapma imkânlarının olması gerektiğini ancak hiç birisinin verilmediğini, kısıtlama konusunda bilgilendirilmediklerini belirttiği ifade edildi. Zülküf Yüce, aramaların çok yoğun olduğunu, bu kadar yoğun arama yapılmasının insan onurunu zedeleyecek düzeye ulaştığını belirttiği, avukatlarıyla görüşmeye gelirken iki kez, görüşmeden sonra da iki kez olmak üzere 4 kez aramadan geçirildiklerini, nereye çıkmak isterlerse yeter ki odalarından çıkmak zorunda kaldıklarında her seferinde iki kez aramaya tabi tutulduklarını söylediği ifade edildi. koridorlarda yürürken infaz görevlileri tarafından duvar diplerine iteklendiklerini, duvar diplerinden hazır ol vaziyette ve baş yere eğik bir vaziyette yürütüldüklerini, buna itiraz edenlerin cezalandırıldıklarını belirttiği kaydedildi.
 

Enver Kaplan: Yapılan görüşmede özetle şunlar belirtilmiştir: "Bu görüşmede Enver Kaplan Zülküf Yüce ile aynı sorunları belirtmiştir. Yine savcılığa gönderdiği dilekçelerin yerine ulaştırılmadığını ya da cevaplarının kendilerine iletilmeğini; aileler ziyarete gelirken çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını onur kırıcı davranışlara maruz kaldıklarını, askeri bir hiyerarşi kurulmak istendiğini, görevlilere karşı komutanın önünde durulduğu gibi durulmasının istendiği, ziyaret saatinin kısıtlandığını belirttiği kaydedildi.
 

Hasan Tilki: Kendisinin 12 Şubat 2012 tarihinde gece 01.30`da bu ceza evine getirildiğini, önce jandarma aramasında soyulmasının istendiği, tepki üzerine jandarmanın pijamalı hali kabul edip arama yaptığını söyledi. X-RAY cihazından geçtikten sonra bu sefer gardiyanların kendisini bir odaya aldıklarını ve çırılçıplak soyulmasının istendiğini bunu kabul etmemesine rağmen zorla soydurulduğunu ifade eden Hasan Tilki, bu hali ile üç defa çökertilip kaldırıldığını daha sonra koğuşa duvar dibinden yere baktırılarak götürüldüğünü, her gün sabah koğuştan dışarı çıkartılıp askeri usulle sayım yaptırıldığını, cezaevi müdürü ve savcı ile görüşme taleplerinin reddedildiği, bakım ve temizlik malzemelerinin (cımbız, makas gibi) kendilerine verilmediğini, geldiği günden bugüne kadar kitaplarının kendisine hala verilmediğini, gönderdikleri dilekçelerin yerine ulaşıp ulaşmadığını bilmediklerini, iadeli taahhütlü mektuplarının alındı belgesinin dahi kendilerine verilmediğini belirttiği kaydedildi.
 

Salih Yıldırım: Kendisinin Şubat 11`i 12`ye bağlan gece saat 01.30 civarında cezaevine getirildiğini söylemiş ve Hasan Tilki ile aynı sorunları dile getirmiştir. Ayrıca; 2. Müdür İbrahim Ateş, Başgardiyan ve 6-7 gardiyan ile bir odada zorla üzerinin çırılçıplak soyulduğunu, 2. Müdürün Cezaevi iç tüzük gereği bunu yapmak zorunda olduklarını söylediğini; koğuş başına bir komidine izin verildiğini, diğer cezaevinden yanlarında getirdikleri malzemenin bir kısmı cezaevi kantininde satıldığı gerekçesi ile kendilerine verilmediği, 3 kişilik olan A-22 koğuşunda 4 kişi kaldıklarını ve kendisinin yerde yattığını yatak dışında (Ranza, battaniye, nevresim, yastık gibi ) bir şey verilmediğini ve gerekçenin sayı çokluğundan cezaevinde bulunmadığı şeklinde kendilerine söylendiğini, berbere çıkarılmadıklarını her koğuşun ayda bir berber günü olduğunu ve bunun gün ve saatinin cezaevi idaresince belirlendiği, o gün berbere gitmeyenin o ay berber hakkı verilmediği, Tıraş olmak için permatik verilmediği, dilekçe yazmak için çizgisiz parşoment kâğıdın kantinde satılmadığı ve dilekçelerinin defter sayfaları yırtılmak suretiyle yazıldığı belirttiği kaydedildi.
 

Cezaevi İdaresi İle Yapılan Görüşme
29 Şubat 2012 tarihinde hükümlülerle yapılan görüşmede hükümlülerce iddia edilen insanlık dışı uygulamaların sorumlusu olarak gösterilen cezaevi idaresiyle görüşme talebinde bulunulduğunun altı çizilen raporda, bu taleplerine karşılık 1. Müdürün eşinin hasta olduğu ve 2. Müdürle görüşebileceği belirtildiği kaydedildi. Bunun üzerine müdürün makamına çıkartılmadan cezaevinin giriş kapısında bulunan sandalyelere oturdukları belirtilen raporda, 2. Müdürün oraya geleceği belirtildiği, beş dakikalık beklemeden sonra cezaevi 2.müdürü olduğunu belirten İbrahim Ateş ve yanında İsmi Aydın olarak çağrılan bir diğer yetkili ve resmi giyimli 2 gardiyanın kendileriyle görüştüğü belirtildi. Geliş sebeplerini açıkladıktan sonra hükümlülerin şikâyet konularına karşılık bunların doğru olup olmadığı konusunda görüşlerini aldıklarına dikkat çekilen raporda, Cezaevi 2. Müdürü bunların doğru olduğunu, yönetmelik ve tüzüklerde bunların yazılı olduğunu insanları çırılçıplak soymanın güvenlik ve hükümlünün kendisine zarar vermesini engellemek amaçlı olduğunu, cezaevinin bir disiplininin olduğu, bu disiplin ve kuralların tüzük ve yönetmeliklere dayalı olduğunu belirttiğine dikkat çekildi.
 

İnsanları çırılçıplak soymanın hangi yasa, tüzük ve yönetmelikte bulunduğu sorusu üzerine müdürün, 5175 sayılı ceza infaz kurumlarının yönetimi ile ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında Tüzük`ün 46/2-a,b,c,d bentlerinde cezaevine giren şahısların nasıl aranacağının belirtildiği kaydedildi. Raporda, Türkiye`de tüzüğün bu maddesini çırılçıplak soyma olarak hiçbir cezaevinin yorumlamadığını, aslında maddede böyle bir hakkın verilmediğini, hukukçu olarak tüzük maddesini kendilerine anlatmamıza rağmen, kendi yorumlarının doğru olduğunu ve böyle uygulamaya devam edeceklerini belirttikleri kaydedildi. Raporda, daha fazla konuşamayacaklarını belirtmeleri nedeni ile diğer hak ihlalleri ile ilgili görüşleri alınmadan görüşmenin 15.15 de sonlandırıldığı ve heyetin cezaevinden ayrıldığı ifade edildi.
 

Tespit ve İzlenimler
Heyetin yapmış olduğu tüm bu görüşmelerden yola çıkarak aşağıdaki tespit ve izlenimlerde bulunuldu;
 

1. Cezaevine ilk girişte tutuklu ve hükümlülerin zorla çırılçıplak soyulmaları insan onurunu aşırı derecede zedeler niteliktedir. Yasa, tüzük ve ilgili yönetmelikler art niyetli bir şekilde idarece yorumlanmakta, Türkiye`deki diğer tüm cezaevleri yanlış sadece kendilerinin doğru uygulama yapıyor olmaları şeklinde de sakat bir anlayışın gözlemlenmesi sorunun cezaevi yönetimi tarafından kaynaklandığını göstermektedir. Böylece cezaevine giren tutuklu ve hükümlülerin daha ilk girişte onuru kırılarak idareye itiraz etmelerinin önlenmek istendiği kanaatine varılmıştır.
 

2. Sayımlarda tutuklu ve hükümlülerin ayağa kalkmalarını zorunlu kılmak, hazır ol vaziyette sayı saydırmak idarenin tutuklu ve hükümlüler üzerinde yasaya ve insan onuruna aykırı bir şekilde tahakküm kurma amacından kaynaklanmaktadır. Böyle yapay tahakküm kurma araçlarına tevessül etmektedirler. Uygulama bu yönüyle insan onurunu zedeleyici niteliktedir.
 

3. Sosyal ve kültürel haklarda kısıtlamalar yapıldığı, yönetmelik ve tüzüklere uygun sosyal ve kültürel şartlar oluşturulmadığı tespit edildi.
 

4. Her türlü Şikâyet Hakkı ve Dilekçe Hakkı Anayasa ile teminat altına alınmıştır. Yasa ya da yönetmelikte şikâyet hakkı ile dilekçe verme hakkının kısıtlanabileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Cezaevi yönetimi dilekçe ve şikayetlerin cevabını tutuklu ve hükümlülere vermemektedir. Cezaevi yönetimince yapılan uygulama ise yasaya açıkça aykırı olup bu hakkın özüne dokunur niteliktedir.
 

5. Cezaevine girişlerde ziyaretçilerin tabi tutulduğu arama yöntemleri insan onurunu zedeleyici niteliktedir. Heyetimiz buradaki amacın hükümlü yakınlarını bezdirmek ve aşağılamak olduğu kanaatine ulaşmıştır. Ayrıca görüşe getirilen hükümlülerin ayakkabılarına kadar arandıkları gözlenmiştir. Oysa CGTİK`nin 86/7. maddesine göre "Aramalarda insan onuruna saygı esastır" ibaresi yer almaktadır. Yasanın bu açık hükmüne rağmen uygulamanın bu şekilde sürmesi Adalet Bakanlığı`nın cezaevi idaresi üzerinde ya etkisinin bulunmadığı ya da etkili olmak istemediği kanaati uyandırmaktadır.
 

Gerekli Önlemler Zaman Geçirilmeksizin Alınmalı
Raporun sonuç bölümünde ise uygulamada gelinen aşama; CGTİK`nin "Amaç ve Temel İlkeler" başlıklı bölümde anlatılan ilkeleri yok edecek boyuta ulaşıldığı, bunun için gerekli önlemlerin zaman geçirilmeksizin alınması istendi. Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlüler yasalara göre yargılanan ya da cezalandırılmış insanlar olduğu belirtilen raporda, "suçlu ya da sanık olmaları sahip oldukları bir takım hakları ortadan kaldırmaz. İnsanlık onuru ile bağdaşır şekilde yaşama hakkı, haberleşme hakkı, spor yapma hakkı, kütüphane hakkı, şikâyet hakkı, dilekçe hakkı, görüş hakkı gibi haklar tutuklu ve hükümlülerin de sahip olması gereken haklardır. Bu hakların Osmaniye T Tipi Cezaevince kısıtlandığı 12 Eylül Askeri döneminden kalma emir komuta uygulamasının yapıldığı, disiplin adı altında insan onuruna yakışmayacak uygulamalar yapıldığı anlaşılmaktadır. Türkiye`de cezaevi sisteminin insanlık onuruna uygun hale getirilmesi, özellikle askeri darbeden kalma zihniyet ve geleneği sürdüren idarecilerin eğitimden geçirilmesi ya da bu görevlerden alınması, insan haklarına önem verdiğini belirten devlet ve hükümet yetkililerinin boynuna bir borçtur" denildi.

M. Salih Keskin - İLKHA

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir