• DOLAR 32.516
  • EURO 34.571
  • ALTIN 2492.732
  • ...
Ubudiyet ve Abd
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İtaat etmek, boyun eğmek, tevazu göstermek, daha açık bir ifade ile kişinin bir kimseye, ona isyan etmeden ve ondan yüz çevirmeksizin itaat etmesidir. Abd kelimesinin mastarı olan ubudiyyet (kulluk etmek) insanın sıfatıdır.

Abd kelimesinin mastarı olan “Ubûdiyet”, insanın; “Rubûbiyet” ise Allah'ın sıfatıdır. Zaman zaman müstekbir ve mütekebbir insanlar, ilâhlık taslayarak Allah'a ait vasıfların kendilerinde de bulunduğunu iddia ederler. Bilhassa hüküm vermede ve kanun yapmada bu durum kendini açıkça belli eder. Cenâb-ı Hak ise bu durum karşısında bütün insanların kul olduğunu, hüküm koymanın yalnız Allah'a ait bulunduğunu, bir insanın Allah'ın hükümlerine bağlı kalarak mükemmel bir kul ve insan olacağı üzerinde Kur`an`da ısrarla durmuştur.

Kur`an-ı Kerim'de: "Cinleri ve insanları, bana ibadet etmeleri için yarattım" (Zâriyât-56) hükmü beyan buyurulmuştur. Bütün peygamberler abd olduklarını övünerek söylemişlerdir. Hristiyanlar tarafından ilâh olduğu ileri sürülen Hz. İsa (a.s.) bu iddiayı kesinlikle reddederek Kur`an-ı Kerim'in tabiriyle şöyle der: "Ben Allah'ın bir kuluyum." (Meryem-30). Hz. Davud (a.s.) için "O ne güzel bir kuldu" (Sâd-30) diye buyrulurken Hz. Eyüp (a.s.) hakkında da sabrından dolayı şöyle ifade edilmektedir: "Gerçekten biz onu sabırlı bulmuştuk. O ne güzel kuldu" (Sâd-44).

Hz. Âdem (a.s.)'den itibaren bütün peygamberler insanları, Allah'u Teâlâ (c.c.)'ya ibadet etmeye davet etmişlerdir. Nitekim Kur`an-ı Kerim'de "Andolsun ki biz her kavme: -Allah'a ibadet edin, tâğuta kulluk etmekten kaçının diye- (tebligat yapması için) bir peygamber göndermişizdir" (Nahl-36) buyurulmaktadır.

Ruhlar âleminde iken Allah Teâlâ bütün insanlardan "misak" almıştır. Bu bir anlamda Allah Teâlâ ile insanlar arasında tahakkuk eden manevi bir mukaveledir. Her mümin "Ne zamandan beri Müslümansın?" sualine; "Kâlû Belâ'dan beri" diyerek, bu manevî mukaveleyi ikrar eder. Kur`an-ı Kerim'de; Allah (c.c.)'ın "emaneti" göklere, dağlara ve yeryüzüne teklif ettiğini, onların bu emanetin ağırlığı karşısında endişeye düştükleri, insanın ise kendi iradesiyle yüklendiği bildirilmiştir. Emanet; Allah Teâlâ'nın tekliflerinin tamamına verilen isimdir. Ruhlar âleminde gerçekleşen misak ve yüklenilen emanet sebebiyle; insan, yeryüzünde Allah (c.c.)'ın halifesi hükmündedir. Rasûl-i Ekrem (sav)'in: "Her doğan çocuk, İslâm fıtratı üzerine doğar" müjdesi sarihtir. İnsan; dünyaya geldikten sonra misakı unutur, emanete ihanet eder ve İslâm'a karşı savaşırsa "kölelik" (abd, rakik, memlûk, cariye vs...) gündeme girer. Nitekim Molla Hüsrev: "Kölelik; tevhit akidesinden yüz çevirmenin cezası olarak, Allah Teâlâ'nın takdir ettiği bir hakirliktir" diyerek, meselenin içeriğine işaret etmiştir. Çünkü âdemoğlu için asıl olan hürriyettir.

Dikkat edilirse köleliğin tahakkuku, ruhlar âleminde gerçekleşen misakı reddetmek ve emanete ihanet ederek İslâm'a karşı savaşmakla ilgilidir. Müsteşriklerin (veya onları taklid eden kimselerin) iddia ettikleri gibi kaba kuvvetle alâkası yoktur. Rasûlullah (sav)'ın hür bir insanı, kuvvet kullanarak kendisine hizmetçi yapanın namazının asla kabul edilmeyeceğini ve kıyamet gününde onun karşısında olacağını ifade ettiği bilinmektedir. Dolayısıyla bir İslâm beldesi kâfirlerin istilâsına uğrarsa, o beldedeki Müslümanlar "esir" olabilirler, ancak katiyen "köle" olamazlar.

Râgıp el-İsfahânî; "abd" kavramının Kur`an-ı Kerim'de dört ayrı mahiyeti ifade için kullanıldığını kaydeder. Bunlar:

1) Hukuki açıdan köle manasına: el-Bakara Suresi`nin 221. ayetinde olduğu gibi.

2) Yaratılması bakımından abd: Bu mahiyette, sadece Allah Teâlâ`ya nispet edilerek kullanılır. Nitekim Rasûl-ü Ekrem (s.a.s.): "Hiç biriniz (elinizin) emrinizin altında bulunanlara kulum demesin. Çünkü hepiniz Allah Teâlâ'nın kullarısınız" diyerek bu mahiyete işaret etmiştir.

3) Allah'a kulluk yapması açısından abd: İster hür, ister köle olsun şerî hudutlara riayet eden kimse.

4) Dünyaya ve dünya servetine kul haline gelen abd: Rasûl-i Ekrem (sav)'in: "Kahrolsun altına, gümüşe ve lükse kul olan insan" (Tirmizî, Zühd, 42) diye zemmettiği kimseler.

Kelime-i Şehadet getirirken; bütün ilâhları reddettiğimizi, sadece Allah Teâlâ'ya iman ettiğimizi, Peygamber Efendimizin (sav) önce "abd" (kul), sonra "resul" olduğunu ikrar ve tasdik ediyoruz. Dikkat edilirse, kelime-i şehadette geçen kavramlardan birisi de "abd" kavramıdır.

İnsanın sıfatı; Allah Teâlâ'ya kul olmasıdır: Eğer bu sıfat kaybedilirse, tâğutun esiri haline gelme tehlikesi mevcuttur. Allah Teâlâ'ya kulluk eden kimseye "hür insan", tâğuta kulluk edene de "köle" denilir. Bu mahiyet asla unutulmamalıdır. Hz. Âdem (a.s.)'den beri devam eden mücadelenin mahiyeti "abd" kavramı ile izah edilebilir. Zira bütün peygamberler insanları "Allah'a kulluk (ibadet) edin, tâğûta kulluk etmekten kaçının" diyerek uyarmışlardır.

Son olarak, bizi yaratana kulluk etmeyen, her hangi bir yaratılmışa kulluk etmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla özgürlüğü ararken köleliğe duçar olan bahtsızların durumu bundan ibarettir.

Bu haberler de ilginizi çekebilir