• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2498.11
  • ...
Kalbin Taksimi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Doğruhaber 

“Biz onların kalplerini ve gözlerini gerçeği anlayıp görmekten evirip çeviririz.” (En'âm/110)

Hayr ve şer üzerinde sebat etmek ve onların aralarında dolaşmak bakımından kalpler üç kısma ayrılır:

A- Bu kalp, öyle bir kalptir ki takva ile tamir edilmiş, riyazet ile tertemiz kesilip kötü ahlâklardan temizlenmiş, melekûtun giriş noktalarından, gaybın hazinelerinden hayrın hâtıratı orada çakılmaktadır. Bu bakımdan akıl, kalpte meydana geleni düşünmek hususunda oradaki hayrın inceliklerini bilsin ve faydalarının sırlarına muttali olsun diye düşünür ve böylece basiret nuruyla onun yüzü kişiye keşfolur. Bu bakımdan kişi onu yapmasının gerekli olduğuna hükmeder ve böylece kişiyi bunu yapmaya teşvik ve davet eder. Hayr, kalbi başka bir hayra çeker ve bu durum devamlı şekilde olur.

“Ama kim verir ve Allah'tan korkarsa, o en güzel kelimeyi tasdik ederse, biz onu en kolay yola hazırlarız.”(Leyl/5)

Bu ayet-i celîleyle buna işaret vardır. Böyle bir kalbe rubûbiyet penceresinden lambanın nûru doğar, hatta burada gizli şirk gizlenmez.

“İyi bilin ki kalpler ancak Allah'ı anmakla mutmain olur.” (Ra'd/28)

B- Bu kalp, meleklerin kapıları kendisine kapatılan, şeytanların kapıları kendisine açılan, kötülüklerle, çirkin ahlâk ile mülevves olan hevâ-i nefisle dopdolu bulunan mahrum kalptir. Bu bakımdan bu kalp fetva istemek ve doğruyu bulmak için aklın hakemliğine başvurur. Böylece akıl, hevâ-i nefsin hizmetine alışır ve onunla yakınlık kurar. Durmadan ona hileli yollar bulur, isteğinde kendisine yardımcı olur. Böylece nefse hâkim olur ve nefsi karşısında hevâya yardımcı olur. Dolayısıyla Allah'ın vadine ve vaîdine olan iman saltanatı zaafa uğrar, ahiret korkusundan ötürü var olan yakînin nuru körelir. Çünkü hevâ-i nefisten kapkaranlık bir duman kalbe yükselip her taraftan kalbi istilâ eder. Kalbin nurları sönünceye kadar bu durumunu sürdürür. Böylece akıl, kirpikleri dumanla dolmuş göz gibi olur. Artık bakmaya gücü kalmaz. Bütün bunları kalbin başına şehvet getirir. Hatta artık kalbin durmak, basiretle bakmak imkânı kalmaz.

“Heva ve hevesini ilâh edineni gördün mü? Artık ona sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini, düşündüklerini mi zannediyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidirler, hatta onlar gidişçe daha sapıktırlar.” (Furkan/43-44)

C- Bu kalpte hevâ-i nefsin hâtıratı görünür ve o kalbi şerre davet eder. Bu esnada imanın hâtırı ona yetişir ve onu hayra davet eder. Bu durumda nefsi şehvetiyle harekete geçip, şerrin hâtıratına yardım eder. Böylece şehvet kuvvet bulur. Lezzetlenme ve nimetlenmeyi güzel gösterir. Akıl da hayra davet eden hâtıratın yardımına koşar, şehvetin önüne çıkar. Onun fiilini çirkin gösterir. Onu cehalete nispet eder. Şerre daldığı için onu yırtıcı hayvan ile diğer hayvanlara benzetir. Sonuçlara aldırmayış hususunu da yırtıcı hayvanların perva etmeyişine benzetir. Böylece nefis, aklın nasihatine meyil gösterir. Bu esnada şeytan oldukça kuvvetli bir şekilde akla hücum eder. Böylece nefis, iki ordu tarafından daimi bir şekilde çekilmektedir. İki hizib arasında çekilip durmaktadır. Bu savaş, kalbe en uygunu, kalbe galip gelinceye kadar devam eder.

“Eğer Allah size yardım ederse, size galip gelecek yoktur ve eğer size yardım terk ederse, ondan sonra size yardım edecek kimdir?” (Ali îmran/160)

İhya-ı Ulumid-din

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir