• DOLAR 32.453
  • EURO 34.495
  • ALTIN 2473.313
  • ...
Kalbine Dön 4
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Gözlerimden süzülen yaşlara hâkim olamıyordum. Nasıl bir gündü böyle? Bunlar doğru muydu yoksa..  Hızla dışarı attım kendimi. Neler olduğunu anlamaya çalışırken  koşuyordum. Yağan yağmur umrumda bile değildi. Ben ne için yaşamıştım? Bunca zaman kazandığım başarılarım ne içindi? Bana yaşama gayemi hatırlatan kimse yok muydu? Hatırladım; eş dostlarım sadece zevklerine düşkün insanlardı. Bende öyle... Ölecektim. Neden dünyaya gönderildiğimi bulamadan. Kendimi bulamadan. Beni Yaratan yüce varlığı anmadan. Ben ölecektim ve belki de mezarlığımda ismim bile olmayacaktı. Öyle ya.. İnsanın mezarında ismi olması bile nasip meselesiydi...

Her yerim çamura bulanmıştı ve  artık gücüm tükenmişti. Ne düşünecek ne de artık ağlayacak halim vardı. Gece sabaha çalmak üzereydi ve yağmur halen yağıyordu. Apartmanımızın bahçesine geldiğimi yeni fark etmiştim. Gözlerim yarı açık, bilincim düşük halde karşımda arabadan inmeye hazırlanan eşimle göz göze geldiğimde artık kendimi bırakmıştım. Yığılmadan önce bir cümle işittim; kimin söylediğini anlamadan.. 
" Kalbine dönüşünü tevbeyle kutlayalım mı?"

Birden sıçradım olduğum yerde. Etrafımı inceledim. Sabah olmuştu ve yatak odamdaydım. Ne ara gelmiştim buraya? Çamura bulanmış kıyafetlerimi kim değiştirmişti? Başımı ellerimin arasına alıp ne olduğunu anlamaya çalıştım. Yoksa dün gece yine fazla mı kaçırmıştım? Kendime cevabımı vermeden bir kahkaha attım. Yine nefsimin cahilce esprisine kanmıştım. Nedense bir an da şaşırdım düşündüklerime, yaptıklarıma.. Bir rüya mı görmüştüm? Evet galiba. Sanki eşim aldatmıştı beni. Kimsem kalmamıştı. Bir dakika... kütüphane sahibi??? Okuduğum kitap?? Ahh tamam kâbus gördüm sanırım. Düşüncelerime engel olamıyordum. . Kapı sesini duyunca karmaşık zihnimi bir kenara bırakıp sesimi zoraki yükselterek "giiir" dedim. İçeriye giren kişi evimizle  ilgilenen Fadime teyzeydi. Gerçi ben onca yaş farkını yok sayıp sadece Fadime diyordum ona..

-Günaydın Fulya hanım kızım. 

-Fadime bana ne oldu böyle? Hem kim getirdi beni eve? Anlatsana her şeyi. Dedim meraklı bir ses tonuyla.

-Dün hani gündüz aniden eve geldiniz de beyefendi başka… Cümlesini tamamlamadan durmuştu. Her şeyi şimdi hatırlamıştım. Çünkü o duruş içimi sızlatmıştı. 

- Neden susuyorsun Fadime? Desene "eve geldiğinde beyefendi başka kadınlarla hoşbeş ediyordu." Sonra da bir şey bile demeden çıkıp gittin desene. Şimdi niye buradasın o zaman, diye sorsana. Ama bende bilmiyorum. Gurursuzluk yapıp buraya geldiğim ana lanet olsun!

Bunları Derken istemsiz bağırıyordum. Yediğim ihanetin tok acısını her yerimde hissediyordum. Yataktan kalkmıştım. Bazanın altındaki bavulu çıkarırken sorularım devam ediyordu.

- Nerede o adam şimdi!

- Dün senin bayıldığını görüp içeriye getirmiş. Sonrada gitmiş işte. Benim ilgilenmemi söyledi. Sen de sakin olsan bi kızım. Bir dinle, belki yanlış anlamışsındır. Yuvanı mı bozacaksın? Nereye gideceksin hem? 

Sesini telaşlı ve şefkatli bulmasaydım cevap vermezdim ama yıllarca bana karşı gösterdiği ilgi ve samimiyeti göz ardı edemiyordum. 

- Artık burada kalamam Fadime. Gördün işte sen de. Bu kaçıncı ihaneti onun. Hep yanlış anlamışımdır dedim de ne oldu söylesene? Hep aynı sahnelerle canımı acıttı. Ben huzurlu bir hayata nasıl terfi edeceğimi bilmiyorum ama artık çabalamak istiyorum Fadime, anlasana. Yeni bir başlangıç çizeceğim. Hani sen diyordun ya " Arkadaşların sana hiç mutluluk vermiyor kızım biraz başka güzel şeylere mi yönelsen" diye. Senin ne dediğini anlamamıştım ama şimdi her şeyi çok net anladım. Haklıydın. Ben doğru yerlerde doğru insanlarla değildim. Eşimi seçerken bile sadece maddiyatın sahte yüzüyle ilgilenip yanlış tercih yaptım. Biliyor musun, dün bir rüya gördüm Fadime. Hayır aslında gerçekti. Hayatımda ilk defa bu kadar çok hoşuma gitmeyen cümleler duymuştum. Buna rağmen ilk defa kalbim huzuru bulmuştu sanki. Bana kalbime dönmemi sağlayacak bir şeyler buldum gibi hissediyorum. Önüme böyle bir yol çıktı. Bir şeyler deneyeceğim. O yola gireceğim sonucunu bilmesem de.

Fadime Hanımın telaşlı ve anlamadığına kanıt bakışlarını fark edip onu az da olsa teskin etmek için bir adım öne atıldım. Elimi omzuna koyarak devam ettim:

- İyi hissediyorum. Bu yüzden üzülme Fadime. Ben artık doğru bir insan olacağım. Seni üzdüğüm günler içinse üzgünüm. Aklın bende kalmasın, bu kaybediş bana şimdiden bile çok şey kazandırdı. Ben artık bir hiç olmayacağım Fadime. Hoşçakal. 

Bunları söylerken Fadime Hanımın da  benim gibi hüzün çaldı gözleri. Ama ben hüzünden başka  hayretler de sezmedim değil. Hiçbir şey söylemedi. Sadece bir kere sarıldı bana. İçtendi. Hiçbir zaman huzur kokmayan evime son bir bakış atıp kapıyı açtım. Artık evden ayrılmıştım. Bu evden kurtulduğuma göre yapmam gereken diğer meseleyi de halledecektim. Eşime en kısa sürede boşanma davası açacaktım. Tazminat filan hiç umrumda değildi. Tek celsede bitsin istiyordum. Böylelikle hayatımı temizlemiş olacaktım. En azından büyük bir kısmını...

Yaptığımın ve tüm olanların doğru yanlışlarını tartışıyordum içimde. Bir tarafım kaç nefesimi şeytanın yol göstericiliği eşliğinde soluyabilirim daha! Diyordu. Bir gülüşe kaç dünyalık sığdırabilirdi insan? Dünya gülmeklik. Benim ağlamaklara ihtiyacım vardı. Bir cümle duymam lazımdı minnet duyulmuş. Hem insan hayatta bir cümle için yaşar zaten. Okuduğu kitabın sadece bir cümlesini çizer fosforlu kalemle. Saatlerce dinlediği konferansın bir cümlesine takılıp kalır aklı.  Tüm yorgunluğunu bir cümleyle silmeyi bekler insan. Başarısına bir tebrik cümlesi yakıştırır. Birilerinden " sensiz olmaz " cümlesiyle  ayaklanır çağrıldığı mekâna. "Neşemizsin" cümlesiyle onur duyar. "İnsan arkasından söylenenlerden ibarettir" derler. İyi hatırlanan insan iyidir. Hatırı sayılır mıyım sahi? Galiba sayılı hatıram var benim. Kalbime dönmem için bir rüya mı gerek? Gerekse bile gördüm hatta onu yaşadım bile, değil mi? Artık aslıma dönmeliydim... Asıl evime.. yaratılış gayeme.. ve asıl manaya dönecektim... İçim karanlıktı. Gün aydınlığında temizleyecektim karanlıklarımı. Artık içim içime sığmayacak, aydınlanacak, aslına dönecekti. Ve kimin söylediğini bilmediğim o cümleyi yaşayacaktım. "Kalbime dönüşümü tevbeyle kutlayacaktım... "

Bir taksiyi durdurup bindim. Hafif hissediyordum. Her şeyi geride bırakmıştım. Gariptir ki telaşlı değildim. Aslında gideceğim yeri de zaten önceden belirlemiştim...

ZÜMRA SARMAN

Bu haberler de ilginizi çekebilir