• DOLAR 32.328
  • EURO 35.13
  • ALTIN 2300.783
  • ...
Hedef denge politikası
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İbrahim Sevgili / DIŞ HABERLER SERVİSİ

Suudi Arabistan`ın başını çektiği 7 körfez ülkesinin Katar`a yönelik başlattığı kriz sıcaklığını koruyor. Küçük bir ülke olmasına rağmen zengin yeraltı kaynaklarına sahip Katar`ın bölgede bağımsız bir politika özlemi ve güttüğü denge politikası küresel güçlerle birlikte yüksek işbirliği içinde bulunduğu ambargocu Arap ülkelerini rahatsız etmiş durumda. 

İslam aleminin içinde bulunduğu kaosa rağmen Katar`ın bir yanda İhvan ve Hamas liderlerine ev sahipliği yapması, diğer yanda zıt kutup olan Suudi - İran ile ilişkilerini de sıcak tutması küresel şer güçlerin sinsi planlarına uymuyor. İslam ümmetinin sürekli bir savaş ve kaos halinde olmasını arzulayan haçlı-siyonist zihniyet, müstemleke halinde tuttukları İslam beldelerinin kukla yöneticileri vasıtasıyla Müslüman halkları birbirlerine düşürmek için yoğun çaba sarfediyor. Katar kriziyle ortaya çıkan küresel şer güçlerin sinsi planının, İslam coğrafyalarında bulanan devlet ve İslami tüm hareketlerin birbirleri arasında sürdürmek isteyeceği iyi niyet denge politikalarının artık hedef olacağını gösteriyor.

DENGE POLİTİKASI VE KATAR`IN BAĞIMSIZLIK ÖZLEMİ

Katar krizini değerlendiren siyasi uzmanlar, bölgedeki bazı ülkelerin Katar'ın son yıllarda izlediği bağımsız dış politikadan rahatsız olunduğunu belirttiler. İslam coğrafyasındaki denge politikası nedeniyle Katar`ın cezalandırıldığını belirten siyasi uzmanlar dış politikasında bağımsız davranması nedeniyle Katar`ın boyun eğdirilmeye zorlandığını ifade ettiler. Katar ile bazı Arap ülkeleri arasında yaşanan gelişmeleri yakından takip eden uzmanlar, bazı Arap ülkelerinin Katar'la diplomatik ilişkileri kesmesiyle yeni bir boyut kazanan krizi değerlendirdi.

Oxford Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Körfez ülkeleri uzmanı Dr. Cemal Abdullah, Suudi Arabistan başta olmak üzere bazı Arap ülkelerinin, Katar'ın son yıllardaki bağımsız dış politikasından ve Arap dünyasındaki İslamcı hareketler ile iyi ilişkiler kurmasından rahatsız olduklarını söyledi. Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) 1981 yılındaki kuruluş amaçları arasında "ortak dış politika" uygulanması olduğunu ifade eden Abdullah, "KİK üyesi ülkelerin şu anki durumuna baktığımızda 6 farklı ülkenin 6 farklı dış politikasını görüyoruz. 1995'te Katar Emiri olan Şeyh Hamid Bin Halife Al Sani, Katar'ı Suudi Arabistan'ın şemsiyesi altından çıkarmaya karar verdi ve siyasetini bu yönde belirledi. Şu an körfeze baktığımızda, bağımsız bir dış politikası olan Katar'ın uluslararası arenada özgün duruşunu görebiliyoruz." dedi.

"SUUDİ ARABİSTAN VE BAZI ARAP ÜLKELERİ KATAR'IN BAĞIMSIZ DIŞ POLİTİKASINDAN RAHATSIZ"

Son 20 yılda Katar'ın uluslararası alanda sesinin giderek yükseldiğinin altını çizen Abdullah, "Suudi Arabistan ve bazı Arap ülkeleri Katar'ın bağımsız dış politikasından ve önemli bir aktör haline gelmesinden rahatsız. Suudi Arabistan, Katar'ın uluslararası alandaki aktif rolünün sona ererek sınırlarına dönmesini ve 1995'ten önce olduğu gibi Riyad'ın şemsiyesi altına girmesini istiyor." diye konuştu.

"KATAR, ZIT KUTUPLAR ARASINDA DENGE POLİTİKASI YÜRÜTÜYOR"

Katar'ın uluslararası ilişkilerde denge politikasını yürüttüğünü vurgulayan Abdullah, sözlerine şöyle devam etti:

"Zıt kutuplar arasında denge politikası yürüten Katar, hem İran'la hem de İran'a düşman olan körfez ülkeleriyle iyi ilişkilerini sürdürdü. Katar, bölgedeki iki büyük rakip İran ve Suudi Arabistan arasında kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarını korumayı başardı. Hamas gibi Arap dünyasındaki diğer İslami hareketlerle ilişkileri olan Katar, bu hareketleri terör örgütü olarak gören Batılı ülkelerle de iyi ilişkilerine devam etti. Körfez ülkelerinin terör örgütü olarak kabul ettiği bu hareketleri, Katar, bölgedeki halkın bir parçası ve temsilcisi olarak görüyor ve onları destekliyor. Katar'ın bu gruplarla ilişkisi, son yıllarda körfez ülkeleriyle arasının açılmasına ve ilişkilerinin kötüye gitmesine neden oldu."

"KATAR'A YÖNELİK BU SALDIRILAR, UZUN ZAMANDIR PLANLANIYORDU"

Moritanyalı siyaset bilimci ve yazar Muhammed Muhtar Şankiti ise Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki krizin bir anda ortaya çıkmadığını vurguladı. Şankiti, "Katar'a yönelik bu saldırılar, uzun zamandır planlanıyordu. Bu kriz, Riyad ve Abu Dabi`nin oluşturduğu 'karşıt Arap devrimi' liderliğinin Katar'ın gücünü kırma çabasıdır. İftira ve şantaj dolu bu çabalar, her zaman Arap halkının yanında duran, yolsuzluk ve haksızlığı reddeden Katar'ın dış politikasını hedef almaktadır." dedi.

Ramazan ayında Katar ile ilişkisini kesen ülkeleri "kötü niyetli olmak" ile suçlayan Şankiti, "akrabası ile haksız yere bağını kesenin en fazla kendisine zarar vereceğini" söyledi.

"SUUDİ ARABİSTAN'IN DIŞ POLİTİKASI BAE'NİN ETKİSİNDE"

Şankiti, Katar ve diğer Arap halklarının onur ve özgürlüğe dair taleplerine karşılık Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) "düşmanca politikalar" uyguladığını iddia ederken, "Son yaşananlar bize gösterdi ki, Körfez ülkelerinin birliğini sağlayacak ve bu birliğin kalesi olacak Suudi Arabistan, dış politika ve diğer uluslararası alanlarda BAE'nin etkisi altındadır." yorumunu yaptı.

"15 TEMMUZ'DA TÜRKİYE NASIL HEDEF ALINMIŞSA ŞİMDİ AYNI ŞEKİLDE KATAR HEDEF ALINIYOR"

Katar'ın dış politikasının Türkiye'ninki gibi bölgedeki halkları desteklemek ve onların haklarını korumak üzerine temellendiğinin altını çizen Şankiti, "15 Temmuz'da Türkiye nasıl hedef alınmışsa şimdi aynı şekilde Katar hedef alınıyor. Türkiye'deki darbe girişimi sırasında gerçek yüzü ortaya çıkan ve Türkiye'ye saldıran BAE medyası, şimdi de aynı iftira ve yalanlarla Katar'a saldırıyor." diye konuştu.

“NET BİR ŞEKİLDE GÖRÜLEN BİR HESAPLAŞMA BAŞLADI”

Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, Suudi Arabistan ve Siyonist rejimin, İran`a karşı bir blok oluşturma amacıyla birbiriyle ilişki halinde olduğunu belirtti. 

Trump`ın Suudi Arabistan ziyaretinden sonra İslam coğrafyasında net bir şekilde görülen bir hesaplaşma başladığını ifade eden Okur, “Suudi Arabistan ve İsrail, İran`a karşı bir blok oluşturma amacıyla birbirleriyle ilişki halindeler. Buna BAE gibi ülkeler de dâhil olmuş vaziyetteler. Bu işin ilk halkası olarak da gri bölgede görmüş oldukları ülkeleri kendi bloklarına dâhil etmek istiyorlar. Örneğin Katar, körfezde bulunan bir ülke, sahip olduğu doğalgaz kaynakları İran`ınkilerle komşu. Bu yüzden İran`dan da tehdit alıyor. Suriye`de de muhaliflere destek vererek İran`ın karşı tarafında duruyor. Normal şartlarda bu denklem Suudi Arabistan ve onun etrafında oluşturulmaya çalışılan koalisyona yakın bir yerde duruyor. Fakat öte yandan özellikle Müslüman Kardeşler gibi örgütlere daha doğrusu Arap Baharı güçlerine verdiği destek sebebiyle bir tehdit olarak görülüyor. Suudi monarşisinin ve körfezdeki diğer monarşilerin dayandığı meşruiyet temeline zarar verdiği hissi uyandırıyor. Mutlak manada da bu bloğa itaat etmesi ve faaliyetlerinden vazgeçmesi isteniyor. İsrail, o bloğun bir parçası olarak Hamas`ı da gördüğü için Suudi Arabistan`la çıkarlarının belirli noktada örtüştüğünü görüyoruz. İlk adım olarak, Trump`ın ziyaretinin de vermiş olduğu cesaretin de etkisi ile Katar üzerinde baskı uygulamak ve politikalarını değiştirmek istiyorlar. Belki imkân olursa özellikle ABD açık kapı bırakırsa Katar`da bir iktidar değişikliğine kadar uzanacak bir değişiklik yapmayı planlıyorlar. Ancak en azından oluşturacakları baskının Katar`ı zorlayacağını düşünüyorlar.” dedi.

“SUUDİ ARABİSTAN`IN LİDERLİĞİNDEKİ BLOK İSRAİL`E YAKINLAŞIYOR”

Siyonist rejim Savunma Bakanı Liberman`ın yaptığı açıklamanın birden çok nedeni olduğunu belirten Okur, “İsrail tarafının böyle bir açıklama yapmasının birden çok nedeni vardır. Ancak baskının sonucunda ilk olarak Hamas`ın Katar`da ikamet eden üst düzey yöneticileri bu ülkeyi terk ettiler. Bu, krizin çıktığı ilk gün, Katar hükümetinin isteğiyle gerçekleşti. Dolayısıyla bu, İsrail`e bir kazanç sağladı. İkincisi, Araplar kendi aralarında bölünmüş oluyorlar ve Suudi Arabistan`ın liderliğindeki blok da İsrail`e yakınlaşıyor. Bu da İsrail için bir kazançtır. Çünkü Arap dünyası içindeki bölünmeler ve bölünen taraflardan birinin İsrail`e yakınlaşması, İsrail`in şu ana dek elde edemediği diplomatik bir manevra alanı oluşturuyor.” şeklinde konuştu.

Katar krizinin gazla ilgili bir boyutu da olabileceğinin altını çizen Okur, “Önemli bir miktarda doğalgazı Katar denizden çıkararak LNG ile gemiler üzerinden satıyor. Bu abluka hava sahalarının kapatılmasının ötesine geçip Katar`ın dünyaya gaz satamayacağı bir yere doğru giderse o zaman dünya gaz piyasasında kartlar yeniden karılacak ve Doğu Akdeniz gazı önemli projelerden biri haline gelecektir. İsrail, Doğu Akdeniz`de doğalgaz çıkarıyor ve bunu Avrupa pazarlarına satmak istiyor. O projeler daha cazip hale gelir. Bundan da yine İsrail kazançlı çıkar.”

LİBERMAN: KATAR KRİZİ İSRAİL İÇİN FIRSAT

Siyonist rejim Savunma Bakanı Avigdor Liberman, "Katar ve bazı Arap ülkeleri arasındaki kriz, Arap ülkeleriyle iş birliği yapmak için İsrail'e büyük fırsat sunuyor." dedi. Siyonist rejim parlamentosunda konuşan Liberman, Katar ve bazı Arap ülkeleri arasındaki krizi kendileri için "büyük bir fırsat" olarak niteledi. Liberman, "Radikal İslami terör korkusuyla Katar'la ilişkilerini kesen ülkeler, İsrail'e, Arap ülkeleriyle radikal İslami teröre karşı iş birliği yapmak için büyük fırsat sunuyor. Arap ülkeleri bile bu bölgedeki riskin İsrail değil, terörizm olduğunu anladı. Bu durum iş birliği için fırsat." ifadelerini kullandı. Siypnist rejimin, Katar'la ilişkilerini kesen Arap ülkeleriyle iş birliğine açık olduğunu dile getiren Liberman, "Şimdi top onların (Arap ülkelerinin) sahasında." dedi.

KATAR İLE ARAP ÜLKELERİ ARASINDAKİ KRİZ NASIL BAŞLADI?

Katar Resmi Haber Ajansı (QNA), 23 Mayıs gecesi Katar Emiri Şeyh Temim Al Sani'ye atfen "ABD'ye karşı ve İran'ı destekleyici" açıklamalar yayımladı ancak açıklamadan hemen sonra Katar resmi olarak QNA sitesinin siber saldırıya uğradığını duyurarak söz konusu açıklamaların dikkate alınmamasını talep etti.

Ancak Birleşik Arap Emirliklerinden yayın yapan Al Arabiya ve SKY News Arabia televizyon kanalları, resmi açıklamalara rağmen yayınlarına devam ederken, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır gibi ülkeler de Katar menşeli yayın yapan tüm yayın kuruluşlarına erişimi ülke içinde yasakladı. 3 Haziran'da BAE Washington Büyükelçisi Yusuf el-Uteybe'ye ait olduğu iddia edilen ve bazı hacker gruplar tarafından ele geçirilen e-postalar yayımlandı. E-postalarda Büyükelçi'nin İsrail yanlısı Demokrasiyi Savunma Vakfı (FDD) ile yakın ilişki içinde olduğu ve Türkiye ile Katar'a karşı ortak politikalar geliştirmeye çalıştıkları iddia edildi.

Suudi Arabistan, BAE, Yemen, Mısır ve Bahreyn, dün yaptıkları açıklamayla Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini kestiklerini duyurdu. Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn, ülkelerinin hava sahasını Katar'a kapatarak, Katarlı diplomatların 48 saat içinde ülkelerinden ayrılmasını istedi. Katar'a karşı yapılan diplomatik ablukaya Maldiv Adaları ve uluslararası toplumca meşruiyeti olmayan darbeci General Halife Hafter destekçisi Libya Tobruk hükümeti de katıldı.

TÜRKİYE, İRAN VE IRAK ÜÇLÜ TOPLANTI DÜZENLEYECEK

İran vizyon Konseyi başkanı Mohsen Rezai, Katar sorununu çözmek üzere Türkiye, İran ve Irak'ın katılım göstereceği üçlü bir toplantının düzenleneceğini açıkladı. Rezai, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "İran, Türkiye ve Irak, Katar sorununu çözmek için Bağdat'ta bir araya gelecek" dedi.

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir