• DOLAR 32.33
  • EURO 35.081
  • ALTIN 2297.202
  • ...
Atalay: Kudüs Özgürleşmeden Huzur Olmaz
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Katar`ın başkenti Doha`da bugün başlayan Uluslararası Kudüs`ü Savunma Konferansı`na Türkiye`yi temsilen katılan Beşir Atalay, AA`ya yaptığı açıklamada, Kudüs`ün bugün İsrail`in elinde esir bir şehir olduğunu belirterek, İsrail`in, izlediği politikalarla Kudüs`ün binlerce yıllık Müslüman, Hristiyan ve Filistin tarihini bir hamlede silme çabasında olduğunu ifade etti.

İsrail`in yürüttüğü kazıların kutsal mekanları tehdit ettiğini vurgulayan Atalay, "Filistinlilere, kendi toprakları olan Doğu Kudüs`te inşaat izni verilmemektedir. Kudüs`teki Müslümanlara ait evler bir bir yıkılmakta ya da istimlak edilmektedir" diye konuştu.

Kudüs`ün Müslümanlar için taşıdığı anlamın kelimelerle ifade edilmesinin çok zor olduğunu belirten Atalay, şöyle konuştu:

"Kudüs demek, Miraç demektir; Kudüs demek ilk kıble demektir. Peygamber Efendimiz Mescid-i Aksa`dan Allah katına çıkarılmıştır. Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi, harem mescitlerinin üçüncüsüdür. Kudüs, Müslümanlık için olduğu kadar diğer semavi dinler için de kutsaldır. Bu şehrin paylaşılamamasının ana nedeni de budur."

Kudüs`ü fiziksel sınırlarla ayırmanın imkansız olduğunun altını çizen Atalay, şöyle devam etti:

"Kudüs`ün tüm semavi din ve kültürleri bir potada öğüten yapısı, Müslüman, Hristiyan ve Musevi mahalleleri ile kutsal mekanların birbirlerinden net bölgeler halinde ayrılmasına izin vermemiştir. Müslümanlar için Harem-i Şerif, Hristiyanlar için Kıyame Kilisesi, Museviler için Ağlama Duvarı Kudüs`te her üç din için kutsal olan birçok diğer mekanla birlikte yer almaktadır."

Tüm bunlara rağmen Kudüs`ün bugün İsrail`in kuşatmasında olduğunu belirten Atalay, "Doğu Kudüs, bugün Yahudi yerleşimleriyle tamamen çevrelenmiştir. İsrail tarafından inşa edilen Ayrım Duvarı ile Kudüs`ün Batı Şeria ile fiziki, siyasi, kültürel ve sosyal bağlantısı kesilmiştir. İsrail bu şekilde Kudüs`ü diğer Filistin topraklarından ayırmayı amaçlamaktadır. Ayrıca seçici ve zorlu ikamet politikalarıyla Kudüs`teki Müslümanlar adeta şehirden ayrılmaya zorlanmaktadır`` dedi.

İsrail`in bu baskıcı tutumunun amacının, kutsal şehrin asıl sahipleri olan Filistinlileri yıldırmak, anavatanlarından söküp atmak, bu şekilde şehrin tarihi yapısını ve dokusunu değiştirmek olduğunu söyleyen Başbakan Yardımcısı, Türkiye`nin bu tutuma asla müsamaha göstermeyeceğini vurguladı.

"Osmanlı arşivlerini Filistinlilere açtık``

İsrail`e karşı tepkilerini, gerek ikili, gerek bölgesel, gerek ilgili çok taraflı platformlarda ortaya koyduklarını belirten Atalay, "Filistinli kardeşlerimize haklarını aramalarında yardımcı olabilmek amacıyla Osmanlı arşivlerini de açtık" diye konuştu.

"Bir taraftan, İsrail`in bu kabul edilmesi mümkün olmayan politikalarına karşı dururken, diğer taraftan Filistinlilere ekonomik ve sosyal yardımları sürdürmemiz gerekmektedir" diyen Atalay, "Ayrıca Kudüs`ün tarihi geçmişinin mimari, sanat tarihi ve tarihi dokümantasyon açısından daha derinlemesine araştırılması ve uluslararası toplumda bu kültürel mirasa yönelik bir farkındalık yaratılmasına da büyük önem vermekteyiz." Atalay, Türkiye`nin Harem-i Şerif, Kubbet-ül Sahra ile Yusufiye Mezarlığı gibi önemli yerlerin restorasyonuna da katkı sağladığını belirtti.

Ortadoğu`daki sorunların merkezinde Arap-İsrail ihtilafının, bunun özünde de Kudüs`ün yattığını söyleyen Atalay, "Bin yıllar boyunca farklı din, dil ve etnik kökenden halkların barış içinde bir arada yaşadığı Kudüs şehrinin bugün karşı karşıya bulunduğu olumsuz tablodan kurtulması sağlanmadan, Kudüs özgürleşmeden ne Ortadoğu`da, ne de ötesinde gerçek anlamda huzur ve istikrar sağlanabilir" dedi.

Beşir Atalay, Kudüs`ün yaşadığı sorunların, şehrin ortak kültürel mirasına uygun olarak diyalog ve karşılıklı anlayış çerçevesinde ele alınması ve çözülmesi gerektiğini ifade ederek, bunun bir gereği olarak tarafların uluslararası hukuka ve birbirlerinin haklarına saygı göstermesi, endişelerini anlamaya çalışması ve bu ortak soruna ortak bir çözüm geliştirmesinin önem taşıdığını kaydetti.

Atalay, Türkiye`nin Kudüs konusundaki hassasiyetinin altını çizerek şunları söyledi:

"Türk halkının kalbi, Kudüs konusu gündeme geldiğinde daha heyecanla atmakta ve Türkiye bu konudaki tarihi sorumluluğu her zaman omuzlarında hissetmektedir.

Bu kutsal şehirde Filistinli kardeşlerinin ne zaman canı yansa halkımızın da canı yanmıştır. Bu dün böyle olmuştur, bugün de böyledir.

1516 yılından itibaren Osmanlı yönetimine geçen ve 19. yüzyılın ortalarında idari bakımdan doğrudan Bab-ı Ali`ye bağlanan Kudüs-ü Şerif, üç dine mensup halkların yüzyıllarca huzur içinde ibadetlerini yerine getirdikleri kutsal bir mekan olmuştur.

Bu barış ve huzur ortamının bugün yeniden tesis edilmesi, Kudüs`ün bir küresel barış ve uyum merkezi ve sembolü halinde gelmesi en temel ve samimi arzumuzdur."

Türkiye`nin bu doğrultuda İsrail-Filistin ihtilafının yoğun şekilde yaşanmaya başladığı yıllardan itibaren bölgenin barış ve huzura kavuşabilmesine yönelik çabalarını aralıksız sürdürdüğünü belirten Atalay, şunları ifade etti:

"Türkiye, BM Genel Kurulu`nun 11 Aralık 1948 tarihli 194 (III) sayılı kararı doğrultusunda Filistin`de ilgili tarafların aralarındaki meseleleri halletmelerine yardım edecek gerekli tedbirleri almak üzere kurulan Uzlaştırma Komisyonu`nun ABD ve Fransa ile birlikte üyeliğine seçilmiştir.

Kudüs`e ilişkin hassasiyetimiz bakidir, hep sürecektir. 2007 yılında Mescid-i Aksa`nın dış duvarında İsrail`in kazı çalışmalarını bölgeye teknik bir ekip göndererek yerinde inceleyen ve tespitlerini ilgili taraflar ve uluslararası kuruluşlarla paylaşan Türkiye, zamanında Kanuni Sultan Süleyman`ın inşa ettirdiği duvarlar içerisinde sağlanabilen karşılıklı saygı ve anlayışın bugün aynı duvarlar içinden tüm bölgeye dalga dalga yayılan bir sel olmasını arzulamaktadır."

Beşir Atalay, gerek İsrail hükümetinin tek taraflı politikalarının, gerek aşırı görüşlü Yahudi grupların provokasyonlarının şehirdeki uyuma zarar vererek, bölgesel ve küresel temelde olumsuz yansımalar yarattığını sözlerine ekledi.

Atalay, "Kudüs`ün bir çatışma alanı olmaktan çıkarılarak, zengin tarihi geçmişine yakışacak şekilde örnek alınacak bir hoşgörü ve birlikte yaşayabilirlik merkezine dönüştürülmesinin zamanı çoktan gelmiştir" diyerek, Türkiye`nin desteğini şu ifadelerle dile getirdi:

"Ortadoğu`da istikrar ve refah görmek isteyen Türkiye, Ortadoğu`nun yeniden barış ve huzura kavuşturulması konusundaki sorumluluğunun bilinciyle bu yönde elinden gelen tüm katkıyı gösterecektir.

Buna paralel olarak, Filistinli kardeşlerimize içinde bulundukları zor koşulların ve sıkıntıların aşılması yönünde sağlamakta olduğumuz maddi, manevi ve siyasal desteği de kararlılıkla devam ettireceğiz.

Kudüs`ün, geçen yüzyıl başına kadar olduğu gibi, tüm kesimlerin haklarının güvence altına alındığı, uyum sembolü niteliğini yeniden kazanması yolunda her türlü çabayı sürdüreceğiz."

Açılışını Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halife El Tani`nin yaptığı Uluslararası Kudüs`ü Savunma Konferansı iki gün süreyle birbirine paralel dört ayrı oturumla devam edecek. Konferans Pazartesi günü yayımlanacak Doha Deklarasyonu ile son bulacak.

Kaynak: AA

Bu haberler de ilginizi çekebilir