• DOLAR 32.558
  • EURO 35.057
  • ALTIN 2429.766
  • ...
BU TABLODAN UTANIN!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mustafa Karakaş / Doğruhaber

Geçtiğimiz günlerde Pakistan güçlerinin Afganistan sınır güvenliğine saldırılar düzenlemesi üzerine Afgan güçlerinden 50 kişi, saldırıyı gerçekleştiren Pakistan askerlerinden de 2 kişi hayatını kaybetmişti. İslam ülkeleri arasındaki bu anlaşılmaz saldırılar konuşulurken bu sefer bölgenin iki önemli ülkesi İran ve Suudi Arabistan arasında savaş tehditleri gündemdeki yerini aldı. Suudi Arabistan Savunma Bakanı Muhammed bin Selman`ın geçen hafta ‘savaşın İran sınırları içerisine çekilmesi gerektiği` şeklindeki açıklamaları üzerine bu sefer İran  Savunma Bakanı Hüseyin Dehgan,"Suudi Arabistan yönetiminin İran'a karşı aptalca askeri bir eylemde bulunması halinde, bu ülkede Mekke ve Medine dışında güvenli yer bırakmayacakları" tehdididinde bulundu. İslam ülkeleri arasından bütün bu tehdit ve savaş manzaraları yaşanırken işgal güçleri müslüman kanı akıtmayaya devam etti. 16 yaşındaki direnişçi Fatıma`nın nazenin bedenine saplanan 20 kurşun ümmetin suskunluğunun ümmetin ihtilaflarla zaafa uğramasının bir sonucu değil de nedir?

DİYALOG OLMADAN OLMAZ

Mescid-i Aksa`da siyonist işgal sürdüğü, İslam beldelerinin yeraltı-yerüstü zenginlikleri Batı emperyalizmi tarafından sömürüldüğü ve direnenler katledildiği halde İslam Dünyası, üstündeki ölü toprağını silkelemek yerine birbiri ile savaşmaya birbirini tehdit etmeye devam ediyor…

İslam dünyasının 2 önemli gücü İran ve Suudi Arabistan`ın birbirlerine karşı kullandığı tehdit dili, emperyalizmin Ortadoğu`daki hesaplarının uzun ömürlü olmasına yarayacak gibi görünüyor. İki ülkenin uzun yıllardır birbirine hasım bir politika güttüğü biliniyor. Bu hasmane politikanın şüphesiz en önemli sebebi diyalog eksikliğidir. Müslüman ülkeler kendi aralarındaki sorunların çözümü için bir masa etrafında toplanma geleneğini kaybettiğinden beri tüm çığlıklar Müslümanlardan yükseliyor.

İRAN-SUUDİ ARABİSTAN GERGİNLİĞİ

İki ülke arasındaki gerilim her ne kadar uzun yıllara dayansa da son dönemdeki gerginlik Suudi Arabistan Savunma Bakanı Muhammed Bin Selman`ın "İran rejiminin amacının Mekke'ye ulaşmak olduğunu biliyoruz ve biz savaşın kendi topraklarımıza gelmesini beklemeyeceğiz. Biz de bu savaşın Suudi Arabistan'ın değil İran'ın topraklarında yaşanması için çalışacağız"" sözleri ile başladı. Bu tahrik edici ifadelere İran tarafının (köklü devlet tecrübesinden dolayı) daha soğukkanlı yaklaşması beklenirken İran`dan da aynı tonda gelen açıklama gerginliğin tuzu biberi oldu.

İran Savunma Bakanı Hüseyin Dehgan,"Suudi Arabistan yönetiminin İran'a karşı aptalca askeri bir eylemde bulunması halinde, bu ülkede Mekke ve Medine dışında güvenli yer bırakmayacakları" tehdidinde bulundu.

Suriyede onlarca batılı ülkenin bulunması yetmezmiş gibi, batılı devletlerin saldırı ve tazyikleri yetmezmiş gibi bir de İran ve Suud`un gerginliklerini mi konuşacağız. Onlarca yıl Müslümanların birinci gündem maddesi olan Kudüs davasının yerine hep iç çalkantı ve iç savaş senaryolarını mı dinleyeceğiz?

PAKİSTAN-AFGANİSTAN MESELESİ

İran ve Suud geriliminin bir benzeri Pakistan ve Afganistan arasında gerçekleşti. Pakistan ordusu tarafından sınır bölgesinde düzenlenen saldırıda en az 5 Afgan güvenlik kontrol noktası imha edildi, 50'ye yakın güvenlik gücü öldürüldü.

Afganistan ve Pakistan, ortak kaderleri olan ABD`nin drone saldırılarını nasıl durdurabilirizi düşünmeli iken bu saldırı ile kardeş kanının dökülmesi “İslam ümmeti ne zaman aklını başına alacak” yorumlarına neden oldu.

Bu saldırıda 50 Müslümanın katledilmesi, Müslümanların bir masanın etrafında oturarak problemlerini çözüme kavuşturamamasının ve Müslümanlar arasında zirveye çıkan diyalog eksikliğinin ümmete verdiği zararı  bir kez daha gözler önüne seriyor.

ARTIK ÜMMETİN KIZLARINI DA İNFAZ EDİYORLAR

Pakistan ordusu Afgan birliklerini bombalarken İran Savunma Bakanı, Suuda yönelik öfkesini dile getirirken yaklaşık aynı zaman diliminde siyonist işgal polisi, Mescid-i Aksa'yı çevreleyen eski şehrin Şam kapısında Filistinli bir genç kızı vahşice katletti.

Ülkesini işgal ettikleri yetmezmiş gibi, yaşadıkları şehrin 3 yanını metrelerce yükseklikteki duvarlarla çevreleyen, denize açılan yüzünü savaş gemileri ile kapatan işgalciler, Kudüs`ün kızlarına kurşun yağdırabilme cesaretini! de gösterdi. 1948`den beri ümmetin erkeklerini kurşuna dizme küstahlığında bulunan siyonist işgalci artık yeni merhaleye geçmiştir. Bundan sonra suskunluğumuzdan cesaret alan siyonist terör şebekesi ümmetin kızlarını da sokak ortalarında infaz edecektir.

FATIMA ÜMMETİN KIZIDIR

16 yaşındaki direnişçi Fatıma`nın nazenin bedenine saplanan 20 kurşun, ümmetin suskunluğunun ümmetin ihtilaflarla zaafa uğramasının bir sonucu değil de nedir.

16 yaşındaki Fatıma`nın yerde yatan mübarek cesedine İranlı Müslümanın da içi yanar, Suudlu Müslümanın da…

21. yüzyılda ümmet utanç ve zilletin en ağırını yaşarken, Filistinin kızları ülkelerini savunmak için kızıl laleler gibi toprağa düşerken Pakistanlı`nın da Afganistanlı`nın da Sünni`nin de Şii`nin de Türk`ün de Kürd`ün de yüreği yanmıyor mudur?

BU TABLODAN UTANIN

İşgalci israil askerleri Kudüs Kentindeki Babu Amut Bölgesinde bıçaklı eylem bahanesi İle 16 yaşlarındaki filistinli fatıma`ya ateş açarak şehid etti.

Elbette Fatıma bu ümmetin kızıdır ve ne yazık ki İslam ümmeti, genç kızları sokak ortalarında kurşunlanırken basit hesapların, dar ve bağnaz politikaların, mezhepçi, ulusalcı hesapların içinde asli görevini kaybetmektedir.

Fatıma`nın kanlı ve nazenin bedeni Müslüman ülkeler için bir utanç tablosudur ve bu tablonun oluşmasına sebep olan herkes, her devlet utanç duymalıdır.

 

 

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir