• DOLAR 32.591
  • EURO 34.808
  • ALTIN 2511.246
  • ...
Peygamberlik gerçeği - 5
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Doğruhaber

Peygambere İtaat

Herhangi bir şahsın Allah'ın gerçek peygamberi olduğunu anlayınca sözlerini dinlemek, O'na itaat etmek ve yolunda yürümek farz olur. Bir şahsı peygamber olarak tanıyacaksınız, sonra da sözlerini dinlemeyeceksiniz, bu hiç de uygun bir davranış değildir. Zira birini peygamber olarak tanıdıysanız, O'nun söylediklerinin Allah'ın sözleri olduğunu ve O'nun hareketlerinin Allah'ın emrine uygun olduğunu kabul etmişsiniz demektir. Yani söyledikleri veya yaptıklarına aykırı hareket etmeniz bizzat Allah'ın emrine itaatsizlik olur. Allah'a karşı olan her şey, kesinlikle yanlıştır. Demek ki peygamberlerin dediklerini yapmak zorundayız. Gerçi ilk bakışta peygamberin bazı söz ve fiillerini anlayamayız, ama bunların peygamberlerden kaynaklanması zaten yapılanların doğru ve hikmet dolu olduğunun birer delilidir. Bir şeyi anlamaktan âciz isek bu demek değildir ki o şeyde bir kusur ve noksanlık vardır. Bu aslında anlayışımızın eksikliğidir.

Herkes her bilim ve fen dalını lâyıkıyla bilemez, bilmesi de beklenemez. Bu sebeple, bir bilim adamı veya teknik uzmanının anlattığı bazı şeyleri o bilim ve tekniğin yabancısı olan bir kişinin aklı almıyorsa; anlatılanları reddetmesi ahmaklık olur. Dünyada her işin uzmanları vardır. Bu uzmanların işlerine başkaları karışmaz. Uzmanlık isteyen bir işi bir acemi yapmaya kalkışırsa her şeyi berbat eder. Önemli olan, her işi ehline yaptırmaktır. İş yapılmadan önce onu yapacak kişinin yeterli derecede bilgili, deneyimli ve yetenekli olup olmadığı araştırılmalıdır. Bu ölçüye uyan bir kişi bulununca da ona güvenmek şarttır, işine karışılmamalıdır. Yoksa işe başladıktan sonra ona ikide bir müdahale etmek ve "şu anda ne yapıyorsun, anlamıyorum, bunun doğru olduğunu ispatlamazsan sana inanmam", gibi çıkışlar yapmak akıllılık değil, budalalıktır. Bir dava için bir avukat tuttuktan sonra işine karışmaya ve hatta onu sorguya çekmeye başlarsanız, o sizi derhal terk edecektir. Bir doktor tedaviye başladıktan sonra ona sık sık ne yaptığını ve verdiği ilâçların faydalı olup olmadığını sorarsanız, eminim o da hastayı bırakacaktır. Aynı durum dinimiz için de geçerlidir. Biz Allah hakkında bilgi edinmek ve Allah'ın dediği yoldan gitmek isteyip, bunu kendi kendimize başaramıyorsak, Allah'ın elçisini, peygamberini aramalıyız. Fakat bu arayış akıllıca ve titizlikle yapılmalıdır. Çünkü peygamber sanarak yanlış kişiye varırsak yanlış bir yola sapmış olacağız. Ancak iyice ölçüp biçtikten sonra, birinin Allah'ın hakiki Resulü ve elçisi olduğunu anladığımız an, ona tam güvenmeli, söylediklerine eksiksiz uymalıyız.

Peygamberlere İmân Etmek

Allah tarafından gönderilen Peygamber'in gösterdiği, doğru ve gerçek yolun anlaşılmasından sonra, bütün insanların peygamberlere iman etmeleri, itaat etmeleri ve uymaları gerektiği kendiliğinden ortaya çıkar. Bu nedenle, peygamberi bırakıp kendi yolunu kendi çizmeye çalışan biri mutlaka yanlış bir tutum içindedir.

Bu hususta İnsanlar garip yanlışlıklar yaparlar. Bazıları peygamberle­rin varoluşuna inanırlar, ama onlara ne iman eder, ne de itaat ederler. Bu gibi İnsanlar sadece kâfir değil aynı zamanda aptaldırlar. Düşünün bir kere, insanın bile bile yalan yanlış şeylere umudunu bağlamasından daha büyük aptallık olur mu?

Bazıları diyor ki "peygamberlere itaat etmemize gerek yoktur, biz kendi kendimize doğru yolu buluruz." Bu da büyük bir yanlışlıktır. Matematik okumuş olan biri pekâlâ bilir ki bir noktadan başka bir noktaya düz çizgi sadece bir tane çizilebilir. Bu çizginin dışındakiler ya eğri olur ya da eksik. Hak yolu da tıpkı bunun gibidir. İslâm dininde buna "Sırat-ı Müstakim" yani doğru yol denir. Bu yol insandan başlayarak Allah'a kadar gider. Aynen matematik kuralı gibi, bu, tek bir yoldur ve bunun dışındakilerin hepsi yanlıştır. Şimdi, doğru yolun peygamber tarafından gösterildiğine inandınızsa teslim etmelisiniz ki kendi yolunu kendi bulmaya çalışan bir kişi için iki ihtimal vardır. Ya Allah'a gidecek yolu hiç bulamayacaktır, ya da bulsa bile bu, doğru yol veya matematik diliyle, düz çizgi olmayacaktır. Dolambaçlı ve uzun bir yol olacaktır. Birinci durumda söz konusu kişinin felâkete uğraması işten değildir. İkinci duruma gelince, bu da onun akılsızlığını apaçık ortaya koymaktadır. Akılları kıt olan hayvanlar bile bir yerden bir yere gitmek için en kısa yolu tercih ederler. Ama şu insana bakın ki Allah'ın iyi bir kulu ona doğru yolu, kısa bir yolu göstermektedir, fakat o "senin yolunu takip etmem; kendi doğru bildiğim yoldan uzak ve dolambaçlı olsa da giderim" demekte ısrar etmektedir.

Bu basit örnek herkesin anlayabilmesi için verilmiştir. Fakat meseleyi daha derinliğine inceleyecek olursak anlarız ki peygambere inan etmekten çekinen bir şahıs Allah'a giden hiçbir yol bulamaz, ne düz ne eğri. Şöyle ki, doğru ve dürüst bir insanın sözüne inanmayan birinin aklından şüphe etmek gerekir. Belki geri zekâlıdır, belki de kibirlidir. Ya iyilik ve doğruluktan bir şey anlamıyor, ya da atalarının kötü geleneklerine körü körüne bağlı kalmak istiyor. Böyle bir kişinin nefsine düşkün biri olma ihtimali de vardır. Belki de günahlarından haz alıyor, zevk ve safa âleminden vazgeçmek istemiyor ve bu sebeple peygamberin söylediklerini inkâr ediyor. Böyle bir durumda olan kişinin Allah'ın yolunu bulması düşünülemez ve eğer bu sebepler yoksa, doğru, sözlerinde ve fiillerinde dürüst olan bir kişinin gerçek bir peygambere iman etmemesi için hiçbir geçerli neden yoktur.

Sözün kısası, peygamber Allah tarafından gönderildiğine göre, O'na itaat etmek Allah'ın emrine itaat etmektir. Bu bakımdan peygambere iman etmeyen, Allah'a itaatsizlik etmiş olur. Bilindiği gibi, hangi devlette yaşarsak yaşayalım, o devletin tebaası ve vatandaşı olarak bütün mülki âmir ve idarecilere itaat etmek zorundayız. Vali ve diğer idarecilere başkaldırmak bizzat devlete karşı isyan bayrağını çekmek anlamına gelir. Bir devleti tanıyacaksınız, ama o devletin temsilcisine sırt çevireceksiniz, olmaz böyle şey. Benzetmek gerekirse, Allah Teâlâ ile peygamberin durumu da aynıdır. Allah bütün insanların gerçek hükümdarıdır. Allah'ın insanların hidayeti, ıslahı ve kurtuluşu için dünyaya elçi olarak gönderdiği peygamberlere iman, sadakat ve hürmet şarttır. Yüce Allah insanlara böyle buyurmuştur. Bu buyruğa karşı gelen, ister Allah'a inansın, ister inanmasın, kâfirdir.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir