Şeyda Ünal / Doğruhaber

GEÇMİŞİN KÜLLERİNDE SAVRULMAK MI, GELECEĞİN TECRÜBESİZLİĞİNDE KAYBOLMAK MI?

Her şeyin bir döngüsü olduğu gibi insan denen varlığın da döngüsü var elbette. Toprak her gün yeni bedenleri basarken bağrına, kaç bebek dünyaya geliyor hıçkırıklarla… Minik bedeniyle sanki farkında olan bitenin, korkuyor oyunlarından şeytan denen illetin… Ölüler ise verilirken toprağa, sadece susuyor kim bilir belki de içinden kaç ah çekiyor!

Her gidişin bir dönüşü olmuyor bazen. Sonsuzluk kervanına her gün bir adım daha yaklaşırken hazırlık yapmalıyız. Müslüman bir delikten iki defa sokulmaz, diyor Nebiler Nebisi. Buna rağmen insanlar geçmişlerinden kaçıp, yeni sayfalar açıyor. Buraya kadar her şey alelâde ancak asıl sıkıntı kapatılan sayfaların göz ardı edilmesiyle başlıyor. Tövbe kapısı her zaman açık iken bizi kârlı çıkaracak olan o defteri yok etmeye çalışmak değil o defterden ders çıkarmak olacaktır. Çünkü Allah tövbe edenleri sever.

Hz. Vahşi değil miydi peygamber amcasını, Allah`ın aslanını mızrakla öldüren? Müslüman olduktan sonra aynı mızrakla yalancı peygamber Müseylime`yi öldürdü, zira o öyle yüce bir Allah`tır ki dilediğini hidayete erdiren.  Her kaybolan gün aslında gelecek günün tecrübesidir. Uykuya dalmadan evvel kendine ve vicdanına soracağın birkaç sual yaşanmışlıklardan ders çıkarıp güzel ve hayırlı bir gün ve hatta ömür geçirmeni sağlar. Son olarak Mevlana`nın da dediği gibi “ Asla geçmişte yaşama, daima geçmişten ders al!”