• DOLAR 32.595
  • EURO 34.8
  • ALTIN 2497.806
  • ...
Buğday Başağı ve Tevazu
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Yusuf Toprak / Doğruhaber

Önceki yazılarımızda kibir ve çeşitlerinden, Allah Azze ve Celle`ye, peygamberlere ve iman edenlere karşı kibirlenenlerin akıbetlerinden söz etmiştik. Bu günkü yazımızda iki yazımıza bir hatime mahiyetinde tevazuya değineceğiz.

Günahları bir hastalık olarak değerlendirecek olursak, Allah Azze ve Celle her hastalığa bir ecza yaratmıştır. Her günah gayyasının bir çıkış yolu vardır. Günahtan çıkış yolu pişmanlık ve tövbe iken; günah tehlikesinden kurtuluşun yolu ise o günahtan el çektirecek bir çarenin bulunmasıdır.

Aile efradına eziyet eden bir kişi merhameti öğrenerek bu durumdan kurtulabilir. Yalan söylemeyi günlük rutini hâline getiren kişi; yalanın nasıl felaketlere yol açabildiğini kavradığı zaman bu yanlıştan dönebilir. Bunun gibi örnekleri çoğaltmak, çeşitlendirmek mümkündür. Fakat konumuz tevazudur.

Kibirlenen, kendisini dünyanın merkezinde gören, bencil, dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden kişi; tevazu kavramını anlamaya çalıştığı zaman, sergilediği bu ahlakın ve bu ahlakın toplum nezdindeki yansımaları olan davranışların ne kadar itici ve takdir beklediği nazarlarda nasıl bir nefret uyandırdığını anlayacaktır.

Tevazu sahibi olmak, büyüklüğün alametidir. Büyük olmak ile büyüklenmek arasında fark vardır. İnsanın yüce gönüllü, büyük bir kişilik olması başkadır, kendini herkesten üstün ve üstte görmesi bambaşkadır. Büyük insanın yüceliği kendi denizinden taşar da insana görünür. Büyüklenen kişi ise elinde bulunan bir avuç suyu başkaları görsün diye saçar, durur. Büyüklenen kişinin büyüklüğü bu bakımdan sahtedir. Büyük olmak değil, görünmektir yaptığı. Allah Azze ve Celle A`raf Suresi 146. Ayetinde; “Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden uzaklaştıracağım. (Onlar) her ayeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler.” buyurmaktadır. Ayetin ifadesi ile bu kişilerin yaptığı haksız yere bir büyüklenmedir. Böyle bir durumun da nasıl neticeler verdiğini önceki yazılarda belirtmiştik.

Tevazu bahsinde kişinin kibir illetinden kurtulması, edep sahibi olması, tevazuya ehemmiyet vermesinden açılan her söz dönüp dolaşıp aynı noktaya gelecektir: İnsan haddini bilmelidir. İnsan kendini bilmelidir. “Men arafe nefsehu, fekad arafe rabbehu…” Nefsini bilen, Rabbini bilir. 

İnsan, tevazu edip kibirden vazgeçmeli, buğday başağı gibi olmalıydı aslında… Buğday başağını bilirsiniz. İçi boş iken dimdik durur, eğrilmez. Ne zaman içi dolar, başını önüne eğer. Tevazuya emsal olur. İnsan da böyle olmalı; kabına dolanı kabında tutmalı, kibirden yüz çevirmeli ve tevazunun büyüklüğün alameti olduğunu unutmamalıdır.  

Bu haberler de ilginizi çekebilir