• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
Elma Kokulu Yara: Halepçe
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Fikret Özkan / Doğruhaber

Yıl 1988… Güney Kürdistan, namı diğer Kuzey Irak; bir yandan Saddam`la mücadele ediyor, diğer taraftan iç çekişmeler belini bükmüş durumda.

İran- Irak savaşı tüm şiddetiyle devam ederken 1988`in 15 Martında İran ordusu Irak`ın içlerine doğru bir hamle başlatmıştı. Celal Talabani`ye bağlı güçler de İran`la beraber hareket ederek Halepçe ve Derbendikan gölü çevresini kontrol altına alıyorlar.  Talabani büyük bir yanılgı içindeydi. İran Güneydeki askerlerini rahatlatmak için böyle bir operasyon planlamıştı. Talabani`yi de statü ve silah yardımı vadiyle ikna etmişti.

Saddam 80`den beri başlattığı Enfal Operasyonunun en kanlı gününe hazırlanacaktı. Çünkü bu durum onun için ölümcül bir darbe olacaktı. Yıllardır ufak tefek kimyasal saldırılar yapıyordu zaten. Dünya görmemezlikten geldiği için rahattı. Hatta kimyasalları ona tedarik eden de batıydı. Çok sonraları bu konuda Almanların parmağı olduğu, ABD`nin bu işi bildiği ortaya çıkacaktı. “Sana verdiğimiz kimyasalları ortaya çıkar” diye Irak işgal edilirken ortaya çıkan ironiyi çoğu bazı çevreler ısrarla görmeyecekti.

Öyle oldu; Talabani güçleri İran`dan aldıkları destekle Halepçe bölgesini ele geçirince Saddam eniştesi Kimyasal Aliye en büyük operasyon için emir vermişti. Önce topçu atışları ile dövüldü Halepçe. Kürdistan halkı konvansiyonel saldırılara yıllardır alışık olduğu için umursamadılar. Rutin yaptıkları şeyi yani sığınaklara inmekle yetindiler. Sinsi planın farkında değillerdi. Halk rahatça şehre saklandı. Bodrumlara ve sığınaklara sığındılar. Saldırılar sadece ufak tefek yıkımlar sebep olmuştu, camları inmişti. Kimyasal saldırı olacağını bilseler dağlara sığınacaklardı. Ama bu topçu ateşi onları yanıltmıştı.

Önce kesif bir elma kokusu, sonrasında bir sessizlik. Çok fazla çığlık yükselmedi, sessizce öldüler. Geride binlerce yaralı vardı ve on bine yakın cansız beden…

Yaralılara ilk koşan İran askeriydi. Kurtulanların çoğu bu şekilde kurtulmuştu. Sahipsiz çocuklar yetimhanelere bırakılmıştı. Evet öylece bu olay bitivermişti. Dünya basınına çıkan birkaç foto olmasa aslında kimse umursamayacaktı da. Hoş umursasalar da ne olacak ki?

Kürtlerin tarih hafızası zayıf mıdır bilinmez. 16 Mart 1988 günü çok eski bir tarih değildir. Lakin Halepçe analiz edilmiş ve ondan ders alınmış demek mümkün değildir.

Halepçe katliamında dolaylı olarak en büyük müsebbibi olan Talabani vicdanlarda yargılanmadığı için bu gün aynı hainler aynı acıları aynı halka yaşatmaya devam ediyor. Yıl 2016 Kuzey Kürdistan halkı için en az bir Halepçe kadar trajiktir.

Şırnak, Cizre, Sur, Nusaybin ve birçok yer hangi amaç ve strateji ile yıkıldı açıklayabilene aşk olsun. Telef olan gençliğimiz, vicdanlarda açılan yaralar, hafızalara işlenen aşağılanma ve umutsuzluk ne içindi?

Belki de çok bilinçli ve dakik işlenen bir plandır bu. Bazen bu konuda tereddüt ediyorum. Halkımıza Endülüs Sendromunu yaşatmak için kurgulanan bilinçli bir proje midir acaba? Öyle ya da böyle bir şekilde bu coğrafyaya bu acıları yaşatanlar ortak kader birliği içinde olduğumuz ve kardeş dediğimiz, ümmetin diğer evlatları. Dolaysıyla Kürt halkı bu hafıza ile hızla yaşadığı coğrafyadan koparılmak ve şer cephesinin bir oyuncağı haline getirilmek isteniyor olabilir. (Aslında olmadığını düşünmek ya da şek içinde olmak safdillikten başka bir şey değildir)

Neyse biz acımıza geri dönelim. Bize bu acıyı yaşatanlar Allah adına yaşatmadı, bunu yapanların dinle imanla bir ilişkisi olamaz. Yoktur da!

Ama başımıza bu çorabı örenlerin hangi kaynaktan beslendiğini çok iyi tahlil etmemiz gerekiyor. Biz Halepçe acısını unutmaya çalışırken başka acılarla terbiye edilmek isteniyoruz. Tüm bunların kaynağı bölgenin kaderi değil cehaletidir.

Kürt halkı yaşadığı gerçekliği iyi tahlil etmezse ve bu doğrultuda hareket etmezse şehirleri yıkılmaya, evlatlar telef olmaya devam edecek. İşin trajik tarafı da bu olanlar kendi istikbali için değil; bazen coninin planı, bazen Esad`ın geleceği, bazen de Rusun hedefi için olacak.

Ah Halepçe! Sen bir yarasın ve biz seni saramadık, bu da bizim günahımız…

Bu haberler de ilginizi çekebilir