• DOLAR 32.399
  • EURO 35.096
  • ALTIN 2326.275
  • ...
Kurnaz Tüccar, Kayıp Altın
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Ortak iki tüccar varmış. Biri tilki gibi kurnaz, cin düşünceli olup adı Tizhoş`muş. Diğeri ise saf, kendi hâlinde, temiz huylu bir adammış. Adı ise Hazım`mış. Bir gün iki arkadaş birlikte ticaret için yolculuğa çıkmışlar. Raslantı bu ya yolda bir küp altın bulmuşlar.

Tizhoş: “Arkadaş, demiş. Bu yolculuğu sürdürmemize gerek yok. Memleketimize dönelim. Gönül rahatlığıyla bu parayı harcayalım. Sonra yine ticaret için yola çıkarız, demiş.

Hazım`da bu düşünceyi benimsemiş, gerisin geriye dönmüşler. Şehre vardıklarında Hazım:

“Bulduğumuz altınları bölüşelim.” diye öneride bulunmuş. Ancak Tizhoş`un düşüncesi bambaşkaymış. Bu nedenle altınları bölüşmeye yanaşmamış. Aramızdaki ortaklık, kardeşlik derecesinde bir şey olduğundan dem vurduktan sonra:

“Benim farklı bir düşüncem var! Altınları filan yerde bulunan, ulu ağacın altına gömelim. Gerekli oldukça, ihtiyacımıza göre oradan alalım. Bittikten sonra, yine birlikte ticaret için yola çıkabiliriz.” diye de öneride bulunmuş.

Saf arkadaşı bu düşünceyi kabul etmiş. Kendilerine yeterli olacak miktar altın aldıktan sonra geri kalanı ulu ağacın altına gömmüşler.

Bir süre sonra Hazım`ın harçlığı bitmiş. Arkadaşına gelip altın çıkarmaya gitmelerini istemiş. Birlikte ulu ağacın altına vardıklarında, bir de ne görsünler? Altının yerinde yeller esiyor. Tizhoş:

“Vay, demek sen, benden habersiz buraya gelip altını aşırdın öyle mi!” diye Hazım`ın yakasına öfkeyle sarılmış. Saf Hazım bu işi yapmadığını anlatmaya çalışmışsa da yararı olmamış. Tizhoş Hazım`ın yakasından tutup kadıya götürmüş. Olayı kadıya anlatmış. Ancak ortada tanık yokmuş. Bu durum karşısında kadı: “Madem tanık yok. Ben de gider ve ağaçtan şahitlik yapmasını isteyeceğim. Kararımı ona göre vereceğim.” diye davayı ertesi güne ertelemiş.

Tizhoş, o akşam babasına demiş ki:

“Bu gece, ulu ağacın kovuğuna girmelisin. Yarın kadı ağacın yanına gidip şahitlik isteyecek. Sen o zaman, ‘Gömülen altını Hazım aldı” diyeceksin. Babası bu istek karşısında şaşırmış. Tizhoş: “Altınları oaradan ben aldım. Hazım`ın altınlardan büsbütün umudunu kesmek için de onun aldığını söyledim. Bu kadarcık bir yalanla bir hazineye konmak kötü müdür?” diyerek babasını ikna etmeye çalışmış.

Babası ise dürüst bir adam olduğundan bu yalanı kabul etmek istememiş. Tizhoş ise kafasına koyduğunu yapmak niyetindeymiş. Ne yapıp edip babasını ikna etmiş. Babası geceden gidip ulu ağacın kovuğuna girmiş. Beklemeye başlamış.

Sabah olunca kadı yanında bir toplulukla birlikte ulu ağacın dibine gelmiş. Ulu ağaca şahitlik etmesi için sormuş:

“Ey gün görmüş, çile çekmiş ulu ağaç! Söyle bakalım dibinde gömülü olan altını kim çıkardı?” Ulu ağacın kovuğuna gizlenmiş olan Tizhoş`un babası, istemeye istemeye: “Altınları Hazım çıkardı” demiş.

Bunu duyan Hazım`ın beti benzi atmış. Kadı ağaçların konuşmayacağını bilen bilge biriymiş. Bu işin içinde bir iş olduğunu anlamakta gecikmemiş. Adamlarına dönerek:

“Ağacın altında büyük bir ateş yakın!” diye emretmiş. Ateş yakılmış. Dumanlar ulu ağacı sarınca, ağacın kovuğuna gizlenmiş olan yaşlı adam kendini dışarıya atmış. Kadı herkesin şaşkın bakışları altında yaşlı adamı sorgulamış. Yaşlı adam olan biteni bir bir anlatmış. Dumanın etkisiyle ayakta durmakta güçlük çeken yaşlı adam anlatacakları bittiğinde olduğu yere yığılıp bayılmış.

Hırsız ile altın ortaya çıkmış. Yalan ile gerçek aynı meydana gelmiş. Kadı Hazım`a hakkını, Tizhoş`a da hak ettiği cezayı vermiş.

Kelile ve Dimne

Bu haberler de ilginizi çekebilir